"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2019/183 E., 2022/48 K.
HÜKÜM : Ret
Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil davasından dolayı Mahkemece, bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikler yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı; asıl davada kadastro çalışmaları sırasında ... köyü çalışma alanında bulunan 105 ada 126, 107 ada 32, 128 ada 26, 130 ada 45, 166 ada 5, 115 ada 21, 116 ada 43, 132 ada 29 ve 166 ada 13 parsel sayılı taşınmazların; birleştirilen davada ... köyü çalışma alanında bulunan 102 ada 18, 105 ada 91, 126, 122 ada 10, 128 ada 8, 9, 26, 130 ada 45, 50, 131 ada 14, 131 ada 44, 132 ada 23, 30, 133 ada 7, 49, 168 ada 3 parsel sayılı taşınmazların büyükbabası ... ve büyükannesi ...'ndan babası ... ve amcası ...'ya intikal ettiğini, ... ve ...'nın ölene dek aynı çatı altında yaşadıklarını, taşınmazların taksim edilmeyip birlikte ekilip biçildiğini ancak amcası ...'nın, babası ...'ın okuma yazma bilmemesinden ve saflığından yararlanarak taşınmazların tamamını kendi adına tespit ve tescil ettirdiğini, daha sonra da taşınmazların el değiştirerek ...'nın oğulları olan davalılar adına kayıtlandığını, taşınmazların yarısının babası ...'ın olduğunu ileri sürerek tapu kayıtlarının iptali ile kendisi ve veraset ilamında adı geçen kişiler adına tapuya tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalılar davaya süresinde cevap vermemişler; aşamada taşınmazların bir kısmının babaları ...'dan intikal ettiğini, bir kısmını hükmen edindiklerini, bir kısmını ise davacının babası ...'tan satın aldıklarını belirtip davanın reddini istemişlerdir.
III. MAHKEME KARARI
Zile Asliye Hukuk Mahkemesinin 01.07.2014 tarihli ve 2012/148 Esas, 2014/408 Karar sayılı kararıyla, taşınmazların kadastro tespitlerinin 1995 ila 1997 yılları arasında yapıldığı, büyük kısmının hükmen davalıların babası ... adına tescil edildiği, bir kısmının 3. kişiler adına tescil edildikten sonra davalılar tarafından satın alındığı, bir kısmının davacıların ve davalıların babaları adına tespit gördüğü, davacıların mirasbırakanı ... ile davalıların mirasbırakanı ...'nın ölene kadar birlikte yaşadıkları gerekçeleri ile sübut bulmayan davanın reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkeme kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 23.01.2019 tarihli ve 2016/9461 Esas, 2019/192 Karar sayılı kararıyla; "Mahkemece verilen kararın eksik incelemeye dayalı olduğu belirtilerek öncelikle; hükmen tescil edilen taşınmazlara ilişkin dava dosyaları ile satışa konu taşınmazların satışlarına ilişkin akit tabloları eksiksiz olarak getirtilip dosya ikmal edildikten sonra davada yararı bulunmayan, elverdiğince yaşlı kişiler arasından seçilecek yerel bilirkişiler, taraf tanıkları, teknik bilirkişi hazır olduğu halde yeniden keşif yapılması, yapılacak keşifte yerel bilirkişi ve tanıklardan dava konusu taşınmazların öncesinin ne olduğu, kime ait bulunduğu, kimden kime nasıl intikal ettiği, kim ya da kimler tarafından hangi tarihten itibaren ne şekilde ve hangi hukuki sebebe dayalı olarak kullanıldığı hususlarında ayrıntılı bilgi alınması, yerel bilirkişi ve tanıkların sözleri arasında doğabilecek çelişkilerin gerektiğinde yüzleştirme yapılarak yöntemince giderilmeye çalışılması, her bir taşınmaz açısından iddia ve savunma tespit edildikten sonra tüm deliller birlikte incelenip değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi." gereğine değinilerek karar bozulmuştur.
