"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemiyle açılan davanın yapılan yargılaması sonucunda, Mahkemece davanın kabulüne dair verilen karar süresi içerisinde davalılar ..., ... ve ... tarafından temyiz edilmekle, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendiği, gereği görüşüldü:
I. DAVA
Asıl ve birleştirilen davalarda davacılar; ... ilçesi, .... köyü kadastro çalışma alanında bulunan 278 ve 279 parsel sayılı taşınmazlarda paylarının bulunduğunu ileri sürerek tapu iptali ve tescil talebinde bulunmuşlardır.
II. CEVAP
Davalılar aşamalardaki beyanlarında, davanın reddini savunmuşlardır.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 12.06.1997 tarihli ve 1994/130 E. 1997/63 K. sayılı kararıyla; davanın kabulü ile ... ilçesi, ... köyü çalışma alanında bulunan 278 ve 279 parsellerin tapusunun iptal edilerek 1/4 payın veraset ilamındaki payları oranında ... mirasçıları, 1/4 payın veraset ilamındaki payları oranında ... mirasçıları adına, 1/4 payın .... oğlu ...mirasçıları adına, 1/4 payın ise .... oğulları ..., ... ve ... adına tesciline karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
1. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar ..., ... ve ... tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davalılar temyiz dilekçelerinde özetle; dava konusu taşınmazların miras bırakanları ... ve müşterekleri tarafından 1988 yılında satın alındığı, ardından yapılan taksim sonucunda davacılara başka taşınmaz verilmesi sonucunda çekişmeli taşınmazların kendilerine isabet ettiğini böylelikle davalıların taşınmaz üzerinde haklarının kalmadığını belirterek kararın bozulmasını talep etmişlerdir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil isteğinden ibarettir.
3.2. İlgili Hukuk
1086 sayılı HUMK'nın 388. Maddesinin 2. fıkrasında;
"Hüküm sonucu kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir."
1086 sayılı HUMK'nın 389. maddesinde;
"Verilen karar ile iki tarafa tahmil ve bahşedilen vazife ve haklar şüphe ve tereddüdü mucip olmıyacak surette gayet sarih ve açık yazılmalıdır." hükümleri yer almaktadır.
Bilindiği üzere, tarafların tüm delilleri toplanıp, incelendikten ve HMK'nın 186. maddesine göre (HUMK'nın 376 ve 377. maddeleri) son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin, aynı Yasa'nın 297. maddesi (HUMK'nın 388 ve 389. maddeleri) uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte yazması ve hüküm sonucunu 294. maddede (HUMK'nın 381. maddesi) öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır. HMK'nın 297. maddesine (HUMK'nın 388 ve 389. maddeleri) uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren tefhim ile aleniyeti ve hukuki varlık kazanan kısa karara uygun olarak gerekçeli kararın yazılması zorunludur. Hakim, kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan el çekmiş olup, gerekçeli kararını da bu kısa karar ile çelişmeyecek şekilde yazması gerekmektedir. Kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili yada farklı olması yargılamanın aleniyetine, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasa'nın 141. maddesi ile HMK'nın (HUMK'nın) yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca, anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksi düşünce ve uygulama yargının, hakimin ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile bağdaşmaz.
3.3. Değerlendirme
3.3.1. Hemen belirtilmelidir ki; mahkeme kararları gerekçesi ve hüküm fıkrası ile bir bütün olup, gerekçe ile hüküm sonucu arasında açık bir çelişkinin bulunmaması asıldır. Gerekçede gösterilen nedenlerle hüküm kısmı birbirine uymuyorsa bu çelişki yaratır. Kararların farklı ve çelişkili olması mahkemelere olan güven ilkesini zedeler.
3.3.2. Somut olayda Mahkemece, kararın verildiği tarihte yürürlükte olan 1086 sayılı HUMK'nın 381, 388 ve 389. maddelerine aykırı olarak kısa kararda davanın kabulüyle "... ilçesi, ... köyü 278 ve 279 parsellerin tapusunun iptal edilerek 1/4 payın veraset ilamındaki payları oranında ... mirasçıları, 1/4 payın ise veraset ilamındaki payları oranında ... mirasçıları adına tesciline’’ karar verildiği belirtilmiş, gerekçeli kararda ise "... ilçesi, ... köyü 278 ve 279 parsellerin tapusunun iptal edilerek 1/4 payın veraset ilamındaki payları oranında ... mirasçıları, 1/4 payın ise veraset ilamındaki payları oranında ... mirasçıları adına, 1/4 payın...oğlu ...mirasçıları adına, 1/4 payın ise .... oğulları ..., ... ve ... adına tesciline’’ denilmek suretiyle kısa kararla gerekçeli karar arasında çelişki yaratılmıştır.
3.3.3. Hâl böyle olunca, tefhim edilen ve duruşma tutanağına geçirilen hüküm sonucu ile gerekçeli karar arasındaki aykırılık diğer yönler incelenmeden tek başına bozma sebebi sayılacağından, 10.04.1992 tarihli 7/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gözetilerek HMK'nın 297. maddesine uygun şekilde yeniden karar oluşturmak üzere hükmün bozulması gerekmektedir.
V. SONUÇ
Açıklanan nedenlerle; temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün 6100 sayılı Yasa'nın geçici 3. maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK'nın 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde yatıranlara iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20/10/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.