"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ: ANTALYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
MAHKEMESİ: ANTALYA 12. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ: ÜYELİK DEVİR SÖZLEŞMESİNİN İPTALİ, TAZMİNAT, TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasındaki üyelik devir sözleşmesinin iptali, tazminat, tapu iptali ve tescil istemli dava sonunda Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince verilen 21.12.2021 tarihli 2021/668 Esas ve 2021/1857 Karar sayılı kararı yasal süre içerisinde asıl davada davalı vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 13/09/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı ... vekili Avukat ... ile temyiz edilen davacı vekili Avukat ... geldiler, davetiye tebliğine rağmen davalı ... gelmedi. Yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verilen ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı, bilahare dosya incelenerek gereği düşünüldü:
I. DAVA
Asıl davada davacı, davalı ...’in eski eşi olduğunu, boşanma aşamasında kendisine ait olan kooperatif hissesinin ileride müşterek oğullarına verilmesi için boşanma işlemleri bitene kadar ortak tanıdıkları ...’e verilmesi konusunda anlaştıklarını, bu doğrultuda işlem yapmak için notere gittiğini ancak imzalayacağı evrakın ne anlama geldiğini bilmediğini, tercüman çağrılmasını istemesine rağmen davalının tercüman gelirse noterin işlem yapmayacağı yönünde kendisine baskı kurarak devir belgesini imzalamasını sağladığını, imzaladığı belge ile dava bitince taşınmazın oğluna devrileceğini düşündüğünü, 2018 yılında kendisine ödeme emri gelmesi ile kendisine haciz ve tahliye davası açıldığını öğrendiğini, ...’ün taşınmazı davalı ...’e temlik ettiğini, devirlerin gerçek olmadığını, Savcılığa şikayette bulunduğunu ileri sürerek üyelik devir sözleşmesinin iptaline, mümkün olmazsa uğranılan zararın tazminine karar verilmesini istemiştir.
Birleştirilen davada davacı, asıl davadaki gerekçelerle üyelik devir sözleşmesinin ve tapu kaydının iptaline ve adına tesciline, mümkün olmazsa uğranılan zararın tazminine karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Asıl davada davalı, hisse devri kendisine yapılmadığı için husumete itiraz ettiğini, 8 yıl sonra dava açan davacının kötü niyetli olduğunu, noterde yapılan işlemde davacının Türkçe bilip bilmediği konusunda kontrol görevinin noterde olduğunu, iddiaların hukuka aykırı olduğunu, temliklerin gerçek olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Birleştirilen davada davalı, süresinde davaya cevap vermemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince, ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl ve birleştirilen davada davacı istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2. Gerekçe ve Sonuç
Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 21.12.2021 tarihli 2021/668 Esas ve 2021/1857 Karar sayılı kararı ile hileli davranışlarla yanıltılan davacının dava konusu taşınmazı kooperatif hissesi halinde iken, davalı ...'e devrettiği, davalı ...'ün de muvazaalı işlem ile diğer davalı ...'e taşınmazı herhangi bir bedel almadan devrettiği gerekçesiyle, davacının istinaf başvurusunun kabulü ile hükmün kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl davada davalı temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Asıl davada davalı ... temyiz dilekçesinde özetle; davanın zamanaşımına uğradığını, Mahkemenin kabulünün aksine davacının taşınmazın devredildiğini 2016 yılında ihtarname ile öğrendiğini ve ihtarnameyi bizzat kendisi aldığını, resmi senedin aksinin ispat edilmediğini, Savcılığın takipsizlik kararı verdiğini, davacının devir tarihinden sonra kooperatif aidat ve giderlerini ödemediğini, delillerin yeterince değerlendirilmediğini, davacının dava konusu taşınmazdaki payı için 50.000,00 TL tutarında senet ve 25.000,00 TL nakit para aldığını ileri sürerek, kararın bozulmasını istemiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, asıl davada hile hukuksal nedenine dayalı üyelik iptali, olmazsa tazminat istemine, birleştirilen davada ise üyelik iptali, tapu iptali ve tescil, olmazsa tazminat istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. Bilindiği üzere, hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 36 ncı maddesinin 1 inci fıkrasında açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
3.2.2. Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.
