Logo

1. Hukuk Dairesi2022/4223 E. 2022/7844 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Harici senetle tapusuz taşınmaz satışı sonrasında alıcının tapu devri yerine bedel iadesi talebinde bulunması üzerine, bedelin hangi tarihteki değeri üzerinden hesaplanması gerektiği ve davanın kısmen mi yoksa tamamen mı kabul edildiği uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Tapusuz taşınmaz satışında, satıştan sonra satıcının taşınmazı devrinin imkansız hale gelmesi nedeniyle alıcının tapu devri yerine bedel iadesi talep edebileceği, bu bedelin de ifanın imkansız hale geldiği tarihteki rayiç değere göre hesaplanması gerektiği ve davacının asli talebinin reddine, fer'i talebinin kısmen kabulüne karar verilmesi yerine, davanın tümüyle kabulüne karar verilmesi gerektiği gözetilerek mahkeme kararının düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, Mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar, süresi içerisinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmiş olmakla, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

1. Davacılar ... ve müşterekleri vekili dava dilekçesinde özetle; dava konusu 218 parsel sayılı taşınmazın kadastro çalışmaları sırasında davalıların murisi ... adına tespit edildiğini, müvekkillerinin babası ...’nun bu taşınmazı henüz kadastro tespiti kesinleşmeden 1962 yılında harici senetle satın aldığını, taşınmazın satın alındığı tarihten günümüze kadar önce müvekkillerinin murisi, sonra da müvekkilleri tarafından malik sıfatıyla zilyet edildiğini, davalı tarafın bugüne kadar taşınmazın tapusunu müvekkillerine devretmeye yanaşmadığını, günümüzde dava konusu taşınmazın değerinin artması sebebiyle, davalı tarafın tapuyu devretmek için müvekkillerinden tekrar para talep ettiğini ileri sürerek, dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile müvekkilleri adına tesciline, bunun mümkün olmaması halinde ise gerek dava konusu taşınmazın, gerekse 1962 tarihli sözleşmede belirlenmiş olan cezai şartın günümüz değerinin tespiti ile belirlenecek bedelin, dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı taraftan alınarak müvekkillerine verilmesine karar verilmesini istemiştir.

2. Yargılama sırasında dava konusu taşınmazın dava dışı 3. kişiye satıldığının anlaşılması üzerine, Mahkemece 27.11.2014 tarihli duruşmada, davacı tarafa seçimlik haklardan hangisini kullanmak istediklerini belirtmek üzere süre verilmiş; bunun üzerine davacılar vekili 24.12.2014 havale tarihli dilekçeyle, dava konusu taşınmazın, üzerinde bulunan ağaçlarla birlikte reel değerinin, taşınmazın bulunduğu bölgedeki sanayi ve hayvancılık alanındaki gelişmeler de göz önünde bulundurularak, toplam 204.600,00 TL olduğu gözetilmek suretiyle, bu değer üzerinden davalarının kabulüne karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalılar ... ve müşterekleri vekili cevap dilekçesinde özetle; davacıların dayandığı senedin geçerli bir senet olmadığını, kaldı ki taşınmazların harici senetle satın alınamayacağını, dava konusu taşınmazın kadastro tespitinin hükmen kesinleştiğini ancak davacının murisi tarafından zamanında tespite itiraz davasına müdahil olunmadığını veya 10 yıllık hak düşürücü süre içerisinde tapu iptali ve tescil davası açılmadığını, bunun yerine 48 yıl sonra eldeki davanın açıldığını, bu nedenle 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini, müvekkillerinin taşınmazın tapusunu davacı tarafa devretmediği iddiasının gerçeği yansıtmadığını, eğer taşınmaz müvekkillerinin murisi tarafından satılmış olsaydı, muris tarafından tapunun devredileceğini, davacıların taşınmazın günümüzdeki değerini talep etmelerinin yerinde olmadığını çünkü satışın yapıldığı iddia edilen tarihin üzerinden 52 yıl geçtiğini, davacıların, müvekkillerinin Kahramanmaraş’da oturmasını fırsat bilerek taşınmazı kullandığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

