"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : SAKARYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil ile tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince tapu iptal talebinin reddine, tazminat talebinin kabulüne ilişkin verilen kararın, taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne dair verilen karar, süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; tarafların 13/10/2014 tarihinde 456 ada 1 parsel sayılı taşınmazın davacıya satışı hususunda anlaştıklarını, ancak davalının kötü niyetli olarak anılan taşınmaz yerine 458 ada 1 parsel sayılı taşınmazdaki hisseyi davacıya devrettiğini, davacının taşınmazı satın aldığı tarihten itibaren 456 ada 1 parsel sayılı taşınmazda kendisine teslim edilen konutta oturduğunu, bilahare kendisine satılan taşınmazda konut bulunmadığını ve oturduğu konutun 456 ada 1 parsel sayılı taşınmazda olduğunu öğrendiğini, bunun üzerine davalı ve aracı olan emlakçı ... ... hakkında suç duyurusunda bulunduğunu, davalının hata ve hileyle müvekkilinin bilgisizliğinden yararlandığını belirterek kendisine 458 ada 1 parsel sayılı taşınmazda satılan hissenin iadesi karşılığında 456 ada 1 parsel sayılı taşınmazın davalı adına olan tapu kaydının iptali ile adına tescilini, olmazsa davacının ikamet ettiği konutun dava tarihindeki değerinin faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş, 25/07/2019 tarihli dilekçesi ile tazminat istemi yönünden talebini fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 5.000 TL olarak açıklamıştır.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; somut olayda hatanın bulunmadığını, müvekkilinin 458 ada 1 parsel sayılı taşınmaz dışında bu bölgede gayrimenkulünün bulunmadığını, davacının vasıflı bir taşınmaz değil pay satın aldığını bildiğini, davalının babası ...’ün de 3. katta ikamet ettiğini, 3 katlı binada bir kısım hissenin binada ikamet eden dava dışı ...’a, bir kısmının ise ... trafından emlakçı ... ... aracılığıyla davacıya satıldığını ancak pay devrinin davalı tarafça gerçekleştirildiğini, tarafların tescil öncesinde tanışmadıklarını, evin farklı parsel üzerinde görünmesinin o bölgede bulunan tüm gayrimenkuller için geçerli olduğunu, bu hususun belediyece imar çalışması yapılmamasından kaynaklandığını ve belediyece düzeltilebileceğini, bu hususun da satış öncesinde davacıya emlakçı, ... ve ... tarafından söylendiğini, 2018 yılı mayıs ayında davalının da bu hususu bizzat belirttiğini, bu şekilde imar probleminin olmaması halinde kat mülkiyetinin devrinin yapılacağını, davacının 2018 mayıs ayına imar barışından faydalanmak istediğini ve emlakçı ...’ye başvurduğunu, bu müracaatı yapamaması nedeniyle eldeki davayı açtığını, davanın iyi niyetli olmadığını, hak düşürücü sürenin geçtiğini, satış tarihinden bu yana görerek aldığı evde sıkıntısızca oturduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 09/09/2021 tarihli ve 2021/76 E., 2022/241 K. sayılı kararıyla; davacının durumu 2018 yılı kasım ayında belediyeye başvurusu sırasında öğrendiği, davanın hak düşürücü süre içerisinde açıldığı, davacının emlakçının beyanları nedeniyle aldatıldığı, davalının aldatmayı bilebilecek durumda olduğu, 456 ada 1 parsel sayılı taşınmazda davalı hissesinin bulunmadığı, davacı tazminat talebine ek olarak faiz talep etmiş ise de taşınmazdan yararlanmaya devam etmesi nedeniyle faiz talebinin yerinde olmadığı, davacı lehine sebepsiz zenginleşmeye yol açmamak adına davacıya satılan taşınmazın da tapu kaydının iptalinin gerektiği gerekçesiyle tapu iptali ve tescil talebinin reddine, tazminat talebinin kabulü ile 114.639,03 TL’nin davalıdan tahsiline, 458 ada 1 parsel sayılı taşınmazdaki davacı adına olan 1/195 payın tapu kaydının iptali ile davalı adına tesciline karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.İstinaf Nedenleri
2.1. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacıya hapis hakkı tanınmamasının isabetsiz olduğunu, emsal kararlarda hapis hakkına hükmedildiğini, faiz talebinin reddedilmesinin isabetsiz olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
