"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ADANA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE MAHKEMESİ : HATAY 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Hatay 1. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen asıl ve birleştirilen davanın reddine ilişkin kararın, asıl ve birleştirilen davada davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak asıl ve birleştirilen davada tapu iptal-tescile dair verilen karar, yasal süre içerisinde asıl ve birleştirilen davada davalılar vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 15/11/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalılar ... vd. vekili Avukat ... ile temyiz edilen davacılar ... vd. vekili Avukat ... geldiler, duruşmaya başlandı, gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
I. DAVA
Asıl ve birleştirilen davada davacılar, mirasbırakanları ... 'in asıl davada dava konusu 22, 28 ve 32 parsel sayılı taşınmazlarını oğlu olan asıl davada davalı ...'e; birleştirilen davada dava konusu 850 parsel sayılı taşınmazını ise oğlu olan birleştirilen davada davalı ...'a satış göstermek suretiyle devrettiğini, temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu, mirasbırakanın taşınmazlarını satma ihtiyacı olmadığı gibi davalıların da alım gücü bulunmadığını ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.
II. CEVAP
Asıl ve birleştirilen davada davalılar, mirasbırakanın hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde mal paylaşımı yaptığını, dava konusu 1077 parsel (yeni 22, 28 ve 32 parsel) sayılı taşınmazın bedeli karşılığında satın alındığını, kız çocukların satış bedelinden pay aldıklarını, mirasbırakanın 850 parsel sayılı taşınmazı erkek çocuklarına ev yapıp oturmaları için tahsis ettiğini, dava dışı 601 parsel sayılı taşınmazın ise mirabırakanın ölümü ile tüm mirasçılara intikal ettiğini, mirasbırakanın paylaştırma iradesine tüm mirasçıların saygı duyduğunu, mal kaçırma kastı bulunmadığını, davacıların kötüniyetli hareket ettiklerini belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 17/11/2020 tarihli ve 2015/829 E., 2020/294 K. sayılı kararıyla; mirasbırakanın iradesinin kız çocuklarından mal kaçırmak değil, çocukları arasında mal paylaştırmak olduğu gerekçesiyle asıl ve birleştirilen davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl ve birleştirilen davada davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2. İstinaf Nedenleri
Asıl ve birleştirilen davada davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olmadığını, toplanan deliller, dosya kapsamında bulunan bilgi ve belgelerin hatalı değerlendirildiğini, davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini, esas ve birleşen her iki dosya yargılamasında dinlenen tüm tanıklar özellikle bir kısım davalı tanıklarının beyanlarından dava konusu yeri mirasbırakanın erkek çocuklarına bila bedel vermiş olduğunun açıkça anlaşıldığını, mahkemece beyanlarına daha fazla itibar edilen diğer davalı tanıklarının beyanlarının doğru olmadığının rahatlıkla anlaşıldığını, mirasbırakanın hak ve adalet ilkelerine uygun şekilde mirasçıları arasında paylaşım yapmak düşüncesiyle hareket etmiş olsa idi diğer çocuklarına da taşınmaz vermesi gerektiğini, ayrıca dava konusu taşınmazın davalı ...'e satılmasının hayatın olağan akışına tamamen ters düştüğünü, tanık ...'in davacı tarafça değil, davalı tarafça tanık olarak bildirildiğini, hatalı değerlendirme yapıldığını, tanık beyanlarının dava konusu taşınmazların davalılara devrinde muvazaanın bulunduğunu açıkça ortaya koyduğunu, tanıkların bu beyanlarına itibar edilmesi gerektiğini, bilirkişi raporuna karşı mahkemeye sunmuş oldukları yazılı itirazların dikkate alınmadığını, oysa bilirkişi raporlarında bariz hesap hataları yapıldığını, verilen kararda yapılan değerlendirmelerde bazı hataların yapılmış olduğunu, önemli hususların dikkate alınmadığını bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 05/05/2022 tarihli ve 2021/1105 E., 2022/736 K. sayılı kararıyla; mirasbırakan