Logo

1. Hukuk Dairesi2022/5204 E. 2023/1338 K.

Yapay Zeka Özeti

Bu karar için yapay zeka özeti oluşturulamadı.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi

KARAR : Kabul

İLK DERECE MAHKEMESİ : Eskişehir 4. Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil, bedel davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalılar vekili tarafından temyiz edilmekle;kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, maliki olduğu 598 ve 599 parsel sayılı taşınmazları satması için dayısı olan davalı ...'ı vekil tayin ettiğini, psikolojik rahatsızlığı bulunduğunu ve tedavi gördüğünü, bu durumundan yararlanan davalı ...'ın, bedelsiz kullandığı taşınmazları el ve iş birliği içinde bulunduğu oğlu ...'a satış suretiyle devrettiğini, satış konusunda kendisine bilgi verilmediği gibi herhangi bir satış bedeli de ödenmediğini, vekalet görevinin kötüye kullanıldığını ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile adına tesciline, olmadığı takdirde taşınmazların bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

1. Davalı ..., davacının ablası ... ...'ın evinde 20/02/2016 tarihinde biraraya geldiklerini, taşınmazların ...'a 30.000,00 TL bedel karşılığında satılması konusunda anlaştıklarını, 22/02/2016 tarihinde de satış yetkisi içeren vekâletname verdiğini, vekâletnamede verilen yetki çerçevesinde ve bedeli karşılığında temlikin gerçekleştirildiğini, davacının talimatı doğrultusunda satış bedelinden ablasına olan borcuna karşılık 4.000,00 TL, Sosyal Güvenlik Kurumuna olan borcuna karşılık ayrı ayrı 14.942,40 TL ve 4.890,24 TL ödendiğini, kalan 6.170,00 TL'nin ise davacıya elden verildiğini, vekaletname kapsamında hareket edildiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.

2. Davalı ..., satış işleminin gerçek olduğunu, muvazaalı devir yapılmadığını, bedeli karşılığında taşınmazları iktisap ettiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

Eskişehir 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 22.01.2019 tarihli ve 2017/421 Esas, 2019/12 Karar sayılı kararı ile davacı tarafça iddianın ispat edilemediği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Kaldırma Kararı

Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesinin 30.05.2019 tarihli ve 2019/520 E., 2019/688 K. sayılı kararıyla; davaya konu edilen taşınmazlar bakımından davacıya dava değerinin sorularak açıklattırılması, değere itiraz edilmesi halinde dava tarihi itibariyle değerinin keşfen saptanması, belirlenecek değer üzerinden Harçlar Kanunu'nun anılan hükümleri uyarınca peşin harcın tamamlatılması, açıklanan harca yönelik usulü işlemler tamamlattırıldıktan sonra 6100 sayılı HMK'nın 31. maddesi uyarınca vekâlet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedeni yanı sıra ehliyetsizlik iddiasına da dayanılıp dayanılmadığı hususunun açıklığa kavuşturulması, ehliyetsizlik iddiasına dayanıldığı sonucuna ulaşılması halinde hukuki ehliyetsizliğin kamu düzeni ile ilgili olduğu gözetilerek ve önemine binaen öncelikli olarak hukuki ehliyetsizliğin incelenmesi, 2659 sayılı Kanun'un 7. ve 16. maddeleri hükmü uyarınca temliki işlemin yapıldığı tarih itibariyle ehliyetli olup olmadığının Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Dairesinden alınacak raporla saptanması, ehliyetsiz olduğunun belirlenmesi halinde 4721 sayılı TMK'nın 405. ve 6100 sayılı HMK'nın 56/1. maddesi uyarınca "vasi tayini" için gerekli işlemlerin yapılması, vasi atandığı takdirde öncelikle vasiye tebligat yapılarak davaya iştirakinin sağlanması, açılan davaya TMK'nın 462/8. maddesi hükmü uyarınca vesayet makamından “husumete izin” alınarak taraf teşkilinin tamamlanması, ehliyetli olduğunun saptanması halinde ise davada dayanılan vekâlet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine bakımından yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde aranan koşulların gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılması, özellikle taşınmaz başında yapılacak keşif ile zararlandırma kastının oluşup - oluşmadığının belirlenmesi, iddia ve savunma doğrultusunda tarafların toplanan ve toplanacak delillerinin birlikte değerlendirilmesi ve ortaya çıkacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf itirazlarının, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353/(1)-a maddesi uyarınca kabulü ile Mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.

