Logo

1. Hukuk Dairesi2022/4302 E. 2022/7621 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı tarafından inançlı işlem hukuksal nedenine dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil davasının kabulü üzerine davalı tarafından yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararın temyiz edilmesi.

Gerekçe ve Sonuç: Davalı tarafından devrin inanç ilişkisine dayalı olarak yapıldığının kabul edilmesi ve diğer davalının ikinci el konumunda olup iyi niyetli olmadığının tespit edilmesi, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmaması gözetilerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 2. HUKUK DAİRESİ

İLK DERECE MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 15. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda İlk Derece Mahkemesince verilen davalı ... yönünden davanın kabulüne, diğer davalı ... yönünden ise davanın 12.11.2020 tarihli ek karar ile husumet yokluğundan reddine ilişkin kararın davalı ... vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine dair verilen karar, süresi içinde davalı ... vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosyadaki belgeler incelenerek gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, maliki olduğu 711 parsel (yeni 1209 ada 10 parsel) sayılı taşınmaz ile birlikte davalı ...’a ait komşu 1209 ada 9 parsel sayılı taşınmaz üzerine bina inşa ettiğini, hakkında 2001 yılında dava ve icra takipleri başlatıldığını, icra ve dava dosyaları kapatıldığında dava konusu taşınmazın geri verilmesi için davalılar ile aralarında şifahi olarak inançlı işlem sözleşmesi akdedildiğini, buna göre dava konusu taşınmazın öncelikle bedelsiz olarak davalının yakın arkadaşı ...’e, ondan da eşinin dayısının oğlu olan diğer davalı ...’e devredildiğini, bu işlemler esnasında para alış verişinin olmadığını, icra ve dava dosyalarının kapatıldığını, davalı ...’ın buna rağmen devre yanaşmadığını ileri sürerek, dava konusu 1209 ada 10 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

1. Davalı ..., davacının iddialarının doğru olduğunu, davacının 2003 yılında ekonomik anlamda zor günler geçirdiğini, hakkında icra ve dava dosyalarının mevcut olduğunu, çekişme konusu taşınmazın öncelikle kendisine, sonra da diğer davalıya devredildiğini, aralarında para alış verişinin olmadığını belirterek, davayı kabul ettiğini beyan etmiştir.

2. Davalı ..., dava konusu taşınmazı bedelini ödemek suretiyle satın aldığını, iddiaların yersiz olduğunu, davacıya karşı elatmanın önlenmesi ve ecrimisil istemli dava açtığını, davacı tarafından da kendisine eldeki davanın açıldığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesince, davacı tarafından sunulan bilgi ve belgeler ile nüfus kayıt örneklerine göre son kayıt maliki ... ile davacının yakın akraba oldukları, bu sebeple son kayıt malikinin ilk temlik işlemini bilmesinin kendisinden beklenebileceği, taşınmazı devralmasında iyi niyetli olmadığı, TMK'nın 1023. maddesinin koruyuculuğundan faydalanamayacağı, taraflar arasında yapılan devirler arasında çok kısa süre olmasının da inançlı işlemin varlığını ortaya koyduğu gerekçesiyle, davalı ... yönünden davanın kabulüne, diğer davalı ... yönünden ise 12.11.2020 tarihli ek karar ile tapu kayıt maliki olmadığı gerekçesiyle, husumet yokluğundan davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2. İstinaf Nedenleri

Davalı ... vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemece ek karar ile davalı ... yönünden davanın husumet yokluğundan reddine karar verilmiş ise de, davalı ...’in husumet yönünden bir itirazının olmadığını, bu nedenle davanın kabulüne karar verildiğine göre, diğer davalı ... aleyhine de yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini, davacının kendi muvazaasına dayandığını, davalı ...’in kabul beyanının kendisini bağladığını, dolayısıyla bu davalının beyanı esas alınmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiş olmasının hatalı olduğunu, dava konusu taşınmazın haksız kullanımı dolayısıyla davacı aleyhine açılan elatmanın önlenmesi ve ecrimisil dava dosyalarının eldeki dava ile birleştirilerek görülmesi gerekir iken, birleştirme talebinin usul ve yasaya aykırı olarak reddedildiğini, davacı tarafından inançlı işlem ve muvazaa iddialarının yazılı delil ile usulünce ispatlanamadığını belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.

