"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE MAHKEMESİ : GÖLBAŞI(ANKARA) 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil, tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Gölbaşı (Ankara) 1. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın usulden reddine ilişkin kararın, davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; davacının istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin olarak verilen karar, yasal süresi içerisinde davacı vekili tarafından duruşma istekli olarak temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 01/11/2022 Salı günü için yapılan tebligatlar üzerine, temyiz eden davacı vekili Avukat ... ile temyiz edilen davalı ... vekili Avukat ....geldiler, davetiye tebliğine rağmen diğer davalılar gelmediler, yokluklarında duruşmaya başlandı, gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
I. DAVA
Davacı ... vekili dava dilekçesinde özetle; dava konusu 164 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespiti sırasında davalıların murisi ... adına tespit ve tescil edildiğini, esasen dava konusu taşınmazın tarafların kök murisi ...’den geldiğini, .....’in 1945 yılında ölümü ile eşleri ve çocuklarının kaldığını, ...’in eşlerinden ...’nin 1964 yılında çocuksuz olarak öldüğünü, müvekkilinin de ..... mirasçılarından olduğunu, taşınmazın kadastro tespitinin, ......’in ölümü ile terekesinin taksim edildiği ve dava konusu taşınmazın da taksimle .....’e kaldığı kabul edilerek yapıldığını, bir terekenin yöntemince taksim edilebilmesi için tüm mirasçıların taksime katılması gerektiğini, oysaki ...’nin adının dava konusu taşınmazın kadastro tespit tutanağının edinme sebebinde geçmediğini, bu durumda tüm mirasçıların taksime katıldığından bahsedilemeyeceğini, mirasçılar arasında zamanaşımı da işlemeyeceği için davanın 10 yıllık hak düşürücü süreye de tabi olmadığını ileri sürerek, taşınmazın tapu kaydının müvekkilinin miras payı oranında iptali ile müvekkili adına tesciline karar verilmesini, bunun mümkün olmaması ve taşınmazın el değiştirmiş olduğunun anlaşılması halinde ise şimdilik 15.000,00 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan alınarak müvekkiline verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
1. Davalılardan ... vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafından daha önce Mahkemenin 1988/242 Esas ve 2019/71 Esas sayılı dava dosyalarında aynı iddia ile dava açıldığını ancak daha sonra davacının davasından feragat ettiğini, bu nedenle eldeki davanın kesin hüküm nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, kaldı ki dava konusu taşınmazın kadastro tespitinin kesinleştiği tarih ile dava tarihi arasında 10 yıllık hak düşürücü sürenin de geçtiğini, kök muris ...’in ölümü ile eşleri , ... ve 6 çocuğunun kaldığını, ...’nin murisin terekesinin taksimiyle kendisine düşen arsayı satarak geçimini sağladığını ileri sürerek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
2. Diğer davalılar tarafından davaya cevap verilmemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Gölbaşı (Ankara) 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 21/01/2021 tarihli, 2020/96 Esas, 2021/58 Karar sayılı kararıyla; dosya kapsamına göre, davanın kadastro tespiti öncesi nedene dayalı olarak açılmış olan tapu iptali ve tescil ile tazminat istemine ilişkin olduğu, davacı tarafça kadastro tespitindeki mülkiyet durumuna itiraz edilmiş olması, muris muvazaasında zamanaşımı süresinin işlememesi kuralının tapu sicili oluştuktan sonraki dönem için geçerli olması ve tasfiye kanunu niteliğinde olan Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesi hükmünün özel hüküm olması nedeniyle, dava tarihi itibariyle kadastro tespitinin kesinleşmesinden itibaren on yıllık hak düşürücü sürenin dolmuş olduğunun anlaşıldığı gerekçesiyle; 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. maddesi gereğince davanın usulden reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı süresi içerisinde davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
