"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, Mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar, süresi içinde davalılar vekili tarafından temyiz edilmiş olmakla; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı davalı oğlu ...’nın Kentsel Dönüşüm Yasası'ndan yararlanmak ve maliki oldukları taşınmaz üzerine yeni bir bina inşa ettirebilmek için yüklenici ile kat karşılığı inşaat sözleşmesi imzalanması gerektiğini söylemesi üzerine yaşlı olmasından dolayı işlemleri takip etmesi maksadıyla davalı ...’yı 08/05/2012 tarihli vekaletname ile vekil tayin ettiğini, davalı ...’nın vekalet görevini kötüye kullanarak dava konusu 2209 ada 24 sayılı parseldeki 91/181 payını eşi olan diğer davalı ...’ya satış yoluyla devrettiğini, satış bedeli ödenmediğini, davalıların çıkar ve işbirliği içerisinde hareket ederek kendisini zararlandırdıklarını ileri sürerek, davalı ... adına olan tapu kaydının iptali ile adına tescilini, mümkün olmazsa tazminini istemiş, yargılama sırasında davacı ...’nın ölümü üzerine davalı ... hariç diğer mirasçıların davacı vekiline vekaletname vermek suretiyle davaya devam ettikleri anlaşılmış, aşamada terekeye temsilci olarak atanan ...davaya dahil edilmiştir.
II. CEVAP
Davalılar, dava konusu taşınmazın 91/181 payını bedeli karşılığında davalı ...’nın temlik aldığını, 21/05/2012 tarihinde 80.000,00 TL satış bedelini davalı ...’nın elden davacıya ödediğini, iddiaların yersiz olduğunu bildirip, davanın reddini savunmuşlardır.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemece, davacının, oğlu olan davalı ...'ya kentsel dönüşüm nedeniyle kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapması amacıyla vekaletname verdiği, davalı ...’nın bu vekaletname ile diğer davalı eşine dava konusu taşınmazdaki 91/181 payı gerçek değerinin çok altında bir bedelle devrettiği, iddianın sabit olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
1. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili temyiz başvurusunda bulunmuştur.
2. Bozma Kararı
Dairece "...Dava, devam ederken davacının ölmesi halinde mirasçıları arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğundan mirasçıların tümünün davayı birlikte yürütmeleri gerektiği HMK'nın 60. maddesi gereğidir.
HMK'nun 55.maddesine göre de, taraflardan birinin ölümü halinde, mirasçılar mirası kabul veya reddetmemişse, bu hususta kanunda belirlenen süreler geçinceye kadar dava ertelenir. Mirasçılardan bazısı duruşmaya gelmezse, gelen mirasçıya, gelmeyen mirasçıların olurlarının alınması ya da TMK'nın 640. maddesi uyarınca terekeye temsilci atanması için süre verilir. Temsilci atanırsa davaya temsilci huzuru ile devam edilir. Hal böyle olunca, taraf teşkilinin sağlanması zorunlu bulunduğundan, mirasçılardan ...’nın davalı olduğu ve davaya onay vermediği gibi tapu kayıt maliki davalı ...'nın da terekeye karşı 3. kişi konumunda olduğu gözetildiğinde 4721 sayılı TMK’nın 640. maddesi uyarınca muris ...’nın terekesine temsilci atanmak suretiyle tereke temsilcisi huzurunda davaya devam olunması gerekirken, taraf teşkili sağlanmadan sonuca gidilmesi hatalıdır.‘’ gerekçesi ile karar bozulmuştur.
3. Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemece, davacının, oğlu olan davalı ...'ya kentsel dönüşüm nedeniyle kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapması amacıyla vekaletname verdiği, kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapılması amacıyla verilen vekaletnamelerde ayrıca satış yapma yetkisinin bulunmasının sözleşmenin niteliği gereği yapılacak işlem sonucuna uygun olduğu, ancak vekilin, vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranma yükümlülüğünün bulunduğu, davalı ...’nın bu vekaletname ile diğer davalı eşine taşınmazı gerçek değerinin çok altında bir bedelle devrettiği, bozma kararına uyularak aşamada ölen davacının terekesine temsilci atandığı ve temsilcinin davaya dahil edildiği gerekçesiyle tapu iptal ve tescil isteminin davacının mirasçılarının miras payları oranında kabulüne karar verilmiştir.
4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
5. Temyiz Nedenleri
Davalılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; davalı ... yönünden bir karar verilmediğini, davalı ... yönünden davanın kabulünün usulen mümkün olmadığını, anılan davalının aktif/pasif dava ehliyetinin olmadığını ve takdir edilen vekalet ücreti ve masrafların da kısmen kabul hükmüne göre değerlendirilmesi gerektiğini, davalı ...'ya taşınmazı satın alan diğer davalı ...'nın toplam 80.000 TL gönderdiğini, bilirkişi raporuna yaptıkları itirazların değerlendirilmediğini, davacının, davalı ...'nın tapu kaydında paydaş olduğunu bilerek kat karşılığı inşaat sözleşmesini imzaladığını belirterek, kararın bozulmasını istemiştir.
6. Gerekçe
6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
6.2. İlgili Hukuk
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nda sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nın 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Vekil ile sözleşme yapan kişi, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekil eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, vekil ile sözleşme yapan kişi, vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Sözkonusu Yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
6.3. Değerlendirme
Dairenin (IV/2.) no.lu paragrafta açıklanan ve hükmüne uyulan bozma kararında gösterildiği şekilde işlem yapılarak ve özellikle haksız fiilin davalılar tarafından el ve iş birliği içerisinde gerçekleştirildiği gözetilerek davalı ...'nın yargılama giderleri ve harç gibi hükmün ferilerinden müteselsilen sorumlu tutularak, davanın kabulüne karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle; davalıların yerinde bulunmayan temyiz itirazının reddiyle, usul ve yasaya ve bozma kararının gerekçelerine uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı 21.363,80 TL bakiye onama harcının temyiz eden davalılardan alınmasına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 14/09/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.