Logo

1. Hukuk Dairesi2022/4410 E. 2022/7725 K.

Yapay Zeka Özeti

Bu karar için yapay zeka özeti oluşturulamadı.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davasında bozma kararına uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne ilişkin verilen karar, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiş olmakla; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, maliki olduğu 1397 parsel sayılı taşınmazda bulunan 4 no.lu bağımsız bölümü nakit sıkıntılarını gidermek için davalı tarafından kredi çekilmesini sağlamak amacıyla davalıya devrettiğini, kullanılan krediden ihtiyacı olan 9.000,00TL üzerindeki miktarı masrafları düşerek davalıya verdiğini, davalının kredileri ödemediğini ve taşınmazı devretmediğini ileri sürerek, davalı adına olan kaydın iptali ile adına tescile karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı, iddianın yazılı delille ispatı gerektiğini, temlikin gerçek satış olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemece, taraflar arasında inançlı temlik yapıldığı, ancak davalının taşınmazı iade etmediği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Yukarıda belirtilen karara karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Bozma Kararı

Dairenin 14/11/2018 tarihli ve 2018/4409 E., 2018/14490 K. sayılı kararıyla; “ Somut olayda; davacılar tarafından ileri sürülen iddialarla ilgili 5.2.1947 tarihli ve 20/6 sayılı İnançları Birleştirme Kararı uyarınca yazılı belge düzenlenmediği görülmekte ise de, davalı ...’nın 03.02.2006 tarihinde İş Bankasından 15.000TL kredi kullandığı, aynı gün davalının davacıya “konut bedeli” açıklaması ile 13.500TL havale ettiği, davacının ise yine aynı gün davalıya açıklama bulunmaksızın 8.500TL gönderdiği, bilahare dava dilekçesine ekli makbuzlardan davacının davalı hesabına belirli aralıklarla “kredi taksidi ödemesi” belirtmesi ile 247-250TL gönderdiği, kredi ödemelerinin ise 03.03.2006 tarihinden itibaren 247,10TL taksitler halinde bir kısmının davalı ... hesabından bir kısmının ise Edremit, Kastamonu ve Tekirdağ şubelerinden kasadan kimin tarafından ödendiği bilinmediği, taraflar arasında çeşitli iş ilişkileri münasebeti ile para alışverişlerinin olduğu dosya kapsamı ile sabittir. Gerçekten de, taraflar arasındaki ilişki ve çekişmenin çözüme kavuşturulması bakımından yukarıda değinilen İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca yazılı belge ile ispatı gerekmekte ve fakat böylesine bir belgenin bulunmadığı anlaşılmakta ise de; davalının bankadaki hesabına yatırılan paralara ilişkin dekontların bu ilişki ile bağlantılı olduğunun saptanması halinde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 202. maddesi gereğince delil başlangıcı teşkil edeceği ve çekişmenin giderilmesinde gözardı edilemeyeceği, dinlenen tanık beyanlarından taşınmazın teminat amacıyla davalıya devredildiği tartışmasızdır.Hâl böyle olunca; taşınmazın devri neticesinde davacıya ödenen miktarın saptanması, yine davacı tarafından ödendiği anlaşılan banka dekontlarının ilgili bankadan celp edilerek bedelin ödenip ödenmediğinin tespiti, tamamının ödenmemiş olması halinde Borçlar Kanunu'nun 81. maddesi (6098 Türk Borçlar Kanunu'nun 97. maddesi) hükmü uyarınca, kendi edimini yerine getirmeyenin, karşı edimin ifasını isteyemeyeceği gözetilerek, kalan kısmın ödenmesine ilişkin davacıya önel verilerek bedelin Mahkeme veznesine depo ettirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.” gerekçesi ile Mahkeme kararı bozulmuştur.

