"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen gaiplik, tapu iptali ve tescil davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece, İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verildiği, İlk Derece Mahkemesince yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne ilişkin verilen karar, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı Vakıf vekili, 247 ada 4 parsel sayılı taşınmaz malikleri "..." ve ".... kızı .... gaip olduğunu, taşınmazın Vakıflar Yasası’nın 17. maddesi uyarınca vakfı adına tescil edilmesi gerektiğini ileri sürerek öncelikle davalıları temsilen kayyım atanması için taraflarına yetki verilmesini, daha sonra taşınmaz maliklerinin gaip olduğunun tespiti ile taşınmazın davacı Vakıf adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı Kayyım, tapu iptali ve tescil davasının kayıt maliki aleyhine açılması gerektiğini belirterek, davanın husumet yönünden ve esastan reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince, davanın kabulüne dair verilen kararın istinafı üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi tarafından, yeterli araştırma yapılmadığı gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiş, İstanbul 25. Asliye Hukuk Mahkemesinin 07/06/2018 tarihli, 2017/172 Esas, 2018/212 Karar sayılı kararı ile, dava konusu taşınmazın kayıt malikleri ... kızı ... ve ...'ye ulaşılamadığı, varsa mirasçıları ile ilgili herhangi bir kayıt bulunamadığı, adı geçenlerin gaip olduklarının kesin olarak belirlendiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı kayyım vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2. İstinaf Nedenleri
Davalı vekili, dava konusu taşınmazın vakfiyesine göre tespit edilen amaca uygun kullanılıp kullanılmadığının incelenmesi gerektiğini, amaca uygun kullanım yok ise vakfın varlığının kabulüne imkan bulunmadığını, zira gayesi zayi olmuş vakfın vakıf olma vasfını kaybedeceğini, eksik inceleme ile hüküm kurulduğunu, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması ile davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 15/01/2019 tarihli, 2018/1654 Esas, 2019/85 Karar sayılı kararıyla; İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılan araştırma ve inceleme sonucunda verilen kararın hukuka uygun olduğu gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Karara karşı süresi içinde davalı kayyım vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Bozma Kararı
Dairenin 30/11/2020 tarihli, 2019/1793 Esas, 2020/6365 Karar sayılı kararıyla; "yapılan araştırma ve incelemenin hüküm kurmaya yeterli olduğunu söyleyebilme imkanı yoktur. Şöyle ki; dava konusu taşınmazın kadastro tutanağında Himmet adına ölü olduğu belirtilerek tespit yapıldıktan sonra 22.09.1950 tarihinde ... ... isimli kayıt maliki....'in torunu olduğunu belirten kişinin Kadastro Müdürlüğüne müracaat ederek veraset ilamı sunduğu ve anılan veraset ilamı ile esas alınacak kayıt malikleri ... karısı ... ve kızı ... adına intikalen tescil ve tespitten bahsedildiği, mahkemece kayıt malikleri yönünden araştırma yapılmış ise de intikal için müracaat eden, adres telefon numarasını bildiren ... ...'in kim olduğu araştırılmadan sonucu gidildiği, bu hali ile hükmün hatalı olduğu anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca; kadastro tespitine esas 22.09.1950 tarihli başvurunun sahibi ... ...'in kim olduğunun araştırılması, kayıt malikleriyle bağının olup olmadığının tespiti ile varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken anılan hususlar gözardı edilerek eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir." gerekçesi ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasına, İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
3. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İstanbul 25. Asliye Hukuk Mahkemesinin 22/03/2022 tarihli, 2021/125 Esas, 2022/100 Karar sayılı kararıyla; dava konusu taşınmazın kayıt maliklerinin gaip oldukları, vakıf malı olan taşınmazın vakfına rücu etmesinin gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
4. Bozma Sonrası İlk Derece Mahkemesi Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı kayyım vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
5. Temyiz Nedenleri
Davalı kayyım vekili, bozma kararında belirtilen araştırma ve inceleme yapılmadan karar verildiğini, Mahkemece, kayıt malikleri hakkında araştırma yapılıp intikal için müracaat edip adres ve telefon numarasını bildiren ... ...'in kim olduğuna ilişkin gereken araştırmanın yapılmadığını, davanın tapuda kayıt maliki olarak gözüken kişilere yöneltilmesi gerektiğini, vakfın türünün davacı Vakıflar idaresi tarafından belirlenmesinin kabul edilemeyeceğini, taşınmazın sahih veya gayrisahih olduğunun, vakfiyesine göre tespit edilen gayeye uygun şekilde kullanılıp kullanılmadığının bilirkişi marifetiyle saptanması gerektiğini, taşınmazın vakfiyesinin terkin edilip edilmediği hususlarının da araştırılmadığını ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.
