"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen el atmanın önlenmesi-yıkım ve alacak davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece kararın bozulmasına dair verilen karara Mahkemece uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; asıl ve birleştirilen kabulüne ilişkin karar, süresi içinde davacı-birleştirilen davada davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Asıl davada davacı-birleştirilen davada davalı Hazine, maliki olduğu “zindan” vasıflı 736 sayılı parselin 1. derecede arkeolojik sit alanında kaldığını ileri sürerek, davalıların elatmasının önlenmesi ve muhdesatın yıkımına karar verilmesini istemiş, birleştirilen dava yönünden karşı tarafın iyiniyetli olmadıklarını belirterek davanın reddini savunmuştur.
II. CEVAP
Asıl davada davalılar-birleştirilen davada davacılar, üzerinde evlerinin bulunduğu taşınmazın dedelerinden kaldığını ve uzun yıllardır zilyetliklerinin süregeldiğini belirterek davanın reddini savunmuşlar, birleştirilen 2010/420 Esas sayılı davalarında; muhdesat haklarının 1974 yılında tapulama ile tescil edildiğini, asıl davada yıkım kararı verilmesi halinde muhdesat bedeli olarak şimdilik 10.000 TL'nin Hazineden tahsiline karar verilmesini istemişlerdir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemece, taşınmaza, davalılar lehine 1974 yılındaki kadastro sırasında muhdesat şerhi konulduğu, tespitten itibaren 10 yıldan fazla süre geçtiği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
1. TemyizYoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz başvurusunda bulunmuştur.
2. Bozma Kararı
Dairenin 25.02.2009 tarihli ve 2009/897 E. 2009//2416 K. sayılı kararıyla; “...Somut olayda, Hazine mülkiyet hakkı sahibi olup, davalıların bu hakka karşı sahip oldukları kişisel haklarıyla karşı koymaları mümkün bulunmadığı gibi, taşınmazın vasfı itibariyle muhtesatın korunması gerekeceği ve taşınmazın kullanımı konusunda da davalılara bir hak bahşetmeyeceği de açıktır. Hâl böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile reddedilmesi isabetsizdir...” gerekçesi ile mahkeme kararı bozulmuştur.
3. Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin 05.06.2014 tarihli ve 2011/105 E. 2014/300 K. sayılı kararıyla; bozma kararına uyularak yapılan yargılama neticesinde asıl ve birleştirilen davaların kabulüne karar verilmiştir.
4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz başvurusunda bulunmuştur.
5. Bozma Kararı
Dairenin 26.12.2016 tarihli ve 2014/18965 E. 2016//11423 K. sayılı kararıyla; ‘‘...Hemen belirmek gerekir ki, hükmüne uyulan bozma ilamı uyarınca asıl davadaki elatmanın önlenmesi ve yıkım istekleri bakımından davanın kabul edilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davalı-birleştirilen davada davacıların bu yöne ilişkin temyiz itirazların yerinde değildir. Reddine.Taraf vekillerinin birleştirilen dava bakımından temyiz itirazlarına gelince; birleştirilen davaya konu taşınmazın kamulaştırılması ile ilgili Mardin Valiliği İdare Kurulunun 05.11.2008 tarih ve 278 sayılı kararı ile kamu yararı kararı alındığı, asıl davada taşınmazın beyanlar hanesindeki yapının yıkılması talep edildiğine göre, taşınmazın 1. derece arkeolojik sit alanında kaldığı gözetilerek, 2863 sayılı Yasanın 15/son maddesi gereğince zemindeki taş duvarlı yapının 2942 sayılı yasanın 11. maddesi gereğince bedeli saptanarak bu bedelin yukarıda belirtilen ilkeler ile birlikte değerlendirilip hüküm altına alınması gerekirken, sonradan ilave edilen yapı bedelleri (briket yapı) ve yıpranma oranını fazla belirleyen bilirkişi raporunun hükme esas alınması doğru değildir. Hâl böyle olunca, zemindeki taş duvar yapıyla ilgili olarak yukarıda belirtilen yasal düzenlenemeler ve saptanan olgular karşısında yeniden bilirkişi incelemesi yapılıp oluşacak sonuca göre birleştirilen davada bedele hükmedilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir....” gerekçesi ile Mahkeme kararı bozulmuştur.
6. Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin 27.06.2018 tarihli ve 2013/147 E. 2020/172 K. sayılı kararıyla; asıl dava yönünden davalının temyiz isteği reddedilerek davanın kabulüne dair karar kesinleşmiş olduğundan yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına; birleştirilen dava yönünden ise bozma kararı doğrultusunda alınan 15/02/2018 tarihli bilirkişi heyeti ek raporunda belirtilen 147.728,00 TL bedel üzerinden taleple bağlı kalınarak 10.000,00 TL alacak yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.
7. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı-birleştirilen davada davalı Hazine vekili temyiz başvurusunda bulunmuştur.
8. Temyiz Nedenleri
Davacı-birleştirilen davada davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; kararın birleştirilen dava yönünden hatalı olup çekişme konusu taşınmazda mülkiyetin Hazineneye ait olduğunu, üzerindeki yapının kaçak nitelikte bulunduğunu, dolayısıyla davalıların iyiniyetli olmadığını, bu nedenle bedele hükmedilesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek hükmün bozulmasını istemiştir.
9. Gerekçe
9.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, asıl dava da elatmanın önlenmesi ve yıkım, birleştirilen dava da alacak isteklerine ilişkindir.
9.2. İlgili Hukuk
2863 sayılı Yasanın 15/son maddesi uyarınca "Sit alanı ilan edilen ve 1/1000 ölçekli onanlı koruma amaçlı imar planında kesin inşaat yasağı getirilen korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının bulunduğu parseller, (…)(1) başka Hazine arsa veya arazileri ile müstakil veya hisseli olarak değiştirilebilir. Sit alanı ilan edildiği tapu kütüğüne şerh edilen taşınmazları, miras ve ölüme bağlı tasarruflar dışında, sonradan edinenlerin talepleri değerlendirilmez. Ancak, Bakanlık izniyle gerçekleştirilen kazıların yapıldığı alanlarda bulunan parsellerde, maliklerin başvurusu ve kabulüne ilişkin koşul parsele yönelik uygulanır ve 1/1000 ölçekli onanlı koruma amaçlı imar planı şartı aranmaz. Bu parsellerin üzerinde bina veya tesis varsa malikinin başvurusu üzerine rayiç bedeli, 2942 sayılı Kanunun 11. maddesi hükümlerine göre belirlenerek ödenir. Bu bentle ilgili usul ve esaslar Maliye Bakanlığının uygun görüşü alınarak Bakanlıkça çıkarılan yönetmelikle belirlenir. " hükmüne yer verilmiştir.
9.3. Değerlendirme
9.3.1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; dava konusu 575 m2 “zindan” vasıflı taşınmazın 1974 yılında yapılan tapulama işleminde “asarı antika” niteliğinde bulunduğundan bahisle senetsizden Hazine adına 736 parsel olarak tespit edildiği, tutanağının beyanlar hanesine davalılar lehine muhdesat şerhi konulduğu ve tespitin bu şekilde 30.07.1974’de kesinleştiği; taşınmazın Kültür Ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu’nun 02.07.1987 tarihli kararıyla 1. derecede arkeolojik sit alanına alındığı ve 2003 yılında da Kültür Bakanlığı’na tahsis edildiği, birleştirilen davaya konu muhdesatın kamulaştırılması ile ilgili Mardin Valiliği İdare Kurulunun 05.11.2008 tarih ve 278 sayılı kararı ile kamu yararı kararı alındığı görülmektedir.
9.3.2. Her ne kadar Dairenin 26.12.2016 tarihli ve 2014/18965 E., 2016//11423 K. sayılı bozma kararında, davaya konu taşınmazın yalnızca taş duvar yapıya ilişkin kısmının bedeline hükmedilmesi gerektiği belirtilmiş ise de, 1974 tarihli kadastro tespitinden sonra yapılan ve bilirkişi ek raporunda 16.434,00 TL olarak belirlenen briket yapı bedelini de kapsar şekilde muhdesat bedelinin toplam 147.728,00 TL olduğu benimsenmek suretiyle karar verilmiş olması doğru değil ise de; davacının eldeki davadaki talebi şimdilik 10.000,00 TL olduğu için bu husus bozma sebebi yapılmamış olup, dosya içeriğine toplanan delillere, özellikle hükmüne uyulan bozma kararında gösterildiği şekilde işlem yapılıp mahkemece taleple bağlı kalınarak 10.000,00 TL alacağa hükmedilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle; davacı-birleştirilen davada davalı Hazine vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle, usul ve yasaya ve bozma kararının gerekçelerine uygun olan hükmün ONANMASINA, 492 Sayılı Harçlar Kanunu'nun değişik 13. maddesinin j. bendi gereğince temyiz eden Hazineden harç alınmasına yer olmadığına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 16/06/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.