Logo

1. Hukuk Dairesi2022/4895 E. 2024/3155 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Hazine'nin, davalı adına tescil edilen taşınmazların devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğunu ileri sürerek tapu iptali ve tescil istediği uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemenin, taşınmazın mera vasfında olup olmadığı hususunda yeterli araştırma yapmadan, özellikle de komşu parselin mera niteliğinde olduğu ve davanın bu kısım için kabul edildiği gözetilerek eksik inceleme ile hüküm kurması nedeniyle bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

EK KARAR TARİHİ : 01.04.2022

HÜKÜM : Kısmen Kabul Kısmen Ret

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı Mahkemece, bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda, davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verilmiştir.

Karara karşı davacı Hazine vekili tarafından temyiz yoluna başvurulması üzerine, Mahkemenin ek kararı ile temyiz başvurusunun süresinde yapılmadığı gerekçesiyle reddine karar verilmiştir.

Mahkemenin ek kararı davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikler yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı Hazine vekili; Kayseri ili, İncesu ilçesi, ... Mahallesinde bulunan 238 ada 3 ve 242 ada 30 parsel sayılı taşınmazların kadastro tespiti sonucunda davalı ... adına tespit ve tescil edildiğini, taşınmazların Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğunu, kadastrodan önce taşınmazların hiçbir zaman kullanılmadığını, hali arazi ve taşlık yapıda olduklarını, özel mülkiyete konu edilemeyeceklerini, kadastro tespitinin hatalı yapıldığını ileri sürerek tapu kayıtlarının iptali ile davacı Hazine adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı ...; zamanaşımı ve derdestlik itirazında bulunup davanın reddini savunmuştur.

Dahili davalı ... vekili; savunma getirmemiştir.

Dahili davalı ...Ş. vekili; davanın reddini savunmuştur.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 13.10.2015 tarihli ve 2014/392 Esas, 2015/424 Karar sayılı kararıyla; çekişmeli 238 ada 3 parsel sayılı taşınmaz bakımından davanın reddine, 242 da 30 sayılı taşınmaz bakımından davanın kısmen kabulüne, 242 ada 30 parsel sayılı taşınmazın fen bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen 10.377,82 metrekarelik bölümü yönünden davanın reddine, geriye kalan (B) harfi ile gösterilen 18.197,18 metrekarelik bölümü yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Mahkeme kararına karşı süresi içinde davacı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 05.05.2016 tarihli ve 2016/3864 Esas, 2016/5156 Karar sayılı kararıyla, davacı tarafa davasını dava konusu taşınmazlarda ipotek hakkı bulunan Denizbank ile Ziraat Bankasına da yöneltmesi için süre ve imkan tanınarak taraf koşulunun sağlanması, bundan sonra tarafların tüm delilleri birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi için karar bozulmuştur.

B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Bozma kararı doğrultusunda Denizbank ile Ziraat Bankası davaya dahil edildikten sonra yapılan yargılama sonucunda Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davanın süresinde açıldığı, dava konusu 238 ada 3 parsel sayılı taşınmaz ile 242 ada 30 parsel sayılı taşınmazın fen bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen 10.377,82 metrekarelik bölümü bakımından keşif esnasındaki mahkeme gözlemi ve mahalli bilirkişi beyanları, ziraat bilirkişi raporu ve ekindeki resim ile hava fotoğraflarının yorumlanmasına ilişkin harita mühendisi bilirkişinin raporuna göre taşınmazın özel mülkiyete elverişli olduğu ve bilinen bütün zamanlarda davalı veya mirasbırakanı tarafından kullanıldığı gerekçesiyle davanın reddine; 242 da 30 parsel sayılı taşınmazın geriye kalan ve bilirkişi raporunda (B) harfi ile gösterilen 18.197,18 metrekarelik bölümü bakımından taşınmazın oldukça eğimli, taşlık bir yapıda olduğu, taşınmaz (242 ada 30 parsel) bütün olarak değerlendirildiğinde bu kısmın terk edildiği ya da hiç kullanılmadığı, hava fotoğraflarının yorumlanmasına ilişkin bilirkişi raporunda bu kısımda kullanım gözükmediği, mera parseline sınır olduğu, özel mülkiyete elverişli olmadığı ve davalı ya da mirasbırakanı tarafından zilyetliğe konu edilmediği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş; karara karşı davacı Hazine vekili tarafından temyiz yoluna başvurulması üzerine Mahkemenin 01.04.2022 tarihli ek kararı ile; her ne kadar davacı Hazine vekili kararı temyiz ettiklerini belirtmiş ise de dosyanın fiziki taramasından ve UYAP sisteminden yapılan incelemede temyiz dilekçesine rastlanılmadığı, temyiz dilekçesinin Kayseri Adliyesi tarafından alındığı ancak ''tarandı elden verildi'' ibaresine rağmen evrakın sisteme girilmediği ve sistem üzerinden gönderilmediği gerekçesiyle temyiz başvuru talebinin süresinde yapılmadığından reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuran

