Logo

1. Hukuk Dairesi2022/5150 E. 2022/7530 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı tarafından hile ve gabin iddiasıyla açılan tapu iptali ve tescil davasının reddine ilişkin temyiz incelemesi.

Gerekçe ve Sonuç: Davacı ile davalılar arasında dava konusu taşınmazın devrine ilişkin anlaşmazlıkta, edimler arasında aşırı orantısızlık bulunmadığı, davacının zor durumda olması veya düşüncesizliğinden yararlanılmadığı, gabinin objektif ve sübjektif unsurlarının oluşmadığı ve davacının iddiasını ispatlayamadığı gözetilerek yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi

İLK DERECE MAHKEMESİ : Adalar Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil, tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Adalar Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin kararın, davalılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; başvurunun esastan reddine dair verilen karar, yasal süre içerisinde davalılar vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 15/11/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalılardan ... ve vekilleri Avukat ... ile temyiz edilen davacı vekili Avukat ... geldiler, duruşmaya başlandı, gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, tekstil sektöründe ticari faaliyet göstermekte iken işlerinin bozulduğunu ve ekonomik problemler yaşamaya başladığını, iş yaptığı şahıs ve firmalara yüklü meblağlarda verdiği senetleri ödeyemeyince dava konusu 16 parsel sayılı taşınmazdaki payına haciz konduğunu, borcun davalı ... tarafından ödendiğini, bunu üzerine davalının borçları karşılığında kendisinden senet istediğini, davalıya verdiği senetleri 20/01/2013 tarihinde kadar ödediğini ancak bu tarihten sonra ödeyemediğini, davalıya ödenmeyen senetlerden dolayı 57.500,00 TL borcu kaldığını, davalının banka kredisi çekerek kendisine vermeyi teklif ettiğini, banka kredisi çekeceğini ancak dava konusu 16 parsel sayılı taşınmazdaki 1/3 olan payını diğer davalı kardeşi ...'a devretmesini istediğini, böylece taşınmaza borçları sebebiyle haciz konulmasının da önüne geçileceğini, borcunu ödediği zaman ise taşınmazın tekrar devredileceği yönünde telkinde bulunduğunu, içinde bulunduğu güç durum, ekonomik zorluk ve davalı ...'a duyduğu sonsuz güven neticesinde bu isteği olumlu karşıladığını ve taşınmazı davalı ...'a devretmeyi kabul ettiğini, davalı ...'un 80.000,00 TL kredi çektiğini ve yaklaşık 60.000,00 TL'sini kendisine verdiğini, borcunu peyperpey ödeyerek kapatabileceğini söylediğini, dava konusu taşınmazdaki payını 06/06/2013 tarihinde bedelsiz olarak davalı ...'a devrettiğini, annesinin de taşınmaz üzerindeki intifa hakkından feragat ettiğini, zamanla işlerinin daha da bozulması nedeniyle borçlarını ödeyemediğini, bunun üzerine davalı ...'un 30/06/2015 tarihli ihtarname ile ecrimisil talebinde bulunduğunu ve taşınmazdaki haksız işgale son vermesini istediğini, bu ihtarname ile içinde bulunduğu zor durumdan yararlanmak suretiyle dava konusu taşınmazdaki payını davalıların ele geçirmeye çalıştıklarından haberdar olduğunu, dava konusu taşınmazını davalı ...'e geri alacağı inancıyla devrettiğini, içinde bulunduğu güç durumdan ve müzayaka halinden yararlanan davalıların, taşınmazdaki payını hile ile ele geçirdiklerini, taşınmazı iade edeceklerini söyleyerek sözleşme yapmaya sevk etmeleri ve içinde bulunduğu ekonomik güçlükten yararlanarak taşınmazı değerinin katbekat altında edinmeleri biçimindeki söz konusu eylemlerinin aşırı yararlanma (gabin) ve aldatma (hile) teşkil ettiğini, davalıların dürüstlük kuralına aykırı biçimde taşınmazın iade edileceği kanısı uyandırarak taşınmazı elde ettiklerini ileri sürerek, dava konusu payın tapu kaydının iptali ile adına tesciline, olmadığı takdirde taşınmazın devrine karşılık rayiç bedeli üzerinden faizi ile birlikte tazminata karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalılar, davacının iddialarının gerçek dışı olduğunu, hak düşürücü sürenin geçtiğini, davalı ... yönünden husumet nedeniyle davanın reddi gerektiğini, dava konusu taşınmazdaki payın satın alındığını, bu tarihten itibaren davacının haksız şagil konumunda olduğunu, el atmanın önlenmesi ve ecrimisil davası açılmasında sonra bu davanın açıldığını, dava konusu taşınmazın satışı için davacının davalıya olan borçlarının mahsup edildiğini, taşınmaz üzerindeki 4 adet haczin tamamının borçları ödenerek kaldırıldığını, kalan miktarın bir kısmının kredi çekilerek kredi bedelinin tamamının davacıya verilmek suretiyle bir kısmının ise direk davacıya verilerek satış bedeli olan 350.000,00 TL'nin ödendiğini, davacının isteği ile annesinin de intifa hakkından feragat ettiğini, davacının iddiasının hile yada gabin değil inanç sözleşmesini işaret ettiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 26/02/2020 tarihli ve 2016/76 E., 2020/57 K. sayılı kararıyla; davalıların kardeş olduğu ve davacının ekonomik sıkıntı içerisinde olduğunu bildikleri, bilirkişi raporuyla taşınmazın gerçek değerinin 604.102,44 TL olduğunun tespit edildiği, davalıların davacının ekonomik sıkıntısını bilerek edimler arasında aşırı orantısız şekilde dava konusu taşınmazı devraldıkları, davalılar edimi yerine getirdiklerini belirtseler de bunu yazılı delil ile ispat edemedikleri, hesap bilirkişisi marifetiyle yapılan tespitte 183.036,08 TL ödeme yapıldığı, davacı taraf her ne kadar inanç sözleşmesinden de bahsetmiş olsa da buna dair yazılı bir delil sunmadığından taraflar arasında inanç sözleşmesi olduğunun kabul edilmediği, somut olayda gabinin hem objektif hem de subjektif unsurlarının gerçekleştiği, davanın süresi içinde açıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2.İstinaf Nedenleri

Davalılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; kararın hukuka, usule ve içtihatlara aykırı olduğunu, davalı ... yönünden davanın sıfat yokluğu sebebiyle reddedilmesi gerektiğini, davacının davasını hak düşürücü süreden sonra açtığını, davayı kabul etmemekle birlikte yasal zorunluluk olmasına rağmen depo kararının dahi verilmediğini, kötü niyetli davacı lehine haksız kazanım sağlandığını, intifa hakkının varlığı ve icra borçları nedeniyle satış bedelinin 350.000,00 TL olarak belirlendiğini, rapor hazırlanırken bilirkişilerin intifa hakkının gayrimenkulün değerini düşüreceğinin hesaba katılmadığını, taşınmazın gerçek değerinin 604.102,44TL olduğu yönündeki tespit ile gabinin objektif unsurunun gerçekleştiğinin kabulünün hatalı olduğunu, intifa hakkının ayrıca hesaplanması gerektiğini, intifa hakkının terkini için davacının annesine ayrıca ödeme yapıldığını, davalının yalnızca 183.036,08TL ödeme yaptığının kabulünün gerçekle örtüşmediğini, kredi ödemelerine ilişkin belgelerin temin edilmediğini, gabinin subjektif unsurunun da gerçekleşmediğini bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

3. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 14/04/2022 tarihli ve 2020/865 E., 2022/601 K. sayılı kararıyla; davacının ekonomik olarak zor durumda olduğunu bilen davalıların birlikte hareket ederek, bir kısım borçlarını kapatarak, bir kısım borçlar vererek davacının güvenini sağladıktan sonra dava konusu taşınmazdaki payının davalı ... üzerine geçirilmesini sağladıkları, davada gabinin objektif ve subjektif unsurlarının gerçekleştiği, davalılar birlikte hareket ettiklerinden yargılama giderinden ve vekalet ücretinden müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmalarında da bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle 6100 sayılı HMK’nin 353/1-b-1 maddesi uyarınca, davalıların istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

Davalılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesindeki itiraz nedenlerini yineleyip, davacının dava konusu taşınmazın satışını kendi istek ve rızasıyla yaptığı halde inançlı akit olduğundan bahisle kötü niyetli ve gerçek dışı iddialarla işbu tapu iptali ve tescil davasını ikame ettiğini, hatalı değerlendirmede bulunularak hukuka, usule ve içtihatlara aykırı şekilde davanın gabin nedeniyle kabulüne karar verildiğini, eksik bir inceleme sonucu açıkça istinaf talepleri değerlendirmeksizin kanuna aykırı şekilde karar verildiğini, davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte gabin iddiası kabul edildiğine göre vekalet ücreti ve harcın ödenen bedel ve rayiç bedel arasında bir fark varsa buna göre belirlenmesi gerekirken gayrimenkulün tamamının bedeli üzerinden belirlenmesi ve davalının ödediği bedelin depo ettirilmesi ya da aradaki farkın tamamlatılmasının değerlendirilmemesinin de hatalı olduğunu bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, gabin (aşırı yararlanma) ve hile (aldatma) hukuki nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tazminat isteğine ilişkindir.

