"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 16. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE MAHKEMESİ : ANKARA 15. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda İlk Derece Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin kararın davacı mirasçılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353/(1)-b-1 maddesi gereğince esastan reddine dair karar, süresi içinde davacı mirasçılar vekili tarafından temyiz edilmekle; dosyadaki belgeler incelenerek gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı ..., 9885 ada 2 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki 21 numaralı bağımsız bölümün maliki olduğunu, davalı ... ile 26.04.2014 tarihinde evlendiklerini, kendisinin yaşlı ve bakıma muhtaç birisi olduğunu, davalıya maliki olduğu taşınmazını ölünceye kadar bakacağı vaadinde bulunması üzerine devrettiğini, ancak davalının kanser hastası olduğunun ortaya çıktığını, bunu evlenmeden önce kendisine söylemediğini, davalının hileli davranışları ile devri sağladığını, ayrıca kendisinin de devir tarihi itibariyle hasta olduğunu ve fiil ehliyetini haiz olmadığı dönemde temlikin yapıldığını ileri sürerek, tapu iptal ve tescil talebinde bulunmuş, yargılama sırasında ölmesi üzerine mirasçıları tarafından davaya devam edilmiş, mirasçıları tarafından ayrıca devrin muvazaalı olduğu iddiasında bulunulmuştur.
II. CEVAP
Davalı, kendisinin ve davacının ikinci evlililiğini yaptığını, her ne kadar dava konusu taşınmaz satış suretiyle devre konu edilmiş ise de aslında davacının kendisine ziynet eşyası takması yerine çekişme konusu taşınmazı devrettiğini, iddiaların asılsız olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuş, yargılama sırasında ölmesi üzerine davaya mirasçıları dahil edilmişlerdir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Ankara 15. Asliye Hukuk Mahkemesinin 18/12/2019 tarihli ve 2015/13 E., 2019/1043 K. sayılı kararıyla; işlem tarihi itibariyle davacının fiil ehliyetini haiz olduğu, davacı tarafından kendisine bakıp gözetmesi karşılığında dava konusu taşınmazın davalıya devredildiği, davalının da bunun üzerine davacının yanına taşındığı, davacının bakımını üstlendiği, davacı tarafından devrin satış suretiyle yapıldığı, çekişme konusu taşınmazın satışı sonrasında bedelin tahsil edildiğinin davacı tarafından resmi memur önünde beyan edildiği, bu durumda davacının kendi muvazaasına dayanamayacağı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı mirasçılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.İstinaf Nedenleri
Davacı mirasçılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacı ve davalı arasında düzenlenen "beyanname" başlıklı belgenin Mahkemece muvazaanın ispatı açısından değerlendirme konusu yapılmadığını, her ne kadar dava konusu taşınmaz satış suretiyle devredilmiş ise de aslında devrin taraflar arasında düzenlenen "beyanname" başlıklı belgede de belirtildiği üzere ölünceye kadar bakma akdi karşılığında yapıldığını, davalı tarafından verilen cevap dilekçesinde devrin bedelsiz olarak, evlilik öncesi bağış amacıyla yapıldığının kabul edildiğini, Mahkemece davalı ... mirasçılarından ..... ve .....’in başka vekil, diğer davalı mirasçılar .... ve ......’nin başka vekil tarafından duruşmada temsil edilmesi karşılığında hüküm kısmında iki vekil açısından ayrı vekalet ücretine hükmedilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16.Hukuk Dairesinin 29/04/2022 tarihli 2020/597 Esas, 2022/622 Karar sayılı kararıyla; İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle davacı mirasçılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı mirasçılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacı mirasçılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesindeki iddialarını tekrarlayarak kararın bozulmasını istemiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, ehliyetsizlik, hile ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescili isteğine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. Hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hatada yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 36/1 maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.
3.2.2. Davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) “Fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir” biçimindeki 9. maddesi ile şahsın hak elde edebilmesi, borç (yükümlülük ) altına girebilmesi, fiil ehliyetine bağlanmış. 10. maddesi de, fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin (reşit) olmayı kabul ederek “Ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır.” hükmünü getirmiştir. “Ayırtım gücü” eylem ve işlem ehliyeti olarak da tarif edilerek, aynı Yasa'nın 13. maddesinde “Yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ya da bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir.” denmek suretiyle açıklanmıştır.
3.2.3. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere; görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun 706., Türk Borçlar Kanunu'nun 237. ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
3.2.4. Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 4. maddesi “Aynı hukuki yardımın birden çok avukat tarafından yapılması durumunda, karşı tarafa bir avukatlık ücretinden fazlası yükletilemez.” hükümlerini içermektedir.
3.3. Değerlendirme
3.3.1. Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinin yerinde bulunmasına göre, (III) ve (IV.3.) no.lu paragraflarda yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığından davacı mirasçılar vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir.
3.2.2. Davacı mirasçılar vekilinin vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarına gelince;
Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 4. maddesi gereğince davalılar lehine tek vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, ayrı vekil ile temsil edilen davalılar lehine ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmiş olması doğru değil ise de, bu hususun düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hükmün düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.
VI. SONUÇ:
Davacı mirasçılar vekilinin temyiz itirazlarının açıklanan nedenlerle kabulü ile İlk Derece Mahkemesine ait hükmün 6. ve 7. bentlerinin hükümden çıkarılarak yerine 6.bent olarak; “...-Davalılar ..., ... ve ..., ... ve ... kendilerini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan AAÜT gereğince hesaplanan 17.867,51-TL avukatlık ücretinin davacılardan alınarak bu davalılara verilmesine,” cümlesinin yazılmasına, hükmün bu şekli ile 6100 sayılı HMK’nın 370/2. maddesi uyarınca DÜZELTİLEREK ONANMASINA, sair temyiz itirazlarının reddine peşin alınan harcın istek halinde davacı mirasçılara iadesine, 08/12/2022 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.