Logo

1. Hukuk Dairesi2022/3692 E. 2024/2374 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro öncesi zilyetliğe dayalı tapu iptali ve tescil davasında, mirasçılar tarafından açılan davada mirasçıların dava ehliyeti, tescilin kapsamı ve yargılama giderleri hususlarında uyuşmazlık bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Mirasçılardan bazılarının davaya muvafakat etmiş olmasına rağmen, terekedeki tüm mirasçıların davada yer almaması ve ölen mirasçı adına tescil kararı verilmesi hatalı olmakla birlikte, davanın kısmen kabulüne karar verildiğinden yargılama giderlerinin davalılar üzerinde bırakılmasının ve davacılar lehine vekalet ücretine hükmedilmemesinin isabetsiz olduğu gözetilerek, mahkeme kararının düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2021/314 E., 2021/445 K.

HÜKÜM : Kısmen Kabul

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece bozmaya uyularak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Mahkeme kararı bir kısım davacılar ve davalı vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikler yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar; Bingöl ili, ... ilçesi, ... Köyü, ... mevkiindeki taşınmazın 40 yıldan fazla bir zamandan beri nizasız ve fasılasız olarak malik sıfatıyla kendilerinin zilyetlik ve tasarrufunda bulunan bir yer olduğunu, bu yerin Doğusu: 103 (Büyükerten Köyünün) ve 1456 nolu parsel, Güneyi : Luyi Yusun Deresi, Batısı : Renk Deresi, Kuzeyi: Dere hudutlarıyla çevrili olduğunu, arpa, buğday ekmek suretiyle tarım yaptıklarını, dava konusu edilen yerin çok uzun zamandan beri kendileri tarafından imar ihyası sağlanan bir yer olduğunu, dört eşit hisse halinde kullandıkları bu yerin 2013 yılında yürütülen arazi toplulaştırma işlemleri sırasında tapusuz kaldığı gerekçesiyle 1851 nolu kadastro parseli adı altında 23.07.2013 tarihinde idari yoldan Hazine adına tescil edildiğini, tescilin yolsuz olduğunu ileri sürerek 1851 nolu parselin davacılara ait hudutları belirtilen kısmının tapu kaydının iptali ile adlarına eşit hisselerle tesciline karar verilmesini istemişler, aşamada 1851 parsel numarasını sehven bildirdiklerini, dava konusu ettikleri taşınmazın 1850 parsel olduğunu beyan etmişlerdir.

II. CEVAP

Davalı Hazine vekili, katıldığı duruşmalarda davanın reddini savunmuştur.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 08.10.2013 tarih ve 2013/431 Esas, 2013/525 Karar sayılı kararıyla; idari yargıda toplulaştırma işleminin iptali sağlanmadan bu davanın açılamayacağı gerekçesiyle HMK 114/1-c maddesi uyarınca Mahkemenin görevsizliğine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. İlk Bozma Kararı

1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararlarına karşı süresi içinde davacılar tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

2.Yargıtay (Kapatılan) 16.Hukuk Dairesinin 31.10.2014 tarihli ve 2014/16403 Esas, 2014/12162 Karar sayılı kararı ile; " ... Mahkemece, davacıların davasının toplulaştırma işleminden önceki zilyetlik nedenine dayalı tapu iptal ve tescil talebine yönelik olduğu, idari yargıda toplulaştırma işleminin iptali sağlanmadan bu davanın açılmayacağı belirtilmek suretiyle davanın görev nedeniyle usulden reddine karar verilmiş ise de, varılan sonuç dosya kapsamına uygun düşmemektedir. Davacılar imar-ihya ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak tapu iptal ve tescil istemiyle dava açmışlardır. Dava konusu 1851 parsel sayılı taşınmaza ait olan tapu kaydı toplulaştırma işlemi sonucu değil, kadastro sırasında tescil harici bırakılan taşınmazın idari yoldan tescili suretiyle oluşmuştur. Hal böyle olunca; işin esasına girilerek bir karar verilmesi gerekirken, hukuki nitelendirmede hataya düşülerek mahkemenin görevsizliğine karar verilmesi isabetsizdir" gerekçesiyle Mahkeme kararı bozulmuştur.

