"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : TRABZON BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE MAHKEMESİ : TRABZON 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tenkis istekli dava sonunda, Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince, davacının istinaf isteminin HMK'nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine dair verilen karar süresi içinde davacı mirasçıları vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 08/11/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacılar ... v.d. vekili Avukat ... ile temyiz edilen davalı ... vekili Avukat ..... geldiler. Duruşmaya başlandı, gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildi. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, mirasbırakanları....'ın 4 taşınmazın birleştirilmesi ile oluşan 366 ada 6 parsel sayılı taşınmazdaki bir kısım payını ölünceye kadar bakım akdi ile davalıya devrettiğini, mirasbırakanın 93 yaşında öldüğünü ve son zamanına kadar sağlıklı ve bakımına ihtiyaç göstermeden yaşadığını, davalının herhangi bir bakım yapmadığını, akdin yapılmasını gerektirecek bir durum da olmadığını, temlikin mirasçılardan mal kaçırmak amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek taşınmazın tapu kaydının miras payı oranında iptali ile adına tesciline, olmadığı takdirde tenkise karar verilmesini istemiş, aşamada ölümü üzerine mirasçıları davaya dahil olmuşlardır.
II. CEVAP
Davalı, annesi ve mirasbırakan ile en az 40 yıldır ilgilendiğini, mirasbırakanın eşi ile birlikte yaşayan düşük düzeyde Bağkur maaşı alan ve aldığı maaşı kendisine yeterli olmayan bir kişi olduğunu, 80-90 yaşından sonra alzaimer hastalığına yakalandığını, davacının ise 15 yıl annesi ve mirasbırakan ile konuşmadığını, terekede başka taşınmazların da bulunduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince, mirasbırakanın temlik edilen dava konusu taşınmaz dışında başkaca taşınmazlarının bulunduğu, ölüm tarihinde aktifinde birden fazla taşınmaz bulunduğu ve davacının da aralarında bulunduğu mirasçılarına intikal ettiği, temlik tarihindeki malvarlığı değerleri toplamı nazara alındığında dava konusu temlikin makul sınırda kaldığı, tanık anlatımları ile davalının mirasbırakanın sağlığında kendisi ve eşinin ihtiyaçları ile ilgilendiği, mirasbırakanın hastaneye yattığı dönemde yine davalı ve eşi tarafından bakımının yapıldığı ve ihtiyaçlarının giderildiğinin anlaşıldığı, bu kapsamda mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul nedeninin bulunduğu, saklı pay kurallarını zedeleme maksadının bulunduğunun ispat edilemediği, temlikin davacının mahfuz hissesini zedelemediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2. İstinaf Nedenleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yargılama sırasında dinlenilen gerek davacı gerekse davalı tanıklarının memur olan davalının tayini sebebiyle uzun zaman önce Ankara iline gittiğini, bu süre zarfında mirasbırakanı bir defa yanına aldığını, 3 ay gibi bir süre sonra mirasbırakanın geri döndüğünü ifade ettiklerini, mirasbırakan ile davacının ilişkinlerinin kopuk olduğunu, bu nedenle mirasbırakanın diğer oğluna karşılıksız ve mal kaçırma amacıyla kazandırma yaptığını, eksik inceleme ile karar verildiğini, bilirkişi raporunda ölünceye kadar bakım sözleşmesi ile davalıya devredilen taşınmazın toplam taşınmaza oranının % 29,89 olduğunun belirtildiğini bu oranın makul kabul edilemeyeceğini, saklı pay hesabının da hatalı olduğunu, tanık beyanlarının yeterince irdelenmediğini, özellikle davalının Ankara'ya taşındıktan sonra mirasbırakan ile fiziki mesafe sebebiyle ilgilenemediğini ve hatta bakım akdi yapıldıktan sonra da bu ilgisizlik halinin devam ettiğini belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesince; İlk Derece Mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, dava konusu taşınmazların mal kaçırmak amacıyla devredildiği iddiasının davacılar tarafından kanıtlanamadığı, ölünceye kadar bakım akdinin muvazaa ile illetli olmadığı ve sözleşme gereğince mirasbırakanın taşınmazı davalıya devrettiği, muris muvazaası hukuki sebebine dayalı dava yönünden davanın reddine karar verilmesinin yerinde olduğu, ölünceye kadar bakma sözleşmesinin karşılıklı edimler içeren ivazlı akitlerden olması nedeniyle tenkis koşullarının da oluşmadığı, terditli olarak ileri sürülen bu talebin de reddi gerektiği, bu nedenle inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu gerekçesi ile davacının istinaf isteminin HMK'nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı mirasçıları vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacı mirasçıları vekili temyiz dilekçesinde özetle; tanıkların davalının memur olduğu için tayini sebebiyle uzun zaman önce Ankara’da yaşadığını, bu süre zarfında mirasbırakanı bir kez yanına aldığını, yanında 3 ay gibi bir süre kalan mirasbırakanın daha sonra memleketini özlemesi sebebiyle geri döndüğünü, bunun dışında farklı şehirlerde bulunan davalı ile mirasbırakanın özellikle ölünceye kadar bakım akdi yapıldıktan sonra bir araya bile gelmediklerini ifade ettiklerini, mirasbırakanın