"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : KAYSERİ BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE MAHKEMESİ : GÜLŞEHİR ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince, davalının istinaf isteminin HMK'nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın reddine dair verilen karar süresi içinde davacı vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 15/11/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı ... vekili Avukat..... ile temyiz edilen davalı ... vekili Avukat....geldiler. Duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı, dosya incelenerek gereği görüşüldü:
I. DAVA
Davacı, davalı ...'in 28 ada 10 ve 11 parsel sayılı taşınmazları devraldığını ve satış bedelini de satıştan hemen sonra yapılacak işten gelen para ile ödeneceğini belirttiğini, kuzen olmaları sebebiyle toplamda 5.500,00-TL bedelin kendisine ödeneceğine güvendiğini ancak satış bedellerinin ödenmediğini, aradan 4 yıl geçmesine rağmen kendisine ödenmeyen satış bedeli konusunda hileye uğratıldığını, aslında bu bedelin kendisine hiç ödenmeyeceğini ve oyalandığını anladığını, kuzeni olan davalının ifadelerine güvenerek beklediğini ileri sürerek, taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı, resmi akde göre satış bedelinin ödendiğinin sabit olduğunu, davacı tarafın satıştan hemen sonra yapılacak işten gelen para ile satış bedelinin ödeneceği iddiasının gerçeği yansıtmadığını, davacının kötüniyetli olarak hareket ettiğini ve kendisinin dava dilekçesinde de ikrar ettiği üzere 4 yıl gibi uzun bir süre geçmiş olmasına rağmen hile iddiasında bulunduğunu, hak düşürücü sürenin geçtiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince; bedel ödeneceği düşüncesi uyandırılarak taşınmazın mülkiyetinin naklinin sağlandığı ve sonrasında bedel ödenmediği, bu durumunda iradeyi fesada uğratan sebeplerin somut olayda gerçekleştiği, davacı tarafından davalının satış bedelini ödeme niyetinin bulunmadığının, aradan geçen uzun süre sonunda anlaşılması neticesinde hak düşürücü sürenin geçmediği sonucuna varıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.İstinaf Nedenleri
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davanın usul ve esastan reddine karar verilmesi gerektiğini, hileli davranış neticesinde gerçekleştirilen sözleşmelerde, hilenin öğrenilmesinden itibaren bir yıllık süre içerisinde sözleşmeyle bağlı olunmadığının bildirilmesi gerekmekte olup bu sürenin hak düşürücü süre olduğunu ve resen dikkate alınması gerektiğini, davacı yanın dava dilekçesinde satıştan sonra yapılacak işten gelen para ile kendisine ödeme yapılacağı yönünde hileye uğratıldığını belirtmekte iken, esasa ilişkin beyanlarında aynı gün içerisinde ödeneceğini belirttiğini, davacı tarafın söz konusu iddialarını ispatlayacak delil sunmadığını, tanık dinletmediğini, taraflarınca dinletilen tüm tanıkların davalının taşınmazı halasından aldığını, parasını ödediğini ve üzerine birçok harcama yaptığını, taşınmazların davalının bu harcamaları neticesinde değer kazandığını beyan ettiklerini, davalı aleyhine hükmedilen yargılama gideri ve vekalet ücretinin de hukuka aykırı olduğunu belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesince; taşınmaz bedelinin ödenmediği ve davalı tarafından bedelin artık ödenmeyeceği, bu suretle davacının hileye uğratıldığını anlamış olduğu gözetildiğinde eldeki davada dava tarihi itibariyle 1 yıllık hak düşürücü sürenin geçmediği ancak davacı, davaya konu taşınmazların parasının ödenmediğini ispat etse dahi bu durumun davacının hileye uğratıldığını göstermeyeceği, taşınmazların satış şekli ve tarafların arasındaki diyalog birlikte değerlendirildiğinde yapılan devir işleminde hilenin mevcut olmadığı, taşınmazların bedeli ödenmemiş ise alacak davasına konu edilebileceği gerekçesi ile davalının istinaf isteminin HMK'nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden hüküm kurulmuş ve davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; davacının kuzeni olan davalının davacıyı hileye uğratarak "satıştan hemen