III. MAHKEME KARARI

Türkoğlu Asliye Hukuk Mahkemesinin 15.01.2015 tarihli ve 2014/4 Esas, 2015/55 Karar sayılı kararıyla; dava konusu taşınmazın haricen satışı hukuken geçerli sonuç doğurmasa da, davacı tarafın haricen satışa dayalı olarak dava konusu taşınmazı 20 yıldan fazla süredir kullanılmasının, tapu kaydının hukuki değerini yitirmesi sonucunu doğuracağına dair Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 03.03.2008 tarihli ve 2008/344 Esas, 2008/1142 Karar sayılı kararı ile iyiniyet ve hakkaniyet kriterleri gözetildiğinde, davacıların dava konusu taşınmaza malik sıfatıyla zilyet oldukları ve bu durumun davalıların murisinin muvafakati ile olduğu gerekçesiyle;

Davacıların tazminat talebinin kabulü ile 204.600,00 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara verilmesine karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

1. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkeme kararına karşı süresi içerisinde davalılar vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.

2. Bozma Kararı

Karar, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 29.06.2016 tarihli ve 2015/20772 Esas, 2016/7160 Karar sayılı kararıyla; “ Mahkemece tapulu taşınmazın haricen satışının hukuken geçerli olmadığı, ancak haricen satışa dayalı olarak taşınmazın 20 yıldan daha fazla bir süredir davacı tarafca kullanılmasının tapunun hukuken kıymetini yitireceği, davacıların zilyetliğinin malik sıfatıyla olduğu gerekçe gösterilmek suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de, yapılan araştırma ve incelemenin hüküm vermeye yeterli bulunmadığı gibi, varılan sonuç ve davanın nitelendirilmesinin dahi dosya kapsamına uygun bulunmadığı, tapuda kayıtlı taşınmazın satışına ilişkin yazılı sözleşmelerin resmi biçimde yapılmamasından dolayı hukuken geçerli olmadığının (TMK. md. 706, TBK md. 237, Tapu Kanunu md. 26 ve Noterlik Kanunu md. 60) tartışmasız olduğu, bu nedenle geçerli sözleşmelerde olduğu gibi taraflarına hak ve borç doğurmayacağından, taraflara verdiklerini haksız iktisap kurallarına göre isteyebilecekleri, tapuda kayıtlı olmayan taşınmazların devri hakkında yasada öngörülmüş bir şekil şartı bulunmayıp, tarafların anlaşması ve bu anlaşma sonucunda taşınmazın zilyetliğinin satın alana devredilmesinin yeterli olduğu, zilyetliğin devredilmesinden sonra taşınmaz hakkında tapu kaydının oluşması öncesinde yapılan sözleşmenin geçerliliğinin etkilenmeyeceği, davacıların murisi ile davalıların murisi arasında yapılan satış sözleşmesinin geçerli bir sözleşme olup olmadığına gelince; davacıların tespitten sonra ve kesinleşme tarihinden önce, diğer bir anlatımla henüz tapu kaydı oluşmayan taşınmaz hakkında tespit maliki tarafından yapılan 18.02.1962 tarihli satışa ve satış tarihinden itibaren kendilerinde bulunan zilyetliğe dayalı olarak eldeki davayı açtıkları, dosya kapsamından, taşınmazın zilyetliğinin dava tarihine kadar davacı tarafta olduğunun belirlendiği, bu nedenle satış ve zilyetliğin davacıların murisine devrinden sonra davalıların murisi ... adına tapu kaydının oluşmasının, tarafların murisleri arasında yapılan sözleşmenin geçerliliğini etkilemeyeceği, zilyetlik satın alan tarafta bulunduğu sürece, zamanaşımı süresi de işlemeyeceğinden mahkemenin sözleşmenin geçersiz olduğuna dair kabulü ile davalı tarafın bu yöne ilişen temyiz itirazlarının yerinde olmadığı, diğer bir hususun da geçerli sözleşmeye dayalı olarak açılan davada, tapu iptal ve tescilin mümkün olmaması halinde, talep edilen bedelin hangi tarihte ve hangi değere göre hesaplanması noktasında toplandığı, taraflar arasında yapılan sözleşmede satıcı ...’un dava tarihi itibariyle taşınmazın kayden maliki olmadığı, bu nedenle artık satıcının maliki olmadığı taşınmazı tapu yoluyla devretmesi, ifasının imkansız hale gelmesinden dolayı mümkün olmadığından, davacıların tapu iptali ve adlarına tescil isteyemeyeceklerinin açık olduğu, Mahkemece de taşınmazın dava tarihindeki rayiç bedelinin davacı tarafa ödenmesi yönünde hüküm kurulması ve davacıların hükme ilişkin temyizinin bulunmaması karşısında, temyiz incelemesinin konusunu, mahkemece takdir edilen bedelin hukuka uygun olup olmadığı noktasında toplandığı, o halde öncelikle ifanın ne zaman imkansız hale geldiğinin saptanması gerektiği, dava konusu taşınmazın satıcı ... adına 20.04.1966 tarihinde hükmen tescil edildiği ve 6 gün sonra 26.04.1966 tarihinde hibe nedeniyle eşi ...'na kayden devrolunduğu, başka bir deyişle satıcı ... açısından tapu yoluyla taşınmazını başka bir kişiye devretmesi nedeniyle 26.04.1966 tarihi itibariyle davacı tarafa devrinin imkansız hale geldiği, ...'nun 2004 yılında ölümüyle 2007 yılında davalı mirasçılarına kayden intikal gördüğü, ... ile.....'nun mirasçılarının aynı kişiler olmasının bu sonucu değiştirmediği, kaldı ki; davacıların .....'nun taşınmazı hibe nedeniyle eşi.....'na devretmesinin muvazaalı olduğuna dair bir iddiaları olmadığı gibi bu muvazaa iddiasına dayalı olarak süresi içinde açılmış bir dava da bulunmadığı, hal böyle olunca; tarafların murisleri arasında yapıldığı tarihte tapu kaydı bulunmayan taşınmazın devrine yönelik geçerli satış sözleşmesinde, satıştan sonra satıcı ... adına oluşan tapunun satıcı açısından taşınmazın tapu yoluyla devrinin imkansız hale geldiği 26.04.1966 tarihi itibariyle hesaplanacak rayiç bedele göre hüküm kurulması gerekirken, davanın nitelendirilmesinde ve delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulmasının isabetsizliğine” değinilmek suretiyle bozulmuştur.

