Logo

1. Hukuk Dairesi2022/2731 E. 2022/5895 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı, davalının vekaletnameyi hile ile kullanarak babasının satın aldığı ancak tapusunu alamadığı taşınmazı kendi adına tescil ettirdiğini iddia ederek tapu iptali ve tescil davası açmıştır.

Gerekçe ve Sonuç: Mirasçının, terekedeki payı üzerindeki tasarruf yetkisi mirasın paylaşılmasına kadar sınırlı olduğundan ve miras payı oranında açılan tapu iptali ve tescil davasının hile hukuki sebebine dayanması halinde dahi dinlenemeyeceği gözetilerek, davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine dair Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : ERZURUM BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ

İLK DERECE

MAHKEMESİ : ERCİŞ 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın reddine ilişkin verilen kararın, davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle yeniden reddine dair verilen karar, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı ... dava dilekçesinde ve bilahare vekili eliyle sunduğu açıklama mahiyetindeki dilekçede; 868 parselde kayıtlı 5000 m2 araziyi babası Şakir Uçar'ın uzun zaman önce haricen satın aldığını, ancak taşınmazın tapusunu alamadan öldüğünü, dedesinden kalan taşınmazların intikali için davalının kendisinden ve iki kız kardeşinden vekaletname aldığını, vekaletnamenin davaya konu taşınmaz için verilmediğini, ancak davalı tarafın kısa süre önce babasının satın aldığı 5000 m2 araziyi adına tapuladığını belirterek davalının tapu kaydının iptali ile adına tescilini, bilahare vekil eliyle verdiği dilekçesinde taşınmazın miras payı oranında adına tescilini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı cevap dilekçesinde, davaya konu taşınmazın parsel numarasının dava dilekçesinde belirtilmediği, dava dilekçesinin açıklattırılması gerektiğini belirtmiş, bilahare duruşmadaki beyanında 868 parsel sayılı taşınmazı Ahmet Kaplaner'den 1995 yılında aldığını, bu sırada davacıdan vekaletname almadığını, vekaletnamenin dava dışı 615 ve 234 parsel sayılı taşınmazların devri için verildiğini ve buradaki davacı hisselerini davacının amcasına devrettiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 16/04/2019 tarihli ve 2015/16 E., 2019/142 K. sayılı kararıyla; babadan kaldığı iddia edilen 868 parselin 1995 yılında yapılmış olan satışının resmi senetinin incelenmesinde, davacıya ait herhangi bir vekaletnamenin kullanılmadığı, bu durumda vekalet görevinin kötüye kullanılması durumunun da söz konusu olmayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2.İstinaf Nedenleri

Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın hile hukuki nedenine dayandığını, davalının vekaletnameyi hileli olarak kullandığını ve dava dışı Ahmet Kaplaner’e ibraz ederek taşınmazı kendi adına satın aldığını, ancak işlem sırasında vekaletnamenin kullanılmadığını, zira taşınmazın muris adına kayıtlı olmadığını, Ahmet Kaplaner’in tanıklığı davayı aydınlatacakken tanık dinlenmemesinin hak kaybına neden olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

3. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 18/01/2022 tarihli ve 2019/1417 E., 2022/25 K. sayılı kararıyla; Yerel Mahkemece dava dilekçesindeki izahat çerçevesinde davanın vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki sebebine dayalı olarak açıldığı kabul edilmiş ise de davalının taşınmazın haricen davacı murisi tarafından alındığını bilmesine rağmen taşınmazı kendi adına tescil ettirdiği iddiası nazarında davanın dayanağının hile hukuksal sebebine dayandırılması gerektiği, bununla birlikte vekalet görevinin kötüye kullanılması ve gerekse hile hukuksal nedenine dayalı 3. kişiye karşı miras payları oranında açılan tapu iptal ve tescil davasının dinlenme olanağının bulunmadığı, dava tereke adına açılmadığına göre terekeye mümessil tayin edilerek yargılamaya devam edilmesinin de pay oranında açılan davanın dinlenmesini olanaklı hale getirmediği gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, hükmün gerekçesi düzeltilmek suretiyle yeniden hüküm kurulmasına, davanın aktif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesi’nin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesindeki hususları tekrarla müvekkilinin şahsına bağlı hakkını kullandığını, diğer mirasçıların bu hakkı kullanmaya zorlanamayacağını belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, hile hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

3.2. İlgili Hukuk

3.2.1. Hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hatada yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 s. Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 36/1. (818 s. Borçlar Kanunu’nun (BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.

3.2.2. Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.

3.2.3. Bilindiği üzere; 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun (TMK) 599. maddesi hükmü uyarınca; miras, murisin ölümüyle ve terekenin açılmasıyla mirasçılarına geçer ve mirasçılar terekedeki mallar (menkul-gayrimenkul) üzerinde bu tarih itibarı ile hak sahibi olurlar. Türk Medeni Kanunun 640. maddesi hükmü gereğince birden çok mirasçının bulunması halinde, mirasın intikaliyle paylaşmaya kadar mirasçılar arasında terekedeki bütün hak ve borçları kapsayan bir ortaklık meydana gelir. Böylece, mirasçılar terekeye elbirliği mülkiyeti ile sahip olurlar ve sözleşme veya kanundan doğan temsil ya da yönetim yetkisi saklı kalmak üzere terekeye ait haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler. TMK'nin 701/2. maddesi hükmüne göre, elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp, her birinin hakkı ortaklığa giren malların tamamına yaygındır. Bir başka ifadeyle, tereke üzerindeki hak sahipliği ortaklardan tek başına hiçbirine ait olmayıp hak sahibi olan ortaklıktır.

3.2.4. Bu yasal düzenlemelere göre, miras ortaklığı mirasın tümü üzerinde söz konusu olduğundan, terekedeki paylar ayrılmaksızın ortaklığa dahil olan mirasçılara aittir. Tereke üzerinde ortaklık devam ettiği sürece, mirasçıların terekeye giren mallar (menkul-gayrimenkul) üzerinde somut ve bağımsız payları mevcut değildir.

3.3. Değerlendirme

Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayanağı olan ve kararın (V/3.2.) paragrafında açıklanan yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinin yerinde olmasına göre (IV/3.) paragraflarda gösterilen gerekçeyle ile yazılı şekilde karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur.

VI. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, alınması gereken 80,70 TL onama harcının davacıdan alınmasına, 19/09/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.