"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ADANA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE MAHKEMESİ : MERSİN 8. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin kararın, davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353/(1)-b-1 maddesi gereğince esastan reddine dair verilen karar, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; duruşma isteğinin değerden reddine karar verilerek; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, 2003 yılında bankalardan aldığı krediyi ödeyemediğini, bunun üzerine davalının tapu teminatı karşılığında kendisine borç para verdiğini, maliki olduğu 160 ada 2 parsel sayılı taşınmazdaki 8 no.lu bağımsız bölümü davalının vereceği 12.000 USD karşılığında, kira ödemeksizin kullanımı kendisinde kalacak şekilde teminat olarak devrettiğini, ancak davalının iadeye yanaşmadığını ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı, iddiaların yersiz olduğunu, davacı ile arasında inanç sözleşmesi bulunmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mersin 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin 23.02.2021 tarihli ve 2018/452 E., 2021/45 K. sayılı kararıyla; ispatlanmayan davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.İstinaf Nedenleri
Davacı vekili, davalı ile aralarında düzenledikleri 11.04.2003 tarihli sözleşmenin zayi olduğunu, davalının sözleşmenin kendisindeki nüshasına uygun şekilde yeniden tanzim edilmesini kabul ettiğini, kırtasiyeden alınan sözleşme belgesini doldurup imzaladıklarını, sözleşme evrakının 23.09.2009 tarihinden sonraki bir tarihte basılmış olma sebebinin bu olduğunu, imzaların taraflara ait olduğunun davalı vekilinin de kabulünde olduğunu belirterek, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 14.03.2022 tarihli ve 2021/998 E., 2022/414 K. sayılı kararıyla; dava dilekçesinde dava değerinin 10.000,00 TL olarak gösterildiği, tensip tutanağında 12.000 USD’nin dava tarihindeki Merkez Bankası kur karşılığı 43.394,00 TL üzerinden harcın ikmal ettirildiği, davacının keşif masraflarını yatırmamış olması nedeniyle dava konusu taşınmazın değerinin tespit edilemediği, tüm dosya kapsamından davacının iddiasını yazılı delil ile ispatlayamadığı gerekçesiyle, istinaf başvurusunun esastan reddine, HMK'nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olarak karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacı vekili, istinaf talepli dilekçesinde ileri sürdüğü nedenleri tekrarla kararın bozulmasını talep etmiştir.
3. Ek Karar
Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 20.04.2022 tarihli 2021/998 E., 2022/414 K., sayılı ek kararı ile kesin olmak üzere istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği gerekçesiyle temyiz talebinin reddine karar verilmiştir.
4. Ek Karara Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen ek kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuş ve ek kararın bozulmasını istemiştir.
5. Gerekçe
5.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, inançlı işlem hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
5.2. İlgili Hukuk
5.2.1. İnanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir. Bu sözleşme, taraflarının hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup, alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil eder.
Taraflar böyle bir sözleşme ve buna bağlı işlemle genellikle, teminat teşkil etmek ve iade edilmek üzere, mal varlığına dahil bir şey veya hakkı, aynı amacı güden olağan hukuki muamelelerden daha güçlü bir hukuki durum yaratarak, inanılana inançlı olarak kazandırmak için başvururlar. Diğer bir anlatımla, bu işlemle borçlu, alacaklısına malını rehin edecek, yani yalnızca sınırlı ayni bir hak tanıyacak yerde, malının mülkiyetini geçirerek rehin hakkından daha güçlü, daha ileri giden bir hak tanır.
Sözleşmenin ve buna bağlı temlikin, değinilen bu özellikleri nedeniyle, taşınmazı inanç sözleşmesi ile satan kimsenin artık sadece, ödünç almış olduğu parayı geri vererek taşınmazını kendisine temlik edilmesini istemek yolunda bir alacak hakkı; taşınmazı, inanç sözleşmesi ile alan kimsenin de borcun ödenmesi gününe kadar taşınmazı başkasına satmamak ve borç ödenince de geri vermek yolunda yalnızca bir borcu kalmıştır.
İnanç sözleşmeleri, tarafların karşılıklı iradelerine uygun bulunduğu için, onlara karşılıklı borç yükleyen ve alacak hakkı veren geçerli sözleşmelerdir. Anılan sözleşmelerde, taraflar, sözleşmenin kendilerine yüklediği hak ve borçları belirlerken, inançlı işlemin sona erme sebeplerini; devredilen hakkın inanılan tarafından inanana iade şartlarını, bu arada tabii ki süresini de belirleyebilirler. Bunun dışında, akde aykırı davranışın yaptırımına da sözleşmelerinde yer verebilirler. Buna dair akit hükümleri de TBK'nın 26 ve 27. maddelerine aykırılık teşkil etmediği sürece geçerli sayılır.
Uygulamada mesele, 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı ile ilişkilendirilip, bu karar dayanak yapılmak suretiyle çözüme gidilmektedir. İnanç sözleşmesi olarak adlandırılan bu belgenin sözleşmeye taraf olanların veya inanılanın imzasını içermesi gereklidir. Bunun dışındaki bir kabul, hem İçtihadı Birleştirme kararının kapsamının genişletilmesi, hemde taşınmazların tapu dışı satışlarına olanak sağlamak anlamını taşıyacağından kendine özgü bu sözleşmelerle bağdaştırılamaz.
