Logo

1. Hukuk Dairesi2022/4353 E. 2022/7542 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Yargıtay’ın bozma ilamına uyan Bölge Adliye Mahkemesi’nin, ilk derece mahkemesi kararını kaldırarak esas hakkında hüküm kurduktan sonra, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verip veremeyeceği hususunda yaşanan uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Bölge Adliye Mahkemesi'nin, Yargıtay’ca bozulan kararında ilk derece mahkemesi kararını kaldırarak kendisi esas hakkında hüküm kurduğundan, bozma kararına uyma aşamasında ilk derece mahkemesi kararı hakkında verilen istinaf başvurusunun esastan reddine karar veremeyeceği, aksi halde ilk derece mahkemesi kararına yeniden hayat hakkı tanınarak hukuki karışıklığa sebebiyet verileceği gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 2. HUKUK DAİRESİ

İLK DERECE MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 21. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen tapu iptali ve tescil davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına dair verilen karara, Bölge Adliye Mahkemesince uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine ilişkin verilen karar, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, 4917 parsel sayılı taşınmazdaki 8 numaralı bağımsız bölümü satın aldığı 2007 yılından beri annesi ile birlikte ikamet etmekte olduğunu, dava dışı eşinin işlerinin bozulması ve aleyhine icra takipleri başlaması üzerine icra tehdidinden çekinerek taşınmazını önce güvendiği ve mimarlık işlerini yaptığı dava dışı ...'e devretmek istediğini ancak ...'in tacir olduğu gerekçesiyle kendisini davalı ...’na yönlendirdiğini, böylece taşınmazını daha sonra iade edilmek üzere davalı ...'e devrettiğini, ... ve ... arasında akrabalık ilişkisi bulunduğu gibi ...’in ...’in işlerini takip ettiğini, taşınmazı geri istemesine rağmen davalının buna yanaşmadığını ileri sürerek, davalı adına olan kaydın iptali ile adına tescilini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı, davacının soyut iddialarda bulunduğunu, inançlı işlem iddiasının yazılı delil ile ispatlanması gerektiğini, satışın gerçek olduğunu, satın aldığı taşınmazı davacının boşaltmaması nedeniyle 12.02.2016 tarihinde elatmanın önlemesi ve ecrimisil talebi ile dava açmasından sonra davacının da eldeki davayı açtığını, taşınmaz satışının dava dışı ... ile bir ilgisinin bulunmadığını beyan ederek, davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İstanbul Anadolu 21. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/72 Esas, 2017/286 Karar sayılı, 26/09/2017 tarihli kararıyla, inançlı işlem iddiasının yazılı delille kanıtlanamadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2. Gerekçe ve Sonuç

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesinin 2018/758 Esas, 2018/1209 Karar sayılı 26/06/2018 tarihli kararıyla; davacı tarafından delil olarak sunulan mesaj delil başlangıcı olarak değerlendirilerek davacı tanıklarının dinlenmesi gerektiği gerekçesiyle davacının istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesinin kararı kaldırılarak dosyanın yeniden karar verilmek üzere Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş, İstanbul Anadolu 21. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/320 Esas, 2020/50 Karar sayılı, 03/03/2020 tarihli kararıyla, inançlı işlemin tarafının davada taraf olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesinin 2021/1298 Esas, 2021/5678 Karar sayılı, 12/01/2021 tarihli kararıyla, davanın kanıtlandığı gerekçesiyle davacının istinaf talebinin kabulü ile İlk Derece Mahkemesinin kararı kaldırılarak, davanın kabulüne, davaya konu taşınmazın davalı adına olan tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Bozma Kararı

Dairenin 2021/31298 Esas, 2021/5678 Karar sayılı, 18/10/2021 tarihli kararıyla; “Somut olayda, davacı tarafa gönderilen mesaj Bölge Adliye Mahkemesince delil başlangıcı olarak nitelendirilmiş ise de; bahse konu mesajın kayıt maliki ve inanılan tarafından değil Marmara Malzemecilik Mobilya İnşaat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketine ait şirket hattından gönderildiği anlaşılmaktadır. Ayrıca, Bölge Adliye Mahkemesi gerekçesinde yer verildiği şekilde kendisine inanıldığı iddia edilen dava dışı ...’in de ...'in temsilcisi olarak kabulü mümkün değildir. Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.” gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararı bozulmuştur.

