"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Göle Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı Hazine temsilcisinin temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece bozma kararına karşı direnilmiştir. Direnme kararı, davalı Hazine temsilcisinin temyizi üzerine Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca usulden bozulmuş, Mahkemece Özel Daire ve Hukuk Genel Kurulu kararlarına uyularak neticede davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Karar davalı Hazine temsilcisi ile davalı ... temsilcisi tarafından temyiz edilmekle, dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü.
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; Ardahan ili, ... ilçesi, .. köyü, .... mevkiinde dava dışı .... adına tespit edilen 127 ada 1 parsel sayılı taşınmaza kuzeyden komşu olan çayır niteliğindeki taşınmazın kadastro çalışmaları sırasında dere yatağı olarak tespit harici bırakıldığını, taşınmazın gerçekte dere yatağı olmayıp müvekkilinin babası....’dan intikal eden ve mirasçılar arasında yapılan taksim ile de müvekkiline isabet eden, otuz yılı aşkın bir süredir müvekkilinin zilyetliği ve tasarrufu altında bulunan bir taşınmaz olduğunu, müvekkilinin kadastro çalışması sırasında taşınmaz başında bulunmadığından 3402 sayılı Kanun’un 7/4. maddesi gereğince itiraz hakkını kullanamadığını, kadastro mahkemelerinde tutanak düzenlenmeyen yerlerle ilgili davalara bakılamadığından askı süresi içinde (12.04.2010-12.05.2010) tescil davası açma zorunluluğunun doğduğunu ileri sürerek, dere yatağı olarak tespit harici bırakılan taşınmazın çayır vasfıyla müvekkili ... adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı ..., davaya cevap vermemiş, keşif sırasında davalı temsilcisi; açılan davaya bir diyeceğinin olmadığını, davacının davasında haklı olduğunu beyan etmiştir.
Davalı Hazine, davaya cevap vermemiş, 16.07.2010 tarihli ikinci celsede temsilcisi; davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEME KARARI
Göle Asliye Hukuk Mahkemesinin 23.01.2013 tarihli ve 2010/120 E., 2013/41 K. sayılı kararı ile; davacının ve taşınmazı davacıya intikal ettiren babasının toplam zilyetliklerinin tespit tarihine kadar yirmi yılı aştığının tespit ve mahalli bilirkişiler ile tanık beyanlarından anlaşıldığı, ziraat bilirkişi raporu uyarınca çayır vasfındaki taşınmazın ekilmek suretiyle ekonomik amaca uygun kullanıldığı, davacının zilyetliğinin malik sıfatıyla nizasız ve fasılasız sürdüğü, keşif sırasında taşınmazın dere yatağı olmadığının gözlendiği, dere ile taşınmaz arasında ciddi eğim ve yükselti farkının bulunduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 2.550,53 m2 büyüklüğündeki alanın yeni bir parsel numarası altında davacı adına çayır vasfıyla tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
1. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine temsilcisi temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Bozma Kararı
Mahkemenin kararı "...Mahkemece, çekişmeli taşınmaz bölümünün çayır vasfı niteliğinde olduğu ve lehine tescil kararı verilen davacı yönünden kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile iktisap şartlarının gerçekleştiği kabul edilmek suretiyle hüküm kurulmuş ise de; yapılan araştırma, inceleme ve uygulama karar için yeterli bulunmamaktadır. Dava konusu taşınmaz bölümü, kadastro sırasında dere yatağı vasfı ile tescil harici bırakılmış olduğu halde, taşınmazın niteliği yönünden jeolog bilirkişi aracılığıyla inceleme yaptırılmamıştır. O halde sağlıklı sonuca varabilmek için yerel bilirkişi ve tanıklar ile birlikte uzman fen