3. Birleştirilen davada; Zile Asliye Hukuk Mahkemesinin 21.04.2015 tarihli, 2014/300 Esas, 2015/228 Karar sayılı kararıyla; davanın hak düşürücü süre nedeni ile reddine karar verilmiş, kararın davacı vekili tarafından temyizi üzerine, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 23.01.2019 tarihli ve 2016/5799 Esas, 2019/185 Karar sayılı kararıyla; 102 ada 18, 105 ada 91, 122 ada 10, 128 ada 8, 9, 130 ada 50, 131 ada 14, 131 ada 44, 132 ada 23, 30 133 ada 7, 49, 168 ada 3 parsel sayılı taşınmazlar yönünden kararın onanmasına, 105 ada 126, 128 ada 26 ve 130 ada 45 parsel sayılı taşınmazlar yönünden ise davanın aynı taşınmazlara yönelik olarak görülen Zile Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/148 Esas sayılı davası ile birleştirilmesine karar verilerek işin esasının birlikte incelenmesi gerektiği belirtilerek kararın bozulmasına karar verilmiş; anılan bozma kararlarından sonra davalar birleştirilerek yargılamaya devam edilmiştir.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; çekişmeli taşınmazların kadastro tespitlerinin 1995 ila 1997 yılları arasında yapıldığı, büyük kısmının hükmen davalıların babası ... adına tescil edildiği, bir kısmının 3. kişiler adına tescil edildikten sonra davalılar tarafından satın alındığı, bir kısmının davacıların ve davalıların babaları adına tespit gördüğü, davacıların mirasbırakanı ... ile davalıların mirasbırakanı ...'nın ölene kadar birlikte yaşadıkları gerekçeleri ile sübut bulmayan davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, tanıkları ...'in beyanları ile davanın ispatlandığını, mahalli bilirkişi olarak dinlenen ...'ın olayları bilen birisi olmamakla birlikte davalılara yakın olduğundan tarafsız olmadığını, salt bu kişinin beyanına dayanıldığını, tarafsızlık olması için köyün ileri gelenlerinden birden fazla mahalli bilirkişinin tespit edilmesi gerektiğini, davada ehliyetsizlik iddialarının yanında hile hukuki nedenine de dayandıklarını Mahkemece hile iddialarının araştırılmadığını belirtip kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Asıl ve birleştirilen dava, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 599 uncu, 640 ıncı, 701 inci maddeleri ile 713 üncü maddesinin birinci fıkrası; 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 üncü maddesi, 09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı.
3. Değerlendirme
1996 ila 1997 yıllarında yapılan kadastro çalışmaları sonucu Tokat ili, ... ilçesi, ... köyü 105 ada 126 (1900 m2, tarla), 128 ada 26 (5819,53 m2, tarla), 130 ada 45 (5200 m2, tarla), 107 ada 32 (2500 m2, tarla) ve 166 ada 5 (100,89 m2, ahşap ev) parsel sayılı taşınmazların hükmen davalıların mirasbırakanı ... adına tespit edilip intikal, vasiyetname, satış işlemleri ile 1/2'şer paylarla davalılar ... ve ... adlarına tescil edildikleri; 115 ada 21 (14900 m2, tarla) ve 116 ada 43 (4306,29 m2, tarla) parsel sayılı taşınmazların hükmen davacının mirasbırakanı ... Eroğlu adına tespit edilip satış işlemi ile sırasıyla davalı ... ve davalı ... adlarına müstakilen tescil edildikleri; 166 ada 13 (430,63 m2, ahşap ahır ve bahçesi) parsel sayılı taşınmazın hükmen eşit paylarla tarafların mirasbırakanları ... ve ... adlarına tespit edilip satış işlemi ile davalılar ... ve ... adlarına 1/2'şer payla tescil edildiği; 132 ada 29 (2900 m2, tarla) parsel sayılı taşınmazın hükmen 3. kişi adına tespit edilip satış işlemi ile davalı ... adına tescil edildiği, 105 ada 126, 128 ada 26 ve 130 ada 45 parsel sayılı taşınmazların asıl ve birleştirilen davada dava konusu edildikleri, diğer taşınmazların ise asıl davada dava konusu edildikleri anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; TMK’nın 599 uncu maddesi hükmü uyarınca miras, mirasbırakanın ölümüyle ve terekenin açılmasıyla mirasçılarına geçer ve mirasçılar terekedeki mallar (menkul-gayrimenkul) üzerinde bu tarih itibarı ile hak sahibi olurlar. Aynı Kanun’un 640 ıncı maddesi hükmü gereğince birden çok mirasçının bulunması halinde mirasın intikaliyle paylaşmaya kadar mirasçılar arasında terekedeki bütün hak ve borçları kapsayan bir ortaklık meydana gelir. Böylece, mirasçılar terekeye elbirliği mülkiyeti ile sahip olurlar ve sözleşme veya kanundan doğan temsil ya da yönetim yetkisi saklı kalmak üzere terekeye ait haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler. Yine aynı Kanun'un 701 inci maddesinin ikinci fıkrası hükmüne göre elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı ortaklığa giren malların tamamına yaygındır. Bir başka ifadeyle, tereke üzerindeki hak sahipliği ortaklardan tek başına hiçbirine ait olmayıp hak sahibi olan ortaklıktır. Bu yasal düzenlemelere göre miras ortaklığı mirasın tümü üzerinde söz konusu olduğundan terekedeki paylar ayrılmaksızın ortaklığa dahil olan mirasçılara aittir. Tereke üzerinde ortaklık devam ettiği sürece mirasçıların terekeye giren mallar (menkul-gayrimenkul) üzerinde somut ve bağımsız payları mevcut değildir.
