"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : KONYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE MAHKEMESİ : AFYONKARAHİSAR 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tapu iptali-tescil, olmazsa tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın reddine ilişkin verilen kararın, davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine dair verilen karar süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, paydaşı olduğu dava konusu 5479 parsel sayılı taşınmaz üzerine ailesiyle birlikte oturmak amacıyla kendi birikimleriyle iki katlı bina yaptırdığını, işi sebebiyle devamlı olarak yurdışında çalışmaya gittiğinden çocuklarının annesi olan eski eşi davalıya güvenerek ve taşınmazın ortak kullanımlarında olacağı inancıyla taşınmazı davalıya satış suretiyle temlik ettiğini, ancak devirden sonra davalının taşınmazı kullanmasına izin vermediğini, birikimleriyle yaptırdığı çekişmeli taşınmazın gerçekte kendisine ait olduğunu ve davalı tarafından iadesinin gerektiğini ileri sürerek davalı adına kayıtlı olan tapu kaydının iptali ile adına tescilini, olmadığı takdirde tazminata karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı, iddiaların doğru olmadığını, davacının iradesi doğrultusunda taşınmazı devrettiğini, davacının inançlı işlem iddiasını yazılı delille ispatlaması gerektiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince, taraflar arasında resmi senedin aksini gösterir yazılı bir sözleşme olmadığı, davacının inançlı temlik ve muvazaa iddialarını ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2. Kaldırma Kararı
Konya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 05/04/2021 tarihli ve 2021/390 E. 2021/451 K. sayılı kararıyla; inançlı işlem iddiasına dayalı davada davacıya yemin hakkı hatırlatılmadan sonuca gidilmiş olmasının doğru olmadığı gerekçesiyle, İlk Derece Mahkemesince verilen karar kaldırılarak yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
3. İlk Derece Mahkemesince Kaldırma Kararı Sonrasında Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesince; davacının inançlı işlem iddiasını yazılı belge veya delil başlangıcı nitelğindeki delille ispatlayamadığı, davalının da inanç sözleşmesi olmadığına dair yemin ettiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
4. Kaldırma Kararı Sonrası İlk Derece Mahkemesi Kararına Karşı İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
5. İstinaf Nedenleri
Davacı vekili; verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, davalıyla öncesinde evli olup anlaşmalı olarak boşandıklarını, dava konusu taşınmaz üzerine ailesiyle oturacak bina yaptığını, bu süreçte tapu işlemleri olmadan yurt dışına çalışmaya gitmek zorunda kaldığını, yurt dışından izne geldiğinde evin artık tapu işlemleri yapılması gerektiğini ve kendisine bir şey olur düşüncesi ile anlaşmalı boşandığı çocuklarının annesi davalı üzerine evi tescil ettirdiğini, davacının ömür boyu kazandığı parayı harcadığı bu taşınmazı davalı üzerine yaparken tereddüt etmediğini, amacının yine ortak kullanımda olacağı düşüncesi ile eski eşi ve çocuklarını garantiye almak olduğunu ancak davalının kötü niyetli olarak davalıyı tamamen bu evden çıkardığını, yurt dışından zaman zaman izne geldiğini müşterek evde kalmaya devam ettiğini, 2006 yılında davalı eski eşi ile husumet yaşadığını, aslında taşınmazın tamamının kendi hakkı olmasına rağmen bir daire verilmesine razı olmasına karşın, davalıdan olumlu bir yanıt alamadığından bu davayı açma zorunda kaldığını belirterek, kararın kaldırılmasını istemiştir.
6. Gerekçe ve Sonuç
Konya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 24/01/2022 tarihli ve 2021/1807 E. 2022/93 K. sayılı kararıyla; davacının inançlı işlem iddiasının varlığına dair yazılı delil veya yazılı delil başlangıcı sayılabilecek bir delil sunmadığı, davalının da taraflar arasında inanç sözleşmesi olmadığına dair yemin ettiği, ispatlanamayan davanın reddine dair verilen İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle davacının istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacı vekili, verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, davalıyla öncesinde evli olup anlaşmalı olarak boşandıklarını, dava konusu taşınmaz üzerine ailesiyle oturacak bina yaptığını, bu süreçte tapu işlemleri olmadan yurt dışına çalışmaya gitmek zorunda kaldığını, yurt dışından izne geldiğinde evin artık tapu işlemleri yapılması gerektiğini ve kendisine bir şey olur düşüncesi ile anlaşmalı boşandığı çocuklarının annesi davalı üzerine evi tescil ettirdiğini, davacının ömür boyu kazandığı parayı harcadığı bu taşınmazı davalı üzerine yaparken tereddüt etmediğini, amacının yine ortak kullanımda olacağı düşüncesi ile eski eşi ve çocuklarını garantiye almak olduğunu ancak davalının kötü niyetli olarak davalıyı tamamen bu evden çıkardığını, yurt dışından zaman zaman izne geldiğini müşterek evde kalmaya devam ettiğini, 2006 yılında davalı eski eşi ile husumet yaşadığını, aslında taşınmazın tamamının kendi hakkı olmasına rağmen bir daire verilmesine razı olmasına karşın, davalıdan olumlu bir yanıt alamadığından bu davayı açma zorunda kaldığını, davalının kendi çıkarına yemin de ederek davayı kendi lehine çevirdiğini, müşterek ev yapılırken maddi hiçbir desteği olmayan tanıklarımızca da ispat edildiği üzere davacı tarafça maddi meblağları karşılanan taşınmazın tapusunun iptalinin gerektiğini belirterek, hükmün bozulmasını istemiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, inançlı işlem hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tazminat istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. Bilindiği üzere; inanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir.
