Logo

1. Hukuk Dairesi2022/2831 E. 2022/4028 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro çalışmaları sonucu Hazine adına tescil edilen taşınmazın, davacı tarafından daha önce annesine ait tapu kaydı ve taksim sözleşmesi ile zilyetliğe dayanılarak tapu iptali ve tescil davası açılması üzerine, davacı lehine verilen kararın Hazine tarafından temyiz edilmesi uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının dayandığı tapu kaydının çekişmeli taşınmazı kapsadığı, tapu kaydı kapsamı dışında kalan kısım için ise davacının zilyetlikle iktisap şartlarını sağladığı, ayrıca terekedeki taksim ile taşınmazın davacıya isabet ettiği gözetilerek, yerel mahkemenin davacı lehine verdiği tapu iptali ve tescil kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil davasında verilen davanın kabulüne ilişkin karar, süresi içinde davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı ..., çekişmeli taşınmazın evvelinde 26.07.1978 tarihli ve 22 sıra numaralı annesi ... ... adına olan tapu kaydının kapsamında kaldığını, ... mirasçıları ile Edremit 1. Noterliğinin 26.10.1992 tarihli ve 19306 yevmiye numaralı taksim sözleşmesi yapıldığını ve çekişmeli taşınmazın bu taksim sonucunda kendisine düştüğünü belirterek, çekişmeli taşınmazın Hazine adına olan tapu kaydının iptali ile adına tescili istemiyle dava açmıştır.

II. CEVAP

Davalı Hazine, davaya cevap vermemiştir.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 01.07.1997 tarihli ve 1995/182 Esas, 1997/182 Karar sayılı kararıyla, çekişmeli taşınmazın davacının dayanak tapusunun kapsamında kaldığı ve taksimen davacıya intikal eden yer olduğu gerekçesiyle, taşınmazın Hazine adına olan tapu kaydının iptali ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

1. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

Davalı Hazine vekili, temyiz dilekçelerinde özetle; delillerin takdiri ve olaya uygulamasında hataya düşüldüğünü, dava 1995 yılında açılmış olmasına rağmen kararın kendilerine 21 yıl sonra tebliğ edildiğini, yapılan tescil yolsuz olsa dahi Hazinenin iyiniyetinin korunması gerektiğini belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, kadastro öncesi nedenlere dayalı Hazine aleyhine açılan tapu kaydının iptali ile tescil isteğine ilişkindir.

3.2.1. İlgili Hukuk

3.2.1. Bilindiği üzere, harita ve krokisi bulunan tapu kayıtlarına Medeni Kanunu'nun 719, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 20. maddesi uyarınca kapsam belirleneceği kuşkusuzdur. Ancak böyle bir harita ve kroki yoksa veya uygulanabilir nitelik taşımıyorsa öncelikle tapu kaydının ilk tesisinden itibaren tüm gittileri ile birlikte Tapu Sicil Müdürlüğünden istenilmesi, gitti kayıtlarının yüzölçümlerinde veya sınırlarında bir değişiklik varsa dayandığı belgelerin incelenip, doğru ve yasal bir nedenin bulunup bulunmadığının araştırılması, doğru esasa dayanmıyorsa, ilk tesisindeki sınırlara itibar edilmesi, ayrıca uygulamada yararlanmak üzere varsa komşu taşınmaz kayıtlarının getirtilmesi, böylece yanların dayandığı, usulüne uygun olarak çıkarılmış tüm belgeler toplandıktan, dosya öteki yönlerden de keşfe hazır hale geldikten sonra yöreyi iyi bilen yaşlı ve yansız yerel bilirkişi veya bilirkişiler aracılığı ile uygulama yapılması, kayıtlardaki her sınır yerel bilirkişi veya bilirkişilerden sorulup arazi üzerinde tespit edilmesi;gerektiğinde sınırlar hakkında açıklayıcı doyurucu bilgiler alınması, bilinmeyen sınırlar yönünden taraflara tanık dinletme olanağının sağlanması,komşu taşınmaz kayıtlarının da aynı şekilde uygulanarak yerel bilirkişi ve tanık sözlerinin denetlenmesi gerekir. Öte yandan sınırlar değişebilir nitelikte ise veya tam olarak kapanmayıp açık yönler kalıyorsa, kayda değişmez sınırlarla bağlantı kesilmemek suretiyle miktarına göre kapsam belirlenmesi, ayrıca tapu fen memuru veya mühendisi sıfat ve yeteneğini taşıyan uzman bilirkişi veya bilirkişilerden keşifte saptanan bilgi ve bulgulara uygun ve uygulamayı tam olarak yansıtan, infaza elverişli rapor ve kroki alınması zorunludur.

