Logo

1. Hukuk Dairesi2022/3845 E. 2024/1159 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro çalışmaları sonucu Hazine adına tespit edilen taşınmazın zilyetliğe dayalı tapu iptali ve tescili istemine ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemenin, taşınmazın niteliği, kullanım durumu ve zilyetliğin şekli ve süresi hususlarında yeterli araştırma yapmadan, çelişkili bilirkişi raporlarını gidermeden ve hava fotoğraflarını incelemeden hüküm kurması, ayrıca kesinleşmiş bir hükmün sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde karar vermesi usul ve yasaya aykırı görülerek bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2014/33 E., 2020/119 K.

HÜKÜM : Kısmen Kabul-Kısmen Ret

Taraflar arasındaki tapu iptal ve tescil istekli davadan dolayı yapılan yargılama sonunda Mahkemece davanın asli müdahiller yönünden kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili ve davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine hüküm, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 06.02.2014 tarih, 2013/18243 Esas, 2014/1781 Karar sayılı kararı ile bozulmuştur.

Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın asli müdahiller yönünden kabulüne dair karara karşı davacı vekili ve süresi içerisinde davalı Hazine vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuş olup Mahkemenin 12.08.2021 tarihli ek kararı ile davacının temyiz dilekçesinin süreden reddine karar verildiği, ek kararın davacı vekili tarafından süresinde temyiz edildiği anlaşılmakla; Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı ... vekili, mirasbırakanları ve davacı tarafından imar-ihya sonucu tarım arazisi haline getirilen ve 80-90 yıldan beri davacının eklemeli zilyetliği altında bulunan taşınmazın kadastro çalışmaları sonucunda hali arazi vasfı ile 106 ada 3 parsel olarak davalı Hazine adına tespit edildiğini, taşınmazın 80-90 yıldır tarla olarak kullanıldığını ileri sürerek, Hazine üzerindeki kaydın iptaliyle davacı adına tescilini talep etmiş, 14.03.2012 tarihli duruşmada da mirasçılar arasında taksim yapılmadığını, kendi zilyetlik süresine dayanarak adına tescil talep ettiğini belirtmiştir

Asli müdahiller vekili 24.06.2009 tarihli dilekçesiyle, dava konusu taşınmazın asli müdahillerin mirasbırakanına ait olup davacı ve davalı Hazine'nin herhangi bir hakkı olmadığını açıklayarak taşınmazın Hazine üzerindeki tapu kaydının iptaliyle mirasbırakan ... mirasçıları adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı Hazine temsilcisi, taşınmazın uzun yıllardan beri kimsenin zilyetliği altında bulunmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.

III. MAHKEMESİ KARARI

Mahkemenin 16.05.2012 tarih, 2009/52 Esas, 2012/87 Karar sayılı kararı ile asıl davacının davasının eldeki davadan tefrikine ve asli müdahillerin davasının kabulü ile 20.10.2009 tarihli teknik bilirkişi raporunda B harfi ile gösterilen 7.089,38 m2'lik yerin asli müdahiller adına tesciline krokide A harfi ile gösterilen yer yönünden kazanma koşulları gerçekleşmediğinden davanın reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararı süresi içinde davacı ... vekili ve davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.

B. Bozma Kararı

Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 06.02.2014 tarih, 2013/18243 Esas, 2014/1781 Karar sayılı kararı ile; mahallinde yapılan keşifte dinlenen mahalli bilirkişilerin, davası tefrik edilen davacı ... tanıklarının ve asli müdahil tanıklarının çelişkili beyanda bulundukları zilyetliğin kim tarafından ne şekilde sürdürüldüğü hususunun netleştirilmediği, taşınmazdaki zilyetliğin nasıl başladığı, kadastro tespit tarihine kadar kim tarafından ve hangi nedenle sürdürüldüğünün saptanması gerektiği ayrıca asli müdahiller lehine zilyetlikle kazanma koşullarının gerçekleştiğinin tespiti halinde 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddesine göre belgesizden zilyetlikle kazanılacak taşınmaz miktarı kuru arazide 100 ve sulu arazide 40 dönümü aşmayacağından Hazine tarafından Kadastro Kanunu'nun 14. maddesindeki sınırın aşıldığı gerekçesi ile asli müdahiller ... mirasçıları aleyhine açılan 2010/37 Esas sayılı davanın bekletici mesele yapılması gerektiği gerekçesi ile karar bozulmuştur.

