"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Konya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/1624 E., 2021/1757 K.
HÜKÜM/KARAR : Kabul/Kabul-Karar Kaldırılarak Dava Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Kulu Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2020/246 E., 2021/454 K.
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil istekli davada İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne ilişkin verilen kararın istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince davalı Hazine vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK'nın 353/1-b.2.maddesi gereğince İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildi. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili, ... Mahallesi çalışma alanında bulunan ve kadastro çalışmaları sırasında davalı Hazine adına tespit ve tescil edilen 284 ada 31 ve 32 parsel sayılı taşınmazların 50 seneyi aşkın zamandır davacının kullandığını, taşınmazın etrafını çeviren avlu duvar olduğunu, imar planı uygulamasında taşınmazın tam ortasından 7 metrelik bir yol geçirildiğini, krokide gösterilen yolun zeminde olmadığını, halen taşınmazın tek parça olarak davacı tarafından kullanıldığını ileri sürerek dava konusu 284 ada 31 ve 32 parsel sayılı taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesini talep etmiş, 10.10.2017 tarihli dilekçesi ile davacının babası olan ...’in dava konusu taşınmazı bir bütün olarak 1947 yılında ...’dan satın aldığını, taşınmazın üzerine ev, ahır ve samanlık yaptığını, ...’in ölümü sonrasında davacının yurt dışına işçi olarak gittiğini, taşınmaz üzerindeki ev ve müştemilatın yıkıldığını, enkazın kaldırıldığını ve etrafının duvarla çevrildiğini, taşınmazın meradan açma yer olmadığını, davacının uzun yıllardır yurt dışında olduğu için tespite itiraz edemediğini belirtmiş, aşamada tespit tutanağında taşınmazı kullandığı belirtilen... ve ...’in davaya dahil edilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine vekili; 284 ada 31 sayılı parselin Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olup davalının taşınmazda 50 seneyi aşkın zilyetliği olmadığını, kadastro çalışmaları sırasında da taşınmazın dava dışı ...’in kullanımında olduğunun belirtildiğini, davacının yurt dışında yaşadığını, 2006 yılında yapılan tespitten yeni haberi olduğunu, dava konusu taşınmazları kullanmadığını ve üzerinde fiili hakimiyetinin bulunmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
Dahili davalılar davaya cevap vermemişlerdir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 10.12.2019 tarih, 2015/450 Esas 2019/726 Karar sayılı kararı ile; davaya konu taşınmazın davacı tarafından kullanıldığı, zilyetlikle taşınmaz iktisap etme koşullarının oluştuğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş; kararın davalı Hazine vekilince istinaf edilmesi üzerine Konya Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesinin 04.03.2020 tarih, 2020/186 Esas, 2020/228 Karar sayılı kararı ile; kadastro tespit tutanaklarında kullanıcı olarak belirtilen... ... ve ...'in davaya dahil edilmesi gerektiği, dava konusu taşınmaza komşu (eski) 283 ada 24 parsel sayılı taşınmazın mera vasfında olmasına rağmen mera araştırması yapılmadan ve zilyetliğin tespiti için önem arz eden hava fotoğrafları incelenmeden karar verilmesinin doğru olmadığı gerekçesi ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılmış, İlk Derece Mahkemesinin tarih ve sayısı yukarıda belirtilen kararı ile; davacı ve bayileri adına en az 20 yıllık aralıksız malik sıfatıyla zilyetlik koşullarının oluştuğu, bu hususun mahalli bilirkişiler ve bilirkişi raporları ile sabit olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Nedenleri
Davalı Hazine vekili istinaf dilekçesinde özetle; yeterli araştırma yapılmadığını, delillerin toplanmasında ve değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunduğunu, dava konusu taşınmazların kadastro çalışmaları sırasında işgalcileri belirtilerek Hazine adına tespit edildiğini, dava konusu taşınmazların 2008 yılı sonrasında etrafının duvarla çevrildiğini, davacının taşınmazları kullandığı dönemde taşınmaza hayvanlarını koyduğu, ahır ve samanlık olarak kullandığı, bu kullanımın yasanın aradığı ekonomik amaçla kullanılma şartına uymadığını, taşınmazlar üzerinde hiçbir muhtesatın bulunmadığını ve uzun sürelerdir tarım yapılmadığını, davacının dava konusu taşınmazdan ayrıldığı, terk iradesi sayılacak süre zarfında taşınmazı boş bıraktığını belirterek İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin tarih ve sayısı yukarıda belirtilen kararı ile; dava konusu taşınmazın mera ile komşu olmadığı, Konya Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesinin 04.03.2020 tarihli kararında mera araştırmasına dair bölümünün yanılgıya dayandığı, dava konusu taşınmazların jeodezi ve fotogrametri bilirkişi raporuna göre 1987 ve 1990 yılı hava fotoğraflarında etrafını çevreleyen arazi ile bir bütün halinde ve hali arazi görünümünde olduğu, dış dünyadan ayırıcı nitelikteki duvarın keşif tarihine göre 10-15 yıl önce yapıldığının anlaşıldığı, buna göre 1970'li yıllarda davacının yurt dışına gitmesinden sonra taşınmazı zilyetliğinde bulundurmadığı gerekçesi ile davalı Hazine vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK'nın 353/1-b.2.maddesi gereğince İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; keşifte dinlenen mahalli bilirkişilerin davacının iddiasını doğruladığını, davacının eklemeli olarak zilyetliğinin en az 100 sene olduğunu, İlk Derece Mahkemesinin her iki kararında da davayı kabul ettiğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 üncü ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 713/1 inci maddeleri
3. Değerlendirme
1. Dava konusu ... Mahallesi çalışma alanında bulunan bulunan 284 ada 31 parsel sayılı taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altında sahipsiz yerlerden olduğu, 2003 yılında ... oğlu ... tarafından duvar ile çevrilerek kullanıldığı belirtilerek arsa vasfı ile davalı Hazine adına tespit edildiği, tespitin 26.01.2007 tarihinde kesinleştiği, 03.12.2013 tarihinde imar uygulaması sonucu dava dışı 284 ada 24 parsel sayılı taşınmazdan da şuyulandırma yapılarak 772 ada 2 parsele gittiği; dava konusu 284 ada 32 parsel sayılı taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altında, sahipsiz yerlerden olduğu, 2003 yılında ... oğlu ... tarafından duvar ile çevrilerek kullanıldığı belirtilerek arsa vasfı ile davalı Hazine adına tespit edildiği, tespitin 26.01.2007 tarihinde kesinleştiği, 03.12.2013 tarihinde imar uygulaması sonucu taşınmazın 772 ada 3 parsel sayılı taşınmaza gittiği anlaşılmaktadır.
2. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
3. Somut olaya gelince; dava konusu taşınmazların bitişiğinde yer alan 284 ada 33 parsel sayılı taşınmazın davalı Hazine adına tespit edildiği, taşınmazın ...’un kullanımında olduğunun tutanakta belirtildiği, 284 ada 24 parsel sayılı taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altında sahipsiz yerlerden olup Toprak Tevzi Komisyonunun 51 ada 1 mera parseli kapsamında kaldığı, mera komisyonunca taşınmazın mera dışına çıkarıldığından bahisle taşınmazın ham toprak vasfı ile Hazine adına tespit edildiği, davacının 1952, babası ...’in 1903 doğumlu olduğu ve 1969 yılında öldüğü, keşif sonucu dava konusu taşınmazların zeminde bir bütün olarak durduğu, etrafının duvar ile çevrildiği ve köy yerleşim alanı içinde kaldıkları, dinlenen mahalli bilirkişi ve tanıkların dava konusu taşınmazların davacının babası tarafından ... isimli kişiden satın alındığını, taşınmazın bitişiğinde yer alan dava dışı 284 ada 33 parselde de davacının babasının evi olduğunu, bu yerin daha sonra haricen dava dışı ...’a satıldığını, dava konusu taşınmazların da bir bütün halinde davacının babası ... ve davacı tarafından ahır ve samanlık olarak kullanıldığını, taşınmaz üzerinde küçükbaş hayvan yetiştirdiklerini, taşınmaz üzerinde önceden su kuyularının olduğunu, davacı tanıklarından ...’ın oğlu ...’ın, taşınmazın 1948 yılında babası tarafından davacının babasına satıldığını, davacı tanıklarından ...’ın, taşınmazda önceden ahır ve samanlık olduğunu, 1970’li yıllara kadar hayvan otlatmak için kullanıldığını, davacının daha sonra yurt dışına gittiğini ve taşınmazı kullanmadığını, taşınmazı çevreleyen duvarın 1994 yılında davacı adına davacının kardeşi tarafından yaptırıldığını, tutanakta geçen... ve ...’in davacının kardeşlerinin çocukları olduğunu, davacının babası öldükten sonra çocuklarının aralarında taksim yaparak dava konusu yeri davacıya bıraktıklarını belirttikleri anlaşılmakta olup davacının yurt dışına çalışmak için gittiği ancak memleketine gelip gittiği, taşınmazı çevreleyen duvarın da bu kapsamda davacı adına yaptırıldığı, bu süreçte davacının taşınmaz kullanmamasının iradi terk niteliğinde kabul edilemeyeceği ve dava konusu 284 ada 31 ve 32 parsel sayılı taşınmazlar yönünden davacı lehine zilyetlikle kazanım koşullarının oluştuğu sonucuna varılmaktadır. Ne var ki, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14 üncü maddesi gereğince Tapu Müdürlüğü, Kadastro Müdürlüğü ve Hukuk Mahkemeleri Yazı İşleri Müdürlüğünden yöntemince belgesiz araştırması yapılmadığı; öte yandan, dava konusu 284 ada 31 parsel sayılı taşınmazın 03.12.2013 tarihinde yapılan imar uygulaması sonucu dava dışı 284 ada 24 parsel sayılı taşınmazdan da şuyulandırma yapılarak 772 ada 2 parsele gittiği, davanın kabulü halinde anılan taşınmaz yönünden paylı mülkiyet hükümlerine göre hüküm tesis edilmesi gerekeceği ancak dava konusu 284 ada 31 parselin hangi oranda 772 ada 2 parsel sayılı taşınmaza gittiğinin açıkça saptanmadığı görülmüştür.
4. Hal böyle olunca, 3402 sayılı Kadastro Yasası'nın 14 üncü maddesinde aynı çalışma alanı içerisinde belgesizden zilyetliğe dayalı olarak bir kimsenin sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar taşınmaz mal iktisap edebileceği gözetilerek öncelikle yöntemince belgesiz araştırması yapılması, sonucunda gelen kayıtlara göre davacı adına belgesizden tespit ve tescil edilen taşınmazların 40-100 dönüm sınırını aşıp aşmadığının belirlenmesi, aşmadığının saptanması halinde dava konusu 772 ada 2 parselin geldilerinden olan 284 ada 31 parsel sayılı taşınmazın anılan taşınmaza imar uygulaması sonucu hangi oranda yansıdığının harita mühendisi bilirkişiden ek rapor alınarak tespit edilmesi, bundan sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 373/1 inci maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde temyiz eden davacıya iadesine,
Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
14.02.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.