"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Konya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
KARAR : Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Konya 4. Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasında görülen tapu iptal ve tescil istekli asıl ve birleştirilen davalarda İlk Derece Mahkemesince, asıl davanın reddine, birleştirilen davanın kabulüne ilişkin verilen kararın istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince asıl ve birleştirilen davada davalının istinaf isteminin HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
Karar, asıl ve birleştirilen davada davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Asıl davada davacı vekili, davacı ...’ın eşi ...’ın 76 yaşında olup temyiz kudreti bulunmadığını, ...’ın maliki olduğu taşınmazı satmaya karar verdiklerini, 06.09.2009 tarihinde kiracıları olan dava dışı ... Yüzügüldü'nün eşinin ...’ı alıp kızı ve davalının arabasına bindirirken "ben size göre bir bunak buldum" dediğini, ...’ın iki gün sonra geri geldiğinde taşınmazın 67.800TL'ye satıldığını öğrendiklerini, taşınmazın devir tarihindeki gerçek değerinin 450.000TL olduğunu ileri sürerek, ehliyetsizlik, hile ve gabin sebebi ile yolsuz tescile dayalı tapu kaydının iptali ile taşınmazın ... adına tescilini talep etmiştir.
Birleştirilen Konya 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/210 Esas sayılı dosyasında davacı ... vekili, asıl davadaki iddiaları tekrar ederek, davacıya vasi atanması için başvurulduğunu, davacının diş hekimi olduğunu, apartmanın 7 daireden oluştuğunu, protokoldeki hükümlerin aksine hiçbir ödeme yapılmadığını, davalının böyle bir ödeme gücü bulunmadığını, kullandığı aracın üzerinde 10'dan fazla haciz kaydı bulunduğunu ileri sürerek, ehliyetsizlik, hile ve gabin sebebi ile yolsuz tescile dayalı tapu kaydının iptali ile taşınmazın ... adına tescilini istemiş, aşamada ölümü üzerine mirasçıları davaya dahil olmuşlardır.
II. CEVAP
Asıl ve birleştirilen davada davalı, yargılama sırasında verdiği beyan dilekçesinde; davacının açtığı vesayet davasının sonuçlanmadığını, husumet izni bulunmadığı gibi atanmış bir vasinin de bulunmadığını, 450.000TL'ye satılan yerin devrinden hemen sonra açılan bu davanın kötü niyetli olduğunu, önceki malik ...'ın satıştan 1 ay önce cins tashihi ve müstakil mülkiyet işlemlerini bizzat yaptığını, davacının yalancı şahide başvurduğunu, 03.09.2009 tarihli protokol ile 450.000TL'nin nakden teslim edildiğini, bu sebeple davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin tarih ve sayısı yukarıda belirtilen kararıyla; asıl davada davacının davayı ... adına açtığı, ancak asıl davada davacının dava açma ehliyeti bulunmadığı gerekçesi ile asıl davanın usulden reddine; Konya 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 2015/372 Esas sayılı dosyasında birleştirilen davada ...’ın demans hastası olduğunu bilen sanıkların protokolde belirtilen 450.000TL'yi davacıya ödemediği, sanıkların fikir ve eylem birliği içinde katılan ...'a karşı dolandırıcılık suçunu işledikleri, icra takip dosyaları dikkate alındığında davalıların ödeme gücünün de bulunmadığı gerekçesi ile asıl ve birleştirilen davada davalı ile diğer sanıkların mahkumiyetine karar verildiği ve bu kararın kesinleştiği gerekçesi ile birleştirilen davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl ve birleştirilen davada davalı istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Asıl ve birleştirilen davada davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; olayın oluş şekli, resmi tapu kayıtları ve ceza dosyasında dinlenen tanık beyanları dikkate alındığında, davalının ...’a 450.000,00-TL bedeli ödediğinin anlaşıldığını, satış işlemlerini yapan tapu memurlarından Mükerrem Banu Dinçer’in Konya 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 2015/372 Esas sayılı dosyasında vermiş olduğu ifadesinde ...’ın sorulan sorulara makul ve mantıklı cevap verdiği için sağlık raporu isteme gereğini hissetmediğini, bir diğer tapu memuru Serpil Tunç’un da ...’ın konuşmalarında herhangi bir anormallik olmadığını beyan ettiklerini, asıl davada davacı ...’