B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin 12.04.2017 tarihli ve 2015/39 Esas, 2017/114 Karar sayılı kararı ile; davanın kısmen kabulüne, 195 ada 4 parselin (paftada eski 1850 sayılı ihdasen oluşan parsele karışılık gelen yer) 25.11.2015 tarihli bilirkişi raporunda ve 12.4.2017 tarihli ek bilirkişi raporunda (B) harfi ile gösterilen 35555,60 metrekarelik kısmının tapu kaydının iptali ile davacılar adına tapuya kayıt ve tesciline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.

C. İkinci Bozma Kararı

1.Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı davacılar vekili ve davalı Hazine vekili tarafından (vekalet ücreti ve yargılama giderlerine yönelik) temyiz isteminde bulunulmuştur.

2. Yargıtay (Kapatılan) 16.Hukuk Dairesinin 09.06.2021 tarihli ve 2021/3969 Esas, 2021/5090 Karar sayılı kararıyla; " ... Mahkemece usule ilişkin bozma ilamına uyularak yargılamaya devam olunduğu sırada davacılar vekili dava konusu taşınmazın parsel numarası 1850 olduğu halde dava dilekçelerinde 1851 parsel olarak gösterilmesinin maddi hataya dayalı olduğunu ileri sürmüştür... Ne var ki, davacıların davası, murisleri ...’den gelen hakka dayanmaktadır. Adı geçenin ölüm tarihi itibarı ile terekesi elbirliği hükümlerine tabidir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 640 ıncı maddesi uyarınca, mirasçılar arasında elbirliği mülkiyet hükümleri geçerli olup ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Bu nedenle, miras yoluyla gelen hakka dayanılarak terekeye tabi bir taşınmaz için üçüncü kişiye karşı genel mahkemelerde açılacak davalarda, tüm mirasçıların birlikte dava açmaları veya açılan davaya diğer mirasçıların muvafakatlerinin sağlanması ya da miras şirketine temsilci tayin ettirilmesi zorunludur. Somut olayda, davacıların murisi ...’nün bazı mirasçıları yargılama sırasında davaya muvaffakat ettiğini bildirdiği halde mirasçılardan ... mirasçıları ... ve ...’nin dosyada muvaffakatları bulunmamakta olup bu haliyle aktif dava ehliyeti tam olarak sağlanmadan yargılamaya devam edilerek karar verildiği anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca; Mahkemece öncelikle davacılara, ... ve ...’un davaya katılımlarını veya muvafakatlerini sağlamaları ya da terekeye temsilci atanması için süre ve imkan tanınmalı, bu şekilde aktif dava ehliyetindeki eksikliğin giderilmesi halinde işin esasına girilmeli ve tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmelidir. Mahkemece, bu husus gözetilmeksizin, aktif dava ehliyetindeki eksiklik giderilmeden işin esası hakkında hüküm kurulması isabetsizdir." gerekçesiyle Mahkeme kararı bozulmuştur.