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına ve ek kararına karşı süresi içinde davacı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı Hazine vekili; kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, eksik inceleme ile karar verildiğini, davalı lehine zilyetlikle mülk edinme koşullarının oluşmadığını, 242 ada 30 parsel sayılı taşınmazın tamamının kadastro tespiti yapılmadan önce kullanılmayan boş arazi olduğunu, kaldı ki taşınmazın tarımsal üretim yapmaya uygun yerlerden olmadığını, keşif sırasında dinlenen bilirkişilerin yanlı beyanda bulunduklarını, taşınmazın (A) harfi ile gösterilen bölümünün davalıya verilmesinin hakkaniyete aykırı olduğunu, ayrıca kararı süresinde temyiz etmelerine rağmen ek kararla temyiz isteklerinin süreden reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu belirtip kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğu iddiasına dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

Türk Medeni Kanunu’nun 713 üncü maddesi ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14 üncü ve 17 inci maddeleri.

3. Değerlendirme

Hemen belirtilmelidir ki; Mahkemenin gerekçeli kararının davacı Hazine vekiline 21.03.2019 tarihinde tebliğ edildiği, Dairemizin 26.02.2024 tarihli yazısı sonucu dosya içerisine gönderilen kayıtlardan davacı vekilinin kararı Kayseri 6. Asliye Hukuk Mahkemesi aracılığıyla 2019/424 muhabere numarası üzerinden 25.03.2019 tarihli dilekçe ile temyiz ettiği, temyizin yasal süre içerisinde yapıldığı anlaşılmakla, Mahkemenin, temyiz talebinin süreden reddine ilişkin 01.04.2022 tarihli ek kararı hatalıdır. Davacı Hazine vekilinin ek karara yönelik temyiz itirazları yerinde görüldüğünden ek kararın ortadan kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.

Davacı vekilinin asıl karara yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Kadastro sonucu ... Mahallesi çalışma alanında bulunan 238 ada 3 ve 242 ada 30 parsel sayılı 14.188,44 ve 28575 metrekare yüz ölçümündeki tarla niteliğindeki taşınmazlar irsen intikal, taksim ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle davalı ... adına tespit edilmiş, tespitin 23.07.2004 tarihinde kesinleşmesi sonucu tapu kayıtları oluşmuştur. Davacı Hazine, taşınmazların Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğu iddiasına dayanarak tapu iptali ve tescili istemiyle dava açmıştır.

Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre 238 ada 3 parsel sayılı taşınmaz bakımından davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davacı Hazine vekilinin bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir.

Davacı Hazine vekilinin 242 ada 30 parsel sayılı taşınmaza yönelik temyiz itirazlarına gelince;

Mahkemece, dava konusu 242 ada 30 parsel sayılı taşınmazın fen bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen 10.377,82 metrekarelik bölümü bakımından davalı yararına zilyetlikle taşınmaz mülkiyetini edinme koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, Mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hüküm kurmaya yeterli ve elverişli olduğu söylenemez.

Bilindiği üzere; mera, bir veya birden fazla köy veya kasaba halkının bağımsız olarak veya birlikte kullanmak üzere yetkili makam tarafından tahsis edilmiş olan veya böyle bir tahsis bulunmamasına karşın kadimden beri (öncesi belli olmayan bir zamandan beri) ilgili köy veya kasabalar tarafından mera olarak kullanılagelen ve hak sahiplerinin mevcut intifa hakları dışında üzerinde fiili ve hukuki tasarruflarda bulunamadıkları arazi parçasıdır. Bir yerin mera sayılabilmesi için bu amaçla bir köy veya kasabaya tahsis edilmesi, tahsis bulunmadığı takdirde, kadimden beri o yerin mera olarak kullanıla gelmiş olması gerekir. Bir yere hukuken mera vasfını verebilmek için bu iki unsurdan birinin bulunması koşuldur. (Cin, H.:Türk Hukukunda Mera Yaylak ve Kışlaklar, 2. Bası, Ankara 1980, s. 37 vd.)