6. Gerekçe
6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, 5737 sayılı Vakıflar Kanunu'nun 17.maddesine dayalı olarak açılan gaiplik ile birlikte tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
6.2. İlgili Hukuk
6.2.1. 5737 sayılı Kanun'un 17. maddesi şöyledir; “Tasarruf edenlerin veya maliklerin mirasçı bırakmadan ölümleri, kaybolmaları, terk veya mübadil gibi durumlara düşmeleri halinde icareteynli ve mukataalı taşınmaz malların mülkiyeti vakfı adına tescil edilir.”.
6.2.2. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 32.maddesinde, “Ölüm tehlikesi içinde kaybolan veya kendisinden uzun zamandan beri haber alınamayan bir kimsenin ölümü hakkında kuvvetli olasılık varsa, hakları bu ölüme bağlı olanların başvurusu üzerine mahkeme bu kişinin gaipliğine karar verebilir.”, aynı Kanun'un 33. Maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında, "Gaiplik kararının istenebilmesi için, ölüm tehlikesinin üzerinden en az bir yıl veya son haber tarihinin üzerinden en az beş yıl geçmiş olması gerekir. Mahkeme, gaipliğine karar verilecek kişi hakkında bilgisi bulunan kimseleri, belirli bir sürede bilgi vermeleri için usulüne göre yapılan ilânla çağırır.", 35. maddesinde ise, “İlândan sonuç alınamazsa, mahkeme gaipliğe karar verir ve ölüme bağlı haklar, aynen gaibin ölümü ispatlanmış gibi kullanılır. Gaiplik kararı ölüm tehlikesinin gerçekleştiği veya son haberin alındığı günden başlayarak hüküm doğurur.” hükümlerine yer verilmiştir.
6.2.3. Mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usûli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu müessese, mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararındaki esas çerçevesinde işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirir (9.5.1960 tarihli 21/9 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı). Usuli kazanılmış hak, usul hukukunun vazgeçilmez temellerinden birisi olup, kamu düzeni ile ilgilidir.
6.3. Değerlendirme
6.3.1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden, dava konusu 247 ada 4 parsel sayılı taşınmazın dayanak 22.09.950 tarihli beyanname, 3.12.948 tarihli, 948/219-220 sayılı veraset senedi, 7.6.314 tarihli tapu senedi ile 42/48 pay oranında ...:... kızı adına ve 6/48 pay oranında ... adına tespit gördüğü, 22.9.950 tarihli beyanname içeriğinde "25/.... 1316 ve 394 sıra nolu tapu kaydı dedem .....in .. de iken 326 senesinde vefatı ile ibraz ettiğim veraset senedine göre annem ... ile büyükannem ...'ye intikali lazım geldiğinden namlarına tahdit ve tespitini dilerim. Bu arsa üzerine yabancı bir şahıs tarafından gecekondu yapılarak fuzuli işgal yapılmaktadır. Gereken muamelenin yapılmasını dilerim" yazısının bulunduğu, dilekçe sahibinin "oğlu ... ..." yazılarak imza edildiği, adres olarak Eyup Sultan .... caddesi ... oğulları mensucat Fabrikasında telefon 21541" yazıldığı, dayanak 948/219-220 sayılı veraset senedinin incelenmesinde; .... köyünden Kuzu oğlu ....'in 20.Şubat 326 yılında vefatı ile karısı ... ve oğlu ...'ın kaldığı, ...'ın da 15.09.332'de ölümü ile anası ..., karısı ... ve kızı ...'i bıraktığı, 13 Haziran 1333 senesinde Himmet'in ...'nin vefatı ile veraseti torunu ... kızı davacı ...'e münhasır olduğunun belirtildiği, adı geçenlere İstanbul 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 14.04.2015 tarihli, 2015/145 E. ve 2015/349 K. sayılı kararı ile eldeki davada temsil edilmek üzere kayyım atandığı kayden sabittir.
6.3.2. Somut olayda, Şebinkarahisar Asliye Hukuk Mahkemesinin 03.12.948 tarihli, 1948/219 E., 1948/220 K. sayılı veraset ilamının, Şebinkarahisar Nüfus Müdürlüğüne ve Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğüne ayrı ayrı gönderilmesi, veraset ilamındaki akrabalık ilişkileri değerlendirilerek, nüfus kütüklerinden kontrol edilmek suretiyle aynı hanede halen yaşayan kişilerin olup olmadığının, nüfus kaydı nakli söz konusu ise kayıtların nakil yoluyla nerelere gittiklerinin açıkça tespitinin istenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken Mahkemece, Tapu Müdürlüğüne ve Eyüp Noterliğine müzekkere yazılması ile yetinilerek, bozma kararının gerekleri tam olarak yerine getirilmeksizin eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
VI. SONUÇ
Davalı kayyım vekilinin (V/6.3.2.) numaralı paragrafta açıklanan gerekçeyle yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 371 inci maddesi uyarınca BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 23/11/2022 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.