tarafından tüm mirasçılarını kapsar şekilde adaletli bir paylaşım yapılmadığı, davalılar dışında kimseye taşınmaz, pay verilmediği, muris muvazaası olgusunun gerçekleştiği gerekçesiyle 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca davacıların istinaf başvurusununun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden hüküm tesisi ile asıl ve birleştirilen davada tapu iptal-tescile karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl ve birleştirilen davada davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Asıl ve birleştirilen davada davalılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; bölge adliye mahkemesinin, ispat yüküne ilişkin yerleşmiş içtihatları yok sayarak, ispat yükümlülüğünü adeta ters yüz ederek hiç bir maddi delille doğrulanmayan, tamamen soyut gerekçelerle yerel mahkeme kararını kaldırması ve davayı kabul etmesinin maddi olaya, dosya kapsamında mevcut delillere, konuyla ilgili yerleşmiş içtihatlara tamamen aykırı olduğunu, taraflarının annesinin beyanının dikkate alınmadığını, davacının kızının beyanlarına itibar edilmediğini, mirasbırakanın mal kaçırma kastıyla hareket etmediğini, davanın ispat edilemediğini, muvazaa iddiasının gerçek dışı olduğunun sabit olduğunu bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1.Miktar veya değeri kesinlik sınırını geçmeyen davalara ilişkin nihai kararlar, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 362. maddesi uyarınca temyiz edilemez. Temyize konu edilen miktarın kesinlik sınırının altında kalması hâlinde anılan Kanun’un 366. maddesi atfıyla aynı Kanun’un 352. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.
3.2.2.Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
3.3. Değerlendirme
3.3.1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1919 doğumlu mirasbırakan ... ...'in 27/03/2000 tarihinde ölümü ile mirasçıları olarak davacı kızları ...,... ve ..., davalı oğulları ... ve ... ile dava dışı eşi Katibe, çocukları ....,...'in kaldıkları, mirasbırakan ...'un; asıl davada dava konusu eski 1077 parsel sayılı taşınmazını davalı oğlu ...'e, birleştirilen davada dava konusu eski 850 (yeni 1696 ada 10) parsel sayılı taşınmazını ise davalı oğlu ...'a 03/07/1996 tarihinde aynı resmi senette satış suretiyle temlik ettiği, asıl davada davalı ...'e devredilen 1077 parsel sayılı taşınmazın 19/04/2006 tarihinde ifraz edilerek 5832 (yeni 1841 ada 22 ), 5833 (yeni 1841 ada 28), 5834 (yeni 1841 ada 32) parsel sayılı taşınmazların oluştuğu, 29/08/2016 tarihinde de 1841 ada 22 parsel sayılı taşınmaz üzerinde kat irtifakı tesis edildiği anlaşılmaktadır.
3.3.2.Hemen belirtilmelidir ki, pay oranında açılan muris muvazaası hukuki nedenine dayalı davalarda davacılar ve davalılar arasında arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmayıp ihtiyari dava arkadaşlığı bulunduğundan, dava değerinin davayı açan mirasçı veya mirasçıların her birinin payına isabet eden değer olacağı kuşkusuzdur.
Dosya içeriğine göre, birleştirilen davada davalı ...'a devredilen dava konusu taşınmazın dava tarihi itibariyle keşfen saptanan toplam 976.989,00 TL değeri üzerinden davacıların her birinin 3/40'ar miras paylarına karşılık gelen değer 73.274,17 TL olup, temyize konu edilen bu miktar Bölge Adliye Mahkemesinin karar tarihi 2022 yılı itibariyle kesinlik sınırı olan 107.090,00 TL'nin altında kalmaktadır.
3.3.3. Somut olaya gelince; tarafların anneleri, kardeşleri olan davalı tanıkları ve emlakçılık yapan davalı tanığının beyanlarına göre asıl davada dava konusu eski 1077 parsel sayılı taşınmazın satılığa çıkarıldığı, satılması için uzun bir süre beklediği, bundan sonra Ürdün'de çalışmak suretiyle birikimi bulunan mirasbırakanın oğlu davalı ... tarafından satın alındığı anlaşılmakla mirasbırakanın asıl davada dava konusu bu taşınmaz açısından mal kaçırma kastı ile hareket ettiğinin ispatlanamadığı sonucuna varılmaktadır.
3.3.4.Hal böyle olunca; asıl davada davalı ... yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.