Mera olarak tahsis edilmiş olan veya kadimden beri mera olarak kullanılagelen yerler alınıp satılamaz, üzerine bina yapılamaz, ağaç dikilerek koru, bağ ve bahçe tesis edilemez. Meraların sınırlarının daraltılıp genişletilmesi ve zamanaşımı ile özel mülkiyete geçirilmesi mümkün değildir. Meraların vasfı değiştirilemez ve ziraat arazisi hâline getirilemez. Tahsisli veya kadim mera olgusunun belirlenmesi usul ve şekil yönünden birbirinden farklıdır. Zira tahsisli ve kadim meraların oluşumu itibariyle farklılıkları vardır. Tahsisli meralar, yetkili merciler tarafından kamunun yararlanmasına ayrılmak suretiyle ve tahsis yoluyla oluştuğu hâlde kadim meralar, başlangıcı bilinmeyen bir zamandan beri geleneksel olarak o yer halkının yararlanması suretiyle kamu malı niteliğini kazanırlar.

Bir yerin yetkili bir merci tarafından mera olarak tahsis edilmesi, evveliyatı itibariyle o yerin mutlak surette mera olarak kabulüne yeterli olmadığı gibi zilyetlikle iktisap iddiasının dinlenmesine de engel değildir. Ne var ki, yetkili merci tarafından bir yerin mera olarak tahsisinin yapılmış olması durumunda gerçek kişinin o yerdeki zilyetliği sona ereceğinden mera olarak tahsisin yapıldığı tarih itibariyle kazandırıcı zamanaşımı yoluyla mülk edinme koşullarının saptanması gerekir. Taşınmazın tahsis yoluyla değil de kadim mera olduğunun anlaşılması hâlinde ise hiçbir şekilde kazandırıcı zamanaşımı yoluyla iktisabı mümkün değildir (Hukuk Genel Kurulunun 30.10.1991 tarihli ve 1991/8-427 E., 1991/544 K.; 10.05.2006 tarihli ve 2006/8-240 E., 2006/292 K.; 14.11.2012 tarihli ve 2012/7-485 E., 2012/788 K.; 19.11.2014 tarihli ve 2013/8-1321 E., 2014/939 K. sayılı kararları).

Somut olayda, dava konusu 242 ada 30 parsel sayılı taşınmazın doğusunu ve güneyini çevreleyen komşu 1529 ada 24 parsel sayılı 579.012,88 m2 yüz ölçümlü taşınmazın mera niteliğinde olduğu, eldeki davada 242 ada 30 parsel sayılı taşınmazın bilirkişi raporunda (B) harfi ile gösterilen 18.197,18 metrekarelik bölümü bakımından da davanın kabulüne karar verildiği, karara karşı davalı tarafından temyiz yoluna başvurulmadığı, böylelikle anılan taşınmaz bölümünün de mera olduğunun kesinleştiği, netice itibarıyla hakkında ret kararı verilip davacı Hazine tarafından temyize konu edilen 242 ada 30 parsel sayılı taşınmazın fen bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen 10.377,82 metrekarelik bölümünün üç tarafının da mera ile çevrili hale geldiği, ne var ki Mahkemece taşınmazın mera ile bütünlük arz edip etmediğinin yöntemince araştırılmadığı, öte yandan 02.07.2015 tarihinde yapılan keşif sonucu tek ziraat mühendisi tarafından hazırlanan bilirkişi raporunda taşınmazın 20-25 yıldır şahıslar tarafından nizasız ve fasılasız olarak işlenmekte olduğunun belirtildiği, belirtilen zaman aralığı 1990-1995 yıllarına tekabül etmesine ve yapılan hava fotoğrafları incelemesinde taşınmazın 1975 yılında ekili, tarımsal faaliyete konu olduğu belirtilmesine rağmen Mahkemece bu hususlar üzerinde durulmadığı, çelişkilerin giderilmediği anlaşılmaktadır.

Hal böyle olunca, sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için taşınmazın bulunduğu yere ait kadim ve tahsisli mera kayıtları ile meraya ilişkin paftalar İlçe ve İl Özel İdare Müdürlüğü ile Tapu ve Kadastro Müdürlüklerinden sorulmalı, çekişmeli taşınmaza ait temin edilebilen en eski ve yeni tarihli ortofoto ve uydu fotoğrafları ile memleket haritaları ilgili yerlerden getirtilmeli, bu şekilde dosya ikmal edildikten sonra Mahkemece mahallinde elverdiğince yaşlı, tarafsız ve yöreyi iyi bilen şahıslar arasından seçilecek aynı köy ve komşu köyler halkından ayrı ayrı üçer kişilik yerel bilirkişi kurulu, taraf tanıkları, tüm kadastro tespit bilirkişileri, jeodezi ve fotogrametri mühendisi bilirkişisi, 3 kişilik ziraat mühendisi bilirkişi kurulu ve fen bilirkişisinin katılımıyla yeniden keşif yapılmalıdır.