3.2.3. TBK’nın 39 uncu (eski Borçlar Kanunu'nun 31 inci maddesi) maddesinde öngörülen bir yıllık hak düşürücü sürenin hileye maruz kalan kimsenin bunu öğrendiği tarihten itibaren işlemeye başlayacağı, mağdurun öğrenme tarihi olarak ileri sürdüğü tarihin esas alınacağı belirgin olup; diğer tarafın öğrenmenin (ıttılaın) bu tarih değil de daha önce olduğunu iddia etmesi durumunda, bu iddiasını ispat zorunluluğunda olduğunda da kuşku bulunmamaktadır. Nitekim, Hukuk Genel Kurulu’nun 20.04.1983 gün ve 1980/1-1846-397 sayılı kararında da aynı hususa işaret edilmiştir.
3.2.4. Öte yandan; birleştirilen davaların tahkikat safhası müşterek olmakla birlikte, nihai olarak kurulacak hükümle her iki dava hakkında ayrı ayrı karar verilmesi gerekir. Aralarında hukuki ve fiili irtibat bulunan davaların birleştirilmesi yargılamanın selameti açısından zorunlu ise de, birleştirilen her bir dava hakkında ayrı ayrı hüküm kurulacağı ve birleşse dahi müstakil dava olma niteliğini koruyacağı kuşkusuzdur.
3.3. Değerlendirme
3.3.1. Dosya içeriğinden, asıl ve birleştirilen davada davacı ...’nın SS.Bilkent Yapı Kooperatifindeki hissesini Antalya 5. Noterliğinin 29.06.2011 tarihli ve 15593 yevmiye numaralı kooperatif hisse devir sözleşmesi ile birleştirilen davada davalı ...’e devrettiği, 25.04.2014 tarihinde yapılan ferdileştirmeden sonra 6940 ada 7 parsel sayılı taşınmazdaki D blok 22 numaralı bağımsız bölümün ... adına tescil edildiği, ...’ün de taşınmazı 10.06.2015 tarihinde asıl davada davalı ...’e temlik ettiği, eldeki asıl davanın 11.12.2018, birleştirilen davanın ise 17.06.2019 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.
3.3.2. Somut olayda, dava konusu taşınmazın kayıt malikinin asıl davada davalı olmasına rağmen davacının asıl davada tapu iptali ve tescili talebi olmadığı, birleştirilen davada davalı olan ...’ün kayıt maliki olmamasına rağmen birleştirilen davada tapu iptali ve tescili talebi ile terditli diğer taleplerin olduğu ve birleştirilen davanın bağımsızlığını koruduğu gözetilmeden her bir dava yönünden ayrı ayrı hüküm kurulmaması ve ayrıca kayıt malikine karşı bir talep olmamasına rağmen tapu iptali ve tescile hükmedilmesi doğru değildir.
3.3.3. Diğer yandan, hile hukuki nedenine dayalı olarak açılan davalarda hak düşürücü süre söz konusu olduğundan re'sen araştırma ilkesine tabidir.
3.3.4. Hal böyle olunca, öncelikle TBK'nın 39. maddesi gereğince davanın süresi içerisinde açılıp açılmadığının araştırılması, davanın süresinde açılmış olması ve hile olgusunun yukarıda açıklanan ilkelere göre araştırılarak ispat edilmiş olması halinde asıl ve birleştirilen davada tazminat talebi yönünden bir hüküm kurulması gerekirken yanılgılı değerlendirme ile (IV/2.) numaralı paragrafta yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.
VI. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Asıl davada davalı vekilinin değinilen yön itibariyle yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 371/1-a maddesi uyarınca Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, HMK’nın 373/2. maddesi gereğince dosyanın kararı veren Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden asıl davada davalı vekili için 3.815,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen asıl davada davacıdan alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 13/09/2022 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.