"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : SAMSUN BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE MAHKEMESİ : ÇARŞAMBA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil, tenkis davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince tapu iptali ve tescil talebinin reddine, tenkis isteği yönünden davanın kabulüne ilişkin verilen kararın, davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; başvurunun esastan reddine dair verilen karar, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, mirasbırakan babası ...’nun 320 parsel sayılı taşınmazının 85/475 payını 12.03.1996 tarihinde satış suretiyle, kalan payından 305/950 payını ise 28.05.1997 tarihinde bağış suretiyle ikinci eşi olan davalıya temlik ettiğini, davalının da taşınmazdan 50/950 payını 9.11.1998 tarihinde dava dışı...’a devrettiğini halen taşınmazın 425/950 payının davalı adına kayıtlı olduğunu, işlemlerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek tapu kaydının iptali ile miras payı oranında adına tesciline, olmadığı takdirde tenkise karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı, mirasbırakanın taşınmazından bir miktar payını bağış suretiyle kendisine devrettiğini, emekli maaşı bulunduğunu, taşınmazlarını satarak eşine maddi imkan sağladığını, evlendiği günden, ölene kadar mirasbırakana en iyi şekilde baktığını, hatta mirasbırakanın kendisinin sağlık sigortasından yararlandığını, davanın haksız ve yersiz olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince, mirasbırakanın asıl amacının mirasçılardan mal kaçırma olmadığı, mirasbırakanın başka taşınmazları da bulunduğu, mirasbırakanın denkleştirme yaparak mallarını paylaştırdığı gerekçesiyle tapu iptali ve tescil talebinin reddine, tenkis isteği yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.İstinaf Nedenleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mirasbırakan tarafından satış yoluyla davalıya devredilen pay yönünden yapılan işlemin muvazaalı olduğunun çok açık olduğunu, bu nedenle bu pay yönünden iptal-tescil isteğinin kabul edilmesi gerektiğini, mirasbırakanın payını satmasını gerektirir bir ihtiyaç içinde olmadığını, davalının da bu payı satın alacak maddi gücünün bulunmadığını, mirasbırakanın daha sonra vasiyetname ile dava konusu taşınmaz üzerindeki evi de davalıya bıraktığını, tenkis hesabında hata yapıldığını, düşük bedele hükmedildiğini belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 14/04/2022 tarihli ve 2022/789 Esas 2022/910 Karar sayılı kararıyla; İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde; istinaf dilekçesindeki itirazlarını tekrar ile kararın bozulmasını talep etmiştir.
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa tenkis istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli, 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun 237. (Borçlar Kanunu'nun 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
3.2.2. Muris muvazaası hukuki nedenine dayalı davalarda mirasbırakanın kastının açık bir şekilde saptanması gerekmektedir. Bu kapsamda, temlikin mirasçılardan mal kaçırma amacıyla yapıldığını ispat külfeti 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 190. maddesi ile TMK'nın 6. maddesi gereği davacı tarafa aittir.
3.2.3. Tenkis (indirim) davası, miras bırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmaların (bağış) yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşai) davalardandır. Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul; mirasbırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır. Saklı payların zedelendiğinden söz edilmesi ise kazandırma konusu tereke ile kazandırma (temlik) dışı terekenin tümüyle bilinmesiyle mümkündür. Tereke mirasbırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu malvarlığı kıymetleri ile iadeye ve tenkise tabi olarak yaptığı kazandırmalardır. Bunlar terekenin aktifini oluşturur. Mirasbırakanın borçları,bakmakla yükümlü olduğu kişilerin 743 sayılı Kanun uygulanacaksa bir aylık 4721 sayılı Kanun uygulanacaksa üç aylık nafakası, terekenin defterinin tutulması, mühürlenmesi, cenaze masrafları gibi giderler de pasifidir. Aktiften belirtilen borçların indirilmesi net terekeyi oluşturur. Tereke bu şekilde tesbit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirilmesi yapılarak parasal olarak miktarının tespiti gerekir (TMK m.564). Mirasbırakanın TMK'nın 506. maddesinde belirlenen saklı paya tecavüz edip etmediği bulunan bu rakam üzerinden hesaplanır. Tasarruf oranı aşılmış ise tasarrufun niteliğine göre icap ederse kazandırma işleminde, saklı payları zedeleme kastının bulunup bulunmadığı objektif (nesnel) ve sübjektif (öznel) unsurlar dikkate alınarak belirlenmelidir. Zira tasarruf oranını aşan her kazandırmada saklı payları zedeleme kastının varlığından söz edilemez.