D. Mahkemece İkinci Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin 08.12.2021 tarihli ve 2021/314 Esas, 2021/445 Karar sayılı kararı ile; dava konusu yerin kadastro çalışmalarında tescil harici yer olduğu, taşınmazın daha sonra 04.07.2013 tarihinde idari yoldan ... adına 1850 nolu parsel olarak ham toprak vasfıyla tescil edildiği, yapılan toplulaştırma çalışmaları neticesinde dava konusu taşınmazın büyük bir kısmının Bingöl ili ... köyü 195 ada 4 nolu Hazine adına kayıtlı parselin içerisinde, bir kısmının da aynı yer 195 ada 1 nolu özel mülkiyete konu taşınmazın içerisinde kaldığı, dava konusu yer ile ilgili hava fotoğraflarının celp edildiği, ilan ve zilyetlik araştırmasının yapıldığı, 06.11.2015 tarihinde keşif yapıldığı ve bilirkişi raporlarının sunulduğu, Jeodezi ve Fotogrametri Mühendisinin 11.11.2015 havale tarihli raporunda bahse konu taşınmazın sınırlarının belirgin olduğu ve taşınmazın düz bir taşınmaz olduğu, taşınmazın kuzeyi doğusu ve batısında yamaç olduğu, güneyinde düzlük arazinin devam ettiği, taşınmazın 1984 tarihli dava fotoğrafında krokisinde (B) harfi ile gösterilen 35555.60 m²'lik taşınmazın bir bütün olarak sınırlarının belirgin olduğu, 2008-2009 yılına ait hava fotoğraflarından elde edilmiş ortofoto haritasında dava konusu taşınmazın (B) harfi ile belirtilen 35555.60 m² kısmına ait taşınmaz sınırlarının belirgin olduğu, bir bütün olarak düz bir zeminde tasarruf edildiği, dava konusu taşınmazın 2008 ve 2011 hava fotoğralarından elde edilmiş resimlerinden görüldüğü üzere (B) harfi ile belirtilen taşınmazın 1984 tarihinden itibaren bir bütün olarak kullanıldığı hususlarının belirtildiği; Jeoloji Mühendisinin 24.11.2015 havale tarihli raporunda kadastro paftasında dere olarak gösterilen yerin yağmur sularının boşaldığı drenaj kanalcığı şeklinde oluşan bir yapı olduğu, bununla birlikte söz konusu drenaj kanalı ile dava konusu parsel sınırı arasında yaklaşık olarak 45-50 m kot farkı olmasından dolayı davalı parseli hiçbir şekilde taşkın, kıyı oyulması vb. yönünde olumsuz etkilemeyeceğinin belirtildiği; Ziraat Bilirkişi raporunda dava konusu taşınmazda toprak işlemesi yapıldığının, arazinin üzerindeki bitki örtüsü, topografik durumu ve toprak yapısı gözönüne alındığında taşınmazın özel mülkiyete konu olabilecek alanlardan olacağının, toplam alanın 35555,6 m² olduğunun, birim fiyatının 3.53 TL olduğunun, toplam değerin 125.511,26 TL olduğunun belirtildiği; dava konusu yerin davacının zilyetliğinde ve tasarrufunda olduğu, keşifte dinlenen mahalli bilirkişiler ve tanıkların bu hususu doğruladığı, davacı vekilinin duruşmadaki beyanlarında fen bilirkişi raporunda B harfi ile belirtilen kısmının iptali ile müvekkilleri adına tescil edilmesini talep ettiği, C harfi ile belirtilen kısım ile ilgili talebinden feragat ettiği, yapılan zilyetlik araştırması ve celp edilen tapu kayıtlarının incelenmesinde davacı adına zilyetlik nedeniyle yapılan tescilin 3402 sayılı Kanun'un 14/1 inci maddesinde belirtilen limitleri aşmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuran

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ... , ... , ... ve ... ... mirasçıları vekili ile davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1.Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; mirasbırakan ...'nün diğer mirasçılarının rızai taksim uyarınca paylarını davacılar ... ..., ..., ... ve ...'ye bıraktıklarını, bu şekilde dilekçe verdiklerini ve kendi adlarına herhangi bir pay yazılmamasına dair dosyaya yazılı muvafakat sunduklarını, buna rağmen anılan dört davacı dışında kalan diğer dahili davacı mirasçılar adına da tescil kararı verildiğini, verilen kararla hem tapunun iptali hem de iptal edilen tapunun davacılar adlarına tescili kabul edildiğine göre yargılama giderlerinin davalıya yükletilmesi ve kendileri lehine avukatlık ücretine hükmedilmesi gerektiğini, kabul kararında dava sadece tescil davasıymış gibi yargılama harç ve giderlerinin davacılar üzerinde bırakılmasına karar verildiğini, bu hususun doğru olmadığını, dava açarken sadece 1850 nolu parsel içerisinde kalıp idari yoldan tescilden önce tapusuz olan arazinin davacılar adına tescilini talep ettiklerini, fen bilirkişi raporunda (C) harfi ile gösterilen eskiden beri tapulu 773 m2’lik kısmın dava konusu olmadığını, burasının 1969 yılında yapılan tapulama tespiti sırasında başka şahıslar adına tapulandığını, davalarının ise sadece davalı adına idari yoldan tescil edilmiş tapu kaydına yönelik bir dava olduğunu, (C) harfi ile gösterilen yerin 476 nolu parsel içerisinde kaldığından dava konusu olmadığını, üçüncü kişiler adına tapulu olup davalı ile bir ilgisi bulunmayan (C) harfli yerin dava konusu olmaması nedeniyle, buna yönelik bir red kararı kurulması gerekmediğini, duruşma sırasındaki “feragat ediyoruz” şeklindeki beyanlarının yanlışa dayalı olup sonuç doğurmaması gerektiğine inandıklarını, (C) harfli yer için davalı Hazine lehine vekalet ücretine hükmedilmesinin doğru olmadığını belirterek kararın düzeltilerek onanmasını, olmazsa bozulmasını talep etmiştir.

2. Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; Mahkemece verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacıların dava dilekçesinde dava konusu ettikleri 1850 parsel sayılı taşınmazın toplulaştırma sonrasında 195 ada 4 nolu parsele dönüştüğünü, söz konusu parsel hakkında ilgili kurumlardan gelen cevabi yazılarda 194 ada 4 nolu parselin mera olarak tapuya tescil edildiğinin belirtildiğini, mera olarak tescil edilen taşınmazların zilyetlikle kazanımının mümkün olmadığını, dava konusu taşınmaz ile ilgili olarak fen bilirkişi raporunda idari yoldan tescil edilmeden önce dava konusu taşınmaz ile çevresinin tarıma elverişli olmayan sahipsiz yerlerden olduğu gerekçesiyle tapulama harici bırakıldığının belirtildiğini, bu hususun dava konusu taşınmazın özel mülkiyete konu olamayacak yerlerden olduğunu açıkça gösterdiğini, dava konusu taşınmaz üzerinde zilyetlik ve imar-ihya şartlarının da oluşmadığını, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığını belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 üncü maddesi,

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 713/1 inci ve 28 inci maddesi,

3. Değerlendirme

1.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; Bingöl ili, ... ilçesi, ... köyü çalışma alanında bulunan ve yörede 1968 yılında yapılan kadastro sırasında 766 sayılı Kanun'un 2 nci maddesi gereğince tespit harici bırakıldıktan sonra 04.07.2013 tarihinde ihdasen 1850 parsel numarasıyla ve 147268.07 metrekare yüzölçümlü olarak ham toprak vasfıyla Hazine adına tescil edilen taşınmazda davacıların talep ettikleri kısımların, 21.11.2013 tarihinde yapılan toplulaştırma çalışmaları neticesinde 195 ada 4 parsel olarak tescil edilen taşınmaz içerisine kaldığı, davacı ..., ..., ... ... ve ...'nün kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak kadastro çalışmaları sırasında tespit harici bırakılan ve ihdasen Hazine adına tescil edilen 1851 parsel sayılı taşınmazın adlarına tescili istemi ile dava açtıkları, aşamada dava konusu taşınmazın parsel numarası 1850 olduğu halde dava dilekçelerinde 1851 parsel olarak gösterilmesinin maddi hataya dayalı olduğunu ileri sürdükleri, kök mirasbırakan ...'nün dava açan mirasçıları dışındaki mirasçılarının aşamalarda sundukları dilekçeleri ile davaya muvafakat ettiklerini ve mirasçılar arasında yapılan rızai taksim gereği çekişme konusu taşınmazın davacılar ... ...- ... - ... ve ... adlarına tescilini kabul ettiklerini bildirdikleri, davacılardan ... ...'nün yargılama aşamasında 02.09.2016 tarihinde ölümü üzerine mirasçıları tarafından davaya devam edildiği, davacılar vekilinin 12.04.2017 tarihli duruşmada fen bilirkişi raporunda (C) harfi ile belirtilen kısımla ilgili taleplerinden feragat ettiklerini bildirdiği anlaşılmaktadır.

2.Dosya içeriğine, kararın dayandığı gerektirici nedenlere, hükmüne uyulan bozma ilamında gösterildiği şekilde karar verilmiş olmasına göre davalı Hazine vekilinin tüm, davacılar vekilinin aşağıda belirtilenler dışında sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

3. Hemen belirtmek gerekir ki; davacılar kök mirasbırakan ...'den gelen hakka dayanarak dava konusu taşınmazın eşit paylarla adlarına tescilini talep etmiş olup, dava dışı mirasçıların çekişmeli taşınmazın davacılar adlarına tescil edilmesi yönünde davaya muvafakat ettikleri anlaşılmakla; talep doğrultusunda eşit paylarla davacılar adlarına tapu iptali ve tescile karar verilmesi gerekirken, davaya muvafakat eden dava dışı mirasçıları da kapsar şekilde hüküm kurulması doğru olmadığı gibi, lehine tescil hükmü kurulan davacı ... ...'nün hüküm tarihinden önce ölmesi sebebiyle mirasçıları tarafından davaya devam olunduğu halde ölü kişi adına tescil hükmü kurulması da doğru değildir. Ayrıca davaya muvafakat eden dava dışı mirasçıların karar başlığında davacı olarak gösterilmesi de isabetsizdir.

