"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL, TAZMİNAT
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, tazminat davasında bozma kararına uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine ilişkin verilen karar, süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde, davacıların mirasbırakanları ...'in iyi niyetinden, yaşlılık ve düşkünlüğünden istifade edilmek suretiyle alınan 19.06.2013 tarihli vekaletnameye istinaden davalı vekil ...'nın vekalet görevini kötüye kullanarak mirasbırakanın kayden maliki olduğu 198 ada 23 sayılı parseldeki dava konusu 12 no.lu bağımsız bölümü el ve işbirliği içinde bulunduğu diğer davalı ...'e 20.06.2013 tarihinde devrettiğini, murise bir bedel ödemediğini ileri sürerek davalı adına olan kaydın iptali ile miras payları oranında davacılar adına tesciline, olmazsa tazminata karar verilmesini istemiş, 08/05/2015 tarihli dilekçe ile dava konusunun devredilmiş olması nedeniyle davaya aynı davalılar aleyhine devam ederek 110.000 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalılardan tahsilini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı ..., davacıların mirasbırakanının dava konusu 12 no.lu bağımsız bölümün satışı konusunda davalı ... ile daha önceden anlaşmış olduğunu, davalı ...'in kredi başvurusunu beklediklerini, amacının dava dışı mütehahit uhdesindeki 2 dükkanı satın almak olduğunu ve bu nedenle dava konusu 12 no.lu ve dava dışı 8 ve 11 no.lu bağımsız bölümleri satmak istediğini, vekalet görevini kötüye kullanmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
2. Davalı ..., tarafları tanımadığını, elinde bulunan altınlarını bozdurmaya gittiği kuyumcu dava dışı ...'den dava konusu bağımsız bölümün satılık olduğunu öğrendiğini, kredi kullanarak ve ayrıca birikimi ile yatırım amaçlı olarak satın aldığını, iyiniyetli olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 08/05/2015 tarihli ve 2014/227 E. 2015/90 K. sayılı kararıyla; satış bedeli ile rayiç bedel arasında fahiş fark bulunduğu, mirasbırakanın vekalet verdiği tarihte 73 yaşında olduğu, huzurevinde kalan bakıma muhtaç birisinin paraya ihtiyacı olmamasına rağmen taşınmazlarının satışına muvafakat etmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu, başkaca taşınmazları ve kira geliri olan murisin taşınmaz satmaya ihtiyacının olmadığı, emekli maaşının bulunduğu, davalı ...’nın daire satış gerekçelerine ilişkin ileri sürdüğü hususların inandırıcı olmadığı, davalıların kuyumcu vasıtasıyla tanıştığı, davalı ...’in taşınmazı yargılama sırasında sattığı, satış bedelinin ödendiğinin kanıtlanamadığı, davalıların işbirliği içerisinde vekalet görevini kötüye kullandığı gerekçesiyle ve dava konusu taşınmazın yargılama aşamasında el değiştirmesi nedeniyle tapu iptali ve tescil talebinin reddine, tazminat isteğinin kabulü ile 97.500,00 TL’nin satış tarihi olan 20/06/2013 tarihinden işleyecek faizi ile davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili ve davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Bozma Kararı
Dairenin 25/09/2018 tarih ve 2015/13264 E. 2018/12760 K. sayılı kararıyla; “…davacının iddiasının yukarıdaki ilkeler çerçevesinde tanık delili ve bildirilen diğer delillerle birlikte kanıtlanabileceği, ancak davalılar ... ve ...in delil listesinde tanık deliline dayanmalarına ve liste halinde isimlerini bildirmelerine rağmen mahkemece tanıkları dinlenmeden ve davalı ...'in dava konusu taşınmazı alırken kredi kullandığı savunması üzerinde durulmadan sonuca gidilmiştir. Hal böyle olunca; davalı tanıklarının tümü dinlenerek ve diğer tüm deliller birlikte değerlendirilerek iddia ve savunma üzerinde durulması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
3. Mahkemece Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin 14/12/2021 tarihli ve 2019/2 E. 2021/310 K. sayılı kararıyla; davalı ...’in satış tarihinden 2 gün önce 50.000 TL tutarında kredi çektiği, taşınmaz bedelinin resmi senette düşük gösterilmesinin tek başına hile veya muvazaaya delil teşkil etmediği, davacı tanıklarının beyanlarının davacı iddialarını ispata elverişli olmadığı, davalı ... beyanına göre ise vekil edenin bizzat taşınmazı sattığını beyan ettiği, davalı ...’nın murisin ayağından rahatsız olduğu yönündeki savunmalarının davacı ... beyanları ile desteklendiği, davanın kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
5. Temyiz Nedenleri
Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; vekaletnamenin mirasbırakanın düşkünlüğünden ve rahatsızlığından istifade edilerek düzenlendiğini, murisin irade ehliyetini haiz bulunmaması nedeniyle akdin batıl olduğunu, davalının taşınmazı yargılama sırasında sattığını, davalı ... tanıklarının konuyla ilgili bilgi sahibi olmadığını, ...’nın murise herhangi bir bedel ödemediğini, davalı ...’in ise cevap dilekçesinde hiçbir delil bildirmediği gibi bankadan kredi aldığını ve taşınmazın satış bedelini ifade etmediğini, davalının ön incelemede verilen süre içerisinde de tanık bildirmediğini, davalının daha sonra bu yönde sunduğu delillere muvafakat edilmediğini, satış bedelinin düşük olduğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
6. Gerekçe
6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, tazminat istemine ilişkindir.
6.2. İlgili Hukuk
6.2.1. Bilindiği üzere, Türk Borçlar Kanunu'nun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. 6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanunu'nun 390.) aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
6.2.2.Vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
6.2.3. Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
6.2.4. TMK'nın 6. maddesinde; "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür", HMK'nın 190/1. maddesinde; "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir " düzenlemeleri yer almaktadır.
6.3. Değerlendirme
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayanağı olan ve (IV/6.2.) no.lu paragrafta açıklanan yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinin yerinde olmasına ve hükmüne uyulan (IV/2) no.lu paragraftaki bozma kararında gösterildiği şekilde işlem yapılmış olmasına göre (IV/3.) no.lu paragrafta gösterilen gerekçe ile yazılı kararın verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle; davacılar vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, alınması gereken 80,70-TL onama harcı peşin alındığından bu hususta hüküm kurulmasına yer olmadığına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 26/09/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.