3. Bölge Adliye Mahkemesince Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar

Bölge Adliye Mahkemesinin 2022/297 Esas, 2022/801 Karar sayılı, 28/04/2022 tarihli kararıyla, davacı vekilinin İstanbul Anadolu 21. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/320 Esas, 2020/50 Karar sayılı, 03/03/2020 tarihli kararına karşı yaptığı istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1.b.1. maddesi gereğince esastan reddiyle bozma kararındaki gerekçe ile davanın reddine yönelik yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiştir.

4. Bozma Sonrası Bölge Adliye Mahkemesi Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

5. Temyiz Nedenleri

Davacı vekili, dava dilekçesindeki iddialarını tekrarlayıp, davada inançlı işlem bulunduğunu, dava dışı ... ile davalı ...'nun akraba olup aynı zamanda yakın ilişki içerisinde bulunduklarını, bu husus ispatlanmasına rağmen davalı tarafça inkar edilmesinin davalının kötüniyetli olduğunu gösterdiğini, dava dışı ... tarafından davacının telefonuna gönderilen mesajın delil başlangıcı niteliğinde olduğunu, davalının dava dışı ...'ten talimat aldığının açık olduğunu, tanık beyanlarının ve ses kaydı içeriklerinin de iddialarını ispatlar nitelikte olduğunu, dava dilekçesinde sair deliller denilerek esasen yemin deliline dayanıldığını, ancak Mahkemece yemin teklif etme hakkının hatırlatılmadığını, taşınmaz bedelinin ödenmediğini ileri sürerek, kararın bozulmasını istemiştir.

6. Gerekçe

6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, inançlı işlem hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

6.2. İlgili Hukuk

6.2.1. Bilindiği üzere; inanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir. 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı İnançları Birleştirme kararı uyarınca, inançlı işleme dayalı iddianın, şekle bağlı olmayan yazılı delille kanıtlanması gerekeceği kuşkusuzdur. Şayet, ispat külfeti kendisinde olan tarafın yazılı bir belgesi yok ise ancak taraflar arasında gerçekleştirilen mektup, banka dekontu, yazışmalar gibi birtakım belgeler var ise bunların delil başlangıcı sayılacağı ve iddianın her türlü delille kanıtlanmasının olanaklı hale geleceği sabittir. Şayet, delil başlangıcı sayılacak böylesi bir olgu da bulunmuyor ise iddia sahibinin son başvuracağı delilin karşı tarafa yemin teklif etme hakkı olduğu da şüphesizdir.

6.2.2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 297/2. maddesinde; “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir” düzenlemesi yer almaktadır. Kamu düzeninden olan doğru sicil oluşturma ilkesi gereğince de hakimin infazı kabil karar verme yükümlülüğü vardır.

6.2.3. Yargıtay, taraflarca ileri sürülen veya kendisinin tespit ettiği temyiz sebeplerini yerinde görürse bozma kararı verecektir. Ancak bozma kararı, bölge adliye mahkemesinin ilk derece mahkemesi tarafından verilen kararı kaldırıp düzelterek verdiği bir karar veya ilk derece mahkemesi kararını kaldırıp davanın esası hakkında yeniden verdiği bir karara ilişkin ise dosya kararı vermiş olan bölge adliye mahkemesine veya uygun görülen başka bir bölge adliye mahkemesine gönderilecektir (HMK m. 373/2).

Bölge adliye mahkemesi yaptığı değerlendirme sonucu bozma kararının doğru olduğu kanaatine varırsa bozmaya uyulmasına karar verecektir. Bozmaya uyma kararı ile birlikte kendisi için o kararda belirtilen hukukî esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. Ayrıca uyma kararı, mahkemenin vermiş olduğu önceki kararının hatalı olduğu ve Yargıtayın bozma kararı doğrultusunda yeniden inceleme yaparak karar vereceği anlamına gelmektedir (Pekcanıtez, Hakan/Özekes, Muhammet/Akkan, Mine/Korkmaz, Hülya Taş: Pekcanıtez Usûl Medeni Usûl Hukuku C. III, 15. Bası, İstanbul 2017, s. 2308).

