"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2014/396 E., 2022/50 K.
HÜKÜM/KARAR : Kabul
Taraflar arasında Mahkemesinde görülen tapu iptali ve tescil davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Yargıtay 8. Hukuk Dairesince kararın bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davacılar vekili ve davalı ... vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, dava dilekçesinde; Batman ili, Hasankeyf ilçesi, ... köyü çalışma alanında bulunan 116 ada 52 parsel sayılı taşınmazın atalarından kaldığını, 80-100 yıldır malik sıfatıyla zilyetliklerinde olduğunu, kadastro çalışmaları sırasında Hazine adına tespit edilerek tapuya tescil edildiğini açıklayarak taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tapuya tesciline karar verilmesini talep etmiştir. 18.05.2011 tarihli oturumda taşınmazın dedesinden kendisine kaldığını, 28.12.2011 tarihli oturumda taşınmazın dedesinden kalan yerlerin mirasçılar arasında paylaşıldığını, kardeşi ...’in adının dava dilekçesine sehven yazıldığını ve dilekçeyi imzalamadığını, taşınmazın kendi payına düştüğünü, 28.03.2012 tarihli oturumda ise taşınmazın dedesinden babasına taksimen kaldığını, dedesi öldüğünde mirasçılar arasında yapılan taksimle taşınmazın kendi payına düştüğünü beyan etmiştir. Davacı yargılama sırasında ölmüş, mirasçıları davaya katılmıştır.
II. CEVAP
Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; uyuşmazlık konusu taşınmazın zilyetlikle kazanılması mümkün bulunmayan ve özel mülkiyete konu olamayacak yerlerden olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemenin 28.11.2012 tarihli ve 2011/257 Esas, 2012/796 Karar sayılı kararıyla; davacının babası ...'in davacı dışında da mirasçılarının bulunduğu, davacının tek başına dava açmasının mümkün olmadığı, mirasın taksim edildiğinin kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1.Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 28.01.2014 tarihli ve 2013/ 4996 Esas, 2014/1324 Karar sayılı ilamı ile; davacının dedesi ve babasına ait veraset belgelerinin dosyaya kazandırılması, taksim hususunun keşifte dinlenecek yerel bilirkişi ve tanıklardan sorularak açıklığa kavuşturulması, usulüne uygun olarak yapılacak keşifte komşu taşınmazların tutanak ve dayanaklarının uygulanması ve toplanan tüm delillerin sonucuna göre bir karar verilmesi gereğine değinilerek hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; yerel bilirkişi beyanları ve incelenen hava fotoğraflarına göre taşınmazın 50-60 yıldır davacı tarafından nizasız ve fasılasız olarak kullanıldığı, terör olayları nedeniyle köyün 10 yıl terk edilmesinin mücbir sebep olduğu ve davacı aleyhine yorumlanamayacağı, taşınmazın kuru tarım arazisi niteliğinde olduğu, keşif günü itibariyle üzerindeki taşların toplandığı ve sınırlarının belirgin olduğu, imar-ihyasının 1973 yılından beri tamamlandığı ve bitişiğindeki arazilerden fiilen ayrıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne, çekişmeli 116 ada 52 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile ... mirasçıları adına tesciline karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili ve davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davalı ... vekili temyiz dilekçesinde; davaya konu taşınmazın davacının dedesi ... den davacıya ne şekilde geçtiği araştırılmaksızın karar verildiğini, incelenen hava fotoğraflarının uyuşmazlığı aydınlatmak için yeterli olmadığını, hava fotoğrafları arasında 10 yıldan fazla bir zaman diliminin olmasının da zilyetliğin sürekliliğinin tespiti açısından isabetsiz olduğunu, hava fotoğraflarının çıplak gözle incelenmesi ile taşınmaz üzerinde çok fazla ağaçlık alan görüldüğünü bu nedenle taşınmazın tarımsal arazi vasfında olmadığının açık olduğunu, ziraat bilirkişi raporunun çelişkiler içerdiğini, çelişkilerin alınan ek raporla da giderilmediğini, ziraat bilirkişilerinin topraktan numune alarak inceleme yapmadığını, taşınmazın sınırına yerleştirilen taşların hangi tarihte toplandığının aydınlatılmadığını, bilirkişi raporlarının hükme esas alınamayacağını belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
2.Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; davacı ... mirasçılarının gerekçeli karar başlığında davalı olarak kaydedildiğini, talep üzerine bu hususun düzeltildiğini ancak yargılama giderlerine hatalı hükmedildiğini belirterek kararın düzeltilerek onanmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, kadastrodan önceki hukuki nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14 üncü ve 17 nci maddeleri; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114 üncü maddesinin 1 inci fıkrasının d bendi, 115 inci maddesi, 190 ıncı maddesi; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6, 559, 640, 701 , 702 ve 996 ncı maddeleri.
