Logo

1. Hukuk Dairesi2022/3065 E. 2022/7171 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro tespiti sonucu mera vasfıyla kaydedilen taşınmazın mülkiyetinin tapu iptali ve tescil davası yoluyla kazanılıp kazanılamayacağı uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Çekişmeli taşınmazın kadastro tespitinin kesinleştiği tarih ile dava tarihi arasında 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde belirtilen on yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olması gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : GAZİANTEP BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 16. HUKUK DAİRESİ

İLK DERECE MAHKEMESİ : PÜTÜRGE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil istekli açılan davanın yapılan yargılaması sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekilinin istinaf talebi üzerine, Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesince davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. İstinaf Mahkemesi kararına karşı yasal süre içerisinde davacı vekili tarafından temyiz isteğinde bulunulduğu anlaşıldığından, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verilerek, duruşma günü olarak saptanan 01/11/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı ... vekili gelmedi. Temyiz edilen davalı ... vekili Avukat ..... geldi. Davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalı ... vekili gelmedi. Yokluğunda duruşmaya başlandı gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı, süresinde verilen ve kayıt olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

I. DAVA

Davacı ..., Malatya ili, .... ilçesi, .... köyü çalışma bulunan ve kadastro sırasında kamu orta malı yaylak vasfıyla sınırlandırılan çekişmeli taşınmazın üst soyundan irsen intikal eden zilyetliğe dayalı olarak kendisi tarafından tasarruf edilen özel mülkiyete konu yerlerden olduğu, taşınmazın yaylak olarak sınırlandırılmasının isabetsiz olduğu iddiasıyla tapusunun iptali ile adına tescilini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı ... askı ilan süresi içerisinde taşınmazın kadastro tespitine itiraz edilmediği, eldeki dava yönünden ise hak düşürücü sürenin geçtiğini öncelikle bu nedenle davanın reddini talep ettiklerini işin esası yönünden ise çekişmeli taşınmazın zilyetlikle kazanılamayacak yerlerden olduğu, davacı yararına ise iktisap koşullarının oluşmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 07/09/2021 tarih, 2020/67 Esas, 2021/79 Karar sayılı kararıyla; eldeki davanın kadastro öncesi nedenlere dayalı olarak, Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde belirtilen hak düşürücü süre dolduktan sonra açıldığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesi kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

2. İstinaf Nedenleri

Davacı vekili istinaf dilekçesinde, eksik araştırma ve inceleme ile karar verildiği, kadastro tutanaklarında eksiklik ve maddi hata yapılması nedeniyle hak düşürücü sürenin dikkate alınamayacağı, taşınmazın özel mülkiyete konu yerlerden olduğunu buna rağmen isabetsiz karar verildiği gerekçesiyle, kararın kaldırılması talebiyle istinaf yoluna başvurmuştur.

3. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 28/01/2022 tarih, 2021/2630 Esas, 2022/127 Karar sayılı kararıyla; dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebepler ile kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan incelemede; çekişmeli taşınmazın kadastro tespitinin kesinleştiği 22.08.2006 tarihi ile davanın açıldığı 28.12.2020 tarihi arasında 3402 sayılı Yasa uyarınca belirlenen 10 yıllık hak düşürücü süre dolmuş olduğu gerekçesiyle başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesi kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

Davacı vekili çekişmeli taşınmazın kadimden bu yana irsen intikalen davacı ... üst soyunun zilyetliğinde olduğu, mera vasfında olmadığı, çekişmeli taşınmaz içerisinde dava dışı gerçek kişiler adına tescil edilmiş ayrı ayrı taşınmaz bölümleri olduğu bu hususun dahi taşınmazın mera vasfında olmadığı iddiasına delalet nitelikte olduğu, Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin emsal nitelikteki 06.02.2006 tarih, 2006/468 Esas, 2006/853 Karar sayılı kararı uyarınca fiili durum ile kadastro tespitinin örtüşmediği durumlarda taşınmazın niteliğinin belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gereğine değinildiği halde maddi hataya düşülerek hak düşürücü süre nedeniyle red kararı verildiğini belirterek müraafalı temyiz taleplerinin kabulü ile kararın bozulmasını talep etmiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, kadastro tespiti sonucunda mera vasfıyla mahsus siciline kaydedilen taşınmaz hakkında kadastro öncesi nedene dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescili isteğine ilişkindir.

3.2. İlgili Hukuk

3.2.1. TMK’nın 713/1. maddesinde “Tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak 20 yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir.” hükmüne yer verilmiştir.

3.2.2. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddesinde "Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir." hükmü mevcuttur.

3.2.3. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 16.maddesi “Kamunun ortak kullanılmasına veya bir kamu hizmetinin görülmesine ayrılan yerlerle Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan sahipsiz yerlerden:

B) Mera, yaylak, kışlak, otlak, harman ve panayır yerleri gibi paralı veya parasız kamunun yararlanmasına tahsis edildiği veya kamunun kadimden beri yararlandığı belgelerle veya bilirkişi veya tanık beyanı ile ispat edilen orta malı taşınmaz mallar sınırlandırılır, parsel numarası verilerek yüzölçümü hesaplanır ve bu gibi taşınmaz mallar özel siciline yazılır. Bu sınırlandırma tescil mahiyetinde olmadığı gibi bu suretle belirlenen taşınmaz mallar, özel kanunlarında yazılı hükümler saklı kalmak kaydıyla özel mülkiyete konu teşkil etmezler. Yol, meydan, köprü gibi orta malları ise haritasında gösterilmekle yetinilir." denilmek suretiyle mera, yaylak ve kışlakların özel mülkiyete konu edilemeyeceği hüküm altına alınmıştır.

3.2.4 Mera, bir veya birden fazla köy veya kasaba ahalisine müstakilen veya müştereken kullanmak üzere, yetkili makam tarafından tahsis edilmiş olan veya böyle bir tahsis bulunmamasına karşın kadimden beri (öncesi belli olmayan bir zamandan beri), ilgili köy veya kasabalar tarafından mera olarak kullanılagelen ve hak sahiplerinin mevcut intifa hakları dışında üzerinde fiili ve hukuki tasarruflarda bulunamadıkları arazi parçasıdır. (Cin, H., Surlu M.H:Türk Hukukunda Mera Yaylak Kışlaklar ve Mera Kanunu Şerhi 3. Bası, Ankara 2000, s. 37 vd.).Mera, yaylak ve kışlak olarak tahsis edilmiş olan veya kadimden beri kullanılagelen yerler alınıp satılamaz, üzerine bina yapılamaz, ağaç dikilerek koru, bağ ve bahçe tesis edilemez. Meraların sınırlarının daraltılıp genişletilmesi ve zamanaşımı ile özel mülkiyete geçirilmesi mümkün değildir. Bu yerlerin vasfı değiştirilemez ve ziraat arazisi hâline getirilemez.

3.2.5. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3. maddesi: "Bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz.’’ şeklinde düzenlenmiştir.

3.3. Değerlendirme

Dosya içeriğine, toplanan delillere, kararın (IV./3.) numaralı bendinde yer verilen Bölge Adliye Mahkemesi’nin kararında dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye göre yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle; dosya içeriği ve kararın dayandığı gerektirici nedenlere göre delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmakla, davacılar vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının HMK’nın 370. maddesi uyarınca ONANMASINA, 03.09.2022 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edilen davalı ... vekili için 8.400,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz eden davacıdan alınmasına, alınması gereken harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına 01.11.2022 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.