Logo

1. Hukuk Dairesi2022/3362 E. 2022/7057 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Mirasbırakanın vekaletname ile yaptığı bağış ve ardından yapılan satış işlemlerinin ehliyetsizlik, hile ve vekalet görevinin kötüye kullanılması sebebiyle iptali talebi.

Gerekçe ve Sonuç: Vekilin, mirasbırakan tarafından verilen vekaletnameyi kötüye kullanarak taşınmazı eşine bağışladığı ve vekilin eşinin de bu durumu bilmesi gerektiği gözetilerek yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ

İLK DERECE MAHKEMESİ : LÜLEBURGAZ 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil, davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin kararın, davacı tereke temsilcisi vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine dair karar, süresi içinde davacı tereke temsilcisi vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosyadaki belgeler incelenerek gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, mirasbırakan ...'in fiil ehliyetini haiz olmadığını, davalıların mirasbırakanı ... ...’ın mirasbırakan ...’ı kandırarak aldığı vekaletname ile 21 parsel sayılı taşınmazdaki iki katlı evi, davalı eşi ...’e bağış suretiyle, ...’in de kısa bir süre sonra davalı .... Alışveriş Merkezleri Ltd. Şirketi'ne temlik ettiğini, anılan temliklerin muvazaalı olduğunu, davalıların el ve işbirliği içerisinde hareket ettiklerini ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile terekeye iadesine, mümkün olmadığı takdirde şimdilik 100.000,00 TL'nin mirasbırakanın ölüm tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

1. Davalı ... vd. vekili, mirasbırakanın hukuki işlem ehliyetini haiz olduğunu, amacının dava konusu taşınmazı kendisine bakıp gözeten ...’e bağışlamak olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.

2. Davalı Şirket vekili, müvekkili şirketin dava konusu taşınmazı bedelini ödemek suretiyle satın aldığını, TMK’nın 1023. maddesi koruyuculuğundan faydalanması gerektiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

Lüleburgaz 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 02.03.2018 tarihli ve 2014/683 E., 2018/219 K. sayılı kararıyla; eksik harcın ikmal edilmediği gerekçesiyle davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı tereke temsilcisi vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2. Bölge Adliye Mahkemesinin Kaldırma Kararı

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 02.11.2018 tarihli ve 2018/1108 E., 2018/1439 K. sayılı kararıyla; eksik harcın ikmali için yeterli ve makul süre verilmek suretiyle işlem yapılması, ondan sonra bir hüküm kurulması gerektiği halde anılan husus gözardı edilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru görülmediğinden 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353/1.a.4. maddesi gereğince kararın kaldırılmasına, dosyanın yeniden yargılama yapılarak karar verilmek üzere kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

3. İlk Derece Mahkemesince Kaldırma Kararı Sonrasında Verilen Karar

Lüleburgaz 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 17.07.2020 tarihli ve 2018/669 E., 2020/249 K. sayılı kararıyla; Adli Tıp Kurumu raporuna göre mirasbırakanın fiil ehliyetini haiz olduğu, vekaletnamenin hile ile alındığı iddiasına karşılık mirasbırakanın noter huzurunda vekaletin kendisine okunduğu, vekaletname ile dava konusu taşınmazı dilediği kişiye satış ve davalı ...’e bağış yetkisi verdiği, bu haliyle vekaletin kötüye kullanıldığı iddiasının da ispatlanmadığı, bir kısım tanıklar mirasbırakanın kandırıldığı yönünde beyanda bulunmuş ise de, kandırıldığını düşünen kişinin on ay boyunca sessiz kalmış olmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

4. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı tereke temsilcisi vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

5. İstinaf Nedenleri

Davacı tereke temsilcisi vekili, mahkemece eksik inceleme ve araştırma ile karar verildiğini, dava dilekçesinde değindikleri hususların araştırılmadığını, mirasbırakanın vekalet tarihinde hukuki işlem ehliyeti bulunmadığını, yeğeni ...’ın mirasbırakanın ehliyetsiz oluşundan da faydalanarak hastanede iken hile ile aldığı vekalet ile çok değerli taşınmazı davalı eşine temlik ettiğini, amacının diğer mirasçıları mahrum bırakmak olduğunu, mirasbırakanın 80 yaşında öldüğünü uzun yıllardır fiziksel ve psikolojik rahatsızlıkları bulunduğunu, davalı ...’in vekil ...’ın eşi olması nedeniyle iyiniyetli sayılmayacağını, davalı şirketin 13 gün gibi kısa süre içinde taşınmazı satın almış olmasının davalılar arasındaki el ve işbirliğine kanıt olduğunu belirterek, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

6. Gerekçe ve Sonuç

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 20.01.2022 tarihli ve 2020/1137 E., 2022/78 K. sayılı kararıyla; İlk Derece Mahkemesince dinlenen mirasçı bir kısım tanıklar ve mirasbırakanın bakıcısı olan tanık; vekil ...’ın mirasbırakanın içinde bulunduğu durumdan faydalanarak kandırmak suretiyle vekaletname aldığını bildirmişlerse de, mirasbırakanın Adli Tıp Kurumu raporu ile ehliyetli olduğu ve Lüleburgaz Cumhuriyet Başsavcılığının 2013/726 soruşturma sayılı dosyasında alınan 22.03.2013 tarihli ifadesinde; kendi isteği ile ...'e bağış yapılmak üzere vekaletname verdiğini beyan ettiği; ayrıca 11.01.2013 tarihli vekaletname ile mirasbırakanın maliki olduğu 186 ada 21 parsel sayılı taşınmazın davalı...'e bağış yapılması için vekil ... ...'ı yetkilendirdiği, bu durumda temlikin iradi olduğu gerekçesiyle, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı tereke temsilcisi vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