sonra yapılacak işten gelen para ile" taşınmaz bedellerinin ödeneceği yönünde davacıda güven uyandırdığını, davalı, aradaki akrabalık bağını da belirterek söz konusu taşınmazların bedelini satıştan hemen sonra aynı gün içerisinde ödeneceğini belirttiğini, satıştan hemen sonra gerek davacı gerekse de davacının yakınları tarafından davalı taraf ile iletişime geçilmeye çalışıldığını, davalının satış bedelini ödemeyeceğini belirttiğini ve nihayetinde davacının hileye uğratıldığını ve kandırıldığını, davalının davacıyı taşınmazları çok düşük bedeller ile devretmeye ikna ettiğini, bu hususun bilirkişi raporları ile de açıkça saptandığını, düşük bedelin dahi ödenmediğini belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, hile hukuki nedenine dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. Hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hatada yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 s. Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 36/1. (818 s. Borçlar Kanunu’nun (BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
3.2.2. TBK’nın 39. maddesinde “Yanılma veya aldatma sebebiyle ya da korkutulma sonucunda sözleşme yapan taraf, yanılma veya aldatmayı öğrendiği ya da korkutmanın etkisinin ortadan kalktığı andan başlayarak bir yıl içinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirmez veya verdiği şeyi geri istemezse, sözleşmeyi onamış sayılır” düzenlemesi mevcuttur.
3.3. Değerlendirme
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacının, dava konusu tarla vasıflı 28 ada 10 ve 11 parsel sayılı taşınmazları 23/11/2016 tarihinde davalı ...’a satış suretiyle temlik ettiği kayden sabit olup; dava dilekçesinde ve aşamadaki beyanlarında, satış bedelinin satıştan hemen sonra ödeneceği yönünde davalının kendisini kandırdığını, satış bedelini ödemesi için uzun süre ısrar ettiğini ancak davalının satış bedelini ödemeyeceğini söylemesi üzerine 17/07/2020 tarihinde eldeki davayı açtığını ileri sürdüğü anlaşılmaktadır.
Satış bedeli (semen) satışın asli unsurlarından birisidir. Semen ödeneceği düşüncesi uyandırılarak taşınmazın mülkiyetinin naklinin sağlanması ve ondan sonra semenin ödenmemiş olması durumunda temlikin hile ile gerçekleştiğinin kabulü gerekir.
Ne var ki, davacının, temlik tarihinden sonra satış bedeli ödenmemesine rağmen sözleşme ile bağlı olmadığına dair davalıya bir bildirimde bulunmadığı, hak düşürücü sürenin kamu düzeni ile ilgili olduğu, davanın her aşamasında tarafların ileri sürmesine gerek kalmadan resen dikkate alınması gerektiği gözetildiğinde, davanın hak düşürücü süreden usulden reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasına girilmek suretiyle ret kararı verilmiş olması isabetsiz ise de, davanın reddine ilişkin verilen karar, bu gerekçe ile ve sonucu itibariyle doğru olduğuna ve davanın hak düşürücü süreden reddedilmesi durumunda kendisini vekille temsil ettiren davalı lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğine göre, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçe kısmının ve vekalet ücretine ilişkin hükmünün düzeltilerek onanması, HMK'nın 370. maddesinin ikinci fıkrası hükmü gereğidir.
VI. SONUÇ
Açıklanan nedenlerle, Bölge Adliye Mahkemesince verilen karar (V/3.3.) no.lu paragrafta açıklanan gerekçeyle sonucu itibariyle doğru olduğundan, Bölge Adliye Mahkemesi kararının vekalet ücretine dair 4. fıkrası hükümden çıkarılarak yerine 4. fıkra olarak “Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden 5.100,00 TL maktu vekalet ücretinin davacı taraftan alınarak davalıya verilmesine” cümlesinin yazılmasına, davacı vekilinin değinilen yöne ilişkin temyiz itirazının kabulü ile gerekçenin ve hükmün bu şekliyle 6100 sayılı HMK’nın 370/2. maddesi uyarınca DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 03/09/2022 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davacı vekili için 8.400,00 TL duruşma vekâlet ücretinin davalıdan alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 15/11/2022 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.