Logo

1. Hukuk Dairesi2022/3151 E. 2022/6195 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Vekaletname ile satışı yapılan taşınmaz için, vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiasına dayalı tapu iptali ve tescil davasının reddine ilişkin kararın temyizi.

Gerekçe ve Sonuç: Vekilin vekalet görevini kötüye kullandığı iddiasının ispatlanamaması ve davalı alıcının iyiniyetli olduğunun kabul edilmesi gözetilerek, yerel mahkemenin davanın reddine ilişkin kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda Yerel Mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar, süresi içinde davacı vekili ve vekalet ücretine hasren davalı ... vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, davalı ...'e verdiği vekaletname ile çekişme konusu 2497 parsel sayılı taşınmazının davalı ...'e satış suretiyle temlik edildiğini, satıştan haberi olmadığı gibi tarafına satış bedelinin de ödenmediğini, davalıların el ve işbirliği içerisinde olduklarını ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile adına tescilini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı ..., bedel ödeyerek taşınmazı satın aldığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.

Davalı ..., davaya cevap vermemiş, duruşmalara da katılmamıştır.

III. MAHKEME KARARI

Gebze 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 27/04/2016 tarihli ve 2015/516 E. 2016/131 K. sayılı kararı ile; vekaletin kötüye kullanıldığının ve davalıların el ve işbirliği içinde olduklarının ispat edilemediği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

1. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz başvurusunda bulunmuştur.

2. Bozma Kararı

Dairenin 24/02/2020 tarihli ve 2016/16831 E., 2020/1256 K. sayılı kararı ile ‘‘...Somut olaya gelince, davacı taraf tanık deliline dayanmış olmasına rağmen Mahkemece ...nın 140/5 maddesi yanlış değerlendirilerek tanık listesinin ibrazı için kesin mehil verilmeden sonuca gidilmesi doğru görülmemiştir. Hal böyle olunca; iddia ve savunmalarını ispatlamaları için taraflara süre verilerek tanık isim ve adreslerinin bildirilmesi olanağının tanınması, bildirilen tanıkların usulen dinlenerek, tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi ve yukarıda belirtilen ilke uyarınca bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir...” gerekçesi ile Mahkeme kararı bozulmuştur.

3. Mahkemesince Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar

Gebze 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 25/11/2021 tarihli ve 2020/86 E., 2021/232 K. sayılı kararıyla; davalı vekil ...’in vekalet görevini kötüye kullandığının ispatlanamadığı, vekilin vekalet görevini kötüye kullandığı kabul edilse dahi, kayıt maliki diğer davalı ...'in vekille el ve işbirliği içinde olduğu iddiasının da ispatlanamadığı, davalı ...’in ediniminde iyiniyetli olduğu, satış bedeli ile gerçek bedel arasındaki farkın da tek başına işlemin muvazaalı olduğunu göstermeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

5. Temyiz Nedenleri

Davacı vekili; davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, davalıların, el ve işbirliği içerisinde hareket ederek davacının kiralama maksadıyla vermiş olduğu vekaletnamenin kötüye kullanıldığını, satış tarihindeki gerçek değer ile resmi senetteki bedel arasında yüzde 50'den fazla fark bulunduğunu ve bu hususun davalılarının el ve iş birliği içerisinde olduğunu göstermesine rağmen, Mahkemece hatalı karar verildiğini, ayrıca vekilin borcundan dolayı davacıyı ibra etmemesi ve taraflar arasında ibralaşma olmaması nedeniyle de kararın bozulması gerektiğini belirterek, hükmün bozulmasını istemiştir.

Davalı ... vekili; davanın reddinin doğru olduğunu, ancak bozma kararından sonra dava konusu taşınmazın dava tarihindeki 569.983,55 TL üzerinden harç tamamlandığını, bu değer üzerinden davalı lehine 45.549,18 TL nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken eksik şekilde 5.100 TL vekalet ücretine hükmedilmesinin ve ayrıca davalının isminin de belirtilmemesinin hatalı olduğunu belirterek, hükmün düzeltilerek onanmasına istemiştir.

6. Gerekçe

6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.

6.2. İlgili Hukuk

6.2.1.Bilindiği üzere, Türk Borçlar Kanunu'nun temsil ve vekalet akdini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.

6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanunu'nun 390.) aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.

Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.

Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nın 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.

Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.

Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu Yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.

6.3. Değerlendirme

Kararın (IV/2.) nolu paragrafında yer verilen hükmüne uyulan bozma kararında gösterildiği şekilde işlem yapılarak ve özellikle, davalı ... lehine hükmedilen vekalet ücreti yönünden, bozma kararından önce de Mahkemece davanın reddine karar verilmiş olup, bozma öncesi davalı ... tarafından dava değerinin düşük gösterildiğine ve lehine hükmedilen vekalet ücretine ilişkin temyizi bulunmadığı gözetilerek bozma sonrası davalı lehine hükmedilen vekalet ücreti doğru olduğuna göre, Mahkemece yazılı şekilde karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

V. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin ve davalı ... vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle, usul ve yasaya ve bozma kararının gerekçelerine uygun olan hükmün ONANMASINA, temyiz edenlerden onama harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28/09/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.