2.2. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; tapu kayıtlarının aleni olduğu hususunun gözden kaçırıldığını, davacının taşınmazda yıllarca oturduktan sonra eldeki davayı açtığını, davacının taşınmazın konumu hususunda yanıltılmadığını, problemin idareden kaynaklandığını, davacının arsa payı satın aldığını bildiğini, bu durumun bölgedeki diğer taşınmazlarda da mevcut olduğunu ve satış öncesinde davacıya izah edildiğini belirterek, kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 17/02/2022 tarihli ve 2021/1559 E. 2022/241 K. sayılı kararıyla; davanın hata ve hile hukuki sebeplerine dayandığı, mahkemece davalının hile yapmak suretiyle davacıyı hataya düşürdüğü gerekçesiyle tazminat talebinin kabulüne yönelik kurulan hükmün yerinde olduğu, ancak davalının iyi niyetli olmadığı anlaşıldığından bedele dava tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesinin gerektiği ancak davacı vekilinin ilk defa istinaf dilekçesinde talep ettiği hapis hakkı tanınması isteminin yerinde görülmediği gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, yeniden hüküm kurularak davacının tapu iptali ve tescil talebinin reddine, tazminat talebinin kabulü ile 114.639,03-TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan tahsiline, 458 ada 1 parsel sayılı taşınmazdaki davacı adına olan 1/195 payın tapu kaydının iptali ile davalı adına tesciline karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; tapu iptali ve tescile karar verilirken re'sen davalının kabul edilen miktarı depo etmesi koşuluyla davacıya hapis hakkı tanınarak hüküm tesis edilmesi gerekirken bu yönde karar verilmeksizin, alacağın karşılıksız kalması tehlikesi yaratacak şekilde hüküm kurulmasının isabetsiz olduğunu, emsal kararın da bu şekilde verildiğini belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, hata ve hile hukuki nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa tazminat istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. Bilindiği üzere; sözleşmenin konusu, niteliği ve ödenecek miktar gibi hususlarda dikkatsizliği veya bilgisizliği sonucu gerçek iradesine uymayan beyanda bulunmak suretiyle esaslı hataya düşen tarafın sözleşme ile bağlı sayılamayacağı kuşkusuzdur. Hemen belirtmek gerekir ki, Borçlar Kanununda esaslı hatanın tanımı yapılmamış, 31. maddede sınırlayıcı olmamak üzere örnekler gösterilmiştir. Kısaca iç irade ile açıklanan irade arasındaki bilmeyerek yapılan uyumsuzluk olarak tanımlanan hatanın esaslı kabul edilebilmesi için, uygulamada ve bilimsel alanda ortaklaşa benimsendiği gibi girişilen taahhüdün başlıca sebebini teşkil etmesi, daha açık söyleyişle hem yanılgıya düşen taraf, yönünden (subjektif unsur), hem de iş hayatındaki dürüstlük kuralları (objektif unsur) açısından, hataya düşülmese idi böyle bir sözleşmenin hiç veya açıklanan biçimde yapılmayacağının ispatlanması zorunludur.
3.2.2. Bu koşulların varlığı halinde hataya düşen taraf, isterse iptal hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırılabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir. Yeter ki hatanın ileri sürülmesi Borçlar Kanunu'nun 34. ve Medeni Kanun'un 2. maddesinde hükme bağlanan dürüstlük kuralına aykırı olmasın. Hemen belirtmek gerekir ki, sözleşme yapılırken hataya düşen tarafın kusurlu bulunması sözleşmenin iptaline engel değildir. Ne var ki, Borçlar Kanunu'nun 35. maddesinde öngörüldüğü gibi hatayı bilmeyen veya bilecek durumda bulunmayan ve kusursuz olan karşı tarafın menfi, gerektiğinde müspet zararının ödenmesi gerekir.
3.2.3. Hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hatada yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 s. Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 36/1. (818 s. Borçlar Kanunu’nun (BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
3.2.4. Öte yandan, iptal hakkının kullanılması hiçbir şekle bağlı değildir. İrade sakatlığının öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde, sözleşmenin karşı tarafına yöneltilecek tek taraflı bir irade açıklaması ile bildirilebileceği gibi def'i veya dava yoluyla da kullanılabilir. Ayrıca irade sakatlığının varlığı her türlü delille ispat edilebilir.
3.3. Değerlendirme
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayanağı olan ve kararın (V/3.2.) paragrafında açıklanan yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinin yerinde olmasına ve (III) ve (IV/3.) paragraflarda gösterilen gerekçeyle ile yazılı şekilde karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Ne var ki, davacı ödediği taşınmaz bedeli karşılığında davaya konu taşınmazı kullanmaya devam ettiğine göre mahkemece hükmedilen tazminat tutarına faiz işletilmesi doğru değilse de bu husus davalı tarafça temyiz edilmediğinden bozma sebebi yapılmamıştır.
VI. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, temyiz karar harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 05/09/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.