Logo

1. Hukuk Dairesi2022/404 E. 2022/5014 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Tescil dışı bırakılan bir taşınmazın, kazandırıcı zamanaşımı veya imar ve ihya yoluyla mülkiyetinin kazanılıp kazanılmadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Taşınmazın hava fotoğrafları ve bilirkişi raporlarına göre imar ve ihyasının meranın tahdit askı ilanından sonra başladığının anlaşılması ve zilyetlikle iktisap koşullarının oluşmaması gözetilerek davanın reddine karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 17. HUKUK DAİRESİ

DAVALILAR :

Taraflar arasında görülen tescil davası sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine dair verilen kararın davacı vekili tarafından istinafı üzerine Bölge Adliye Mahkemesince davacı vekilinin istinaf başvurusunun gerekçeye yönelik olarak kabulü ile HMK’nın 353.1.b.2. maddesi uyarınca, İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak gerekçenin düzeltilmesi suretiyle davanın reddi yönünde yeniden kurulan hüküm davacı vekili ile davalı ... tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olup; davacı vekili tarafından temyiz incelemesinin duruşmalı yapılması istenilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 21.06.2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı Hazine vekili Avukat ... geldi, davetiye tebliğine rağmen diğer temyiz eden davacı ... vekili ve diğerleri gelmediler. Yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verilen ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar veirldikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, 102 ada 160 parsel sayılı taşınmazın kuzeybatısı, 59 parsel sayılı taşınmazın kuzeydoğusu ve 96 parsel sayılı taşınmazın doğusu ile çevrili tapulama çalışması sırasında ekilemez arazi olarak tescil dışı bırakılan taşınmaza 1970 yılından bu yana zilyet olduğunu, taşınmazı emek ve para harcamak suretiyle imar ve ihya ederek tarıma elverişli hale getirdiğini, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile mülk edinme koşullarının oluştuğunu ileri sürerek, sınırları belirtilen taşınmazın adına tescilini istemiştir.

II. CEVAP

1.1. Davalı ... vekili, dava konusu taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğunu, Ankara Büyükşehir Belediyesinin Nazım İmar Planı içerisinde yer aldığını imar ve ihya ile iktisap edilemeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

1.2. Davalı ... Belediye Başkanlığı vekili, dava konusu taşınmazın tarif edildiği yerde tescil ve tapulama harici arazi bulunmadığını, taşınmazın imar ve ihya ile edinilebilmesi için olağanüstü bir emek ve masraf harcanmak suretiyle tarıma elverişli olmayan bir taşınmazın tarıma elverişli hale getirilmesi gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

1.3. Davalı ... vekili, tescili istenen alanın bağlı olduğu köy tüzel kişiliğinin kaldırılarak mahalle statüsüne dönüştürüldüğünü, Belediye sınırları içinde kalan alanlar bakımından nizasız kullanım durumunun ortadan kalktığını, dava konusu edilen yerin zilyetlik, imar ve ihya yolu ile iktisabının mümkün olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

Ankara Batı 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 11/12/2018 tarihli 2016/100 Esas 2018/587 Karar sayılı kararıyla; çekişme konusu taşınmazın 102 ada 99 parsel sayılı mera vasıflı taşınmaz içerisinde kaldığı, çekişme konusu taşınmazın kadim mera olması nedeniyle zilyetlik ile iktisap edilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2.İstinaf Nedenleri

Mera ihtilafı dışında davanın kabulü için gerekli yasal koşulların oluştuğunu, dava konusu taşınmazın 1970 yılından beri davacının zilyetliğinde olup, nizasız fasılasız devam ettiğini, ekilemez arazinin tarıma elverişli hale getirildiğini, dava konusu taşınmazın kadim mera olmadığını, taşlarının ayıklanarak tarım arazisine dönüştürüldüğünün sabit olduğunu, hava fotoğraflarından da taşınmazın tarım arazisi olduğunun anlaşıldığını, ziraat ve jeoloji bilirkişi raporuyla da iddianın ispatlandığını, mera türlerinin kadim mera ve tahsisli mera olarak belirlendiğini, dava konusu taşınmaz bakımından tahsis söz konusu olduğunu, iktisap şartları oluştuktan sonra tahsisli mera vasfına getirildiğini, 2012 yılında mera vasfı kararı alınıp mera parseline kaydedildiğini, davacının imar ve ihya başlangıcının ise 1970 olduğunu, mera komisyon kararı alınmadan önce 20 yıllık sürenin dolduğunu, mera olarak tahsisin yapıldığı tarih itibarıyla kazandırıcı zamanaşımı yoluyla mülk edinme koşullarının saptanması gerektiğini, mahkemenin gerekçesinin uygun olmadığını, meraya ilişkin bitkiye rastlanmadığının bilirkişi raporlarından da anlaşıldığını, mera vasfı nedeniyle davanın reddinin doğru olmadığını belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.