Mirasbırakanın mülkiyet hakkına dayanılan ve terekeye karşı yapılan haksız fiil niteliğindeki davalar dışında terekeye karşı üçüncü kişi konumundaki kişiler aleyhine açılacak ve malvarlığının terekeye döndürülmesi istemini içeren davalarda terekeyi temsil eden tüm mirasçıların bir arada hareket etmek suretiyle davayı birlikte açmaları, ayrıca mirasçılardan birisinin terekeye iade şeklinde dava açması halinde de tüm mirasçıların muvafakatlarının sağlanması, aksi takdirde terekenin atanacak temsilci marifetiyle davada temsil edilmesi ve yürütülmesi gerekeceği tartışmasızdır.
Davacı ... dava dilekçesi ile, davaya konu taşınmazların 1/2'şer payları bakımından miras yoluyla gelen hakka ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı olarak tapu kayıtlarının iptali ile kendisi ve babası ... 'nun veraset ilamında adı geçen kişiler adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir. Ne var ki Mahkemece, mirasbırakan ...'ın veraset ilamında geçen dava dışı mirasçı ...'ın davaya muvafakatinin alınması sağlanmadan, taraf teşkili hususu üzerinde durulmadan sonuca gidilmiştir. Taraf teşkili kamu düzenine ilişkin olduğundan yargılamanın her aşamasında resen gözetilmelidir.
Öte yandan, mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. "Usulü kazanılmış hak" olarak tanımlayacağımız bu müessese mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararındaki esas çerçevesinde işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirir. (09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı).
Mahkemece, bozma kararına uyulmasına rağmen bozma gereklerinin tam olarak yerine getirilmediği, hüküm kurmaya yeterli araştırma ve inceleme yapılmadığı, bozma öncesi verilen hüküm ve gerekçenin yinelendiği, bozma kararında belirtilmesine rağmen hükmen tescil edilen taşınmazlara ilişkin dava dosyalarının dosya arasına alınmadığı, taşınmazlar üzerinde sürdürülen zilyetliğin süre ve niteliği ile taşınmazların kimden kime ne suretle intikal ettiği hususlarının kesin olarak belirlenmediği, beş kişilik mahalli bilirkişi heyeti belirlenmesine rağmen yapılan keşifte yalnızca bir mahalli bilirkişinin dinlenilmesi ile yetinildiği, tarafların bildirdikleri tanıkların yeniden dinlenmediği anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca; öncelikle terekeye iade isteğiyle açılan davada dava dışı mirasçı ...'ın davaya muvafakati sağlanmalı, aksi durumda TMK'nın 640 ıncı maddesi gereğince mirasbırakan ... 'nun terekesine temsilci atanması için dava açmak üzere davacıya süre verilmeli ve atanacak tereke temsilcisi huzuruyla davaya devam edilmeli, taraf teşkili sağlandıktan sonra doğru sonuca varılabilmesi için; hükmen tescil edilen taşınmazlara ilişkin dava dosyaları eksiksiz olarak getirtilip dosya ikmal edildikten sonra davada yararı bulunmayan, elverdiğince yaşlı kişiler arasından seçilecek yerel bilirkişiler, taraf tanıkları, teknik bilirkişi hazır olduğu halde yeniden keşif yapılmalıdır. Yapılacak keşifte, yerel bilirkişi ve tanıklardan dava konusu taşınmazların öncesinin ne olduğu, kime ait bulunduğu, kimden kime nasıl intikal ettiği, kim ya da kimler tarafından hangi tarihten itibaren ne şekilde ve hangi hukuki sebebe dayalı olarak kullanıldığı hususlarında ayrıntılı bilgi alınmalı, yerel bilirkişi ve tanıkların sözleri arasında doğabilecek çelişkiler gerektiğinde yüzleştirme yapılarak yöntemince giderilmeye çalışılmalı, her bir taşınmaz açısından iddia ve savunma tespit edildikten sonra tüm deliller birlikte incelenip değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmeli, davaların birleşmekle bağımsız dava olma özelliğini kaybetmedikleri gözetilerek her bir dava yönünden ayrı ayrı hüküm kurulmalıdır.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'un 428 inci maddesi uyarınca BOZULMASINA,
Peşin yatırılan harcın talep halinde yatırana iadesine,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
Karar düzeltme yolu açık olmak üzere,21.03.2024 tarihinde oy birliği ile karar verildi.