bilirkişisi, jeolog ve ziraat mühendisinden oluşan bilirkişi kurulu aracılığıyla taşınmaz başında yeniden keşif yapılmalı, yapılacak keşifte yerel bilirkişi ve tanıklardan taşınmazın kim tarafından, ne zamandan beri ne şekilde zilyet edildiğine ilişkin maddi olaylara dayalı ayrıntılı bilgi alınmalı, ziraatçı bilirkişiden dava konusu taşınmazın niteliği, halihazır durumu ve öncesinin ne olduğu, dere ile ayırıcı unsur bulunup bulunmadığı hususunda ayrıntılı rapor alınmalı; jeolog bilirkişisinden taşınmazın öncesinin dere yatağı olup olmadığı, dereden kazanılıp kazanılmadığı ve özel mülke konu edilip edilemeyeceği hususu ile taşınmazın her yönden çekilmiş fotoğraflarını içerir ayrıntılı rapor alınmalı, tanık ve yerel bilirkişi ifadeleri de bilimsel esaslara ve maddi bulgulara dayanılarak hazırlanan söz konusu bilirkişi raporlarıyla denetlenmeli, bilirkişi raporları ile tanık bilirkişi beyanları arasındaki çelişkiler giderilmeli, dava konusu taşınmazın bulunduğu yöre itibariyle yalnızca ot biçmek sureti ile kullanılmasının ekonomik amaca uygun zilyetlik olduğu göz önünde bulundurulmalı, bu şekilde davacı yararına kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile iktisap koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği belirlenmeli ve bundan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmelidir…" gerekçesiyle Dairece bozulmuştur.
3. Direnme Kararı
Göle Asliye Hukuk Mahkemesinin 21.01.2015 tarihli ve 2014/217 E., 2015/18 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçe tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
4. Direnme Kararının Temyizi
Direnme kararı süresi içinde davalı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.
5. Hukuk Genel Kurulu Kararı
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 19.04.2017 tarihli ve 2017/16-469 E., 2017/844 K. sayılı kararı ile; "…Somut olaya gelince; mahkemece aslolan kısa kararda yukarıda açıklanan mevzuata uygun hüküm fıkrası oluşturulmamış sadece "Mahkememiz önceki kararının direnilmesine, sair hususların gerekçeli kararda belirtilmesine" denilmekle yetinilmiş, dosya kapsamı dikkate alınarak taraflara yüklenen borç ve tanınan hakkın sıra numarası altında belirtildiği açık, infazda şüphe ve tereddüt uyandırmayacak biçimde, usulün aradığı niteliklere haiz kısa karar kurulmamıştır. Bu durumda, yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde usulün öngördüğü anlamda oluşturulmuş bir hüküm bulunmadığı gibi, direnme kararlarını denetleyen Hukuk Genel Kurulu tarafından incelenebilecek nitelikte teknik anlamda bir direnme hükmü de bulunmadığı her türlü duraksamadan uzaktır. Şu durumda mahkemece yapılacak iş; dosya kapsamı dikkate alınarak taraflara yüklenen borç ve tanınan hakkın sıra numarası altında belirtildiği açık, infazda şüphe ve tereddüt uyandırmayacak biçimde, usulün aradığı niteliklere haiz kısa karar ve buna uygun gerekçeli karar oluşturulmasıdır. Mahkemenin, yukarıda ayrıntılarıyla açıklanan biçimde usulün öngördüğü niteliklere haiz bulunmayan kısa karar usule uygun karar değildir. Direnme kararının bu nedenle bozulması gerekmiştir…" gerekçesiyle direnme kararı usulden bozulmuştur.
6. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Göle Asliye Hukuk Mahkemesinin 12.06.2019 tarihli ve 2017/266 E., 2019/242 K. sayılı kararı ile; Özel Daire ve Hukuk Genel Kurulunun bozma kararlarına uyularak, mahallinde keşif yapılıp yeni alınan bilirkişi raporları gözetilerek tekrar davanın kısmen kabulü ile 2.550,53 m2 büyüklüğündeki alanın davacı adına çayır vasfıyla tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.
7. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine temsilcisi ile davalı ... temsilcisi temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Temyiz Nedenleri
Davalı Hazine temsilcisi, temyiz dilekçesinde, çekişmeli taşınmaz bölümünün dere yatağı niteliğinde olduğu ve imar ihya olgusunun davacı tarafından tamamlanmadığını, böylece iktisap koşullarının davacı lehine gerçekleşmediğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
Davalı ... Köy Tüzel Kişiliği temsilcisi, temyiz dilekçesinde,çekişmeli taşınmaz bölümünün mera niteliğinde olduğu ve meraların zilyetlikle iktisabının mümkün olmadığı, öte yandan imar ihya olgusunun davacı tarafından tamamlanmadığını, böylece iktisap koşullarının davacı lehine gerçekleşmediğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
9. Gerekçe
9.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, yörede yapılan kadastro sırasında "dere yatağı" vasfıyla tespit harici bırakılan taşınmaz bölümünün, davacı adına tescil isteğine ilişkindir.
9.2. İlgili Hukuk
9.2.1. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 713/1. maddesi şöyledir:
"Tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir."
9.2.2. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun; 14 ve 17. maddeleri şöyledir:
"Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir."
" Orman sayılmayan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen araziden, masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilerek tarıma elverişli hale getirilen taşınmaz mallar 14 üncü maddedeki şartlar mevcut ise imar ve ihya edenler veya halefleri adına, aksi takdirde Hazine adına tespit edilir."
9.3. Değerlendirme
9.3.1. Dosya kapsamı ve mevcut delil durumu gözetilerek yapılan incelemede; Mahkemece, dava konusu edilen taşınmaz bölümü hakkında davacı lehine zilyetlikle kazanım şartlarının gerçekleştiği kabul edilmek suretiyle davanın kabulüne dair yazılı olduğu şekilde karar verilmiş ise de, yapılan değerlendirme ve varılan sonuç dosya kapsamına uygun düşmemektedir. Dava, 4721 sayılı Kanun'un 713/1, 3402 sayılı Kanun'un 14 ve 17. maddelerine dayalı tapusuz taşınmazın tescili isteğine ilişkindir. Taşınmazın zilyetlikle kazanılabilmesi için, öncelikle zilyetlikle kazanılabilecek yerlerden olması, bundan sonra da 3402 sayılı Kanun'un 14. ve 17. maddeleri uyarınca, emek ve para harcanmak suretiyle imar-ihya edilerek tarıma elverişli hale getirilmesi ve bu işlemlerin tamamlanmasından sonra kazanmayı sağlayacak zilyetlik süresinin geçmesi zorunludur. Somut olayda; ziraat mühendisi bilirkişisi tarafından dosyaya sunulan raporlarda, taşınmaz bölümlerinde taşlılık oranının fazla olduğu, kendiliğinden yetişen otların bulunduğu, ekilip biçilmeye uygun olmadıkları, herhangi bir tarımsal faaliyetin yapılmadığı ve toprağın işlenmemiş olduğu belirtilmiş olup, rapora ekli fotoğrafların da bu durumu teyit ettiği gözetildiğinde, zilyetlikle taşınmaz edinme koşullarının davacı lehine gerçekleşmediği anlaşılmaktadır.
9.3.2. Hal böyle olunca; Mahkemece, gelişi güzel ve kendiliğinden yetişen çeşitli otların çayır sayılamayacağı, bu şekilde yetişen otların biçilmesinin ekonomik amaca uygun zilyetlik olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığı, böylece davacı lehine zilyetlikle taşınmaz edinme koşullarının oluşmadığı dikkate alınarak davanın reddine karar verilmesi gerekirken, dosya kapsamına uygun olmayan gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmesi isabetsizdir.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle; davalı Hazine vekilinin ve davalı köy tüzel kişiliği temsilcisinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 31.10.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.