3. Değerlendirme
1. Dosyanın incelenmesinden; davaya konu 116 ada 52 parsel sayılı 12.574,90 metrekare yüz ölçümündeki taşınmazın ham toprak vasfıyla Hazine adına tespit edildiği, kadastro tespitinin 29.12.2004 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın irsen intikal, taksim ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı olarak 14.04.2011 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.
2. Mahkemece davacı lehine zilyetlikle iktisap koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmak için yeterli değildir.
Bilindiği üzere; bozma ilamına uyulmakla taraflar yönünden usuli müktesep hak oluştuğundan bozma ilamında belirtilen hususların eksiksiz olarak yerine getirilmesi gerekir. Önceki tarihli bozma ilamında davaya konu taşınmazın davacıya ne şekilde intikal ettiğini açıklamak ve kanıtlamak üzere davacıya süre ve imkan tanınması gereğine değinilmiş, Mahkemece mahallinde yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişiler taşınmazın davacıya ait olduğunu ve miras yoluyla sahiplenildiğini bildirmiş ise de davacının dedesinden kalan taşınmazın taksime ya da farklı bir akdi ya da irsi ilişkiye konu olup olmadığı, kim tarafından hangi sıfatla ve ne şekilde kullanıldığı açıklattırılmamıştır. O halde, davacının eldeki davaya konu taşınmaz yönünden aktif dava ehliyetinin bulunup bulunmadığı hususunun aydınlatıldığını söylemeye olanak bulunmayıp Mahkemece yapılan keşifte bu hususta detaylı beyan alınmaması, taşınmazın davacıya ne şekilde intikal ettiğinin maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılmaması ve yüzeysel beyanlarla yetinilmesi isabetli değildir.
3. Öte yandan, mahallinde yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişiler davacının taşınmaza buğday, arpa ve mercimek ektiğini, taşınmazın 50-60 yıldır kullanıldığını, köyün tüm fertlerinin köyü 20 sene kadar terör nedeniyle terk ettiğini beyan etmişler ise de bu şekilde alınan yüzeysel beyanlar zilyetlikle edinme koşullarının denetlenmesi bakımından hükme esas alınamayacak olup ziraatçi bilirkişi raporu da yetersizdir. Düzenlenen ziraatçi bilirkişi raporunda taşınmaz üzerinde herhangi bir kültür bitkisinin bulunmadığı ancak sürülü ve tarıma uygun olduğu, keşif günü taşların toplandığı ve sınırlarının belirgin olduğu, üzerinde tek tük meşe ağaçlarının olduğu, jeodezi bilirkişi raporu da dikkate alındığında 1973 yılından beri imar-ihyasının tamamlandığı kanaatinin oluştuğu belirtilmiş, raporun sonuç kısmında taşınmaz üzerinde tarımsal faaliyet yapıldığına dair emareler olmadığı, meşelik, eğimli ve engebeli olduğu belirtilmiş, çelişkilerin giderilmesi için alınan ek raporda da aynı ifadelere yer verilmiş ancak imar-ihyanın oluştuğuna dair kanaat belirtilmiş, dosyaya sunulan taşınmaz fotoğrafında taşınmazın çok taşlı olduğu görülmesine rağmen raporda taşınmazın taşlılık durumu, üzerinde hangi bitkilerin kalıntılarının bulunduğu, ne şekilde imar-ihya edildiği gibi hususlara değinilmemiştir. Düzenlenen jeodezi ve fotogrametri bilirkişisi raporunda da taşınmazın 1973, 1984 ve 2002 yıllarında kullanıldığı ve üzerinde ağaçlar olduğu belirtilmiş ise de taşınmaz üzerindeki zilyetliğin ne şekilde sürdürüldüğü, sınırlarının belirgin olup olmadığı, hava fotoğraflarında üzerinde bulunan tarımsal ürün ve faaliyetlere göre taşınmazın niteliğinin ne olabileceği, toprak rengi gibi hususlara değinilmemiş olup Mahkemece yüzeysel beyan ve raporlara itibar edilmesi doğru değildir.
