"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
KARAR : Başvuru Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Bodrum 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil, tenkis davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, mirasbırakan annesi ...'nin dava konusu 2269 parsel sayılı taşınmazdaki 20 numaralı bağımsız bölümünü 31/07/2002 tarihinde muvazaalı ölünceye kadar bakma akdi ile kızı olan davalıya devrettiğini, mirasbırakana kendisinin davalıdan daha çok baktığını, ayrıca mirasbırakanın sözleşme tarihinde 75 yaşında olup ölünceye kadar bakma sözleşmesinin sonuç ve sebeplerini kavrayacak nitelikte sağlıklı olmadığını, davalının mirasbırakanın kandırması sureti ile sözleşme imzalandığını ve sözleşmenin yükümlülüklerini yerine getirmediğini ileri sürerek tapu kaydının miras payı oranında iptali ile adına tesciline, olmadığı takdirde tenkise, ecrimisil talep hakkının saklı tutulmasına karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı, davacının iddialarının gerçek dışı olduğunu, mirasbırakanın akıl sağlığının yerinde olduğunu, mirasbırakanın özel bakıma ihtiyacı olduğunu, bakım ve gözetim yükümlülüğünü eksiksiz bir şekilde yerine getirdiğini, taşınmazın bakım koşuluyla devredildiğini, mirasbırakanın başka taşınmazı da bulunduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla, Adli Tıp Kurumu (ATK) raporunda mirasbırakan ...'nin 20/06/2002 akit tarihinde fiil ehliyetini haiz olduğunun tespit edildiği, mirasbırakanın ölünceye kadar bakma sözleşmesi adı altında muvazaalı olarak ve davacıdan mal kaçırmak kastıyla dava konusu taşınmazı davalıya bağışladığının ispatlanamadığı, davalının, ölünceye kadar bakma sözleşmesi gereğince bakım edimini yerine getirdiği, iki tarafa borç yükleyen bir sözleşme türü olan ölünceye kadar bakma sözleşmesinin tenkise tabi olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; tüm dosya kapsamı ve tanık beyanlarında sözleşme tarihi olan ölünceye kadar bakma sözleşmesi 2002 ile 2011 yılı sonu arasında davalının, mirasbırakana herhangi bir bakım borcuna girmediği veya yükümlü olmadığının aşikar olduğunu, 2011 yılı sonuna kadar mirasbırakanın kendi evinde ihtiyaçlarını karşıladığını, herhangi bir ihtiyaç olması halinde de tarafların, mirasbırakanın ihtiyacını eşit olarak karşıladığını, dolayısıyla 2002 ile 2011 yılları arasında davalının sözleşmeden kaynaklanan edimini yerine getirmediğinin açık olduğunu, 2011 yılından vefat tarihi olan 2014 yılına kadar ise mirasbırakanı kendi evine alan davalının hem mirasbırakanın emekli aylığını, hem de boşalttığı evin kira gelirini alarak kendisine menfaat sağladığını, ölünceye kadar bakma sözleşmesine dayalı temlikin de muvazaalı olduğunun ileri sürülmesinin her zaman mümkün olduğunu, ölünceye kadar bakma sözleşmesinin saklı pay ihlali oluşturup oluşturmadığı ve ne kapsamda oluşturduğunun detaylı olarak incelenmeden karar verildiğini, temlikin makul sınırlar içerisinde kalıp kalmadığının açıklığa kavuşturulmadığını bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, ilk derece mahkemesince verilen kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu gerekçesiyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 353/1-b-1 maddesi uyarınca davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesindeki itiraz nedenlerini yineleyip, davacının haklı ve hukuka uygun istem ve gerekçelerinin yeterince incelenmeden karar verildiğini, özel bakımı ve aşırı külfet gerektirmedikçe iki kızının annesine bakmasının ahlaki yükümlülükleri olduğunu, mirasbırakanın temlik ettiği malın geliri ile veya başka gelirleri ile geçinmesi ve gerektiğinde kendine baktırması mümkün iken, ölünceye kadar bakma sözleşmesi yapmak yoluna başvurmasının da art niyet taşıdığını gösterdiğini, büyük bir servetin nakline yol açacak şekilde bir muameleye başvurmasının gerçek anlamıyla ölünceye kadar bakma sözleşmesi olarak kabul olunamayacağını bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuki nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tenkis istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. Davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) “fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir” biçimindeki 9. maddesi, şahsın hak elde edebilmesi, borç (yükümlülük ) altına girebilmesi, fiil ehliyetine bağlanmış. 10. maddesi de, fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin (...) olmayı kabul ederek “ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır.” hükmünü getirmiştir. “Ayırtım gücü” eylem ve işlev ehliyeti olarak da tarif edilerek, aynı yasanın 13. maddesinde “yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk yada bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir.” denmek suretiyle açıklanmış, ayrıca ayırtım gücünü ortadan kaldıran önemli nedenlerden bazılarına değinilmiştir. Önemlerinden dolayı bu ilkeler, söz konusu yasa ile öteki yasaların çeşitli hükümlerinde de yer almışlardır.
2. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli, 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de TMK'nın 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras ... çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
3. TBK'nın 611. maddesine göre ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir akittir (BK m. 511). Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer (TBK m. 614 (BK) m. 514)).
Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi için de, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekir.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
25.01.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.