B. Mahkemece Bozma Kararına Uyularak Verilen Temyize Konu Karar

Mahkemenin tarih ve sayısı yukarıda belirtilen kararı ile; bilirkişi raporu, mahalli bilirkişi beyanları ve asli müdahil tanık beyanlarından asli müdahillerin dava konusu yeri kiraya verdikleri ve kiraya vermenin malik sıfatı ile kullanmaya eş değer olduğu, bu durumun 20 yılı aşkın süredir davasız ve aralıksız devam ettiği, dava konusu yerin kiracı tarafından buğday ve fasülye ekilmek sureti ile ekonomik amaca uygun olarak kullanıldığı, Şenköy kadastro çalışma alanında ... adına 50.806 m2 taşınmaz tescil edildiği, senetsizden tescil edilen yerlerin sulanıp sulanmadığının İl Tarım Müdürlüğü ve Devlet Su İşleri Müdürlüğünden sorulduğu, taşınmazların Devletçe sulanmadığının belirtildiği 100 dönüm olan kuru topraktaki sınırın aşılmadığı gerekçesi ile asli müdahiller yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkeme kararına karşı davacı vekili ve süresi içerisinde davalı Hazine vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuş, Mahkemenin 12.08.2021 tarihli ek kararı ile davacının temyiz dilekçesinin süreden reddine karar verilmiş, ek karar davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.

B. Temyiz Nedenleri

Davacı ... vekili asıl ve ek karara yönelik temyiz dilekçesinde özetle; davacının UETS hesabı bulunmadığını, temyizin süresinde olduğunu, davacı yönünden verilen tefrik kararı sonrası Mahkemece yeni bir esas numarası verilerek yargılama yapılmadığını, Kadastro Kanunu'nun 14. maddesindeki sınırın aşıldığını belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.

Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazda uzun yıllardır tarım yapılmadığını, terör olayları nedeniyle taşınmazın bulunduğu köyün 1980li yıllarda boşaltıldığını, imar ihyanın tamamlanmadığını, eksik inceleme ve araştırma ile karar verildiğini belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, kadastro öncesi hukuki nedene dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 üncü ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 713/1 inci maddeleri.

3. Değerlendirme

1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; dava konusu ... köyü çalışma alanında bulunan 106 ada 3 parsel taşınmazın ekonomik yarar sağlanması mümkün olan yerlerden olup kimse tarafından hak iddiasında bulunulmadığından hali arazi vasfı ile Hazine adına tespit edildiği, tespitin 28.06.2008 tarihinde kesinleştiği, dava konusu taşınmazın bitişiğinde yer alan 106 ada 6 ve 107 ada 1 parsel sayılı taşınmazların da hali arazi vasfı ile davalı Hazine adına tespit edildiği, kalan çevre parsellerin ise asli müdahillerin mirasbırakanı ... adına 1/3 paylı olarak senetsizden tespit ve tescil edildiği, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü’nün parsel sorgulama ekranından dava konusu yerin yakınından ... Çayı’nın geçtiği, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddesine göre belgesizden zilyetlikle kazanılacak taşınmaz miktarı kuru arazide 100 ve sulu arazide 40 dönümü aşmayacağından Hazine tarafından Kadastro Kanunu'nun 14. maddesindeki sınırın aşıldığı iddiası ile asli müdahiller ... mirasçıları aleyhine açılan Karlıova Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/37 Esas sayılı dosyasında açılan davanın reddine karar verildiği, kararın Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 2013/1261 Esas, 2014/1784 Karar sayılı kararı ile bozulduğu, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği ve kararın Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 2015/21499 Esas, 2017/8534 Karar sayılı kararı ile bozulduğu anlaşılmaktadır.

2. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı HMK'nın geçici 3/2 nci maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'un uygulanacağı davalar yönünden HUMK'un 428 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

3. Hemen belirtilmelidir ki; davacı ...’ın açtığı davanın eldeki davadan tefriki ile Mahkemenin 2012/59 Esas sayılı dosyasına kaydedildiği ve davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği, kararın 08.11.2012 tarihinde temyiz edilmeksizin kesinleştiği gözetildiğinde davacının eldeki davada taraf sıfatı kalmadığından verilen kararı temyiz etmek hakkının bulunmadığı açıktır.

