Logo

1. Hukuk Dairesi2022/3475 E. 2022/6672 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Mirasbırakan tarafından vekil tayin edilen kişinin vekalet görevini kötüye kullanarak taşınmazı sattığı iddiasıyla açılan tapu iptali ve tescil davasında, mirasçıların dava ehliyetinin bulunup bulunmadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı olarak mirasbırakan tarafından vekil tayin edilmiş bir kişiye karşı açılan tapu iptali ve tescil davasında, mirasçı sıfatıyla dava açılamayacağı ve terekeye temsilci atanması gerektiği, aksi halde davanın usulden reddi gerektiği gözetilerek, yerel mahkemenin davanın reddine ilişkin kararının gerekçesi düzeltilmek suretiyle onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : BURSA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ

İLK DERECE MAHKEMESİ : BURSA 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, ilk derece mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin kararın, davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353/(1)-b-1 maddesi gereğince esastan reddine dair karar, süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosyadaki belgeler incelenerek gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar, mirasbırakan anneleri ..... adına kayıtlı 381 parsel sayılı taşınmazın davalı ... tarafından vekalet görevi kötüye kullanılarak, eşi ......’a satış suretiyle temlik edildiğini, taşınmazın gerçek değeri ile tapudaki satış değeri arasında fahiş fark bulunduğunu, mirasbırakana bedel ödenmediği gibi bilgi de verilmediğini, bu suretle vekalet görevinin kötüye kullanıldığını ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile miras payları oranında adlarına tescilini istemişlerdir.

II. CEVAP

Davalılar, satış işleminin gerçek olduğunu, satış bedeli ile mirasbırakanın dava dışı oğlu .....’ın borçlarının ödendiğini belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

Bursa 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 04/11/2019 tarihli ve 2017/1143 E., 2019/840 K. sayılı kararıyla;tanık beyanları, Ziraat Bankası kayıtları birlikte değerlendirildiğinde davacıların vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiasını ispatlayamadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2. İstinaf Nedenleri

Davacılar vekili, davalının delil bildirme süresinden sonra bildirdiği tanıkların dinlenmiş olmasının hatalı olduğunu, dava dışı ..... banka ve kooperatife olan borçlarının taşınmazın satış bedeli ile ödendiğinin ispatlanamadığını belirterek, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

3. Gerekçe ve Sonuç

Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 24/03/2022 tarihli 2020/303 E., 2022/490 K., sayılı kararıyla; mirasbırakanın davalılardan Taner'i vekil tayin etmesindeki amacın, dava konusu taşınmazın satılarak, dava dışı Yılmaz'ın borçlarının ödenmesi olduğu ve ......'ın Ziraat Bankası'na olan borcunun tamamen kapatıldığı, Tarım Kredi Kooperatifi'ne olan borcun ise kısmen kapatıldığı, vekil.....'in vekalet görevini kötüye kullanmadığı gerekçesiyle, istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK'nın 353/1.b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

Davacılar vekili, istinaf talepli dilekçesinde ileri sürdüğü nedenleri tekrarla kararın bozulmasını talep etmiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı pay oranında tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde alacak istemine ilişkindir.

3.2. İlgili Hukuk

3.2.1. 6098 s. Türk Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.

Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nin 504/1. maddesi). Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.

Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.

Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.

3.2.2. Bilindiği üzere mirasbırakanın ölüm tarihine göre terekesi elbirliği mülkiyetine tabidir. Terekeye karşı yapılan mülkiyetten kaynaklanan haksız fiil niteliğindeki muris muvazaası ve el atmanın önlenmesi gibi davaların dışında ehliyetsizlik, vekalet görevinin kötüye kullanılması, hata-hile-gabin vs. Gibi hukuki nedenlere dayalı olarak terekeye göre 3. kişi konumunda olan kişilere karşı açılan davalarda terekeyi temsil eden tüm mirasçıların bir arada hareket etmek suretiyle davayı birlikte açmaları; ayrıca mirasçılardan birinin terekeye iade şeklinde dava açması halinde de tüm mirasçıların muvafakatlerinin alınması yada davanın tereke temsilcisi aracılığıyla yürütülmesi gerekeceği (T.M.K. 640 md.) tartışmasızdır.

3.3. Değerlendirme

3.3.1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden, mirasbırakan....’in 27/11/2017 tarihinde öldüğü, geriye çocukları davacılar .... ve dava dışı ....’ın kaldığı, mirasbırakan adına kayıtlı dava konusu 101 ada 381 parsel sayılı taşınmazın davalı olan ... tarafından 07/07/2015 tarihinde vekaleten satış suretiyle davalı.....’e temlik edildiği anlaşılmıştır.

3.3.2. Hemen belirtilmelidir ki, vekalet görevinin kötüye kullanılması iddiasıyla üçüncü kişiler aleyhinde açılan tapu iptali ve tescil davalarında, terekeyi temsil eden tüm mirasçıların bir arada hareket etmek suretiyle davayı birlikte açmaları, ayrıca mirasçılardan birisinin terekeye iade şeklinde dava açması halinde de tüm mirasçıların davada muvafakatlarının sağlanması, aksi takdirde terekenin atanacak temsilci marifetiyle davada temsil edilmesi ve yürütülmesi gerekmektedir (TMK'nın 640. maddesi). Ne var ki, bu kuralın mirasçılar arasında paylı mülkiyet hükümleri geçerli olduğundan, bir mirasçının diğer bir mirasçı aleyhine açtığı davalarda uygulama yeri bulunmadığı kuşkusuzdur.

3.3.3. Somut olaya gelince, mirasbırakana teban vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı olarak mirasçı olmayan kayıt maliki davalı ....aleyhinde pay oranında açılan davanın dinlenme olanağı yoktur. Öte yandan, tereke adına dava açılmadığına göre terekeye mümessil tayin edilerek yargılamaya devam edilmesi de pay oranında açılan davanın dinlenmesini olanaklı hale getirmez. Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle mirasbırakana teban mirasçı olmayan kişilere karşı açılan tapu iptali ve tescil istekli eldeki davada pay oranında iptal – tescil istenemeyeceği gözetildiğinde davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasına girilmek suretiyle ret kararı verilmiş olması isabetsiz ise de, davanın reddine ilişkin verilen karar, bu gerekçe ile ve sonucu itibariyle doğru olduğuna göre bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, mahkeme kararının gerekçe kısmının düzeltilerek onanması, HMK'nın 370. maddesinin ikinci fıkrası hükmü gereğidir.

3.3.4. Her ne kadar, davanın usulden reddine karar verilerek davalılar lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekir ise de, davacı tarafından açıkça bu husus temyiz sebebi yapılmadığından yanlışlığa işaret etmekle yetinilmiştir.

VI. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle, mahkemece verilen karar (V/3.3.3) no.lu paragrafta açıklanan gerekçeyle sonucu itibariyle doğru olduğundan, davacılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 373/1. maddesi uyarınca Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesi düzeltilmek suretiyle 6100 sayılı HMK’nın 371. maddesi uyarınca DÜZELTİLEREK ONANMASINA, dosyanın kararı veren Bursa 4. Asliye Hukuk Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 13/10/2022 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.