3.2.2. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun “Tapuda kayıtlı olmayan taşınmaz malların tespiti” başlıklı 14. maddesinde; "Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir." Olağanüstü zamanaşımı yolu ile taşınmaz mülkiyetinin kazanılması ve taşınmazın zilyedi adına tespitine ilişkin temel koşulların 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddesinde hüküm altına alınmıştır. Buna göre; tapuda kayıtlı olmayan bir taşınmaz, aralıksız ve nizasız yirmi yıllık süreyle malik sıfatı ile elinde bulunduran ve zilyedi olan kişi adına tespit ve tescil edilecektir.

3.2.3. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 17. maddesi, "Orman sayılmayan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen araziden, masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilerek tarıma elverişli hale getirilen taşınmaz mallar 14 üncü maddedeki şartlar mevcut ise imar ve ihya edenler veya halefleri adına, aksi takdirde Hazine adına tespit edilir."

3.2.4. Zilyetlik, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 973. maddesinde, "Bir şey üzerinde fiilî hâkimiyeti bulunan kimse onun zilyedidir. Taşınmaz üzerindeki irtifak haklarında ve taşınmaz yüklerinde hakkın fiilen kullanılması zilyetlik sayılır" şeklinde tanımlanmıştır. Bir şeye malik olmayan kimsenin zilyetliği zamanla o şeyin mülkiyetinin kazanılmasını sağlayabilir. Mülkiyetin kazanılma sebeplerinden biri olan zilyetliğin konusu ancak maddi şeylerdir. Zilyetliğin tanımında da görüleceği gibi, zilyetlik olması için bir şeyin bulunması ve ayrıca o şey üzerinde fiili hâkimiyetin kurulması ve kullanılması gerekir (İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 04.12.1998 tarihli ve 1996/4 E., 1998/3 K. sayılı kararı).

3.2.5. Kadastro Kanunu'nun 14. maddesi gereğince zilyedi lehine taşınmazın tespiti koşullarına ilişkin yapılan açıklamaların yanında, 3402 sayılı Kanun'un "Hazine adına tespit" başlıklı 18. maddesinde;

"Yukarıdaki maddelerin hükümleri dışında kalan ve tescile tabi bulunan taşınmaz mallar ile tarım alanına dönüştürülmesi veya ekonomik yarar sağlanması mümkün olan yerler Hazine adına tespit olunur.

Orta malları, hizmet malları, ormanlar ve Devletin hüküm ve tasarrufu altında olup da bir kamu hizmetine tahsis edilen yerler ile kanunları uyarınca Devlete kalan taşınmaz mallar, tapuda kayıtlı olsun olmasın kazandırıcı zamanaşımı yolu ile iktisap edilemez" hükmüne yer verilmiştir.

3.2.6. 3402 sayılı Kanun'un 18. maddesinden önce gelen 13., 14. ve 17. maddelerinde mülkiyet hakkının tespitine ilişkin esaslar düzenlenmiştir. Kanun'un önceki maddelerinde özel veya tüzel kişiler adına taşınmaz malların tespit ve tescil şartlarına yer verilmişken, Kanun'un 18/1. fıkrası ile bunların dışında kalan ve tescile tabi olan malların Hazine adına tespit ve tescil edileceği, diğer bir deyişle özel ve tüzel kişiler lehine iktisap şartları oluşmayan malların Hazineye ait olması esası getirilmiştir. Maddenin ikinci fıkrasında ise kamunun yararlanmasına mahsus orta malları ile hizmet mallarının (3402 sayılı Kanun'un m. 16/1), ormanların (6831 sayılı Orman Kanunu m. 1 vd), devletin hüküm ve tasarrufu altında olup da (TMK'nın m.715) kamu hizmetine tahsis edilmeyen yerler ile kanunlar uyarınca devlete kalan yerlerin olağanüstü zamanaşımı zilyetlik yolu kazanılamayacakları açıkça ifade edilmiştir.