Davacı tereke temsilcisi vekili, istinaf talepli dilekçesinde ileri sürdüğü nedenleri tekrarla kararın bozulmasını talep etmiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, ehliyetsizlik, hile ile alınan vekaletnamenin kötüye kullanılması hukuki nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

3.2. İlgili Hukuk

3.2.1. Bilindiği üzere; Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 10. maddesine göre, “Ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır.”, TMK’nın 14. maddesine göre, “Ayırt etme gücü bulunmayanların, küçüklerin ve kısıtlıların fiil ehliyeti yoktur.”, TMK’nın 16/1. maddesine göre, “Ayırt etme gücüne sahip küçükler ve kısıtlılar, yasal temsilcilerinin rızası olmadıkça, kendi işlemleriyle borç altına giremezler. Karşılıksız kazandırmada ve kişiye sıkı sıkıya bağlı hakları kullanmada bu rıza gerekli değildir.”

TMK’nın 405. maddesine göre, “Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle işlerini göremeyen veya korunması ve bakımı için kendisine sürekli yardım gereken ya da başkalarının güvenliğini tehlikeye sokan her ergin kısıtlanır. Görevlerini yaparlarken vesayet altına alınmayı gerekli kılan bir durumun varlığını öğrenen idari makamlar, noterler ve mahkemeler, bu durumu hemen yetkili vesayet makamına bildirmek zorundadırlar.”

3.2.2. Hile (aldatma); genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hatada yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 36/1. (818 sayılı Borçlar Kanunu'nun (BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı gibi; taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse, yanılma(hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf bu hakkını kullanarak hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.

Öte yandan, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 39. maddesi hükmüne göre aldatma (hile) iddialarının aldatmayı öğrenme tarihinden itibaren bir yıl içerisinde ileri sürülmesi zorunludur. Hak düşürücü süre niteliğindeki bu sürenin hakim tarafından re'sen gözetilmesi gereklidir.

3.2.3. Borçlar Kanunu'nun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.

6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanunu'nun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.

Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nın 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.

Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.

Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (re'sen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.

3.3. Değerlendirme

3.3.1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden;1933 doğumlu mirasbırakan ...’in 13.11.2013 tarihinde dul ve çocuksuz olarak ölümü ile geriye mirasçı olarak; davacı yeğeni ..., yeğeni ...’ın ölümü ile onun mirasçıları davalılar ..., Ömer, Tuğçe ve dava dışı yeğenlerinin kaldığı, mirasbırakanın yeğeni ... ...’ı Lüleburgaz.... Noterliği'nin 11.01.2013 tarihli vekaletnamesi ile vekil tayin ettiği, anılan vekaletname kullanılmak suretiyle 186 ada 21 parsel sayılı taşınmazdaki avlulu 2 katlı kargir ev vasıflı taşınmazı eşi olan davalı ...’e bağış suretiyle 14.01.2013 tarihinde temlik ettiği, ...’in de 28.01.2013 tarihinde satış suretiyle davalı şirkete temlik ettiği anlaşılmaktadır.

3.3.2. Somut olayda, ehliyetsizlik, hile ve vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenlerine dayalı davada, yargılamada alınan Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Dairesi raporuna göre mirasbırakanın vekalet tarihinde ehliyetli olduğu anlaşılmaktadır. Davacıların vekaletin hile ile alındığı ve vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiasıyla talep ettikleri tapu iptali ve tescil talebi yönünden dinlenen tanık beyanları ve tüm dosya kapsamına göre davalı şirketin satış bedelini ödediği de dikkate alındığında bu davalıya yönelik tapu iptali ve tescil istemin reddi doğrudur.

3.3.3. Davacı tereke temsilcisi vekilinin tazminata yönelik temyiz itirazlarına gelince;vekil eden mirasbırakanın, taşınmaz bağışlama yönünde bir iradesi bulunmadığı, dinlenen davacı tanıklarının beyanları ile açık bulunmakla vekalet görevinin kötüye kullanıldığı sonucuna ulaşılmaktadır. Vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını davalı olan eşi ...’in bilmesi gereken konumda olduğu açıktır.

3.3.4. Hal böyle olunca, taşınmazın dava tarihindeki rayiç bedelinden, davalı olan vekilin mirasçılarının müteselsilen sorumlu tutulmaları gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve delillerin takdirinde hataya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.

VI. SONUÇ

Açıklanan nedenlerle, davacı tereke temsilcisi vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 373/1. maddesi uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının 6100 saylılı HMK’nın 371. maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın karar veren Lüleburgaz 1. Asliye Hukuk Mahkemesine, kararın bir örneğinin İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine GÖNDERİLMESİNE, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 27.10.2022 tarihinde kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.