Bu sözleşme, tarafların hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup, alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil eder.
Taraflar böyle bir sözleşme ve buna bağlı işlemle genellikle, teminat teşkil etmek ve iade edilmek üzere, mal varlığına dahil bir şey veya hakkı, aynı amacı güden olağan hukuki muamelelerden daha güçlü bir hukuki durum yaratarak, inanılana inançlı olarak kazandırmak için başvururlar. Diğer bir anlatımla, bu işlemle borçlu, alacaklısına malını rehin edecek, yani yalnızca sınırlı ayni bir hak tanıyacak yerde, malının mülkiyetini geçirerek rehin hakkından daha güçlü, daha ileri giden bir hak tanır.
Sözleşmenin ve buna bağlı temlikin, değinilen bu özellikleri nedeniyle, taşınmazı inanç sözleşmesi ile satan kimsenin artık sadece, ödünç almış olduğu parayı geri vererek taşınmazını kendisine temlik edilmesini istemek yolunda bir alacak hakkı; taşınmazı, inanç sözleşmesi ile alan kimsenin de borcun ödenmesi gününe kadar taşınmazı başkasına satmamak ve borç ödenince de geri vermek yolunda yalnızca bir borcu kalmıştır.
İnanç sözleşmeleri, tarafların karşılıklı iradelerine uygun bulunduğu için, onlara karşılıklı borç yükleyen ve alacak hakkı veren geçerli sözleşmelerdir. Anılan sözleşmelerde, taraflar, sözleşmenin kendilerine yüklediği hak ve borçları belirlerken, inançlı işlemin sona erme sebeplerini; devredilen hakkın inanılan tarafından inanana iade şartlarını, bu arada tabii ki süresini de belirleyebilirler. Bunun dışında, akde aykırı davranışın yaptırımına da sözleşmelerinde yer verebilirler. Buna dair akit hükümleri de TBK'nın 26 ve 27. maddelerine aykırılık teşkil etmediği sürece geçerli sayılır.
Uygulamada mesele, 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı ile ilişkilendirilip, bu karar dayanak yapılmak suretiyle çözüme gidilmektedir. İçtihadı Birleştirme kararının sonuç bölümünde ifade olunduğu üzere, inançlı işleme dayalı olup dinlenilirliği kabul edilen iddiaların ispatı, şekle bağlı olmayan yazılı delildir. İnanç sözleşmesi olarak adlandırılan bu belgenin sözleşmeye taraf olanların veya inanılanın imzasını içermesi gereklidir. Bunun dışındaki bir kabul, hem İçtihadı Birleştirme kararının kapsamının genişletilmesi, hemde taşınmazların tapu dışı satışlarına olanak sağlamak anlamını taşıyacağından kendine özgü bu sözleşmelerle bağdaştırılamaz.
05.02.1947 tarihli 20/6 sayılı İnançları Birleştirme Kararı uyarınca, inançlı işleme dayalı iddianın, şekle bağlı olmayan yazılı delille kanıtlanması gerekeceği kuşkusuzdur. Şayet, ispat külfeti kendisinde olan tarafın yazılı bir belgesi yok ise ancak taraflar arasında gerçekleştirilen mektup, banka dekontu, yazışmalar gibi birtakım belgeler var ise bunların delil başlangıcı sayılacağı ve iddianın her türlü delille kanıtlanmasının olanaklı hale geleceği sabittir. Şayet, delil başlangıcı sayılacak böylesi bir olgu da bulunmuyor ise iddia sahibinin son başvuracağı delilin karşı tarafa yemin teklif etme hakkı olduğu da şüphesizdir.
3.3. Değerlendirme
Dosya içeriğine, toplanan delillere, (IV./6.) numaralı paragrafta yer verilen Bölge Adliye Mahkemesi kararının dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre; yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
VI. SONUÇ
Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, harç peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 11/10/2022 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.