4. Ayrıca, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 üncü maddesinde aynı çalışma alanı içerisinde zilyetlikle edinilebilecek azami taşınmaz miktarları belirtilmiş olup Mahkemece davacı ... eklemeli zilyetliğe dayanması halinde mirasbırakanları yönünden senetsiz araştırması yapılmamış olması da isabetsizdir.
5. Hal böyle olunca; Mahkemece doğru sonuca ulaşılabilmesi için davacı ... mirasbırakanları yönünden ilgili tapu ve kadastro müdürlükleri ile adliye yazı işleri müdürlüğünden daha önce senetsizden edindikleri sulu ve kuru taşınmaz miktarları sorulmalı, daha sonra mahallinde 3 kişilik bilirkişi heyetleri, taraf tanıkları ve yerel bilirkişilerle yeniden yapılacak keşifte taşınmazın kim tarafından ne zamandan beri hangi sıfatla ve ne şekilde kullanıldığı, taşınmazın dedesinden davacıya ne şekilde intikal ettiği, kullanıma ara verilmişse bunun süresi ve sebebi, kullanımın terk edilip edilmediği aydınlatılmalı, beyanlar arasındaki çelişkiler yüzleştirme yapılarak giderilmeli; ziraatçi bilirkişi heyetinden taşınmazın niteliğini tereddütsüz olarak belirleyen ve taşınmazın ne şekilde imar ve ihya edildiğini ve zirai özelliklerini değerlendiren rapor tanzim etmesi istenmeli; jeodezi ve fotogrametri bilirkişi heyetinden taşınmazın kadastro tespiti öncesindeki 15, 20, 25 yıllık dönemlerde ne şekilde kullanıldığını aydınlatır rapor alınmalı; daha sonra davacının senetsizden edinebileceği taşınmaz miktarı da gözetilerek toplanan tüm delillerin sonucuna göre bir karar verilmelidir.
6. Davacılar vekilinin temyiz itirazlarına gelince; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3 üncü maddesi uyarınca uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 432/4 üncü maddesi ve 01.06.1990 tarihli ve 3/4 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince süresinde verilmeyen temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.
Somut olayda; Mahkeme tarafından verilen karar davacılar vekiline 06.03.2022 tarihinde, Hazinenin temyiz başvuru dilekçesi 14.03.2022 tarihinde tebliğ edilmiş; davacıların temyiz dilekçesi ise yasal süre geçirildikten sonra 04.07.2022 tarihinde verilmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacılar vekilinin temyiz dilekçesinin süreden REDDİNE,
Peşin alınan temyiz harcı bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
Davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile temyiz olunan Mahkeme kararının BOZULMASINA,
Temyiz eden davalı ... harçtan muaf bulunduğundan bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
Dosyanın kararı veren Mahkemeye gönderilmesine,
Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
21.12.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.