"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : BURSA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE MAHKEMESİ : BİLECİK 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil, alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin kararın, davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353/(1)-b-1 maddesi gereğince reddine dair verilen karar davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosyadaki belgeler incelenerek gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, mirasbırakan babası ...’dan kalan taşınmazların intikal işlemlerini yapması için davalı ...’ü Bilecik Noterliği'nin 11.04.2006 tarihli vekaletnamesi ile vekil tayin ettiğini, anılan vekaletname kullanılmak suretiyle 566 ada 10 parsel sayılı taşınmazda bulunan 1,3,4 ve 5 no.lu bağımsız bölümleri diğer davalı kardeşi ....’a devrettiğini, kendisine herhangi bir bedel ödenmediğini, tarafların el ve iş birliği içerisinde hareket ettiklerini ileri sürerek, tapu iptali ve tescile, olmadığı takdirde taşınmaz bedellerinin tahsiline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalılar, dava konusu taşınmazların devrine ilişkin davacı ile aralarında anlaştıklarını, devrin bu kapsamda yapıldığını, iddiaların yersiz olduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Bilecik 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 19.04.2021 tarihli ve 2020/349 E., 2021/361 K. sayılı kararıyla;kardeş ve kuzen olan davanın tarafları arasında davacıya intikal eden 2 ve 17 nolu bağımsız bölümlere karşılık dava konusu 1, 3, 4 ve 5 nolu bağımsız bölümlerin davalı ...’a intikali konusunda anlaşma yapıldığı, anlaşmaya uygun olarak vekâletnamelerin verildiği ve vekilin anlaşmaya uygun işlemleri yaptığı, iddianın ispatlanamadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.İstinaf Nedenleri
Davacı vekili, vekaletnamede "satış" yetkisinin bulunmasının vekilin anlaşmaya uygun davrandığını göstermediği gibi, satış yetkisi verilmiş olsa dahi satış bedeli ödenmediğinden davalının sorumluluktan kurtulamayacağını, tanık ...'nun beyanlarıyla dava ispatlandığı halde Mahkemece tanık beyanları göz ardı edilerek davanın reddine karar verildiğini, müvekkili ile davalı ... arasında başka bir taşınmazın satım akdinin yapıldığı gün her iki davalının işlemler için müvekkilden vekaletname almaları gerektiği yönünde müvekkilini ikna ederek, taşınmazdaki hisselerini halasının oğlu davalı ...'a tapuda satış göstermek suretiyle devrettiğini, bedel ödenmediğini, davalıların el ve işbirliği içinde olduklarını belirterek, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 16.03.2022 tarihli 2021/1818 E., 2022/439 K., sayılı kararıyla; dava konusu 10 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki 1, 2, 3, 4 ve 5 nolu bağımsız bölümlerin, 26 parseldeki 17 nolu bağımsız bölümün tamamı mirasbırakan ... adına kayıtlı iken, sağlığında 2 nolu bağımsız bölümü kredi sağlamak amacıyla davacının eşine bedelsiz olarak devrettiği, sonrasında 17 nolu bağımsız bölümün satışı yapılarak parasının davacıya verildiği, karşılığında davacının dava konusu taşınmazlardan hak talep etmemeyi kabul ederek devri için vekaletname verdiği, devir işleminin davacının iradesine uygun olarak davalı kardeşi Özkan'a yapıldığı gerekçesiyle, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacı vekili, istinaf talepli dilekçesinde ileri sürdüğü nedenleri tekrarla kararın bozulmasını talep etmiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde alacak istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. Bilindiği üzere; Borçlar Kanunu'nun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nın 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
3.2.2. TMK'nın 6. Maddesinde; "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür", HMK 190/1. maddesinde; "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir " düzenlemeleri yer almaktadır.
3.3. Değerlendirme
Dosya içeriğine, toplanan delillere, delillerin takdirinin yerinde olmasına, kararın dayanağı olan, (V./3.2) no.lu paragraftaki yasal ve hukuksal gerektirici nedenlere göre, Bölge Adliye Mahkemesince, (IV./3) no.lu paragrafta yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
VI. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, harç peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 27.10.2022 tarihinde oy birliğiyle kesin olmak üzere karar verildi.