4. Davalı vekilinin temyiz itirazlarına gelince;

Bilindiği üzere; Mahkemenin, Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. "Usulü kazanılmış hak" olarak tanımlayacağımız bu müessese, mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararındaki esas çerçevesinde işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirir (09.05.1960 günlü 21/9 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı). Ne var ki, Mahkemece bozmaya uyulmasına rağmen bozma gereklerinin tam olarak yerine getirildiğini, hükme yeterli araştırma ve inceleme yapıldığını söyleyebilme imkanı bulunmamaktadır.

5. Şöyle ki, bozma kararı öncesi düzenlenen ziraat raporunda krokide "A" harfi ile gösterilen yerin %25-30 eğimli ve kısmen taşlık vaziyette olduğu, uzun süreden beri tarımsal faaliyet yapılmadığı, krokide “B” harf ile gösterilen kısmın ise %1-3 eğimli olduğu, üzerindeki taşların toplandığı, dereden arklarla alınan su ile sulandığına dair toprakta izler bulunduğu ve 2. sınıf tarım arazisi olduğu belirtilmiş, bozma kararı sonrası düzenlenen ziraat raporunda ise taşınmazın bir bütün olarak değerlendirildiği, %2-6 eğimli olduğu, çevrede bulunan kanallar ile sulanabileceği, çayır vasfında olduğu belirtilmiş, Mahkemece her iki rapor arasındaki çelişki giderilmeden karar verilmiş, taşınmazın niteliğini ve kullanım durumunu en iyi belirleme yöntemi hava fotoğraflarının incelenmesi olduğu halde, hava fotoğrafları temin edilip incelenmeden sonuca gidilmiş, ayrıca taşınmazın yakından dere geçtiği halde taşınmazın dere yatağı vasfında olup olmadığı, dere yatağından kazanılıp kazanılmadığı ya da derenin aktif etki alanından kalıp kaldığı hususunda jeolog bilirkişiden rapor alınmamış; taşınmaz bölümünün niteliğinin ve üzerinde sürdürülen zilyetliğin şeklinin ve süresinin tespiti yönünden ziraat bilirkişilerinin hüküm vermeye elverişli olmayan yetersiz ve soyut içerikli ve ilk ziraat raporu ile çelişen raporu ile yetinilmiş, çekişmeli taşınmaz bölümü üzerinde asli müdahiller lehine zilyetlikle kazanım şartlarının oluşup oluşmadığı somut olarak ortaya konulmadan mahalli bilirkişi ve tanıkların soyut ve yetersiz beyanlarına dayanılarak karar verilmiştir.

6. Öte yandan, 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu'nun 3. maddesinde sulu arazi ''tarımı yapılan bitkilerin büyüme devresinde ihtiyaç duyduğu suyun, su kaynağından alınarak yeterli miktarda ve kontrollü bir şekilde karşılandığı araziler'' olarak tanımlanmaktadır. Mahkemece taşınmazların Devlet tarafından sulanmadığından bahisle kuru tarla olduğu kabul edilmiş, 100 dönüm olan kuru topraktaki sınırın aşılmadığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş olup dava konusu taşınmazın bulunduğu yerdeki taşınmazların ilçe tarım müdürlüğünün 13.10.2009 tarihli cevabına göre sulu tarım arazisi olduğunun bildirildiği, ilk düzenlenen ziraat raporunda taşınmazın dereden arklarla alınan su ile sulandığına dair toprakta izler bulunduğunun saptandığı ancak her iki raporda da taşınmazın kuru veya sulu tarım arazisi olup olmadığı yönünde saptama yapılmadığı ve bozma kararında bekletici mesele yapılması gerektiği belirtilen Karlıova Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/37 (2014/45) Esas sayılı dosyasında da davanın açılmamış sayılmasına ilişkin verilen kararın Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 2015/21499 Esas, 2017/8534 Karar sayılı kararı ile bozulduğu gözetildiğinde 3402 sayılı yasanın 14. maddesindeki miktar sınırlaması yönünden de yeterli araştırma yapıldığının söylenemeyeceği açıktır.