3. Gerekçe ve Sonuç

Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesinin 27/09/2021 tarihli 2019/415 Esas 2021/1147 Karar sayılı kararıyla; hava fotoğrafları ve bilirkişi raporlarına göre imar ve ihyanın 1999 yılında başladığının anlaşıldığı, mera tahdit askı ilanının ise 20.05.1999 ila 30.06.1999 tarihleri arasında yapıldığı, imar, ihya ile zilyetlikle iktisap koşullarının oluşmadığı, bu gerekçeyle davanın reddi gerekirken İlk Derece Mahkemesince, çekişme konusu taşınmazın kadim mera olduğundan bahisle davanın reddine karar verilmiş olmasının doğru olmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun değinilen yönden kabulü ile HMK’nın 353/1.b.2.maddesi uyarınca, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak, gerekçenin düzeltilmesi suretiyle davanın reddi yönünde yeniden hüküm kurulmuştur.

V. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ile davalı ... tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

2.1. Davacı vekili duruşma istekli temyizinde

Zilyetlikle iktisap koşullarının oluştuğunu, davacının dava konusu edilen yere 1970 yılından beri nizasız fasılasız zilyet olduğunu, ekilemez arazi iken davacı tarafından emek ve masraf harcanarak ekilebilir tarım arazisi haline getirildiğini, taşınmazın mera olmadığını, dosya kapsamıyla, bilirkişi raporlarıyla ve hava fotoğrafıyla iddianın ispatlandığını, hava fotoğraflarının 1970 yılından itibaren tam olarak dosyaya girmiş olsa idi taşınmazın 1970 yılında ekilmeye başlandığının anlaşılacağını, nadasa bırakılan yıllara denk gelen hava fotoğraflarının nazara alındığını, dosyadaki 1980 ve 1990 yıllarına ait hava fotoğraflarının nadas yılları olduğunu, ziraat amaçlı kullanılan taşınmazlarda ayrıntılı inceleme yapılması ve nadas hususunun gözden kaçırılmaması gerektiğini, nohut ekilen yıllarda tarlanın sarı çıktığını ve istinaf mahkemesince, tarlanın ekilmediği sonucuna varıldığını, dava konusu taşınmazın kadim mera olmadığını, tahsisli mera olduğunu, 2013 yılında mera vasfı kararı alındığını, davacının imar ihya başlangıç tarihinin ise 1970 olduğunu, 1990 yılı itibarıyla yasada aranan koşulun sağlanmış olduğunu, 2013 yılında alınan mera kararının davacı açısından bir etkisi olmadığını, mera komisyon kararı alınmadan çok uzun yıllar önce 20 yıllık sürenin dolduğunu, mera tahsisinin yapıldığı tarih itibarıyla kazandırıcı zamanaşımı ile mülk edinme koşullarının oluştuğunu belirterek kararın bozulmasını istemiştir.

2.2. Davalı ... temyizinde

İstinafın gerekçesinin yerinde olmadığını, dava konusu taşınmazın kadim mera olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, imar ve ihya ile zilyetlikle iktisap koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle reddin doğru olmadığını, dava konusu taşınmazın Kamu Orta Malları Siciline kayıtlı mera olduğunu belirterek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını istemiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, Kadastro sırasında tescil harici bırakılan taşınmazın Kadastro Kanunu’nun 14. ve 17. maddelerine dayalı tescili istemine ilişkindir.

3.2. İlgili Hukuk

3.2.1. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 713. maddesi uyarınca, tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir.

3.2.2. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddesi uyarınca; tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir.

3.2.3. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 17. maddesi uyarınca; orman sayılmayan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen araziden, masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilerek tarıma elverişli hale getirilen taşınmaz mallar 14 üncü maddedeki şartlar mevcut ise imar ve ihya edenler veya halefleri adına tespit edilir.

3.2.4. 4342 sayılı Mera Kanunu’nun 4/3. maddesinde, “Mera, yaylak ve kışlaklar; özel mülkiyete geçirilemez, amacı dışında kullanılamaz, zamanaşımı uygulanamaz, sınırları daraltılamaz.” düzenlemesine yer verilmiştir.

3.2.5. Mera Kanunu’nun 5. maddesinde, “ Komisyonca tespit edilecek ihtiyaca göre aşağıda belirtilen yerler mera, yaylak ve kışlak olarak, köylere veya belediyelere tahsis edilir. a) Kadimden beri mera, yaylak ve kışlak olarak kullanılan yerler ile aynı amaçla kullanılmak üzere köy veya belediyelere tahsis ya da terk edilen yerler, b) Devletin hüküm ve tasarrufunda veya Hazinenin mülkiyetinde bulunan arazilerden etüt sonucu mera, yaylak ve kışlak olarak yararlanılabileceği anlaşılan yerler, c) Mera, yaylak ve kışlak olarak kullanılmak amacıyla kamulaştırılacak yerler, d) Tapu kayıtlarında mera, yaylak ve kışlak olarak görülen ve halen işgal edilen yerler.” düzenlemesine yer verilmiştir.

3.3. Değerlendirme

Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı (V.3.2.) no.lu. paragrafta yer verilen yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinin yerinde olmasına göre, (IV.3.) no.lu. paragrafta belirtilen şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur.

VI. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle, davacı vekili ile davalı ... Hazinesinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edilen davalı ... vekili için 3.815,00 TL duruşma vekâlet ücretinin hükmü duruşmalı temyiz eden davacıdan alınmasına, aşağıda yazılı 21,40 TL bakiye onama harcının davacıdan alınmasına, 492 Sayılı Harçlar Kanunu'nun değişik 13. maddesinin j bendi gereğince davalı Hazineden harç alınmasına yer olmadığına, 21/06/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.