Logo

1. Hukuk Dairesi2022/3742 E. 2022/7214 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Vekaletname ile devredilen taşınmazın, vekalet görevinin kötüye kullanılması nedeniyle tapu iptali ve tesciline veya bedelinin tahsiline ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Davacı tarafından vekalet verilen kişinin taşınmazı satarken vekalet görevini kötüye kullanmadığı, davacının satış bedelini aldığı ve temlikin iradesine uygun olduğu gözetilerek yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : SAKARYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ

İLK DERECE MAHKEMESİ : KDZ.EREĞLİ 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil, alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin kararın, davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353/(1)-b-1 maddesi gereğince reddine dair verilen karar davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra dosyadaki belgeler incelenerek gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, davalı kızı ...’nin işlerinin bozulduğunu, Çanakkale’de 20.000 dönümlük Hazine arazisi ihalesine girmek için kendisinden vekaletname istediğini, Kdz. Ereğli 1. Noterliği'nin 15.04.2016 tarihli vekaletnamesi ile vekil tayin ettiğini, anılan vekaletname kullanılmak suretiyle 435 ada 33 parsel sayılı taşınmazdaki 11/64 payını kızı ...’nin korumalığını yapan davalı ...’a devrettiğini, bu temlikten iki gün sonra ...’ın da kızı ...’nin sahibi olduğu diğer davalı KC danışmanlık şirketine devrettiğini, kendisine herhangi bir bedel ödenmediğini, tarafların el ve iş birliği içerisinde hareket ettiklerini ileri sürerek, tapu iptali ve tescile, olmadığı takdirde taşınmaz bedelinin tahsiline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalılar, davanın yersiz ve asılsız olduğunu, vekaletnamede ihaleye ilişkin herhangi bir ibare, yetki bulunmadığını, dava konusu taşınmazın bedeli ödenmek suretiyle satın alındığını, bu hususun da adi yazılı belge ile sabit olduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlardır.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

KDZ. Ereğli 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 29.05.2019 tarihli ve 2017/49 E., 2019/123 K. sayılı kararıyla;davalıların el ve işbirliği içerisinde hareket ederek, hile ile aldıkları vekaletnameye istinaden dava konusu taşınmazı kısa aralıklarla birbirlerine temlik ettikleri gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2. Bölge Adliye Mahkemesinin Kaldırma Kararı

Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 24.10.2019 tarihli ve 2019/857 E., 2019/940 K., sayılı kararıyla; dava dilekçesinin davalılara usulüne uygun olarak tebliğ edilmeden yargılamaya devam edilerek karar verildiği, dava dilekçesinin davalılara usulüne uygun olarak tebliğ edilerek, tarafların bildirdikleri deliller toplandıktan sonra oluşacak kanaate göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme sonucu karar verildiği gerekçesiyle istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK'nın 353/1-a-6. maddesi gereğince kabulüne, KDZ. Ereğli 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 29.05.2019 tarihli ve 2017/49 E., 2019/123 K. sayılı kararının kaldırılmasına, dosyanın yeniden yargılama yapılarak karar verilmek üzere kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

3. İlk Derece Mahkemesince Kaldırma Kararı Sonrasında Verilen Karar

KDZ. Ereğli 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 14.07.2021 tarihli ve 2019/307 E., 2021/103 K. sayılı kararıyla; Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi ve Jandarma Kriminal Laboratuvar Başkanlığından alınan raporlarla satış sözleşmesi başlıklı belgenin davacının eli ürünü olduğu, iddianın ispatlanmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

4. İlk Derece Mahkemesince Kaldırma Kararı Sonrasında Verilen Karara Karşı İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

5.İstinaf Nedenleri

Davacı vekili, vekaletnamenin hile ile alındığını, müvekkilinin kızının ihaleye girmesi için yetki verdiğini, uzun yıllardır kullandığı ikametgahını satmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davalılar arasında kısa aralıklarla yapılan temlikler ve davalı ...’ın, vekilin koruması olması, şirketin de vekile ait bulunması karşısında el ve işbirliği içinde olduklarının aşikar olduğunu, davalı vekil kızının müvekkiline bilgi vermeden ve ödeme yapmadan taşınmazı satmakla TBK'ndaki vekalet düzenlemesine aykırı davrandığını belirterek, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

6. Gerekçe ve Sonuç

Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 30.03.2022 tarihli ve 2021/1778 E., 2022/466 K. sayılı kararıyla; davacının dava konusu taşınmazdaki hisse satışı nedeniyle imzası kendisine ait olduğu belirlenen yazılı belge (adi şekilde düzenlenmiş 15/07/2016 tarihli satış sözleşmesi) ile satış bedelini aldığı, temlikin davacının iradesine uygun olduğu, çekişme konusu taşınmazdaki davacı hissesinin davalılardan ...'a temlikinin vekâlet görevinin kötüye kullanılması suretiyle olmadığı gerekçesiyle, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

Davacı vekili, istinaf talepli dilekçesinde ileri sürdüğü nedenleri tekrarla kararın bozulmasını talep etmiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde alacak istemine ilişkindir.

3.2. İlgili Hukuk

3.2.1. Bilindiği üzere, "hile"(aldatma); genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hatada yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun(TBK) 36/1. (818 sayılı Borçlar Kanunu'nun(BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı gibi; taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse, yanılma(hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf bu hakkını kullanarak hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.

Öte yandan, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 39. maddesi hükmüne göre aldatma (hile) iddialarının aldatmayı öğrenme tarihinden itibaren bir yıl içerisinde ileri sürülmesi zorunludur. Hak düşürücü süre niteliğindeki bu sürenin hakim tarafından re'sen gözetilmesi gereklidir.

3.2.2. Borçlar Kanunu'nun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.

6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.

Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nın 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.

Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.

Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.

3.2.3. TMK 6. maddesinde; "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür", HMK 190/1. maddesinde; "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir" düzenlemeleri yer almaktadır.

3.3. Değerlendirme

Dosya içeriğine, toplanan delillere, delillerin takdirinin yerinde olmasına, kararın dayanağı olan, (V/3.2.) no.lu paragraftaki yasal ve hukuksal gerektirici nedenlere göre, Bölge Adliye Mahkemesince, (IV/6.) no.lu paragrafta yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

VI. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, harç peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 03.11.2022 tarihinde oy birliğiyle kesin olmak üzere karar verildi.