4. Öte yandan; kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescili isteğine yönelik davalarda tapusuz taşınmazın tescili mahiyetindeki davalardan farklı olarak davanın kabulüne karar verilmesi halinde davalı taraf aleyhine yargılama giderleri ve bunlardan olan vekalet ücretine hükmedileceği açıktır.

Somut olayda; Mahkemece davanın kısmen kabulüne hükmedildiğine göre yargılama giderlerinin davacılar üzerinde bırakılması doğru olmadığı gibi, yargılama sırasında kendisini vekil ile temsil ettiren davacılar lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi de isabetsiz olmuştur.

Diğer taraftan; davalı Hazine aleyhine açılan davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olması nedeniyle bakiye karar ve ilam harcının davalı Hazineye yükletilmesi gerekmekte ise de Hazine, Harçlar Kanunu uyarınca harçtan muaf olduğundan ve aleyhine harç yükletilmesi mümkün bulunmadığından, peşin alınan harcın dahi davacıya iadesi gerekir.

Ne var ki, anılan hususlar yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden HMK'nın geçici 3/2 nci maddesinin yollamasıyla HUMK'un 438 inci maddesinin yedinci fıkrası uyarınca Mahkeme kararının düzeltilerek onanması gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Davalı Hazine vekilinin tüm, davacılar vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine,

2. Davacılar ..., ..., ... ve ... ... (mirasçıları) dışında kalan mirasçıların karar başlığından çıkarılmasına,

3. Davacılar vekilinin değinilen yönler itibariyle temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün 2 nci bendinin hüküm yerinden çıkarılmasına ve yerine 2 nci bent olarak ; " Bingöl ili, ... Köyü, 195 ada 4 parselin Fen bilirkişileri ... ve ...'un 25.11.2015 tarihli raporu ve 12.04.2017 havale tarihli ek raporunda (B) harfi ile gösterilen 35.555,60 m2'lik kısmının tapusunun iptali ile 1/4 payın ..., 1/4 payın ..., 1/4 payın ... ve 1/4 payın ... ... mirasçıları adlarına Bingöl Sulh Hukuk Mahkemesinin 06.03.2018 tarihli ve 2018/153 Esas, 2018/127 Karar sayılı veraset ilamındaki payları oranında TAPUYA KAYIT VE TESCİLİNE, fazlaya ilişkin talebin reddine" cümlesinin yazılmasına,

4.Hükmün 4 üncü bendinin içeriğinin tamamen hükümden çıkartılması suretiyle yerine '' Davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin davalı Hazineden alınarak davacılara verilmesine'' ibaresinin yazılmasına,

5.Hükmün 5 inci bendinin içeriğinin tamamen hükümden çıkartılması suretiyle yerine ''Davalı Hazine harçtan muaf olduğundan karar ve ilam harcı alınmasına yer olmadığına; davacı tarafça yatırılan peşin harcın istek halinde davacılara iadesine '' ibaresinin yazılmasına,

6. Hükmün vekalet ücretine ilişkin 6 ncı bendinin içeriğinin hükümden tamamen çıkartılması suretiyle yerine 6 ncı bent olarak; "Davalı Hazine ve davacılar ... , ... , ... ve ... mirasçıları kendilerini vekille temsil ettirdiklerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince hesaplanan 5.100,00'er TL vekalet ücretinin karşılıklı olarak alınıp verilmesine" cümlesinin yazılmasına, bu suretle 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanunu'nun (HMK) geçici 3/2 nci maddesinin yollamasıyla HUMK'un 438 inci maddesinin yedinci fıkrası uyarınca Mahkeme kararının DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

Peşin harcın istek halinde yatıranlara iadesine,

Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,

Kararın tebliğinden itibaren 15 günlük yasal süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21.03.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.