"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda asıl ve birleştirilen davanın reddine dair Ankara 9. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 02/12/2021 tarihli 2021/32 Esas, 2021/449 Karar sayılı karar yasal süre içerisinde asıl davada davacı ... ile birleştirilen davada davacılar ... ve ... tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 21/06/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı ... vekili Avukat ..., davacılar ... v.d. vekili Avukat ... ile temyiz edilen davalı ... ve vekili Avukat ... geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
I. DAVA
Asıl davada davacı ... ile birleştirilen davada davacılar ... ve ..., mirasbırakan anneleri ... ...’in dava konusu ... ada 1 parsel sayılı taşınmazda bulunan 8 no’lu bağımsız bölümü, mirastan mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak 08.08.2011 tarihinde davalı torunu ...’ya satış yoluyla temlik ettiğini ileri sürerek, dava konusu 8 no.lu bağımsız bölümün tapu kaydının miras payları oranında iptali ile adlarına tescilini istemişlerdir.
II. CEVAP
Asıl ve birleştirilen davada davalı, aynı taşınmazda bulunan dava dışı 10 no.lu bağımsız bölümün de maliki olan mirasbırakanın denkleştirme amacıyla hareket ettiğini, ölene kadar mirasbırakanla dava konusu taşınmazda birlikte yaşadıklarını, yaşlı ve hasta olan mirasbırakana baktığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Ankara 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin 27/12/2017 tarihli ve 2015/87 Esas, 2017/564 Karar sayılı kararıyla; temlikin muvazaalı olduğu gerekçesiyle asıl ve birleştirilen davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
Yukarıda belirtilen karara karşı süresi içinde asıl ve birleştirilen davada davalı tarafından istinaf isteminde bulunulmuştur.
2. İstinaf Nedenleri
Mahkeme kararında kabul edilebilir bir gerekçe bulunmadığını, mirasbırakanın başkaca taşınmazları da olup mal kaçırma iradesiyle hareket etmediğini, davacıların saklı paylarının ihlal edilmediğini, yaşlı ve hasta olan mirasbırakanla davalının ve ailesinin ölene kadar birlikte oturduklarını, mirasbırakana davalı ve ailesinin baktığını, mirasbırakanın denkleştirme amacıyla hareket ettiğini, dava konusu daire ile dava dışı 10 no.lu dairenin aynı değere sahip olduğunu, davacı tanıklarının yakın akraba olup bu iki tanığın beyanına itibar edilerek davanın kabulünün doğru olmadığını, davacı tanıklarının objektif beyanda bulunmadıklarını, davalı tanıklarının ise tarafsız olduğunu, mirasbırakanın mal varlığının bir kısmını kendisine bakan, ihtiyaçlarını karşılayan davalı mirasçısına temlik ettiğini belirterek, kararın kaldırılmasını istemiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesinin 04/10/2018 tarihli ve 2018/555 Esas, 2018/1172 Karar sayılı kararıyla; temlikin muvazaalı olduğu, davanın kabulüne karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle, HMK’nın 353.1.b.1. maddesi uyarınca, asıl ve birleştirilen davada davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Yukarıda belirtilen karara karşı süresi içinde asıl ve birleştirilen davada davalı tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Mirasbırakanın başkaca taşınmazları da olup, mal kaçırma iradesiyle hareket etmediğini, davacıların saklı paylarının ihlal edilmediğini, mirasbırakan ile davalı ve ailesinin ölene kadar birlikte yaşadıklarını, mirasbırakana davalı ve ailesinin baktığını, sağlık problemleriyle ilgilenildiğini, mirasbırakanın oğlu olan davacının ise mirasbırakana bakmadığını, bu hususların tanık beyanlarıyla sabit olduğunu, mirasbırakanın sahip olduğu iki daire açısından denkleştirme yoluna gittiğini, terekesinin tamamını değil de bir kısmını davalı mirasçı torununa temlik ettiğini, dava konusu taşınmaz ile dava dışı 10 no.lu bağımsız bölümün aynı değerde olduğunu, davacı tarafın dinlettiği iki tanığın da yakın akraba olup objektif beyanda bulunmadıklarını, davalı tanıklarının ise tarafsız olduklarını, mirasbırakanın dava konusu taşınmazı kendisine bakması, birlikte yaşaması ve ihtiyaçlarını karşılaması gibi nedenlerle davalıya temlik ettiğini, davacıların miras haklarının ortadan kaldırılmasına yönelik bir işlem olmadığını belirterek, kararın bozulmasını istemiştir.
3. Bozma Kararı
Dairenin 19/11/2020 tarihli ve 2019/300 Esas, 2020/6170 Karar sayılı kararıyla; “...mirasbırakanın gerçek amaç ve iradesinin mirasçılardan mal kaçırmak olmadığı, mirasbırakanın çekişmeli taşınmazda davalının babası ... ve ailesiyle birlikte yaşadığı, ...’nın ölümünden sonra da davalının mirasbırakana karşı ilgi ve bakımını sürdürdüğü, minnet duygusuyla hareket eden mirasbırakanın dava konusu taşınmazı kendisiyle ilgilenen ve bakan davalı torununa temlik ettiği, mirasbırakanın mal kaçırma kastı olsa idi dava dışı 10 no’lu bağımsız bölümü de devredebilecekken yalnızca dava konusu taşınmazı temlik ettiği anlaşılmaktadır. Bu durumda temlikin mirastan mal kaçırma amacıyla yapıldığını söyleyebilme imkanı yoktur. Hal böyle olunca, asıl ve birleştirilen davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
4. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Ankara 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin 02/12/2021 tarihli ve 2021/32 Esas, 2021/449 Karar sayılı kararıyla; hükmüne uyulan bozma ilamı doğrultusunda asıl ve birleştirilen davanın reddine karar verilmiştir.
5. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl davada davacı ... ile birleştirilen davada davacılar ... ve ... temyiz isteminde bulunmuşlardır.
6. Temyiz Nedenleri
6.1. Asıl davada davacı ... vekili temyiz itirazlarında
Kararın hukuka aykırı olduğunu, temlikin satış suretiyle yapıldığını, ancak delilerin hatalı değerlendirilerek ve adeta niyet okuması yapılarak bozma kararı verildiğini, asıl amacın diğer mirasçıların miras haklarının ortadan kaldırılması olup, satış işleminin muvazaalı olduğunu, davalının her ne kadar denkleştirme amacıyla temlikin yapıldığını savunsa da denkleştirmeden söz edilemeyeceği gibi davalının miras payının çok üzerinde bir kazanım elde ettiğini, mirasbırakanın minnet duygusuyla temliki yaptığının bozmada benimsendiğini, ancak tanık beyanlarının nazara alınmadığını, tanık ... ...’in beyanından da anlaşıldığı üzere, dava konusu taşınmazın bulunduğu arsanın davacı ... tarafından alınıp mirasbırakan üzerine tescil ettirildiğini, davalı ile ailesinin bu taşınmazda bedelsiz olarak ikamet ettiklerini, mirasbırakanın emekli maaşı, kira geliri ve tarladan elde ettiği gelir bulunduğunu, bakım ve minnet duygusundan söz edilemeyeceğini, mirasbırakanın bakıma muhtaç olmadığının, davacının da mirasbırakanla ilgilendiğinin tanık beyanlarıyla sabit olduğunu, davalının sözlü vasiyetname ile bağış yapıldığı savunmasına dayandığını, sözlü vasiyet koşullarının bulunmadığını, işlem tarihinde 100 yaşın üzerinde olan mirasbırakanın fiil ehliyetini haiz olup olmadığının incelenmesi, Adli Tıp Kurumundan rapor alınması gerektiğini, semenin mutlaka para olması gerekmediğinden söz edilmiş ise de, mirasbırakan ile davalının müteveffa babası ... arasında dahi ölünceye kadar bakma sözleşmesi mevcut olmadığını, mirasbırakanın dava dışı 10 no’lu bağımsız bölümü de devredebilecekken yalnızca dava konusu taşınmazı temlik etmiş olmasından söz edilmesinin de hatalı bir değerlendirme olduğunu belirterek, kararın bozulmasını istemiştir.
6.2. Birleştirilen davada davacılar ... ve ... temyiz itirazlarında
Tanık beyanlarının nazara alınmadığını, mirasbırakanın bakıma muhtaç olmadığını, davalıya yapılan temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu, hiçbir tanığın, mirasbırakanın sık sık hastaneye gidecek kadar hasta olduğundan bahsetmediğini, bilakis mirasbırakanın son 2-3 ayına kadar sağlıklı olduğunu beyan ettiklerini, mirasbırakanın bakıma muhtaç olduğu yönündeki savunmanın gerçekle bağdaşmadığını, aslında davalının mirasbırakana değil, mirasbırakanın davalı ve ailesine yardım ettiğini, zira mirasbırakana ait taşınmazda davalı ve ailesinin mirasbırakanla birlikte yaşadıklarını, davalının hem çekişme konusu taşınmazı mirasbırakandan temlik alıp, hem de mirasbırakan adına kayıtlı dava dışı 10 no’lu bağımsız bölümden de miras payı aldığını, mirasbırakanın çekişmeli taşınmazının tamamını davalıya vermesi ve dava dışı bir taşınmazda da davalının miras payı alıyor olması gözetildiğinde denkleştirmeden söz edilemeyeceğini, İlk Derece ve İstinaf Mahkemelerinin haklı gerekçeleri dikkate alınmadan verilen bozma kararına uyularak davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın bozulmasını istemiştir.
7. Gerekçe
7.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
7.2. İlgili Hukuk
7.2.1. Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli, 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237., (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ile durumun aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
7.2.2. Öte yandan; satışa konu edilen bir malın devrinin belirli bir semen karşılığında olacağı kuşkusuzdur. Semenin bir başka ifade ile malın bedelinin ise mutlaka para olması şart olmayıp belirli bir hizmet ya da emek de olabileceği kabul edilmelidir. Esasen, yukarıda da değinildiği üzere muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davaların hukuki dayanağını teşkil eden 01.04.1974 tarihli, 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında mirasbırakanın gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırma olması halinde uygulanabilirliğinin kabulü gerekir. Başka bir ifade ile murisin iradesi önem taşır.
Ayrıca, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 190. maddesi ile TMK'nın 6. maddesi uyarınca herkes iddiasını ispatla mükelleftir. Temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı olduğunu ispat külfeti davacı tarafa aittir.
7.3. Değerlendirme
Hükmüne uyulan (V/3) numaralı paragrafta belirtilen bozma kararında gösterildiği şekilde işlem yapılarak ve özellikle uyuşmazlığın muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olduğunun ön inceleme duruşmasında tespit edildiği, eldeki davada ehliyetsizlik iddiasına dayanılmadığı gözetildiğinde (V/4) numaralı paragraftaki gerekçeyle yazılı şekilde karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
VI. SONUÇ
Açıklanan nedenlerle; asıl davada davacı ile birleştirilen davada davacıların yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle, usul ve yasaya ve bozma kararının gerekçelerine uygun olan hükmün ONANMASINA, 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edilen davalı vekili için 3.815,00 TL duruşma vekâlet ücretinin asıl ve birleştirilen davada davacılardan alınmasına, asıl ve birleştirilen dava yönünden alınması gerekli onama harçları peşin olarak alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 21/06/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.