Mutlak olarak tenkise tabi tasarruflarda (ölüme bağlı tasarruflar veya TMK'nın 565. maddesinin 1, 2 ve 3 bentlerinde gösterilenler) veya saklı payın ihlal kastının varlığı kesin olarak anlaşılan diğerlerinde özellikle muayyen mal hakkında tenkis uygulanırken TMK'nin 570. maddesindeki sıralamaya dikkat etmek davalı mahfuz hisseli mirasçılardan ise aynı Kanunun 561. maddesinde yer alan mahfuz hisseden fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları dikkate almak gerekir. Bu işlem sırasında dava edilmeyen kişi veya tasarrufların tenkisi gerekeceği sonucu çıkarsa davacının onlardaki hakkını dava etmemesinin davalıyı etkilemeyeceği ve birden çok kişiye yapılan teberru tenkise tabi olursa 563. maddede yer alan, alınanla mütenasip sorumluluk kuralı gözetilmelidir.
Davalıya yapılan tasarrufun tenkisine sıra geldiği takdirde tasarrufun tümünün değeri ile davalıya yapılan fazla teberru arasında kurulan oranda (Sabit Tenkis Oranı) tasarrufa konu malın paylaşılmasının mümkün olup olamayacağı (TMK m.564) araştırılmalıdır. Bu araştırma sonunda tasarrufa konu mal sabit tenkis oranında bölünebilirse bu kısımların bağımsız bölüm halinde taraflar adına tesciline karar verilmelidir.
Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde sözü geçen 564. maddedeki tercih hakkı gündeme gelecektir. Böyle bir durum ortaya çıkmadan davalının tercih hakkı doğmadan davalının tercihini kullanması söz konusu olamaz. Daha önce bir tercihten söz edilmişse sonuç doğurmaz. O zaman davalıdan tercihi sorulmak ve 11.11.1994 günlü 4/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca süratle dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, karar tarihindeki rayice göre değeri belirlenmeli ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak naktin ödetilmesine karar verilmelidir.
3.3. Değerlendirme
3.3.1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1925 doğumlu mirasbırakan ...’nun 21.02.2015 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak ilk eşi ...’dan olma davacı kızı ... ile 15.01.1996 tarihinde evlendiği ikinci eşi ...’in kaldıkları, dava konusu 47.500,00 m2 miktarlı, tarla vasıflı taşınmazın tamamı mirasbırakan adına kayıtlı iken, 12.03.1996 tarihinde 85/475 payını satış suretiyle, 28.05.1997 tarihinde ise 305/475 payını bağış suretiyle davalıya temlik ettiği, anılan taşınmazın ½ payının mirasbırakan, ½ payının davalı adına kayıtlı hale geldiği, mirasbırakan ve ...’in taşınmazdaki 1/2’şer paylarından 50/950’şer paylarını 9.11.1998 tarihinde dava dışı...’a satış suretiyle devrettikleri, yapılan bu satış sonucunda mirasbırakan ve davalının taşınmazda 425/950’şer pay sahibi oldukları, 09.01.2018 tarihinde taşınmazın yenileme kadastrosu çalışmaları ile 109 ada 120 parsel numarasını aldığı, mirasbırakanın Çarşamba .... Noterliğinin 21/07/1998 tarih 7356 yevmiye nolu düzenleme şeklindeki vasiyetnamesi ile kayden malik olduğu 320 parsel sayılı taşınmazdaki ½ payını ve taşınmaz üzerinde bulunan bina ve eklentilerini davalı eşi ...’e bıraktığı, Çarşamba Sulh Hukuk Mahkemesinin 2015/473 E. sayılı dosyası ile vasiyetnamenin açılarak okunduğu, davacının vasiyetnamenin iptali için açtığı dava sonucunda Çarşamba 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/299 Esas 2016/170 Karar sayılı kararı ile davanın reddedildiği ve derecattan geçerek kesinleştiği anlaşılmaktadır.