3. Mahkemesince Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin 17/03/2022 tarihli ve 2019/12 E.,2022/80 K. sayılı kararıyla; davacının maliki olduğu 1397 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan Ü Blok 1. kat 4 numaralı bağımsız bölümü 19.01.2006 tarihinde satış suretiyle davalıya devrettiği, davalının temlik işleminin gerçek bir satış olduğunu beyan ederek, davacının inançlı işlem iddiasını kabul etmediği, ancak davalı tarafın bozma kararından sonraki yazılı ve sözlü beyanlarında taşınmazın kredi alırken teminat olarak göstermek amacıyla davacı tarafından devredildiği beyan edilerek, inançlı işlemin kabul edildiği, dinlenen tanıkların da aynı yönde beyanda bulunduğu, inançlı işleme ilişkin olarak davacı tarafından davalıya tapuda devir işlemi yapıldıktan sonra davalı tarafından İş Bankasından 03/02/2006 tarihinde 15.000 TL kredi kullanıldığı, bankadan kullanılan krediye ilişkin belgeler ve hesap hareketleri ile tarafların hesaplarına ilişkin hesap hareketlerinin gönderildiği, hesap hareketleri incelendiğinde davalı tarafından davacıya kullanılan krediden ele geçen 13.500 TL'nin gönderildiği, daha sonra davacı tarafından davalıya 8.500 TL gönderildiği, daha sonra da davalı tarafından davacıya 4.000 TL gönderildiği, masraflar çıkarıldıktan sonra krediden kalan 13.500 TL'nin 9.000 TL'sinin davacı, kalan 4.500 TL'sinin davalı tarafından kullanıldığı, bankadan gelen müzekkere cevapları incelendiğinde inançlı işleme konu bu kredinin taksitlerinin farklı şubelerden ödendiği, ancak ödeyen kişiye ilişkin bilgilerin bulunmadığı, davacı tarafça dava dilekçesinin ekinde sunulan dekontların İş Bankası Kastamonu şubesindeki işlemlere ait olduğu, davalı tarafça 14/10/2021 tarihli celsede Kastamonu şubesinden yapılan ödemelerin davacı tarafça yapıldığının beyan edildiği, Kastamonu şubesinden yapılan ödemelerin toplamının 2.538,11 TL olduğu, yine davalının hesaplarından davaya konu krediye ilişkin davacının eşi tarafından 500,00 TL ödeme yapıldığının anlaşıldığı, bu ödemeler dışında davaya konu krediye ilişkin başka ödeme yapıldığının davacı tarafça ispat edilemediği, en son alınan 04/12/2021 tarihli bilirkişi raporunun denetime elverişli ve uygun bulunduğu, kredinin ödenip kapatılan taksitler ile raporda belirtilen ve davalıdan tahsil edilen 695,34 TL noter ve ihbar masraflarıyla birlikte toplam maliyetinin 27.768,69 TL olduğu, davacı ve davalı tarafça kullanılan kredi miktarları doğrultusunda oranlama yapıldığında davacının bu miktarın 18.512,46 TL'sinden sorumlu olması gerektiği, bu miktardan davacı tarafça ödendiği tespit edilen yukarıda belirtilen toplam 3.038,11 TL çıkarıldığında, davacı tarafından davalıya 15.474,35 TL ödeme yapılması gerektiği, taraflar arasındaki inançlı işlem doğrultusunda davacının bu miktarı ödemesi halinde tapu iptali ve tescil talebinde bulunabileceği, davacı tarafça bu bedelin Mahkeme veznesi depo edildiği gerekçesiyle davanın kabulü ile davacı tarafça Mahkeme veznesine depo edilen 15.474,35 TL ‘nin davalıya ödenmesine karar verilmiştir.

4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

5. Temyiz Nedenleri

Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; davanın taraflar arasındaki inançlı işlemden kaynaklandığını, davacının taşınmazı davalıya devrettiğini, davalının da 03.02.2006 tarihinde 15.000 TL konut kredisi kullandığını,çektiği kredinin 1.500,00 TL'sini masraf olarak kullandığını, 13.500,00 TL sini de davacıya verdiğini, davacının davalıya 8.500,00 TL geri gönderdiğini, davalının da 4.000,00 TL'yi davacıya iade ettiğini, yani davalının bu krediden 4.500,00 TL kullandığını, davacının ise 9.000,00 TL kullandığını, ancak davacının kredi taksitlerini ödemediğini, taksitleri davalının ödemek zorunda kaldığını, davacı ile davalının 2008 yılı Ekim ayında adi ortaklık olarak davacının eşinin üzerine sürücü kursu açtıklarını, bu ortaklıktan kaynaklı davalıya kar payı ödemeleri yapıldığını, bu kar payı ödemelerinin davacı tarafından kredi ödemesi şeklinde lanse edildiğini, ancak davacının yaptığı ödemelerin kredi ödemesi olmadığını, davalının sürücü kursundaki yarı payını davacıya devretmek konusunda anlaştıklarını, ortak arkadaşları .... hakemliğinde yapılan anlaşmada, davalı sürücü kursunun yarı payını devrettiğinde davacıdan tüm alacağının 53.000,00 TL olacağı şeklinde anlaştıklarını, bilirkişi raporunda davaya konu evin değerinin 65.000,00 TL olarak hesaplandığını, davacının kredi taksit ödemelerinin büyük çoğunluğunu yapmadığının sabit olduğunu, sadece ana para olarak hesaplanan alacağın davalıya ödenmesine karar verilmesinin hakkaniyete aykırı olduğunu, ödediği kredi taksitleri, ev için ödediği vergiler ve tarafların aralarında anlaşamadığı diğer borçların kendisine geri ödendiği takdirde davanın kabulüne karar verilmesini talep ettiğini, davalının bozma kararından önce karar ve ilam harcını ödemesine rağmen, bozma kararından sonra tekrar karar ve ilam harcına hükmedildiğini, Mahkemece, davacının da davalıya borcu olduğu kabul edildiğinden ve bu miktar davacı tarafa depo ettirildiğinden, bu durumun davada davalının da haklı olduğunu gösterdiğini, bu durumda da davalının yargılama giderleri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulmaması gerektiğini belirterek, kararın bozulmasını istemiştir.

6. Gerekçe

6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, inançlı işlem hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.

6.2. İlgili Hukuk

6.2.1. İnanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir.

Bu sözleşme, taraflarının hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup, alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil eder.

