"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar, mirasbırakan ... ... mirasçılarının bir araya gelerek 03.02.2016 tarihli harici anlaşma ve taksim sözleşmesini imzaladıklarını, 23.02.2016 tarihinde sözleşme doğrultusunda taşınmazların devir intikal işlemini gerçekleştirmek üzere dava dışı ...'a genel vekaletname verdiklerini, ancak ...'ın taşınmazların tamamını gerçek bir satış işlemi olmaksızın mirasçılardan ... ...'ın oğlu davalı ...'ye asıl hak sahiplerine taksim sözleşmesi doğrultusunda işlem yapmak üzere devrettiğini, davalının ise dava konusu 155 ada 106 parsel dışındaki diğer taşınmazların taksim sözleşmesi kapsamında devirlerini yaptığını, fakat dava konusu taşınmazın devrini yapmadığını ileri sürerek tapu kaydının iptali ile davacılar adına eşit paylarla tesciline karar verilmesini istemişler, yargılama sırasında taşınmazın dava dışı 3. kişiye devredilmesi nedeniyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 125. maddesi gereğince davaya tazminat davası olarak devam etmişlerdir.
II. CEVAP
Davalı, annesi ...'ın harici anlaşma ve taksim sözleşmesinden bihaber olduğunu, annesinin okuma yazma bilmediğini, daha sonra bu durumu annesine sorduğunda annesinin "buraya parmak bas dediler, taksimden haberim yok" dediğini, dava konusu taşınmazın bedelini ödeyerek satın aldığını ve buna ilişkin resmi senet mevcut olduğunu, ayrıca kendisinin mal kaçırma kastının bulunmadığını, taksim sözleşmesi doğrultusunda tüm taşınmazları devrederek sadece dava konusu taşınmazı devretmemiş olmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
... Asliye Hukuk Mahkemesinin 26.11.2020 tarihli ve 2019/1297 E., 2020/1000 K. sayılı kararıyla; dosyaya aynı tarihte imzalanmış iki ayrı taksim sözleşmesi sunulduğu, el yazısı ile yazılan sözleşmelerde mirasçıların tamamının imzasının yanında davalı ...'nin imzasının da bulunduğu, iki sözleşmeye göre de dava konusu taşınmazın 1/3 oranında davacılara bırakıldığı, davalının taksim sözleşmesinde belirtilen diğer taşınmazları devretmesine rağmen dava konusu taşınmazı parasını ödeyerek satın aldığı iddiasını ispatlayacak herhangi bir belge sunmadığını, davalı tanığı olarak dinlenen ...'ın intikal işlemleri için masraf yapmasına rağmen bir kısım mirasçılardan parasını almadığını ve bu yüzden dava konusu parseli ...'ye sattığını belirttiği, dava dışı vekil ...'ın kendisine verilen vekaletnameye aykırı davrandığı, dava konusu taşınmazı vekaletname uyarınca davacılara devretmesi gerekirken, çeşitli saiklerle davalıya devrettiği, davalının da taksim sözleşmesinde tanık olarak imzasının bulunması ve mirasçılardan ... ...'ın oğlu olması hasebiyle taksim hususundan haberdar olduğu, ...'ın vekalete aykırı davrandığını bilmemesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
... Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
B. İstinaf Nedenleri
Davalı vekili istinaf dilekçesinde; dava konusu taşınmaz ve başka taşınmazların miras taksim sözleşmesi ile taksim edildiğini, taraflar arasında varılan anlaşma üzerine taksim sözleşmesine göre taşınmazların intikali için tarafların ...’a yetki ve vekalet verdiklerini, bu anlaşma gereği yetki ile dava konusu taşınmazın intikal devir işlemleri ve mirasbırakanın borçlarının tasfiyesi, mezar yapımı ve sair işlerin giderlerinin karşılanması için ... tarafından bedeli alınmak suretiyle satıldığını, bedelin vekile ödendiğini, satışın hukuka aykırılığı tespit edildiyse bedelin işlemi yapandan alınması gerektiğini, iyiniyetli olduğunu, aksi delil bulunmadığını belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 31.03.2022 tarihli ve 2022/636 E., 2022/501 K. sayılı kararıyla; vekilin vekaletnameye aykırı davrandığı, davalının mirasçılardan ...’ın oğlu olması, taksim sözleşmesinde imzası bulunması sebebiyle vekalete aykırı davranıldığını bilmeme ihtimali olmadığı, satış bedelinin ödendiğinin ispat edilemediği gerekçesiyle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Kanun'un 353/1-b.1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A.Temyiz Yoluna Başvuranlar
... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Nedenleri
Davalı vekili temyiz dilekçesinde; istinaf başvuru dilekçesindeki beyanlarını tekrarla kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin olup, yargılama sırasında taşınmazın dava dışı 3. kişiye devredilmesi nedeniyle davacılar davalarını 6100 sayılı Kanun'un 125. maddesi kapsamında devreden tarafa tazminat davasına dönüştürmüştür.
2. İlgili Hukuk
1. 6098 s. ... Borçlar Kanunu'nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği ... ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
2. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda ... ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir (TBK'nın 504/1. maddesi). Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk 818 sayılı Borçlar Kanunu'nda daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'da benzer alanda ... ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
3. Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 sayılı ... Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
4. Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu Yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (re'sen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötüniyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle,;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 ... maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı 5.392,55 TL bakiye onama harcının temyiz eden davalıdan alınmasına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
11.04.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.