"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, olmazsa tazminat davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, 11 parsel sayılı taşınmazını, davalı ...’a daha sonra iade edilmek şartı ile ihtiyacı sebebiyle davalının bankadan kredi kullanabilmesi amacıyla devrettiğini, davalının kullandığı kredinin geri ödemelerinin eşi ve eşinin ağabeyi tarafından yapıldığını, davalının aralarındaki sözleşmeye aykırı hareket ederek taşınmazı diğer davalı ...’a temlik ettiğini, davalı ...’in eşinin öz amcasının oğlu olup, aralarındaki anlaşmayı bildiğini ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile adına tesciline, olmadığı takdirde tazminata karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı ..., işlemin gerçek bir satış olduğunu, anlaştıkları bedelden 45.000,00 TL eksik kaldığı için kendi adına kullandığı kredinin ödemesinin banka tarafından davacıya yapıldığını, inançlı işlem iddiasının yazılı delil ile kanıtlanması gerektiğini, sunulan dekontların delil başlangıcı olmadığını belirterek, davanın reddini savunmuş, davalı ... ise taşınmazı diğer davalıdan 45.000,00 TL karşılığı satın aldığını bildirmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
... 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 28.12.2015 tarihli ve 2012/443E., 2015/557K. sayılı kararıyla; iddianın ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
2. Dairenin 31.10.2019 tarihli ve 2016/7834Esas, 2019/5556Karar sayılı kararıyla: “... davacı yanca ibraz edilen ve bir kısım ödemelerin davacı yakınları tarafından yapıldığını gösteren dekontların delil başlangıcı olduğu şüphesizdir. Bu durumda, HMK'nın 202/1. maddesi gereğince maddi olaya ilişkin tanık dinlenebilir. Dinlenen tanıkların beyanlarından davacı ile davalı ... arasında inançlı işlem bulunduğu anlaşılmakta olup, davalı ...’in de davacının eşinin kuzeni olması sebebiyle olayı bilen veya bilebilecek kişilerden olduğu için iyiniyetli sayılamayacağı açıktır. Hal böyle olunca, öncelikle kullanılan kredi borcuna ait ödemelerin kimin tarafından hangi tarihte ve hangi miktarda yapıldığının ilgili bankadan sorulması, daha sonra eldeki dekontlarla birlikte değerlendirilerek bu konuda uzman bilirkişiden denetime elverişli rapor alınması, 6098 TBK'nın 97. maddesi gereğince var ise kalan borç miktarını Mahkeme veznesine depo etmesi için davacıya önel verilmesi ve sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, bu hususlar üzerinde durulmaksızın yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir...” gerekçesiyle bozulmuştur.
B. Mahkemece Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar
... 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacı ve davalı ... arasında inançlı işlem olduğu, davalı ...’in akrabalık bağı nedeniyle iyiniyetli olmadığı, alınan bilirkişi raporuna göre davalı tarafça ödenen taksit bulunmadığından TBK.nın 97. maddesine göre depo işlemi yapılmasına gerek bulunmadığı, taşınmazın davacıya iadesi gerektiği ancak davalı ...’in taşınmazı dava dışı 3. kişiye devrettiği, davacının bedelini ödeyerek bu kişiden devraldığı, davacının ...nın 125. maddeye göre seçimlik hakkını tazminat olarak belirlediği gerekçesiyle davacının taşınmazı tekrar satın almak için ödediği 64.000 TL bedelin dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde, taşınmazın rayiç bedeli olarak 64.000,00-TL' nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiliyle ödenmesi ve yine hükmedilen yargılama giderleri ile vekalet ücretinin de davalılara müştereken ve müteselsilen yükletilmesine karar verilerek hükmün düzeltilerek onanmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, inançlı işlem hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa tazminat isteğine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
İnanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir.
Bu sözleşme, tarafların hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup, alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil eder.
Taraflar böyle bir sözleşme ve buna bağlı işlemle genellikle, teminat teşkil etmek ve iade edilmek üzere, mal varlığına dahil bir şey veya hakkı, aynı amacı güden olağan hukuki muamelelerden daha güçlü bir hukuki durum yaratarak, inanılana inançlı olarak kazandırmak için başvururlar. Diğer bir anlatımla, bu işlemle borçlu, alacaklısına malını rehin edecek, yani yalnızca sınırlı ayni bir hak tanıyacak yerde, malının mülkiyetini geçirerek rehin hakkından daha güçlü bir hak tanır.
Sözleşmenin ve buna bağlı temlikin, değinilen bu özellikleri nedeniyle, taşınmazı inanç sözleşmesi ile satan kimsenin artık sadece, ödünç almış olduğu parayı geri vererek taşınmazını kendisine temlik edilmesini istemek yolunda bir alacak hakkı; taşınmazı, inanç sözleşmesi ile alan kimsenin de borcun ödenmesi gününe kadar taşınmazı başkasına satmamak ve borç ödenince de geri vermek yolunda yalnızca bir borcu kalmıştır.
İnanç sözleşmeleri, tarafların karşılıklı iradelerine uygun bulunduğu için, onlara karşılıklı borç yükleyen ve alacak hakkı veren geçerli sözleşmelerdir. Anılan sözleşmelerde, taraflar, sözleşmenin kendilerine yüklediği hak ve borçları belirlerken, inançlı işlemin sona erme sebeplerini; devredilen hakkın inanılan tarafından inanana iade şartlarını, bu arada tabii ki süresini de belirleyebilirler. Bunun dışında, akde aykırı davranışın yaptırımına da sözleşmelerinde yer verebilirler. Buna dair akit hükümleri de TBK'nın 26. ve 27. maddelerine aykırılık teşkil etmediği sürece geçerli sayılır.
Uygulamada mesele, 05.02.1947 tarihli, 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı ile ilişkilendirilip, bu karar dayanak yapılmak suretiyle çözüme gidilmektedir. İnanç sözleşmesi olarak adlandırılan belgenin sözleşmeye taraf olanların veya inanılanın imzasını içermesi gereklidir. Bunun dışındaki bir kabul, hem İçtihadı Birleştirme kararının kapsamının genişletilmesi, hem de taşınmazların tapu dışı satışlarına olanak sağlamak anlamını taşıyacağından kendine özgü bu sözleşmelerle bağdaştırılamaz.
Anılan 05.02.1947 tarihli, 20/6 sayılı İnançları Birleştirme Kararı uyarınca, inançlı işleme dayalı iddianın, şekle bağlı olmayan yazılı delille kanıtlanması gerekeceği kuşkusuzdur. Şayet, ispat külfeti kendisinde olan tarafın yazılı bir belgesi yok ise ancak taraflar arasında gerçekleştirilen mektup, banka dekontu, yazışmalar gibi birtakım belgeler var ise bunların delil başlangıcı sayılacağı ve iddianın her türlü delille kanıtlanmasının olanaklı hale geleceği sabittir. Şayet, delil başlangıcı sayılacak böylesi bir olgu da bulunmuyor ise iddia sahibinin son başvuracağı delilin karşı tarafa yemin teklif etme hakkı olduğu da şüphesizdir.
3. Değerlendirme
1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması, 6100 sayılı HMK'nın Geçici 3/2 maddesinin yollamasıyla, 1086 sayılı HUMK'un uygulanacağı davalar yönünden HUMK'un 428. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı halinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen Mahkeme kararının bozma kararına uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozma kararına uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; davacı vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna ve bozma kararının gerekçelerine uygun olan kararın ONANMASINA,
Aşağıda yazılı 99,20TL bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
16.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.