7. Hal böyle olunca; öncelikle Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünden taşınmazın sınırında bulunan derelerde ıslah veya sedde çalışması yapılıp yapılmadığı, derenin yatak değiştirip değiştirmediği ve derede taşkın olup olmadığı hususlarının sorulması,tespit tarihi olan 2008 yılından 15-20-25 yıl öncesine ait farklı dönemlerde çekilmiş en az üç adet stereoskopik hava fotoğrafı Harita Genel Müdürlüğü'nden tarihleri açıkça yazılmak suretiyle istenilerek dosyaya konulması; bundan sonra mahallinde, yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan şahıslar arasından seçilecek mahalli bilirkişiler ve taraf tanıkları ile 3 ziraat mühendisi, jeodezi ve fotogrametri mühendisi, jeolog bilirkişi ve fen bilirkişinin katılımıyla yeniden keşif yapılması ve bu keşif sırasında dinlenilecek mahalli bilirkişi ve tanıklardan, taşınmazın ilk olarak ne zaman ve nasıl zilyet edilmeye başlandığı ve zilyetliğin ne şekilde sürdürüldüğü hususları etraflıca sorulup maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılması, beyanlar arasında doğabilecek çelişkiler gerektiğinde yüzleştirme yapılarak yöntemince giderilmeye çalışılması; jeodezi ve fotogrametri uzmanı bilirkişiye hava fotoğraflarının stereoskop aletiyle incelemesi yaptırılmak ve temin edilebilen en eski tarihli uydu fotoğrafları da değerlendirilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın önceki ve şimdiki niteliğinin, arazinin ekonomik amacına uygun olarak zilyetliğine ne zaman başlanıldığının belirlenmessi; tanık ve mahalli bilirkişi ifadelerinin bilimsel esaslara ve maddi bulgulara dayanılarak hazırlanan bilirkişi raporlarıyla denetlenmesi; taşınmazın kadastro paftasındaki konumu bilgisayar programı aracılığıyla ölçekleri eşitlenmek suretiyle uydu ve hava fotoğraflarına aktarılması; ziraat mühendisi bilirkişi kurulundan, taşınmazların zirai faaliyete konu olup olmadığı, zilyetliğin hangi tarihte başladığı ve hangi tasarruflar ile sürdürüldüğü, kullanım sınırlarının oluşup oluşmadığı, taşınmazların geri kalanı ve komşu parseller ile temyize konu bölümler arasında nitelik farkı bulunup bulunmadığı ayrıca taşınmazın sulu veya kuru arazi olup olmadığının gerekçeleri ile saptanması hususunda, bilimsel esaslara ve somut verilere dayalı, ayrıntılı ve denetime elverir şekilde rapor düzenlemeleri ve rapora taşınmazların fotoğraflarını da eklemelerinin istenmesi; fen bilirkişisine keşfi takibe ve denetlemeye elverişli rapor ve kroki düzenlettirilmesi, jeolog bilirkişisinden, taşınmazın önceki ve halihazırdaki niteliğinin ne olduğu, dere yatağında kalıp kalmadığı, dere yatağından kazanılıp kazanılmadığı, derenin etkisi altında kalıp kalmadığı, derenin taşkın riski taşıyıp taşımadığı, taşınmazın jeolojik yönden zilyetlikle mülk edinilmeye olanaklı yerlerden olup olmadığı hususlarında ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınması; asli müdahiller lehine zilyetlikle kazanma koşullarının gerçekleştiğinin tespiti halinde, Karlıova Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/37 (2014/45) Esas sayılı dosyası bekletici mesele yapılarak 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddesinki sınırın aşılıp aşılmadığı değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yetinilerek yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.

8. Kabule göre ise; Mahkemenin 16.05.2012 tarih, 2009/52 Esas, 2012/87 Karar sayılı kararı ile 20.10.2009 tarihli teknik bilirkişi raporunda “B” harfi ile gösterilen 7.089,38 m2'lik yerin asli müdahiller adına tesciline krokide “A” harfi ile gösterilen yer yönünden kazanma koşulları gerçekleşmediğinden davanın reddine karar verilmiş olup bu kararın asli müdahiller tarafından temyiz edilmediği gözetildiğinde taşınmazın anılan krokide “A” harfi ile gösterilen kısmı yönünden verilen davanın reddine ilişkin kararın kesinleştiği; bir başka ifade ile davalı Hazine yararına usuli kazanılmış hak oluştuğu açık olup Mahkemenin 16.05.2012 tarihli hükmünün kesinleşen yönlerini ortadan kaldıracak şekilde dava konusu taşınmazın tamamının asli müdahiller adına tesciline yönelik hüküm kurulması da isabetli değildir.

V. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1- Davacı ... vekilinin temyiz dilekçesinin reddine,

2- Davalı vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA,

Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,

Davalı Hazine harçtan muaf bulunduğundan, davacı tarafından da başvuru ve peşin harç yatırılmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,

1086 sayılı HUMK'un 440/III-1 inci maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,

14.02.2024 tarihinde oy birliği ile karar verildi.