C. İlk Derece Mahkemesince Kaldırma Kararı Sonrasında Verilen Karar

Eskişehir 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 17.12.2019 tarihli ve 2019/267 Esas, 2019/396 Karar sayılı kararı ile taşınmazın satış bedelinin davalı ...’ın banka hesabından davacı ...’un SGK borcuna karşılık SGK hesabına havale edildiği, davalı tanığı ve davacının annesi olan tanık ...’nin beyanlarında tarafların 8 ay önce anlaştıklarını ve davalının oğluna para verdiğini beyan ettiği, davacı ile tanık ... arasında herhangi bir husumet bulunmadığı,tanığın beyanlarına itibar edildiği,diğer tanık anlatımlarının da davalı savunmalarını desteklediği, taşınmazların satışlarının muvazaalı olarak yapıldığının ve davalı ...’in vekalet görevini kötüye kullandığı hususunun ispat edilemediği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

D. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

E. İstinaf Sebepleri

Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; kararın hukuka aykırı olduğunu, karara gerekçe olarak gösterilen durumların hiçbirinin dosya içeriğine uygun olmadığını, bilirkişi raporunda davaya konu taşınmazların devir tarihindeki değerinin 237.000,00 TL olarak belirlendiğini, ancak dava içeriğinde davalı tarafça ödendiği iddia edilen bedelin ise 30.000,00 TL olduğunu, aradaki 207.000,00 TL farkın gerekçeli kararda dile getirilmediğini ileri sürerek, kararın kaldırılmasını istemiştir.

F. Gerekçe ve Sonuç

Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesinin 14.04.2022 tarihli ve 2020/112 E., 2022/686 K. sayılı kararıyla; davacının maliki olduğu 598 ve 599 parsel sayılı taşınmazların vekil kıldığı ... tarafından 25/02/2016 tarihli satış akdi ile ...'a 599 parsel sayılı taşınmazın 9.000,00 TL, 598 parsel sayılı taşınmazın ise 15.000,00 TL bedelle temlik edildiği, 22/02/2016 tarihli vekâletname ile vekil kılınan ...'ın davacının dayısı, taşınmazın devredildiği ...'ın ise vekilin oğlu olduğu, vekâletin verilmesinden 3 gün sonra satış akdinin ve tescilin gerçekleştiği, davacının satış iradesi bulunsa da taşınmazların rayiç değerinin altında devredildiği, iddia, savunma ve dosya kapsamına göre davacının ekonomik sıkıntısı nedeniyle taşınmazların satışını istediği, vekil kılınan ...'dan taşınmazın satışı konusunda yardım istediği, bunun üzerine taşınmazın satış akdi ile devredildiği ne var ki taşınmazların satış tarihindeki rayiç değerinin davacıya ödendiğinin kanıtlanamadığı, her ne kadar SGK'ya olan borcun ödendiği ve elden ödeme yapıldığı belirtilen toplam miktarın taşınmazların gerçek değerinin çok altında kaldığı, vekil ile kayıt malikinin baba-oğul oldukları, TMK'nin 3.maddesi kapsamında bilen ve bilmesi gereken kişi konumunda kabul edilmesi gerektiği, gerçek değerinin çok altında bedelle gerçekleştirilen satış akdinin vekil edeni zararlandırma kastı ile gerçekleştirildiği, tanık anlatımlarının iddiayı teyit ettiği saptanarak davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmiş olmasının doğru olmadığı gerekçesiyle davacının istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, 20.02.2016 tarihinde davacı ile dava konusu taşınmazların satışı hususunda anlaşıldığını, satış bedeli olarak 30.000 TL kararlaştırıldığını, satış bedelinin 4.000,00 TL‘sinin davacının ablası ...’e ödendiğini, satış bedeli olarak, davalı ...’ın hesabından davacının SGK hesabına 22.02.2016 tarihinde toplam 19.832,64 TL’nin havale edildiğini, bu durumda satış bedelinin ödendiğinin açık olduğunu, davalının taşınmazı satın aldıktan sonra bir çok tadilat ve iyileştirmeler yaptığını, taşınmazların değerlerinin keşif tarihindeki değerden ÜFE oranları dikkate alınarak dava tarihindeki değerin belirlendiğini, bilirkişi raporunun eksik ve hatalı olduğunu, taşınmazın eski halinin ve yeni halinin ayrı ayrı değerlerinin tespitinin gerektiğini, eksik inceleme ile hüküm kurulduğunu, temlikin davacının talebi ile yapıldığını, davacıya toplam 30.000,00 TL ödeme yapıldığını, davacı tarafça iddianın ispat edilemediğini, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini belirterek, kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil,olmadığı takdirde bedel isteğine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanunu'nun 390.) aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.

Vekilin özen borcundan ... sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nın 504/1. maddesi). Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'da daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'da benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.

Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.

Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (re'sen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.

3. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalılar vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. SONUÇ

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı 14.857,42 TL bakiye onama harcının temyiz eden davalılardan alınmasına, dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

08.03.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.