3.3.2. Toplanan deliller ve tüm dosya içeriği ile; mirasbırakan tarafından 12.03.1996 tarihinde davalıya satış suretiyle devredilen 85/475 pay bakımından, temlikin muvazaalı olduğu ve mirasbırakanın mal kaçırma amacıyla hareket ettiği iddiasının kanıtlanamadığı gözetilerek, iptal- tescil isteğinin reddedilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Davacı vekilinin bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddine karar vermek gerekir.
3.3.3.Davacının diğer temyiz itirazlarına gelince;
Mirasbırakanın elinde bulunan en kıymetli taşınmazının 28.5.1997 tarihinde 305/475 payını bağış suretiyle, kalan yarı payını ise 21.07.1998 tarihinde vasiyet etmek suretiyle davalıya temlik etmesindeki amacın davacının saklı payını zedelemek olduğu saptanarak, bağış suretiyle temlik edilen pay yönünden tenkis isteği bakımından davanın kabulüne karar verilmesinde kural olarak bir isabetsizlik yoktur.
Ne var ki, yukarıda değinilen ilkeler gözetildiğinde mahkemece tenkisle ilgili hesap ve değerlendirme yapılırken yanılgıya düşüldüğü görülmektedir. Şöyle ki; mirasbırakanın taşınmazda bulunan ½ payını 21.07.1998 tarihli vasiyetname ile davalıya bıraktığı, 9.11.1998 tarihinde bu payından 50/950 payını dava dışı...’a satış suretiyle devrettiği, mirasbırakanın taşınmazda davalıya vasiyet ettiği 425/950 payının kaldığı, bu pay yönünden, vasiyetnamenin iptali isteği için açılan dava sonucunda, Çarşamba 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/299 Esas 2016/170 Karar sayılı kararı ile davanın reddedildiği ve kararın 10.09.2019 tarihinde kesinleştiği sabit olup; bu husus gözardı edilerek dava konusu taşınmazın 425/950 payının mirasbırakanın temlik dışı terekesine dahil edilerek hesaplama yapıldığı ve sabit tenkis oranının buna göre belirlendiği anlaşılmaktadır. Diğer taraftan, tenkis alacağına dair usulüne uygun olarak düzenlenmiş bilirkişi raporu alındığını söyleyebilme olanağı da yoktur.
Hâl böyle olunca, öncelikle dava konusu taşınmazdaki 425/950 payın temlik dışı terekeye dahil edilmemesi, ondan sonra sabit tenkis oranının tespit edilmesi, tasarrufa konu malın belirlenen sabit tenkis oranında bölünüp bölünemeyeceği araştırılmalı, bölünmesi mümkün ise taraflar adına tesciline karar verilmesi, bölünmesi mümkün değil ise davalı tarafa bu aşamada TMK'nın 564. maddesi gereğince tercih hakkının hatırlatılması, ondan sonra 11.11.1994 günlü 4/4 sayılı içtihadı birleştirme kararı uyarınca süratle dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, karar tarihindeki rayice göre değerinin belirlenmesi ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak naktin ödetilmesine karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yetinilerek, hatalı bilirkişi raporu esas alınmak suretiyle bulunan miktarın tenkisine karar verilmiş olması doğru değildir.
VI. SONUÇ:
Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin değinilen yönden yerinde görülen temyiz itirazının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 373/1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının 6100 HMK'nın 371/1-a maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Çarşamba 1. Asliye Hukuk Mahkemesine, kararın bir örneğinin Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 02/11/2022 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.