"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE
MAHKEMESİ : BÜYÜKÇEKMECE 6. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince, davacının istinaf isteminin HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca kabulüne dair verilen karar süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiş olmakla; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, mirasbırakanı ...'ın 2441 parsel sayılı taşınmazdaki 1 no.lu bağımsız bölümü 11/05/2004 tarihinde, 2442 parsel sayılı taşınmazdaki 4 no.lu bağımsız bölümü de 04/08/1989 tarihinde oğlu olan davalı ...’a mirasçılardan mal kaçırmak amacı ile muvazaalı olarak temlik ettiğini, devir tarihlerinde mirasbırakanın eşi ile birlikte Almanya'da çalıştığını ve iyi bir gelire sahip olduğunu, paraya ihtiyacının olmadığını ileri sürerek, dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarının miras payı oranında iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı, uzun yıllar Almanya'da çalıştığını, mirasbırakanı ...'ın da Almanya'da çalıştığını ve emekli olmadan Türkiye'ye dönüş yaptığını, 1980'li yılların ortalarında mirasbırakanın 2442 parsel sayılı taşınmazdaki 4 no.lu bağımsız bölümü satmak istemesi üzerine taşınmazı 20.000 Alman Markı karşılığında devraldığını, bu işleme annesi ..., babasının arkadaşı...ve ....'nın oğlu Zekai Karslı'nın tanık olduğunu, taşınmazları bedelini ödeyerek satın aldığını, mirasbırakana banka kanalı ile de ödeme yaptığını satışların gerçek olduğunu belirtip, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince, davalının taşınmazları alacak ekonomik gücünün olduğu, kendi adına olan hesaptan mirasbırakana bir kısım ödemelerin yapıldığı, her iki tarafın da annesi olan Gülsüm'ün para alışverişine şahit olduğu yönünde beyanda bulunduğu, temlik tarihlerinde mirasbırakanın ekonomik durumunun iyi olduğunun ve paraya ihtiyacı olmadığının da somut bir delil ile ortaya koyulamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2. İstinaf Nedenleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; eksik inceleme ile karar verildiğini, davalının iddialarının asılsız olduğunu, davalının annesini tanık olarak dinlettiğini, tarafların annesinin erkek çocuğu koruyarak kendisine ezberletilen hususları beyan ettiğini, tanık annenin de amacının erkek çocuğun mirası alması ve kız çocuklarının mirastan pay almaması olduğunu, davalı tarafça taşınmazın bedeli için ödendiği iddia edilen paraların taşınmazın kira bedeli olarak kabul edilemeyeceğini, davalının, Almanya'da mirasbırakana baktığından bahisle yardım parası aldığını ve mirasbırakana da bu paraları gönderdiğini, ancak Türkiye'ye geldiğinde ise bu paraları mirasbırakandan geri aldığını, İlk Derece Mahkemesinin mirasbırakanın emekliliğe başvurmuş olması nedeniyle satışa ihtiyaç duyduğu gerekçesine dayandığını, ancak bu durumda, mirasbırakanın davacıları mirastan yoksun bırakma amacına iştirak eden tanık annenin anlatımlarına itibar edilmesinin makul olmadığını, davalının diğer tanıklarının, bu hususta kesin bir bilgi sahibi olmadıklarını da ifade ettiklerini, mirasbırakanın emekli olmak amacıyla dava konusu taşınmazları satmış olduğu kanısına varılması için tanıkların yeterli kabul edilebilecek bir beyanda bulunmadıklarını, mirasbırakanın o tarihlerde emekli olmak amacıyla başvuru yapıp yapmadığı, yaptıysa ne kadar bedel ödediği, bu ödeme esnasında banka hesaplarında hangi miktarda mevduat olduğu araştırılarak karar verilmesi gerektiğini, davacının miras payına tekabül eden 1/4 pay üzerinden vekalet ücreti alınması gerekirken, taşınmazın tamamı üzerinden 47.050,00 TL vekalet ücretine hükmedildiğini, ıslah harcı ve nispi vekalet ücreti takdirinin hatalı olduğunu belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesince; iddianın davacı tarafından usulünce kanıtlanamadığı ve temlik yapılanın erkek çocuk olması ile salt bedeller arası fark bulunmasının muvazaanın kanıtı sayılamayacağı, ancak davacının 1/4 oranında miras payına karşılık