"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 2. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE
MAHKEMESİ : GAZİOSMANPAŞA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin kararın, davacı vekili ve davalılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; davalılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile mahkeme hükmü kaldırılarak yeniden hüküm kurulması suretiyle davanın kabulüne dair verilen karar, süresi içinde davalılar vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; tır şoförü olan müvekkilinin 1375 parsel sayılı taşınmazın 1/32 payını 1990 yılında edindiğini, bilahare tır satın almak için taşınmazı satmak istemesi üzerine 2008 yılında yapılan imar uygulaması nedeniyle 10 farklı taşınmaza ayrıldığını öğrendiğini, arkadaşı ... aracılığıyla tanıştığı davalı ...’in bu taşınmazları yeniden tek parselde toplayabileceğini söyleyerek vekaletname istediğini, davacının aracı kişiye güvenerek 12/11/2014 tarihinde davalıyı vekil tayin ettiğini, davalının bir yıl sonra vekaletnamenin yanlış olduğu gerekçesiyle yeni vekaletname istemesi üzerine 21/05/2015 tarihli ikinci bir vekaletname düzenlediğini, bu süreçte davacının taşınmazları 70.000 TL’ye satmak istemesine rağmen davalının tek tapuda bedelin daha yüksek olacağından bahisle davacıyı oyaladığını, davacının taşınmazları satmak üzere tapuya başvurması üzerine taşınmazların farklı bir Tapu Müdürlüğü’nde davalı ...’e devredildiğini öğrendiğini, davalıların kardeş olduğunu, davalının vekaletnamelerde soyadını Bekiroğlu olarak yazdırdığını belirterek geldisi 1375 parsel olan 10 parça taşınmazın davalı adına olan tapu kayıtlarının iptali ile her türlü takyidattan ari olarak davacı adına tescilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalılar süresinde cevap dilekçesi sunmamış; aşamada davanın reddini savunmuşlardır.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 24/09/2020 tarihli ve 2018/841 E., 2020/459 K. sayılı kararıyla; vekaleti özen ve sadakatle yerine getirdiğini ispat yükünün davalı vekilde olduğu, davalının cevap ve delil sunmadığı, davacı tanıklarının vekilin görevini yerine getirmediği ve davacıyı oyaladığı yönünde beyanda bulunduğu, davalıların kardeş olup işbirliği içerisinde oldukları gerekçesiyle imar uygulaması sonucunda oluşan 10 parça taşınmazda davalı ... adına kayıtlı payların tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve davalılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2. İstinaf Nedenleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; vekalet ücretinin ve harçların hatalı hesaplandığını, ayrıca davalıların dava sonuçlarından müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmaları gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Davalılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalıların davacının sözüne güvenerek gayrimenkul satın aldığını, vekaletnamelerin yalnızca satış yetkisiyle düzenlendiğini, davacının kötü niyetli olduğunu ve bu yazılı belgenin aksinin yazılı delille kanıtlaması gerektiğini, davacı tanığının vekaletnamenin satış amacıyla verildiğini beyan ettiğini, tanıklar hakkında gerçeğe aykırı beyanda bulundukları iddiasıyla suç duyurusunda bulunulduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 15/02/2022 tarihli ve 2021/1203 E., 2022/231 K. sayılı kararıyla; davalının davacıyı bir süre oyaladığı, bilahare taşınmazları tek işlemle kardeşi olan kayıt maliki diğer davalıya devir ettiği, bu durumdan davacıyı bilgilendirmediği, davacının müşteri bulması üzerine taşınmazları devir ettiğini açıklayan davalı vekilin bedelleri ödeyeceği yolunda davacıyı oyalamaya devam ettiği, satış bedelinin davacıya ödendiğine dair savunmayı ispata yarar geçerli bir delil sunulmadığı, davalı vekil ile işlem yapan diğer davalının kardeş oldukları, davanın kabulüne ilişkin hükümde bir isabetsizlik bulunmadığı, ancak hüküm altına alınan harcın dava değerine göre eksik hesaplandığı yine davacı yararına nisbi vekâlet ücretinin eksik olarak hüküm altına alındığı gerekçesiyle davalılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile mahkeme hükmü kaldırılarak yeniden hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesi’nin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davalılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; davacının vekaletnameleri satışa amacıyla verdiğini, taşınmaz bedelinin davacıya ödendiğini ancak satış işlemlerinin gerçekleştirilememesi üzerine iade etmek istediklerini, davacı almayınca yeniden vekalet alınarak satış işleminin gerçekleştirildiğini, Erzurum’dan gelen davalının İstanbul’daki tapu işlemini yapmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, bu hususun davacı tanığı Mehmet’in ifadesinde belirtildiğini, davalıların iyi niyetli olduğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. Bilindiği üzere, Borçlar Kanununun temsil ve vekalet akdini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. 6098 s. Türk Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
3.2.2. Vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
3.2.3. Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
3.2.4. TMK 6. maddesinde; "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür", HMK 190/1. maddesinde; "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir " düzenlemeleri yer almaktadır.
3.3. Değerlendirme
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayanağı olan ve kararın (V/3.2.) paragrafında açıklanan yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinin yerinde olmasına ve (III) ve (IV/3.) paragraflarda yer verilen gerekçeyle ile yazılı şekilde karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur.
Ne var ki, davaya konu 5972 ada 2 parsel sayılı taşınmazda davalı adına kayıtlı pay oranı 37/1200 iken maddi hata sonucunda 37/200 pay üzerinden hüküm kurulmuş olması doğru değil ise de; anılan bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün düzeltilerek onanması gerekmiştir.
VI. SONUÇ
Açıklanan nedenlerle; davalılar vekilinin temyiz itirazlarının bu yönden kabulüyle Bölge Adliye Mahkemesi hükmünün B fıkrasının 1. bendinin sonunda yer alan “5972 ada 2 parsel sayılı taşınmazda davalı ... adına kayıtlı 37/200 payın” ifadesi hükümden çıkarılarak yerine “5972 ada 2 parsel sayılı taşınmazda davalı ... adına kayıtlı 37/1200 payın” ifadesinin yazılmasına kararın bu haliyle 6100 sayılı HMK’nin 370/2. maddesi uyarınca DÜZELTİLEREK ONANMASINA, alınan peşin harcın yatırana iadesine, 05/09/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.