3. Gerekçe ve Sonuç

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesinin 22.03.2022 tarihli ve 2021/1464 Esas, 2022/495 Karar sayılı kararıyla; davalı ... tarafından devrin inanç ilişkisine dayalı olarak yapıldığının kabul edildiği, diğer davalı ...’ın ikinci el konumunda olduğu, ancak iyi niyetli olmadığı, zira temlikin bedeli karşılığında yapıldığına dair belge ibraz edemediği gerekçesiyle davalı ... vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

Davalı ... vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesindeki iddialarını tekrarlayarak kararın bozulmasını istemiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, inançlı işlem hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

3.2. İlgili Hukuk

3.2.1. İnanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir.

Bu sözleşme, tarafların hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup, alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil eder.

Taraflar böyle bir sözleşme ve buna bağlı işlemle genellikle, teminat teşkil etmek ve iade edilmek üzere, mal varlığına dahil bir şey veya hakkı, aynı amacı güden olağan hukuki muamelelerden daha güçlü bir hukuki durum yaratarak, inanılana inançlı olarak kazandırmak için başvururlar. Diğer bir anlatımla, bu işlemle borçlu, alacaklısına malını rehin edecek, yani yalnızca sınırlı ayni bir hak tanıyacak yerde, malının mülkiyetini geçirerek rehin hakkından daha güçlü, daha ileri giden bir hak tanır.

Sözleşmenin ve buna bağlı temlikin, değinilen bu özellikleri nedeniyle, taşınmazı inanç sözleşmesi ile satan kimsenin artık sadece, ödünç almış olduğu parayı geri vererek taşınmazını kendisine temlik edilmesini istemek yolunda bir alacak hakkı; taşınmazı, inanç sözleşmesi ile alan kimsenin de borcun ödenmesi gününe kadar taşınmazı başkasına satmamak ve borç ödenince de geri vermek yolunda yalnızca bir borcu kalmıştır.

İnanç sözleşmeleri, tarafların karşılıklı iradelerine uygun bulunduğu için, onlara karşılıklı borç yükleyen ve alacak hakkı veren geçerli sözleşmelerdir. Anılan sözleşmelerde, taraflar, sözleşmenin kendilerine yüklediği hak ve borçları belirlerken, inançlı işlemin sona erme sebeplerini; devredilen hakkın inanılan tarafından inanana iade şartlarını, bu arada tabii ki süresini de belirleyebilirler. Bunun dışında, akde aykırı davranışın yaptırımına da sözleşmelerinde yer verebilirler. Buna dair akit hükümleri de TBK'nın 26. ve 27. maddelerine aykırılık teşkil etmediği sürece geçerli sayılır.

Uygulamada mesele, 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı ile ilişkilendirilip, bu karar dayanak yapılmak suretiyle çözüme gidilmektedir. İnanç sözleşmesi olarak adlandırılan bu belgenin sözleşmeye taraf olanların veya inanılanın imzasını içermesi gereklidir. Bunun dışındaki bir kabul, hem İçtihadı Birleştirme kararının kapsamının genişletilmesi, hemde taşınmazların tapu dışı satışlarına olanak sağlamak anlamını taşıyacağından kendine özgü bu sözleşmelerle bağdaştırılamaz.

05.02.1947 tarihli 20/6 sayılı İnançları Birleştirme Kararı uyarınca, inançlı işleme dayalı iddianın, şekle bağlı olmayan yazılı delille kanıtlanması gerekeceği kuşkusuzdur. Şayet, ispat külfeti kendisinde olan tarafın yazılı bir belgesi yok ise ancak taraflar arasında gerçekleştirilen mektup, banka dekontu, yazışmalar gibi birtakım belgeler var ise bunların delil başlangıcı sayılacağı ve iddianın her türlü delille kanıtlanmasının olanaklı hale geleceği sabittir. Şayet, delil başlangıcı sayılacak böylesi bir olgu da bulunmuyor ise iddia sahibinin son başvuracağı delilin karşı tarafa yemin teklif etme hakkı olduğu da şüphesizdir.

3.3. Değerlendirme

Dosya içeriğine, toplanan delillere, (IV/3) numaralı paragrafta yer verilen Bölge Adliye Mahkemesi kararının dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre; yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

VI. SONUÇ

Açıklanan nedenlerle; davalı ... vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan Bölge Adliye Mahkemesi kararının HMK’nın 370. maddesi uyarınca ONANMASINA, aşağıda yazılı 59.802,76 TL bakiye onama harcının temyiz eden davalı ...’dan alınmasına, 17.11.2022 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.