3. Mahkemece Bozma Kararına Uyularak Verilen Temyize Konu Karar

Türkoğlu Asliye Hukuk Mahkemesinin 07.01.2020 tarihli ve 2017/28 Esas, 2020/14 Karar sayılı kararıyla; hükmüne uyulan bozma kararı uyarınca, davanın tapusuz olduğu, dava konusu taşınmaza ilişkin olarak taraf murisleri arasında yapılan satış sözleşmesinin geçerli olduğu, yargılama sırasında dava konusu taşınmazın 3. kişiye satılması sebebiyle davacı tarafın terditli taleplerinden tazminata ilişkin talebi seçtiği, bozma kararı doğrultusunda taşınmazın anılan tarihteki değerinin belirlenmesi için refakate alınan uzman bilirkişiler eşliğinde taşınmaz başında yeniden keşif yapıldığı ve bilirkişilerce ifanın imkansız olduğu 26.04.1966 tarihine göre taşınmazın belirlenen değerinin 1.320,00 TL olduğu, bu bedelin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacılara verilmesi gerektiği gerekçesiyle;

Tapu iptal ve tescil talebinin reddine,

Tazminata ilişkin talebinin kısmen kabulüne, 1.320,00 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,

Bozmadan önce davacı tarafından peşin harç ve ıslah harcı olarak alınan toplam 3.509,52 TL'den alınması gerekli 90,17 TL harcın mahsubu ile bakiye 3.419,35 TL harcın karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,

Bozmadan önce ve sonra davacılar tarafından yapılan toplam 1.213,55 TL yargılama giderinin kabul ve ret oranına göre 18,81 TL'sinin davalılardan alınarak davacılara verilmesine, bakiye miktarın davacılar üzerinde bırakılmasına,