Bölge adliye mahkemesinin ilk derece mahkemesi kararını kaldırarak düzelterek veya yeniden esas hakkında hüküm vermesi ve bu hükmün de Yargıtay tarafından bozulması ile ilk derece mahkemesi kararı hayatiyetini kaybetmiş olur. Hüküm mahkemesi sıfatıyla esas hakkında verdiği karara ilişkin bozma ilamına uyan bölge adliye mahkemesinin hüküm mahkemesi sıfatı devam ettiğinden bozma kararına uygun olarak esas hakkında uyuşmazlığı sona erdirecek, infaza elverişli bir karar vermesi gerekir. Aksine hukuk dünyasında geçerli ve sonuç doğurabilir bir ilk derece mahkemesi kararı varmış gibi bu karara yönelik istinaf incelemesi yapılarak istinaf başvurusunun veya başvurularının esastan reddine karar verilmesine olanak bulunmamaktadır. Kaldı ki; ilk derece mahkemesi kararını kaldırarak yeniden esas hakkında hüküm kuran bölge adliye mahkemesince bu sefer bozmaya uyularak istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi hâlinde, yıllar önce verilen ve hukukî geçerliliğini yitirmiş bir ilk derece mahkemesi kararına yeniden hayatiyet kazandırmanın sakıncaları dikkate alındığında bu durumun, infazda tereddütlere ve karışıklıklara neden olacağı, hükmün infazını engelleyecek şekilde bir etki yapacağını belirtmek gerekir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 15.11.2022 tarihli ve 2021/11-974 Esas, 2022/1519 Karar sayılı kararı.)

6.3. Değerlendirme

6.3.1. Hemen belirtilmelidir ki, (V/2.) no.lu paragrafta belirtilen ve hükmüne uyulan kesin bozma kararında gösterildiği şekilde işlem yapılarak (V/3.) no.lu paragrafta yer verilen gerekçeyle yazılı şekilde karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davacı vekilinin işin esasına yönelik temyiz itirazları yerinde değildir. Davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarına gelince;

6.3.2. Bölge Adliye Mahkemesi tarafından 6100 sayılı HMK'nın 373/3. maddesi gereğince bozma kararına uyulduğuna göre bundan sonra mahkemece yapılacak iş bozmaya ve (V/6.2.2.) no.lu paragrafta hükmüne yer verilen HMK'nın 297. maddesine uygun yeni bir karar vermekten ibarettir.

İlk Derece Mahkemesinin 2018/320 Esas, 2020/50 Karar sayılı, 03/03/2020 tarihli kararının, Bölge Adliye Mahkemesinin 2021/1298 Esas, 2021/5678 Karar sayılı, 12/01/2021 tarihli kararıyla kaldırıldığı gözetilmeksizin, bozmadan sonra Bölge Adliye Mahkemesince, "B-Davacı vekilinin İstanbul Anadolu 21. Asliye Hukuk Mahkemesi' nin 03/03/2020 tarihli ve 2018/320 Esas - 2020/50 Karar sayılı kararına karşı yaptığı istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1-b-1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, aşağıdaki şekilde yeniden karar verilmesine" şeklinde, davacı vekilinin istinaf isteğinin esastan reddine yönelik hüküm oluşturulması usul hukukuna açıkça aykırılık oluşturmaktadır.

Ne var ki, yukarıda belirtilen husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün düzeltilerek onanması gerekmiştir.

VI. SONUÇ

1. (V/6.3.1.) no.lu paragrafta açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin işin esasına yönelik yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddine,

2. (V/6.3.2.) no.lu paragrafta açıklanan nedenle; davacı vekilinin diğer temyiz itirazının değinilen yönden kabulüne, Bölge Adliye Mahkemesinin 2022/297 Esas, 2022/801 Karar sayılı, 28/04/2022 tarihli hükmünün "Davacı vekilinin İstanbul Anadolu 21. Asliye Hukuk Mahkemesinin 03/03/20220 tarihli ve 2018/320 Esas - 2020/50 Karar sayılı kararına karşı yaptığı istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1-b-1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, aşağıdaki şekilde yeniden karar verilmesine" cümlesinin hükümden tamamen çıkartılmasına, hükmün bu şekli ile 6100 sayılı HMK’nın 370/2. maddesi uyarınca DÜZELTİLEREK ONANMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 16/11/2022 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.