VI. SONUÇ
1. (V./3.2.1.) no.lu paragrafta yer verilen yasal düzenlemeler uyarınca ve (V./3.3.2.) no.lu paragrafta açıklanan nedenlerle; birleştirilen dava yönünden davalı vekilinin temyiz dilekçesinin değerden REDDİNE, 03/09/2022 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edilen davacılar vekili için 8.400,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz eden birleştirilen davada davalıdan alınmasına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,
2. (V./3.3.3.), (V./3.3.4.), no.lu paragraflarda açıklanan nedenlerle; asıl davada davalının asıl dava yönünden yerinde bulanan temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 371/1-a maddesi uyarınca Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, HMK’nın 373/2. maddesi gereğince dosyanın kararı veren Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 03/09/2022 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden asıl davada davalı vekili için 8.400,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen davacılardan alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 15/11/2022 tarihinde kesin olmak üzere oy çokluğuyla karar verildi.
(Muhalif)
-MUHALEFET ŞERHİ-
Asıl dava, 22, 28 ve 32 parsel sayılı taşınmazların davalı oğul ...'e, birleştirilen dava 850 parsel sayılı taşınmazın davalı oğul ...'a muvazaalı olarak satışı nedeniyle muris muvazaası hukuki nedenine dayalı pay oranında tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince mirasbırakanın kız çocuklarından mal kaçırmak amacıyla değil, çocuklarına mal paylaştırmak amacıyla temlikleri yaptığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, Bölge Adliye Mahkemesince tüm mirasçıları kapsar şekilde adaletli bir paylaştırma yapılmadığı, davalılar dışında kimseye taşınmaz verilmediği gerekçesiyle davacılar vekilinin istinaf talebi kabul edilip, ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak davanın kabulüne dair yeniden karar verilmiştir.
Dosya kapsamından, eski 1077 (yeni 22,28 ve 32) parsel sayılı taşınmazların davalı ...'e, 850 parsel sayılı taşınmazında davalı ...'a bedelsiz olarak devredildiği, Bölge Adliye Mahkemesi kararında tartışılan deliller ve özellikle tanık beyanları doğrultusunda kabul edildiği üzere satış şeklinde gösterilen temliklerin gerçekte bağış olduğu, temliklerin bedelsiz olması nedeniyle taşınmaz bedellerinin de terekeye girmediği, dolayısıyla erkek çocuklarına temlikler yapıldığı, kız çocuklarından mal kaçırıldığı, 850 parselin bedelsiz olarak erkek çocukların ev yapıp oturmaları amacıyla ...'a bedelsiz verildiği kabul edildiği gibi, asıl davaya konu taşınmazların bedeli karşılığında satın alındığı ve davacı kızlara bu satıştan alınan paraların paylaştırıldığı savunmasının da soyut beyan olmaktan öteye geçmediği, tarafsız ve beyanına itibar edilebilir tanık bulunmadığı gibi satın almaya ve ödemeye ilişkin bir belgede olmadığı, dava dışı bir parça taşınmaz mirasçılara intikal ettirilmiş ise de, daha değerli olduğu anlaşılan taşınmazlar erkek çocuklara bedelsiz temlik edilip kız çocuklara hiç bir taşınmaz ve hisse verilmemiş olmasının muristeki mal kaçırma iradesini açıkça ortaya koydu sonucuna ulaşılmaktadır.
Hal böyle olunca; davalı ...'a yapılan temlik bakımından dava değeri itibariyle kararın temyizi kabil olmaması nedeniyle temyiz dilekçesinin değerden reddine karar verilmesi doğru olmuştur. Ancak davalı ...'e yapılan temlikin bedelsiz, mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu ispat edildiğinden Bölge Adliye Mahkemesi kararının esas itibariyle doğru olduğu, bazı davacıların evlenmeleri nedeniyle nüfus kayıtlarının nakilleri yapılırken T.C. numaraları ve isimlerinde maddi hatadan kaynaklanan yanlışlıkların yeniden yargılanma yapılmasına gerek olmaksızın düzeltilebilecekleri, bu nedenle asıl davada verilen kararın düzeltilerek onanması gerektiği kanaatinde olduğumdan sayın çoğunluğun bozma yönündeki görüşüne katılmıyorum.