Logo

1. Hukuk Dairesi2022/3501 E. 2022/6659 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Mirasbırakanın fiil ehliyetinin bulunmadığı bir dönemde yaptığı taşınmaz devrinin muvazaalı olup olmadığı ve tapu kaydının iptaline ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Mirasbırakanın fiil ehliyetinin olmadığı dönemde taşınmaz devrini yaptığı ve bu durumun Adli Tıp Kurumu raporuyla sabit olduğu gözetilerek, yerel mahkemenin tapu iptali ve tescil kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ

İLK DERECE MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1.Hukuk Dairesince verilen 01/04/2022 tarihli 2021/1244 Esas 2022/523 Karar sayılı karar yasal süre içerisinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiş olmakla; davalı vekilinin temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, mirasbırakanı ....’in 114 ada 14 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki 1 no.lu bağımsız bölümün ½ payını davalı ikinci eşi ...’a satış suretiyle devrettiğini, işlemin mirasçılardan mal kaçırma amacıyla ve muvazaalı olarak mirasbırakanın fiil ehliyetini haiz olmadığı bir dönemde yapıldığını ileri sürerek, dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile mirasbırakan .... mirasçıları adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı, mirasbırakan ile 2008 yılında boşandıklarını, dava konusu taşınmazdaki ½ payın boşanma protokolü kapsamında devredildiğini, muvazaanın olmadığını, devir tarihinde mirasbırakanın herhangi bir rahatsızlığının bulunmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İstanbul Anadolu 7.Asliye Hukuk Mahkemesinin 27/04/2022 tarihli ve 2020/308 E. - 2021/163 K. sayılı kararıyla; mirasbırakanın fiil ehliyetini haiz olmadığı dönemde devri gerçekleştirdiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesi kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2. Kaldırma Kararı

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 28/09/2020 tarihli ve 2020/305 E. 2020/979 K. sayılı kararıyla; davanın ehliyetsizlik hukuksal nedenine dayalı olarak tüm mirasçılar adına tescil istemiyle açıldığı, mirasbırakanın ölüm tarihi itibariyle terekesinin elbirliği mülkiyetine tabi olduğu, davacı ve davalı dışında başkaca mirasçıların bulunmasına rağmen bu kişiler davada temsil edilmeden veya yer almadan yargılamanın yapıldığı, bu haliyle davaya katılmayan ortakların olurlarının alınması ya da miras şirketine TMK’nın 640.maddesi uyarınca atanacak temsilci aracılığıyla davanın sürdürülerek esası hakkında bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle kararın kaldırılmasına karar verilmiştir.

3. Kaldırma Kararı Sonrası İlk Derece Mahkemesi Kararı

İlk Derece Mahkemesince, mirasbırakan...’in terekesine İstanbul Anadolu 21.Sulh Hukuk Mahkemesinin 05.10.2017 tarihli ve 2017/39 Tereke sayılı kararı ile ... atandıktan sonra yapılan yargılama sonucunda devrin mirasbırakanın fiil ehliyetini haiz olmadığı dönemde yapıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

4. Kaldırma Kararı Sonrası İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

5.İstinaf Nedenleri

Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın mirasbırakan ile davalının boşanmalarına konu kararın protokolü kapsamında devredildiğini, mirasbırakana alzheımer teşhisinin boşanma ve satış işlemi sonrasında konulduğunu, fiil ehliyetini haiz olduğu dönemde devrin yapıldığını, satış işlemi sonrasındaki sağlık durumu göz önüne alınmak suretiyle tahmini yaklaşımda bulunularak Adli Tıp Kurumunca rapor düzenlendiğini belirterek, kararın kaldırılmasını istemiştir.

6. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 01/04/2022 tarihli ve 2021/1244 E. 2022/523 K. sayılı kararıyla; devrin mirasbırakanın fiil ehliyetini haiz olmadığı dönemde yapıldığı, bu durumun Adli Tıp Kurumu raporu ile sabit olduğundan bahisle davanın reddine karar verilmiş olmasının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle, istinaf dilekçesindeki iddialarını tekrarlayarak kararın bozulmasını istemiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı tapu kaydının iptali ile mirasçılar adına tescili istemine ilişkindir.

3.2. İlgili Hukuk

3.2.1. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere; görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun 706., Türk Borçlar Kanunu'nun 237. ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.

Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.

3.2.2. Bilindiği üzere, davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) “Fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir” biçimindeki 9. maddesi ile şahsın hak elde edebilmesi, borç (yükümlülük ) altına girebilmesi, fiil ehliyetine bağlanmış, 10. maddesi de, fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin (reşit) olmayı kabul ederek “Ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır.” hükmünü getirmiştir. “Ayırtım gücü” eylem ve işlem ehliyeti olarak da tarif edilerek, aynı Yasa'nın 13. maddesinde “Yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ya da bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir.” denmek suretiyle açıklanmış, ayrıca ayırtım gücünü ortadan kaldıran önemli nedenlerden bazılarına değinilmiştir. Önemlerinden dolayı bu ilkeler, söz konusu yasa ile öteki yasaların çeşitli hükümlerinde de yer almışlardır.

TMK'nın 15. maddesinde de ifade edildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından, karşı tarafın iyiniyetli olması o işlemi geçerli kılmaz. Bu ilke 11.06.1941 tarihli ve 4/21 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da aynen benimsenmiştir.

Bu durumda, tarafların gösterecekleri, tüm delillerin toplanılması, tanıklardan bu yönde açıklayıcı, doyurucu somut bilgiler alınması, varsa ehliyetsiz olduğu iddia edilen kişiye ait doktor raporları, hasta gözlem (müşahede) kağıtları, film grafilerinin eksiksiz getirtilmesi zorunludur. Bunun yanında, her ne kadar 6100 s. Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 282. maddesinde belirtildiği gibi bilirkişinin “oy ve görüşü” hakimi bağlamaz ise de, temyiz kudretinin yokluğu, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk gibi salt biyolojik nedenlere değil, aynı zamanda bilinç, idrak, irade gibi psikolojik unsurlara da bağlı olduğundan, akıl hastalığı, akıl zayıflığı gibi biyolojik ve buna bağlı psikolojik nedenlerin belirlenmesi, çok zaman hakimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirmektedir.

Hele ayırt etme gücünün nispi bir kavram olması kişiye eylem ve işleme göre değişmesi bu yönde en yetkili sağlık kurulundan, özellikle Adli Tıp Kurumu Dördüncü İhtisas Dairesinden rapor alınmasını da gerekli kılmaktadır. Esasen TMK'nın 409/2. maddesi akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceğini öngörmüştür.

3.3. Değerlendirme

Dosya içeriğine, toplanan delillere, delillerin takdirinin yerinde bulunmasına, (IV/6.) no.lu paragrafta yer verilen Bölge Adliye Mahkemesi kararının dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye göre, yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

VI. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle; davalı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün HMK'nın 370. maddesi gereğince ONANMASINA, aşağıda yazılı 2.476,73 TL bakiye onama harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, 13/10/2022 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.