son ana kadar bakıma muhtaç olmadığını, bakım ve gözetiminin eşi tarafından gerçekleştirildiğini, davalının Ankara'da yaşaması sebebiyle aradaki fiziki mesafe nedeniyle bakım ve gözetimi yapabilecek durumda olmadığını, özellikle ölünceye kadar bakım akdi imzalandıktan sonra bakımın mirasbırakanın eşi tarafından sağlandığını, davalı tanığı olarak dinlenen mirasbırakanın eşinin beyanlarının dikkate alınmadığını, anılan tanığın, davacının mirasbırakanın yanına gidip gelmediğini beyan ettiğini, ancak bu hususun doğru olmadığını, diğer tanıkların davacının gerek hastanede gerekse evinde mirasbırakan ile ilgilendiğini dile getirdiklerini, diğer taraftan aynı beyandan mirasbırakan ile davacının kopuk ilişkisi sebebiyle mirasbırakanın diğer oğluna karşılıksız mal kaçırma amacıyla kazandırma yaptığının anlaşıldığını, bu konuda bir araştırma yapılmadan eksik inceleme ile karar verildiğini, ölünceye kadar bakım sözleşmesi ile davalıya devredilen taşınmazın toplam taşınmaza oranının %29,89 olarak tespit edildiğini, mirasçı sayısı düşünüldüğünde bu oranın makul olmadığının açık olduğunu, hukukçu bilirkişi olmadan tenkis hesabı yapıldığını ve hesaplamanın hatalı olduğunu, mirasbırakanın emekli maaşı ve fındık tarımından ciddi gelir elde ettiğini, Mahkemece bu yönde bir araştırma yapılmadığını, mirasbırakanın almış olduğu maaş bilgilerinin ve fındık tarımı için aldığı destekleme parası ile fındık gelirinin tespit edilmesi gerekirken, bu hususlar tespit edilmeden karar verildiğini, mirasbırakanın kendi ihtiyaçlarını maddi olarak kendisinin karşıladığını, temlikin ivazlı kabul edilmesinin mümkün olmadığını, davalının edimini yerine getirmediğini belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, ölünceye kadar bakma akdinden kaynaklanan muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tenkis istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) m. 611. maddesine göre ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir akittir. (818 s. Borçlar Kanunu'nun (BK) m. 511). Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer(TBK m. 614 BK m. 514).
3.2.2. Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz.
3.2.3. Kural olarak, bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikin de muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır. (TBK m. 19 (BK m. 18)). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 1.4.1974 tarihli ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur.
3.2.4. Mirasbırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi içinde, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekir.
3.3. Değerlendirme
Dosya içeriğine, toplanan delillere, (III.) no.lu paragrafta yer verilen İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesine, (IV/3.) no.lu paragrafta yer verilen Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçesine göre, yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
VI. SONUÇ
Açıklanan nedenlerle; davacı mirasçıları vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK'nın 370. maddesi uyarınca ONANMASINA, 03/09/2022 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edilen davalı vekili için 8.400,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz eden davacı mirasçılarından alınmasına, onama harcı peşin alındığından başka harç alınmasına yer olmadığına, 24/11/2022 tarihinde kesin olmak üzere oy çokluğuyla karar verildi.
-MUHALEFET ŞERHİ-
Dava, ölünceye kadar bakım akti örtüsü altında muris muvazaası hukuki sebebine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiş, Bölge Adliye Mahkemesince de istinaf başvurusu esastan reddedilmiştir.
Sayın çoğunluk ile aramızda oluşan uyuşmazlık, somut olayda murisin iradesinin mirasçılardan mal kaçırmak olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Bilindiği üzere, muris doğrudan satış göstermek suretiyle muvazaa yapabildiği gibi, ölünceye kadar bakım akti yapmak suretiyle de muvazaa yapabilmektedir. Her iki halde de çözümlenmesi gereken husus murisin gerçek iradesinin ne olduğudur.
Murisin gerçek iradesinin tespiti hususunda belirlenen ilkeler bakımından Sayın çoğunluk ile aramızda bir uyuşmazlık bulunmamakla beraber somut olayda murisin iradesinin ne olduğu hususunda farklı düşünmekteyiz. Dinlenen davacı tanıkları, murisin çok az bir süre davalı yanında kaldığını belirtirken, yine muris tarafından 1986 yılında davalıya satış suretiyle taşınmaz temlik edildiği gibi, dava dışı 1131 parsel ile ilgili kat karşılığı inşaat sözleşmesi de vekaleten davalı tarafından yapılmış, bu sözleşmeyle davalıya ayrıca 2 daire parası verileceği kararlaştırılmıştır.
Hem ölünceye kadar bakım akdi nedeniyle bakım yapılmamış olması, hem de önceden ve sonrasında davalı lehine tasarruflarda bulunulması, ayrıca davacı ile murisin sosyal ilişkilerinin de iyi olmaması birlikte değerlendirildiğinde, murisin asıl amacının bakım akti olmayıp davalı lehine mal kaçırmak olduğu kanaat ve sonucuna varılarak davanın kabul edilmesi gerektiği düşüncesinde olduğumuzdan kararın bu gerekçelerle bozulması gerekirken onanması yönündeki Sayın çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.