Davacılar kendilerini vekille temsil ettirdiklerinden kabul edilen kısım ile ilgili karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri gereğince 1.320,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacılara verilmesine,

Bozmadan önce ve sonra davalılar tarafından yapılan toplam 1.864,00 TL yargılama giderinin kabul ve ret oranına göre 1.835,10 TL'sinin davacılardan alınarak davalılara verilmesine, bakiye miktarın davalılar üzerinde bırakılmasına,

Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiklerinden reddedilen kısım ile ilgili karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri gereğince 22.679,60 TL nispi vekalet ücretininin davacılardan alınarak davalılara verilmesine karar verilmiştir.

4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkeme kararına karşı süresi içerisinde davacılar vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.

5. Temyiz Nedenleri

Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; Mahkemece yapılan yargılama sırasında denkleştirici adalet ilkesinin göz önünde bulundurulmadığını, Mahkemece hüküm kurulurken, taraflarına verilecek tazminat miktarının, günümüz rayiç değerine göre hesaplanması gerekirken 1966 yılına göre hesaplanmasının yerinde olmadığını, hesaplama yapılırken satış sözleşmesi uyarınca, 1966 yılında ödenen bedelin, dava tarihi itibariyle çeşitli ekonomik etkenler göz önünde bulundurularak hesaplanması gerektiğini, aleyhlerine hükmedilen vekalet ücretinin de AAÜT’ye göre hesaplanmadığını, müvekkillerine sağlanan fayda ile davalı tarafa ödenecek vekalet ücretinin orantısız olduğunu, vekalet ücretinin, alacakları tazminat miktarından fazla olduğunu ileri sürerek, kararın bozulmasına karar verilmesini istemiştir.

6. Gerekçe

6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava; harici satın alma ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, bunun mümkün olmaması halinde dava konusu taşınmazın bedelinin iadesine ilişkindir.

6.2. İlgili Hukuk

6.2.1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 111. maddesi; “Davacı, aynı davalıya karşı birden fazla talebini, aralarında aslilik-ferîlik ilişkisi kurmak suretiyle, aynı dava dilekçesinde ileri sürebilir. Bunun için, talepler arasında hukuki veya ekonomik bir bağlantının bulunması şarttır.

Mahkeme, davacının asli talebinin esastan reddine karar vermedikçe, fer’î talebini inceleyemez ve hükme bağlayamaz.”

6.2.2. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 136/2. maddesi; “Borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle imkânsızlaşırsa, borç sona erer. Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde imkânsızlık sebebiyle borçtan kurtulan borçlu, karşı taraftan almış olduğu edimi sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca geri vermekle yükümlü olup, henüz kendisine ifa edilmemiş olan edimi isteme hakkını kaybeder. Kanun veya sözleşmeyle borcun ifasından önce doğan hasarın alacaklıya yükletilmiş olduğu durumlar, bu hükmün dışındadır.” hükmünü içermektedir.

6.2.3. Bilindiği üzere tapuda kayıtlı bulunmayan taşınmazlar TMK'nın 762. maddesi hükmüne göre menkul mal niteliğindedir. Aynı Kanun'un 763. maddesi uyarınca bu gibi malların mülkiyetinin devri zilyetliğin karşı tarafa teslimi ile gerçekleşir.

6.3. Değerlendirme

Kadastro sırasında Kahramanmaraş ili, .... ilçesi, .... köyü çalışma alanında bulunan 218 parsel sayılı 6.600,00 metrekare yüz ölçümündeki taşınmaz, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle ... adına 1959 yılında tespit ve 1966 yılında hükmen tescil edilmiş; aynı yıl hibe nedeniyle, kayden eşi Fatma Horoz adına tescil edilmiş, adı geçenin ölümüyle mirasçıları olan davalılar adına 2007 yılında intikal görmüş, eldeki davanın açılmasından sonra satış nedeniyle dava dışı ... ve akabinde yine satış nedeniyle ...adına kaydolunmuştur.