05.02.1947 tarihli 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca, inançlı işleme dayalı iddianın, şekle bağlı olmayan yazılı delille kanıtlanması gerekeceği kuşkusuzdur. Şayet, ispat külfeti kendisinde olan tarafın yazılı bir belgesi yok ise ancak taraflar arasında gerçekleştirilen mektup, banka dekontu, yazışmalar gibi birtakım belgeler var ise bunların delil başlangıcı sayılacağı ve iddianın her türlü delille kanıtlanmasının olanaklı hale geleceği sabittir. Şayet, delil başlangıcı sayılacak böylesi bir olgu da bulunmuyor ise iddia sahibinin son başvuracağı delilin karşı tarafa yemin teklif etme hakkı olduğu da şüphesizdir.
5.2.2. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 97. maddesinde, “Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir.” düzenlemeleri yer almaktadır.
5.3. Değerlendirme
5.3.1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davanın 10.000,00 TL değer gösterilmek suretiyle açıldığı, İlk Derece Mahkemesince tensip zaptı ile davanın, 12.000 USD borca karşılık dava konusu taşınmazın teminat olarak devredildiği nedenine dayalı tapu iptali- tescil istemli olduğu, Merkez Bankasının efektif satış kuru karşılığı 43.934,00 TL üzerinden noksan peşin harcın davacı vekilince ikmal edildiği, yargılama sırasında 29.09.2020 tarihli celsede dava konusu taşınmazın dava tarihindeki değerini tespit etmek amacıyla keşif yapılmasına ve masrafların davacı tarafça yatırılmasına karar verildiği, 17.11.2020 tarihli celsede keşif masrafları yatırılmadığı için keşfin icra edilemediği, davalı tarafa masrafları yatırması için 15 gün süre verildiği, 23.02.2021 tarihli celsede keşfin yapılamadığı belirtilerek davanın reddine karar verildiği, çekişmeli taşınmazın değeri keşfen saptanmadan ve harç ikmali yapılmaksızın sonuca gidildiği, İlk Derece ve Bölge Adliye Mahkemesince hatalı değerlendirme ile dava değeri 43.934,00 TL olarak benimsendiği ve Bölge Adliye Mahkemesince 6100 sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak karar verildiği, davacının temyiz başvurusunun 20.04.2022 tarihli ek karar ile miktar yönünden kesinlik gerekçesiyle reddedildiği anlaşılmaktadır.
5.3.2. Bilindiği üzere, HMK'nın 94. maddesinde '' (1) Kanunun belirlediği süreler kesindir. (2) Hâkim, tayin ettiği sürenin kesin olduğuna karar verebilir. Aksi hâlde, belirlenen süreyi geçirmiş olan taraf yeniden süre isteyebilir. Bu şekilde verilecek ikinci süre kesindir ve yeniden süre verilemez. (3) Kesin süre içinde yapılması gereken işlemi, süresinde yapmayan tarafın, o işlemi yapma hakkı ortadan kalkar.'' düzenlenmesine yer verilmiştir. İlk Derecee Mahkemesince davacı ve davalıya keşif masraflarını yatırması için verilen süre usule uygun olmadığından sonuç doğurmaz.
5.3.3. 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 16. maddesi uyarınca, gayrimenkulün aynına taalluk eden davalarda dava değerinin gayrimenkulün değerine göre belirleneceği öngörülmüştür. Dava değerinin belirlenmesinde taşınmazın dava tarihindeki keşfen saptanacak gerçek değerinin esas alınacağı kuşkusuzdur.
Aynı Yasa'nın 30. maddesi ise “Muhakeme sırasında tespit olunan değerin, dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılıyorsa, yalnız o celse için muhakemeye devam olunur, takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunmaz. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 409. maddesinde (HMK 150) gösterilen süre içinde dosyanın muameleye konulması noksan olan harcın ödenmesine bağlıdır.” şeklinde, 32. maddesi ise; “Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz. Ancak ilgilisi tarafından ödenmeyen harçları diğer taraf öderse işleme devam olunmakla beraber bu para muhakeme neticesinde ayrıca bir isteğe hacet kalmaksızın hükümde nazara alınır.” şeklinde düzenlenmiştir.
5.3.4. Harçlar Kanunu'nun uygulanması kamu düzenini ilgilendirmesi nedeniyle hakim tarafından re’sen gözetilmesi gereken bir husustur.
5.3.5. Hal böyle olunca, dava konusu taşınmaz başında keşif yapılarak Harçlar Kanunu'nun 16. maddesi uyarınca dava değerinin belirlenmesi ve belirlenen değer üzerinden eksik harcın tamamlanması için davacıya süre verilmesi, harcın tamamlanması halinde davaya devam edilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, ek karar ile davacı vekilinin temyiz isteminin kararın kesin olduğu gerekçesiyle reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
VI. SONUÇ
1. Yukarıda (V/5.3.) no.lu paragrafta açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 20.04.2022 tarihli ek kararına yönelik temyiz itirazlarının kabulü ile ek kararın KALDIRILMASINA,
2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 373/1. maddesi uyarınca Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin istinaf isteğinin esastan reddine dair kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK’nın 371/1-a maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Mersin 8. Asliye Hukuk Mahkemesine, kararın bir örneğinin Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 10.11.2022 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.