Taraflar böyle bir sözleşme ve buna bağlı işlemle genellikle, teminat teşkil etmek ve iade edilmek üzere, mal varlığına dahil bir şey veya hakkı, aynı amacı güden olağan hukuki muamelelerden daha güçlü bir hukuki durum yaratarak, inanılana inançlı olarak kazandırmak için başvururlar. Diğer bir anlatımla, bu işlemle borçlu, alacaklısına malını rehin edecek, yani yalnızca sınırlı ayni bir hak tanıyacak yerde, malının mülkiyetini geçirerek rehin hakkından daha güçlü, daha ileri giden bir hak tanır.

Sözleşmenin ve buna bağlı temlikin, değinilen bu özellikleri nedeniyle, taşınmazı inanç sözleşmesi ile satan kimsenin artık sadece, ödünç almış olduğu parayı geri vererek taşınmazını kendisine temlik edilmesini istemek yolunda bir alacak hakkı; taşınmazı, inanç sözleşmesi ile alan kimsenin de borcun ödenmesi gününe kadar taşınmazı başkasına satmamak ve borç ödenince de geri vermek yolunda yalnızca bir borcu kalmıştır.

İnanç sözleşmeleri, tarafların karşılıklı iradelerine uygun bulunduğu için, onlara karşılıklı borç yükleyen ve alacak hakkı veren geçerli sözleşmelerdir. Anılan sözleşmelerde, taraflar, sözleşmenin kendilerine yüklediği hak ve borçları belirlerken, inançlı işlemin sona erme sebeplerini; devredilen hakkın inanılan tarafından inanana iade şartlarını, bu arada tabii ki süresini de belirleyebilirler. Bunun dışında, akde aykırı davranışın yaptırımına da sözleşmelerinde yer verebilirler. Buna dair akit hükümleri de TBK'nın 26 ve 27. maddelerine aykırılık teşkil etmediği sürece geçerli sayılır.

Uygulamada mesele, 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı ile ilişkilendirilip, bu karar dayanak yapılmak suretiyle çözüme gidilmektedir. İnanç sözleşmesi olarak adlandırılan bu belgenin sözleşmeye taraf olanların veya inanılanın imzasını içermesi gereklidir. Bunun dışındaki bir kabul, hem İçtihadı Birleştirme kararının kapsamının genişletilmesi, hemde taşınmazların tapu dışı satışlarına olanak sağlamak anlamını taşıyacağından kendine özgü bu sözleşmelerle bağdaştırılamaz.

05.02.1947 tarihli 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca, inançlı işleme dayalı iddianın, şekle bağlı olmayan yazılı delille kanıtlanması gerekeceği kuşkusuzdur. Şayet, ispat külfeti kendisinde olan tarafın yazılı bir belgesi yok ise ancak taraflar arasında gerçekleştirilen mektup, banka dekontu, yazışmalar gibi birtakım belgeler var ise bunların delil başlangıcı sayılacağı ve iddianın her türlü delille kanıtlanmasının olanaklı hale geleceği sabittir. Şayet, delil başlangıcı sayılacak böylesi bir olgu da bulunmuyor ise iddia sahibinin son başvuracağı delilin karşı tarafa yemin teklif etme hakkı olduğu da şüphesizdir.

6.2.2. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 97. maddesinde, “Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir.” düzenlemesi yer almaktadır.

6.3. Değerlendirme

6.3.1. Dosya içeriğine, toplanan delillere, (IV/6.2.) no.lu paragrafta yer verilen yasal ve hukuksal gerektirici nedenler ile hükmüne uyulan bozma kararında gösterildiği şekilde işlem yapılarak yazılı şekilde karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının işin esasına yönelik temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddine.

6.3.2. Davalının harca yönelik temyiz itirazlarına gelince;

Somut olayda, ilk hükümde kabul kararı verilerek bakiye 3.207,60 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazine adına irat kaydına karar verilmiş ve karardan sonra Mahkemece 13/07/2015 tarihli ve 2015/253 harç numaralı harç tahsil müzekkeresi yazılmasına rağmen, bozma kararından sonra verilen hükümde bu husus gözardı edilerek, tahsilde tekerrüre neden olmayacağı belirtilmeden tekrar bakiye harcın davalıdan tahsiline karar verilmesi doğru olmamıştır.Ancak değinilen bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerekli kılmadığından hükmün düzeltilerek onanması gerekmektedir.

V. SONUÇ

Açıklanan nedenlerle; davalı vekilinin harca ilişkin temyiz itirazının kabulüne; hükmün 3. bendinin hüküm yerinden çıkarılarak yerine “Alınması gerekli 4.098,60 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 445,50 TL harcın ve 445,50 TL tamamlama harcının mahsubu ile (ilk hüküm sonrası varsa tahsil edilen harçla mükerrer olmamak kaydıyla) bakiye 3.207,60 TL’nin davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,” cümlesinin yazılmasına, davalı vekilinin bu yöne değinen temyiz itirazının kabulü ile hükmün bu şekliyle 6100 sayılı HMK'nın geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 438/7. maddesi uyarınca DÜZELTİLEREK ONANMASINA, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 23/11/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.