gelen 150.000,00 TL üzerinden yargılamada vekille temsil edilen davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, davaya konu bağımsız bölümlerin toplam değeri üzerinden davalı lehine fazla vekalet ücretine hükmedilmiş olmasının doğru olmadığı gerekçesi ile davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1).b.2. maddesi gereğince kabulüne karar verilerek, İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak, yeniden hüküm kurulmuş ve davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; kararın çelişkili olduğunu, temlikin kız çocuğundan mal kaçırmak amaçlı yapıldığını, tarafların annelerinin de aynı amaç ve düşünce ile beyanda bulunduğunu, dosyaya satış bedeli olarak sunulan makbuzların devir tarihinden yıllar sonrasına ait olduğunu, mirasbırakanın taşınmaz satışına ihtiyacının olmadığını, 20.000 Mark’ın ne şekilde ödendiğinin ispatlanamadığını, davalı tarafça dosyaya sunulan dekontlardan hiçbir şekilde para transferi yapıldığının anlaşılamadığını, dekontların başlangıcının 2000 yılı olduğunu, dekontlardaki 3 ayda bir gönderilen paranın davalının Almanya'da mirasbırakana baktığından bahisle almış olduğu yardım paraları olduğunu, taşınmazda intifa hakkı tesis edilmesinin tek başına yapılan işlemin muvazaalı olduğunu gösterdiğini, mirasbırakanın dava konusu olan İstanbul'da bir dairesi, İstanbul'da bir dükkanı ile Trabzon'da altı katlı binası olduğunu, mirasbırakan hakkında yeterli araştırma yapılmadan karar verildiğini, mirasbırakanın emekli olmak amacıyla başvuru yapıp yapmadığı, yaptıysa ne kadar bedel ödediği, bu ödeme esnasında banka hesaplarında hangi miktarda mevduat olduğu araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiğini belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı pay oranında tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli, 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun 706., Türk Borçlar Kanunu'nun 237. (Borçlar Kanunu'nun 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
3.3. Değerlendirme
3.3.1. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; 1936 doğumlu olan mirasbırakan ...’ın 25/07/2018 tarihinde öldüğü, geride davacı kızı Serpil, davalı oğlu Sırrı ve dava dışı eşi Gülsüm’ün mirasçı olarak kaldığı, mirasbırakanın 04/08/1989 tarihinde 2442 parseldeki 4 no.lu bağımsız bölümü lehine intifa hakkı tesis ettirmek suretiyle, 2441 parseldeki 1 no.lu bağımsız bölümü de 11/05/2004 tarihinde davalıya devrettiği anlaşılmaktadır.
3.3.2. Somut olayda, yukarıda değinilen ilkeler ve olgular gözetildiğinde; davalının mirasbırakanın tek oğlu olduğu, her ikisi de İstanbul’da bulunan dava konusu taşınmazların satış bedelinin mirasbırakana ödendiği savunulmuş ise de, bu yöne ilişkin sunulan dekontların üç ayda bir mirasbırakana davalı tarafından gönderilen paraya ilişkin olduğu, tanık anlatımlarından bu paranın davalıya verilen yardım parası olduğu ve bu nedenle usulen mirasbırakana gönderildiğinin anlaşıldığı, anılan dekontların dava konusu taşınmazların satış bedellerinin ödenmesine ilişkin olduğunun kabul edilemeyeceği; diğer taraftan, mirasbırakanın Almanya’da işçi olarak çalışıp Türkiye’ye döndüğü, maddi durumunun iyi olduğu, dava konusu taşınmazları satmasını gerektirir bir ihtiyacının bulunmadığı anlaşılmakta olup, mirasbırakanın dava konusu taşınmazları tek erkek çocuğuna temlik etmekteki asıl irade ve amacının mirasçılardan mal kaçırmak olduğu sonucuna varılmaktadır.
3.3.3. Hâl böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru değildir.
VI. SONUÇ
Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin değinilen yönden yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile HMK'nın 371. maddesi gereğince İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, peşin alınan harcın yatırana iadesine, HMK'nın 373/2. maddesi gereğince dosyanın İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine GÖNDERİLMESİNE, 07/09/2022 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.