Dosya içeriğine, mahkemece hükmüne uyulan bozma kararında açıklandığı gibi işlem yapılıp sonucuna göre hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacılar vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir. Ancak, eldeki dava tapu iptali ve tescil, bunun mümkün olmaması halinde dava konusu taşınmazın bedelinin iadesine ilişkin olarak terditli şekilde açılmış olup, yargılama sırasında dava konusu taşınmazın davalı tarafça dava dışı 3. kişiye satılması üzerine, Mahkemece davacı tarafa seçimlik hakkını kullanmak üzere süre verilmiş, davacılar vekili 24.12.2014 havale tarihli dilekçeyle, taşınmazın bedelinin taraflarına verilmesini istemiştir.

Öte yandan, davacı vekili dava dilekçesinin netice-i talep bölümünde; dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile müvekkilleri adına tesciline, bunun mümkün olmaması halinde dava konusu taşınmazın günümüz değerinin tespiti ile müvekkillerine verilmesine karar verilmesini istemiş; hükmüne uyulan bozma kararı uyarınca bilirkişilerden aldırılan raporlardan, dava konusu taşınmazın tapu yoluyla devrinin satıcı ... açısından imkansız hale geldiği 26.04.1966 tarihi itibariyle hesaplanan rayiç bedelinin 1.320,00 TL olduğu anlaşılmıştır.

Terditli davada, davacı iki ayrı talepte bulunur; ancak, bu taleplerini terditli (kademeli) olarak yapar. Yani, taleplerden biri asıl taleptir, ikincisi yardımcı (terditli, fer’i) taleptir. Davacı, ilk önce asıl talep hakkında karar verilmesini ister, yardımcı talebini ise, asıl talebin reddedilmesi ihtimali için yapar. Terditli davada mahkeme, ilk önce asıl talep hakkında inceleme yapar; bunu yerinde bulursa, fer’i talebin incelenmesine gerek kalmaz. Asıl talep yerinde görülmezse, o zaman yardımcı talebin incelenmesine geçilir. Terditli davada asıl talebin reddi, feri talebin kabulü halinde, dava kısmen reddedilmiş olmaz; tam aksine tamamen kabul edilmiş olur. Böyle bir durumda yargılama giderlerinin tamamından davalı taraf sorumlu olur.

Somut olayda; davacılar vekili dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile müvekkilleri adına tesciline, bunun mümkün olmaması halinde dava konusu taşınmazın günümüz değerinin tespiti ile müvekkillerine verilmesine karar verilmesini talep ettiğine, bilahare yargılama sırasında dava konusu taşınmazın davalı tarafça dava dışı 3. kişiye satılması üzerine seçimlik hakkını kullanarak, dava konusu taşınmazın bedelinin müvekkillerine verilmesini istediğine ve hükmüne uyulan bozma kararı uyarınca yapılan araştırma ve inceleme sonucunda, dava konusu taşınmazın tapu yoluyla devrinin satıcı ... açısından imkansız hale geldiği 26.04.1966 tarihi itibariyle hesaplanan rayiç bedelinin 1.320,00 TL olduğu tespit edildiğine göre, Mahkemece davanın tümüyle kabulüne karar verilmesi gerekirken, davacının asli talebinin reddine, fer’i talebinin kısmen kabulüne karar verilmesi ve buna bağlı olarak Mahkemece davacı taraf aleyhine nispi vekalet ücretine hükmedilmesi isabetsiz ise de, bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hükmün düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.

V. KARAR

1. Açıklanan nedenlerle; davacılar vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine,

2. Hükmün 1. ve 2. fıkralarının hüküm yerinden tamamen çıkarılarak, yerine; “ Davanın kabulüne, dava konusu taşınmazın 26.04.1966 tarihi itibariyle hesaplanan rayiç bedeli olan 1.320,00 TL’nin, dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacılara verilmesine” ibaresinin yazılmasına, yine hükmün 7. fıkrasının hüküm yerinden tamamen çıkarılmasına, 6100 sayılı HMK'nın geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'un 438/7. maddesi uyarınca hükmün bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, istek hâlinde peşin alınan temyiz harcının davacılara iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 01.12.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.