Yapılacak keşifte, yerel bilirkişi ve tanıklardan taşınmazın öncesinin ne olduğu, kimden kime kaldığı, zilyetliğin ne zaman başladığı, taşınmazın kim tarafından ne zamandan beri kullanıldığı, kamu orta malı niteliğinde mera, yaylak gibi yerlerden olup olmadığı, meradan sökülerek elde edilip edilmediği hususlarında maddi olaylara dayalı bilgi alınmalı, kadim mera araştırması yapılmalı, çekişmeli taşınmazın mera parselinden açılmak suretiyle elde edilen yerlerden olup olmadığı ve meranın bütünlüğünü bozup bozmadığı araştırılmalıdır.

Yerel bilirkişi ve tanık sözleri arasında doğabilecek çelişkiler gerektiğinde yüzleştirme yapılarak giderilmeli, bilirkişi ve tanık sözleri komşu parsellerin tutanak ve dayanaklarını oluşturan kayıtlarla denetlenmeli ve tespite aykırı sonuçlara ulaşılması halinde tüm tespit bilirkişileri tanık sıfatıyla dinlenilerek aykırılıkların giderilmesine çalışılmalıdır.

Ziraat bilirkişisi kurulundan dava konusu taşınmaz bölümünün tarımsal niteliğini, kamu orta malı vasfında mera olup olmadığını, meradan açılıp açılmadığını bildiren, meradan doğal ya da yapay ayırıcı unsur bulunup bulunmadığını, taşınmazdaki zilyetliğin sürdürülüş şeklini ve süresini duraksamasız şekilde ortaya koyan, komşu parsellerle karşılaştırmalı biçimde toprak yapısını, eğimini ve bitki desenini belirten, önceki ziraat bilirkişi raporunu da irdeleyen, ekinde taşınmazın değişik yönlerden ve özellikle mera parseli ile müşterek sınırının bulunduğu bölümden çekilmiş fotoğrafları ile desteklenmiş ayrıntılı ve gerekçeli rapor aldırılmalıdır.

Jeodezi ve fotogrametri mühendisi bilirkişisine taşınmazı kapsayan hava fotoğrafları üzerinde stereoskop aletiyle inceleme ve uydu fotoğrafları üzerinde uygulama yaptırılarak dava konusu taşınmazın hava fotoğraflarında gösterilmesi istenilmeli ve taşınmazın önceki ve şimdiki niteliğinin ne olduğunun, mera vasfında olup olmadığının ve arazinin ekonomik amacına uygun olarak tarım arazisi niteliğiyle zilyetliğine ne zaman başlanıldığının belirlenmesine çalışılmalıdır.

Fen bilirkişisinden keşif ve uygulamayı izleyip denetlemeye elverişli ayrıntılı rapor alınmalıdır. Yine varsa tahsisli ve kadim meraya ait kayıt ve belgeler ile harita, teknik ve yerel bilirkişi ile tanıklar aracılığıyla zemine uygulanmalıdır.

Yöntemince kadim veya tahsisli mera araştırması yapılarak çekişmeli taşınmazın meranın devamı niteliğinde olup olmadığı tespit edilmeli, taşınmazın öncesinin mera olduğunun anlaşılması halinde meralar üzerinde sürdürülen zilyetliğin hukukça bir değer taşımayacağı gözetilmeli, belirtilen şekilde yapılan uygulama sonunda kadim mera olmadığı, meradan açılmadığının anlaşılması halinde davacı taraf yararına TMK’nın 713/1 inci maddesi ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14 üncü maddesinde öngörülen edinme koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği belirlenmeli, bundan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.

Mahkemece bu hususlar göz ardı edilerek eksik inceleme ile yazılı olduğu şekilde karar verilmesi isabetsizdir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı Hazine vekilinin ek karara yönelik temyiz itirazlarının kabulü ile Mahkemenin 01.04.2022 tarihli ek kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

Asıl karara yönelik temyiz itirazlarının değinilen yön itibarıyla kabulü ile hükmün 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesi yollamasıyla HUMK'un 428 inci maddesi uyarınca BOZULMASINA,

Davacı Hazine harçtan muaf olduğundan bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,

Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,

Kararın tebliğindin itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

02.05.2024 tarihinde oy birliği ile karar verildi.