ın, satış bedelini almadıkları konusunda yalancı tanıklık yapması için tanık Nihal ...’e baskı yaptığını, ...’a vasi tayini için açılmış olan Konya 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2009/1710 Esas sayılı dosyasında düzenlenen Adli Tıp Kurumu raporunda davacının fiil ehliyetini haiz olup kendisine vasi veya müşavir tayinine gerek olamadığının belirtildiğini, Mahkemece talebin reddine dair verilen kararın Yargıtay 2. Hukuk Dairesince TMK’nın 406. maddesine istinaden kötü yönetim olup olmadığı hususunda araştırma yapılması gerektiği gerekçesi ile bozulduğunu, İzmir 4. Sulh Hukuk Mahkemesinin 28.12.2010 tarih ve 2010/1847 E. 2010/2353 K. sayılı kararı ile ...’ın kısıtlılık halinin kaldırılmasına ve ...’ın vasilik görevine son verilmesine karar verildiğini, bu dosyalar dikkate alınmaksızın hüküm kurulduğunu, davalının ticaret ile iştigal ettiğini, ...’dan aldığı daireleri nakde çeviremediğini, açılan davalar nedeni ile dava konusu taşınmazlar üzerine ihtiyati tedbir konulduğunu, bildirdikleri delillerin toplanmadığını belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; Konya 3.Ağır Ceza Mahkemesinin 2015/372 E. 201/279 K. sayılı dava dosyasında maddi olaya ilişkin tespitlerin eldeki davada gözetilmesi gerektiği, dava konusu taşınmazın temlik tarihi itibariyle değerinin 380.000,00 TL. olduğu, resmi akitte ise 67,800,00 TL'ye temlik edildiği, taşınmazın temliki karşılığında davacı tarafa satış bedelinin ödendiğinin de kanıtlanamadığı gerekçesi ile asıl ve birleştirilen davada davalı vekilinin istinaf isteğinin HMK'nın 353/1-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl ve birleştirilen davada davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili temyiz dilekçesinde; istinaf dilekçesindeki itirazlarını tekrar ederek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Asıl dava, ehliyetsizlik, hile ve gabin; birleştirilen dava hile hukuki nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. Hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hatada yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 s. ... Borçlar Kanunu’nun (TBK) 36/1. (818 s. Borçlar Kanunu’nun (BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
Hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.
2. TBK’nın 74. maddesinde "Hakim zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hakimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza hakiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hakimini bağlamaz" düzenlemesi mevcut olup, belirtilen madde gereğince, hukuk hakimi, ceza mahkemesinin vereceği beraat kararıyla bağlı değil ise de, ceza davasında verilen mahkumiyet kararı ve eylemin "hukuka aykırılığını" ve "illiyet bağının varlığını" saptayan maddi olgular ve olayların oluş biçimi bakımından hukuk hakimini bağlayacağı açıktır.
Nitekim, Yargıtayın yerleşik uygulaması ve öğretideki genel kabule göre, maddi olgunun tespitine ilişkin ceza mahkemesi kararı hukuk hakimini bağlar. Ceza mahkemesinde bir maddi olayın varlığı ya da yokluğu konusundaki kesinleşmiş kabule rağmen aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılması olanaklı değildir (Yargıtay HGK 11.10.1989 tarihli ve 1989/11-373 Esas, 1989/472 Karar sayılı karar). Diğer bir anlatımla, maddi olayları ve yasak eylemleri saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır.
3. TMK'nın 15. maddesinde de ifade edildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından, karşı tarafın iyiniyetli olması o işlemi geçerli kılmaz. Bu ilke 11.06.1941 tarihli, 4/21 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da aynen benimsenmiş olup, ayırt etme gücünün nispi bir kavram olması kişiye eylem ve işleme göre değişmesi bu yönde en yetkili sağlık kurulundan, özellikle Adli Tıp Kurumu Dördüncü İhtisas Dairesinden rapor alınmasını da gerekli kılmaktadır. Esasen TMK'nın 409/2. maddesi akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceğini öngörmüştür.
3. Değerlendirme
1.Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 ... maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup, İlk Derece Mahkemesi hükmünde, birleştirilen Konya 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/210 Esas sayılı dosyasının esas numarası yanlış yazılmış ise de, bu husus mahallinde düzeltilebilecek maddi hata olarak kabul edilmiş ve davalı vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan nedenlerle, asıl ve birleştirilen davada davalı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK'nın 370 ... maddesi uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı 19.468,10 TL bakiye onama harcının temyiz eden davalıdan alınmasına,
28.03.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.