3.3. Değerlendirme

3.3.1. Kadastro sonucu Havran ilçesi, Çamdibi köyü çalışma alanında bulunan 1114 parsel sayılı 2.879,00 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, 1937 tarihli ve 1172 tahrir sıra numaralı vergi kaydı ile ... ... oğlu İbrahim veresesi adına kayıtlı olduğu ancak bu yerin 15-20 sene evvel bilinmeyen şahıslara satıldığı, bütün araştırma ve incelemelere rağmen vergi kayıt malikinin ve zilyedinin bulunamadığı, böylece taşınmazın malikinin kim olduğunun bilinemediği gerekçesiyle, Hazine adına tespit ve tescil edilmiştir.

3.3.2. Davacı ..., çekişmeli 1114 parselin evvelinde annesi ... ... adına 26.07.1978 tarihli ve 22 sıra no.lu tapu kaydına istinaden kayıtlı olduğunu, annesinin 1988 yılında ölümünden sonra mirasçılar ile bir araya gelerek Edremit 1. Noterliğinin 26.10.1992 tarihli ve 19306 yevmiye no.lu taksim sözleşmesi ile terekenin taksim edildiğini ve çekişmeli taşınmazın kendisine intikal ettiğini, kendi zilyet ve tasarrufunda olan çekişmeli taşınmazın kadastro çalışmaları esnasında Hazine adına tespitinin yapıldığını ve bu tespitin hatalı olduğunu belirterek dava açmış, keşifte dinlenen mahalli bilirkişiler iddiayı doğrulamıştır.

3.3.3. Yerel Mahkeme tarafından, çekişmeli taşınmazın davacının tutunduğu tapunun kapsamında kaldığı ve ayrıca zilyetlikle iktisap koşullarının davacı lehine gerçekleştiği gerekçesiyle, çekişmeli 1114 parsel sayılı taşınmazın Hazine adına olan tapu kaydının iptali ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.

3.3.4. Somut olayda, Mahkemece, 12.06.1997 tarihinde yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişi beyanlarına göre, davacı tarafın dayandığı 26.07.1978 tarihli ve 22 sıra numaralı tapu kaydının, doğusundaki “Malmiri”, kuzeyindeki “... zeytinliği”, güneyindeki “... zeytinliği”, batısındaki “Malmiri” hudutlarının zeminde mevcut olduğu ve komşu taşınmazların irsen intikal ve satış yollarıyla mevcut maliklere kayden devredildiği belirtilmiş olması karşısında, davacı tarafın tutunduğu tapu kaydının çekişmeli taşınmazı, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 20/A maddesi gereğince mevki, hudut ve miktarı itibariyle kapsadığı anlaşılmakta ise de; sözü edilen tapu kaydının sınırlarında tarif edilen "Malmiri" hudutları kural olarak değişebilir ve genişletilmeye elverişli sınır yerlerinden olup, bu durumda kaydın yüzölçümü ile belirlenmesi zorunludur. Bu durumda, davacının tespite esas dayanak tapusunun miktarıyla geçerli olması nedeniyle tapu kaydının kapsamının dışında kalan bölüm üzerinde davacının kazanım elde edebilmesi için ayrıca zilyetlikle iktisap koşullarının lehine oluşmuş olması ayrıyeten gerekmektedir. Mahallinde alınan beyanlardan, çekişmeli taşınmaz üzerinde davacının uzun yıllardır zilyetliğinin olduğu, böylece davacının iktisaba elverişli zilyetliğinin bulunduğu kuşkusuzdur.

3.3.5. Bu durumda, tapu kayıt maliki ... ... adına tapuda kayıtlı bulunan çekişmeli taşınmazın, ...’nın ölümünden sonra ... mirasçılarından davacı ... ve diğer mirasçılardan ... ve ...’ın Noterde yapmış oldukları taksim senedi uyarınca ve keşifte alınan beyanlardan bu taksime haricen ...’nün de iştirak ettiği anlaşıldığından çekişmeli taşınmazın davacıya isabet ettiği ve tapu kayıt kapsamı dışında kalan bölüm bakımından da davacı lehine zilyetlikle iktisap şartlarının oluştuğu görülmektedir.

3.3.6. Dosya içeriğine, toplanan delillere, kararın dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye göre, Mahkemece (III). numaralı paragrafta yer verilen gerekçeyle yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

V. SONUÇ

Açıklanan nedenlerle; davalı Hazine vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun değişik 13. maddesinin j. bendi gereğince davalı Hazineden harç alınmasına yer olmadığına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23/05/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.