"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : KAYSERİ BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE
MAHKEMESİ : AVANOS ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince, davalının istinaf isteminin HMK'nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine dair verilen karar süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmekle; dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü.
I. DAVA
Davacı, 1979 yılından itibaren Fransa'da yaşadığını, Türkiye'deki işlerinin yürütülmesi için kardeşi olan davalı ...'yü genel vekaletname ile vekil tayin ettiğini, davalının vekalet görevini kötüye kullanarak 850 ada 6 ve 7 parsel sayılı taşınmazları dava dışı ...’i kendi adına vekil tayin etmek suretiyle adına tescil ettirdiğini, satıcı ve alıcı tarafta da yer aldığını ileri sürerek, taşınmazların davalı adına olan tapu kayıtlarının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı, davacının talimatları doğrultusunda hareket ettiğini, davacının 6 ve 7 no.lu taşınmazları satmak istediğini, dava konusu taşınmazları kendi taşınmazlarına bitişik olduğu için satın alarak bedelini davacıya ödediğini, vekaleti kötüye kullanmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince, satış bedelinin ödendiğine dair davalının herhangi bir delil sunmadığı, satış işleminin tarafı olan dava dışı ...’in ne kendisinin ne de davacı ...'nin para aldığını, bu tescil işleminin bankadan kredi kullanmak için yapıldığını ifade ettiği, davalı ... tarafından dava dışı bankadan dava konusu taşınmazda ipotek tesis edilmek suretiyle kredi çekildiği, bu hususun tanığın beyanlarını doğruladığı, davalının dava konusu taşınmazı satın alabilecek ekonomik gücünün bulunmadığı, davacının dava konusu taşınmazların satışı yönünde bir iradesi olmadığı, vekalet görevinin kötüye kullanıldığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.İstinaf Nedenleri
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; muvazaa ve vekaletin kötüye kullanılmasına ilişkin iddiaların ayrı ayrı incelenmesi ve muvazaa iddiasının yazılı delil ile ispatlanması gerektiğini, davanın muvazaa iddiası yönünden reddedilmesi gerekirken her iki talep açısından davanın kabulüne karar verildiğini, devir tarihinde olaydan haberdar olan davacının aradan 10 yıl geçtikten sonra dava açmasının kötüniyetli olduğunu, aynı vekaletname ile davalının adına kayıtlı 4 parsel sayılı taşınmazı davacıya devrettiğini, davacının bu parselin bedelini ödemediğini, aynı şekil ve şartlarla kendisine devredilen taşınmaz için hiçbir itirazı olmayan davacının vekaleten devrettiği taşınmazları geri almak için dava açtığını, yapılan tüm işlemlerin davacının bilgisi dahilinde yapıldığını, dava dışı 4 parsele ilişkin yukarıda anılan hususun araştırılması gerektiğini, davacının Fransa'dan Türkiye'ye giriş yapmadığını belirtmişse de her yıl Türkiye'ye geldiğinin tanık beyanları ile sabit olduğunu belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesince; vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayanan davalarda herhangi bir zamanaşımı veya hak düşürücü süre bulunmadığı, davaya konu taşınmazların ve 4 parsel sayılı taşınmazın öncesinde davacıya ait olduğu, davalı tarafından 850 ada 4 parsel, 850 ada 6 parsel ve 850 ada 7 parsel sayılı taşınmazların kendisinin davacı vekili sıfatıyla, davalıyı temsilen de ...'in alıcı vekili sıfatıyla hareket ederek davalı ... adına tescil edildiği, 850 ada 4 parselin aynı yöntemle davacıya temlik edildiği, davaya konu taşınmazların ise halen davalı adına kayıtlı olduğu, taşınmazların devri esnasında davalı (alıcı) vekili sıfatıyla hareket eden ...'in tanık sıfatıyla alınan beyanından taşınmazların davalının bankalardan kredi temin etmesini sağlamak için davalıya devredildiğinin ve bu devir karşılığında davacıya herhangi bir ödeme yapılmadığının anlaşıldığı, muvazaa ve vekaletin kötüye kullanılması sebeplerinin terditli olarak ileri sürülmesinde hukuken bir engel olmadığı gerekçesi ile davalının istinaf isteminin HMK'nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davalı vekili temyiz dilekçesinde; istinaf dilekçesindeki itirazlarını tekrar ederek ve hükme esas alınan bilirkişi raporuna yaptıkları itirazların değerlendirilmediğini belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. Türk Borçlar Kanunu'nun temsil ve vekalet akdini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilinin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi, vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu Yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
3.3. Değerlendirme
Dosya içeriğine, toplanan delillere, (III.) no.lu paragrafta yer verilen İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesine, (IV./3.) no.lu paragrafta yer verilen Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçesine göre, yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
VI. SONUÇ
Açıklanan nedenlerle; davalı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK'nın 370. maddesi uyarınca ONANMASINA, aşağıda yazılı 31.121,06 TL bakiye onama harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, 21/09/2022 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.