2. İstinaf Nedenleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın kök muris .....’den geldiğini, taşınmazın kadastro tespitinin kök muris ...’in mirasçıları tarafından murisin terekesinin taksim edilmesiyle ....’e kaldığı gerekçesiyle yapıldığını, .... eşi .....’nin 2. eş olması sebebiyle yok sayılarak taksime dahil edilmediğini, bu durumun yolsuz tescil olarak değerlendirilebileceğini, mirasçılar arasında zamanaşımının işlemeyeceğinden, eldeki davada 10 yıllık hak düşürücü sürenin uygulanma yerinin de bulunmadığını ileri sürerek, istinaf taleplerinin kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesinin 22/12/2021 tarihli, 2021/1031 Esas, 2021/1611 Karar sayılı kararıyla; 1953 yılında yapılan kadastro sonucunda, dava konusu 164 parsel sayılı 6.000,00 metrekare yüzölçümündeki taşınmazın tapu kaydı, tapu dışı paylaşım ve satın alma nedeniyle ... oğlu ... adına tespit edildiği, kadastro tutanaklarının 28/10/1954-27/11/1954 tarihleri arasında askı ilanına alınarak, askı ilan süresi içerisinde dava açılmaması sebebiyle kesinleştirilerek tespit maliki adına tapuya tescil edildiği, davacı ... tarafından 19/02/2020 tarihinde miras hakkına dayanarak dava açıldığı, dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebepler ile kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan incelemede, dava konusu taşınmazın kadastro tespitinin yapıldığı 1953 tarihinde yürürlükte bulunan 5602 sayılı Kanun'un 26. maddesinde 30 günlük askı ilan süresi içinde Kadastro Müdürlüğüne itiraz edilebileceği belirtilmekle birlikte, tapulama ile oluşturulmuş tapu sicillerinin belirttiği haklara karşı tapulamadan önceki nedenlere dayanılarak açılacak davalar için hak düşürücü süreye yer verilmediği, sicile karşı her zaman dava açma yolunun açık tutulduğu, 5602 sayılı Kanun'da on yıllık hak düşürücü süre öngörülmediği için, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun geçici 4. maddesinin 3. fıkrasının 09/10/1987 tarihinden itibaren bir yıl içerisinde 5602 sayılı Kanuna göre kadastrosu yapılmış taşınmazlar hakkında "dava açabilme hakkını" tanıdığı, somut olayda asıl uygulanması gereken hak düşürücü sürenin 3402 sayılı Kanun'un geçici 4/3. maddesinde öngörülen süre olduğu, hal böyle olunca, dava konusu taşınmazın kadastro tespitinin kesinleştiği 29/11/1954 tarihi ile davanın açıldığı 19/02/2020 tarihi arasında 3402 sayılı Yasa'nın 12/3. ve geçici 4. maddesinde yazılı hak düşürücü sürelerin geçtiği anlaşıldığına göre, Mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle; Gölbaşı (Ankara) 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 21/01/2021 tarihli ve 2020/96 Esas, 2021/58 Karar sayılı kararı, usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı ...’in istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin kararına karşı süresi içerisinde, davacı vekili tarafından duruşma istekli olarak temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde; istinaf dilekçesinde belirttiği iddiaları tekrarla, kararın bozulmasına karar verilmesini istemiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Kadastro sonucunda Ankara ili, .... ilçesi, .... Mahallesi çalışma alanında bulunan ... parsel sayılı 6.000,00 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, tapu kaydı, tapu dışı paylaşım ve satın alma nedeniyle, ... adına tespit ve 29/11/1954 tarihinde tescil edilmiştir.
Dava; 19.02.2020 tarihinde açılmış olan kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil, bunun mümkün olmaması halinde tazminat istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3. maddesi; “Bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz.”
3.2.2. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun Geçici 4/3. maddesinde; “2613 sayılı Kadastro ve Tapu Tahriri Kanunu ile diğer kanunlar gereğince özel kadastrosu yapılan ve tutanakları kesinleşmiş bulunan taşınmazlar için 10 yıllık hak düşürücü süre geçmiş ise, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde hak sahipleri dava açabilirler.” hükümlerini içermektedir.
3.3. Değerlendirme
Dosya içeriğine, (IV/3.) numaralı paragrafta yer verilen Bölge Adliye Mahkemesi kararının dayandığı yasal ve hukuksal gerekçelere, dava konusu taşınmazın kadastro tespitinin kesinleştiği 29/11/1954 tarihinden, davanın açıldığı 19/02/2020 tarihine kadar 10 yıllık hak düşürücü süre ile 3402 sayılı Kanun'un Geçici 4/3 maddesinde yazılı 1 yıllık ek süre de geçmiş bulunduğuna ve mülkiyet hakkı bulunmayan davacı tarafından artık bu hakka dayalı olarak tazminat isteminde de bulunulamayacağına göre, yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
VI. SONUÇ
Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan kararın ONANMASINA, 03/09/2022 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince, duruşmaya gelen temyiz edilen davalı ... vekili için 8.400,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz eden davacıdan alınmasına, alınması gereken harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına, 01/11/2022 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.