3.2. İlgili Hukuk

3.2.1.Sözleşmenin gabin (aşırı yararlanma) nedeniyle illetli olduğunun kabulü için edim ve karşı edim arasındaki oransızlığın, taraflardan birinin, diğerinin şahsında mevcut özel bir durumu bilerek istismar etmesi, sömürmesi sonucu oluşması gerekir. Dar ve zor durumda kalmaları nedeniyle, sözleşme yapmaya, mallarını çok düşük bedel ile devretmeye sürüklenmiş kişileri korumak zayıfı güçlüye ezdirmemek için hukukumuzda da düzenlemeler yapılmış 6098 s. Türk Borçlar Kanunun (TBK) 28. (818 s. Borçlar Kanunun (BK) 21) maddesi ile aynen; "Bir sözleşmede karşılıklı edimler arasında açık bir oransızlık varsa, bu oransızlık, zarar görenin zor durumda kalmasından veya düşüncesizliğinden ya da deneyimsizliğinden yararlanılmak suretiyle gerçekleştirildiği takdirde, zarar gören, durumun özelliğine göre ya sözleşme ile bağlı olmadığını diğer tarafa bildirerek ediminin geri verilmesini ya da sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteyebilir.

Zarar gören bu hakkını, düşüncesizlik veya deneyimsizliğini öğrendiği; zor durumda kalmada ise, bu durumun ortadan kalktığı tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde sözleşmenin kurulduğu tarihten başlayarak beş yıl içinde kullanabilir." hükmü getirilmiştir.

O halde, aşırı yararlanmadan (gabinden) söz edilebilmesi, objektif unsur olan edimler arasındaki aşırı oransızlık yanında, bir tarafın darda kalma, tecrübesizlik, düşüncesizlik (hafiflik) hallerinin bulunması, diğer yanın ise yararlanmak, sömürmek kastını taşıması biçiminde iki sübjektif unsurun dahi gerçekleşmesine bağlıdır. Gabinin varlığı zarar görene (sömürülene), sözleşme tarihinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirerek iptal davası açıp iddiasını her türlü delille kanıtlama ve verdiğini geri isteme hakkı ya da sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteme hakkı verir.

Hemen belirtmek gerekir ki gabin davasında öncelikle edimler arasındaki, aşırı oransızlık üzerinde durulmalı, objektif unsur ispatlandığı takdirde zarar gördüğünü iddia edenin kişiliği, yaşı, sağlık durumu, toplumdaki yeri, ekonomik gücü psikolojik yapısı gibi maddi, manevi yönler yani sübjektif unsur derinliğine araştırılıp incelenmelidir.

3.2.2.Hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 s. Türk Borçlar Kanununun (TBK) 36/1. (818 s. Borçlar Kanunun (BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.

Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.

3.2.3.6100 sayılı HMK’nın 190. maddesinde; "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.",

3.2.4.4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 6. maddesinde; "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür." hükümlerine yer verilmiştir.

3.3. Değerlendirme

3.3.1.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacı ...'ın dava konusu 16 parsel sayılı taşınmazdaki 1/3 olan payının tamamını üzerindeki haciz şerhleri ile birlikte 06/06/2013 tarihinde satış suretiyle davalı ...'a devrettiği, davalı ...'un diğer davalı ... ile kardeş oldukları kayden sabittir.

3.3.2.Somut olaya gelince; davacının ticaretle uğraştığı, davalı tarafça davacının bir kısım borçlarının ödendiği, davacı tarafından davalı tarafa verilen senetler bulunduğu ve bir kısmına ilişkin ödeme makbuzlarının ibraz edildiği, ancak anılan hususlar ile dava konusu taşınmazın değeri arasındaki farkın fahiş olmadığı, açık orantısızlık bulunmadığı, HMK’nın 190. ve TMK'nın 6. maddesi gereği davacının iddialarını ispat edemediği, gabinin objektif ve subjektif unsurlarının oluşmadığı, davacının müzayaka hali içerisinde bulunmadığı anlaşılmaktadır.

3.3.3.Hal böyle olunca; davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.

VI. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle; davalıların yerinde bulanan temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 373/1. maddesi uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda yazılı nedenlerden dolayı 6100 sayılı HMK’nın 371/1-a maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Adalar Asliye Hukuk Mahkemesine, kararın bir örneğinin İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 03/09/2022 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davalılar vekili için 8.400,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen davacıdan alınmasına, alınan peşin harcın temyiz eden tarafa geri verilmesine, 15/11/2022 tarihinde kesin olmak üzere oy çokluğuyla karar verildi.

- MUHALEFET ŞERHİ -

Dava, hile ve gabin hukuki nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

İlk Derece Mahkemesince gabin hukuki nedeninin hem objektif hemde subjektif unsurlarının oluştuğu ve ispat edildiği, davanın hak düşürücü süre içerisinde açıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, davalılar vekilinin istinaf talebi aynı gerekçelerle esastan reddedilmiştir.

Gerek İlk Derece Mahkemesi gerekse Bölge Adliye Mahkemesi kararlarında ayrıntılı olarak açıklanıp tartışıldığı üzere somut olayda gabin hukuki nedenin bütün unsurlarının bulunduğu dolasıyla davanın kabulüne ve iptali - tescile karar verilmesinin doğru olduğu kanaatinde olduğumuzdan sayın çoğunluğun bozma yönündeki görüşüne katılmıyoruz.