Logo

1. Hukuk Dairesi2022/5375 E. 2023/1790 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Vasiyetnamenin iptali davasının tam ıslah ile muris muvazaasına dayalı tapu iptali ve tescil davasına dönüştürülmesinin ardından, davacıya tanık dinletme imkanı verilip verilmeyeceği hususunda yaşanan uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Davanın tamamen ıslah edilmesiyle hukuki niteliğinin değişmesi ve davacının yeni dava dilekçesinde tanık deliline dayanması sebebiyle, davacıya tanıklarını bildirmesi ve dinletmesi için imkan tanınmamasının hukuki dinlenilme hakkının ihlali olduğu gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına ve yerel mahkeme kararının ortadan kaldırılmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi

KARAR : Esastan Ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : Gebze 4. Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki muris muvazaasına dayalı tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

1.Davacı asil dava dilekçesinde, annesi tarafından 2000 tarihli vasiyetname ile Kocaeli ili, Gebze ilçesi, ... Mahallesinde bulunan 3446 ada, 5 parsel numaralı taşınmazın kardeşi ...'a bırakıldığını, düzenlenen vasiyetname ile miras hakkının zedelendiğini ileri sürerek, 20.10.2000 tarihli vasiyetnamenin iptalini talep etmiştir.

2. Davacı vekilinin 21.03.2018 tarihli ıslah dilekçesi ve yeniden sundukları dava dilekçesinde, vasiyetnamenin iptali davası açıldıktan sonra dava konusu taşınmazın davalı ... tarafından üçüncü kişiye satış yoluyla devredildiğini, bu nedenle davaya tapu iptali ve tescil davası olarak devam etmek istediklerini, davayı tümden ıslah ettiklerini, davalının da kayıt maliki ... olarak değiştirilmesini, dava konusu taşınmazın davalı adına tapu kaydının iptali ile davacı adına hissesi oranında tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde, davacı tarafın ıslah ile dava türünü değiştirdiğini, ıslahla dava türünün değiştirilmesinin mümkün olmadığını, bu hususu kabul etmediklerini, davalı ile eski davalı ... arasında hiçbir akraba ilişkisi ya da yakınlık bulunmadığını, davalının ekonomik durumunun iyi olduğunu, iyiniyetli üçüncü kişi olarak dava konusu taşınmazı satın aldığını ileri sürerek, davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile murisin dava konusu taşınmazı tapuda satış yoluyla ilk davalı ...'ya temlik işleminin muvazaalı olduğunun ispat edilemediği, davalı ...'dan davalı ...'ye yapılan satış işleminin de muvazaalı olduğunun ispatlanamadığını, bilirkişi raporu ile tespit edilen gerçek değer ile resmi akitteki bedel arasındaki fahiş farkın, tek başına muvazaanın tespiti için yeterli olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle, taşınmazın gerçek değeri ile resmi akitteki değer arasında fahiş fark bulunduğunu, dava konusu taşınmazın dava tarihinden sonra kötüniyetli şekilde mal kaçırmak kastıyla devredildiğini, murisin satış tarihi itibariyle iki taşınmazı daha bulunduğunu, bu nedenle taşınmazı satmaya ihtiyacı olmadığını, dava tamamen ıslah edildiğinden, daha önce dinlenen tanıkların yeniden dinlenmesini, yeni dava dilekçelerinde tanık deliline dayanmalarına rağmen tanıklarını bildirmeleri için kendilerine süre verilmediğini ileri sürerek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile bilirkişi raporu ile tespit edilen gerçek bedel ile resmi akitte gösterilen bedel arasında fahiş fark olmasının ilk davalı ... ile davalı ... arasında gerçekleştirilen satış işleminin muvazalı olduğunu ispat etmeyeceği, davalı ...'nin taşınmazı satın aldığı tarihte tapu kaydında herhangi bir şerhin bulunmadığı, davalı ...'ın kötü niyetinin varlığının usulünce ispatlanamadığı, ıslah dilekçesi sunulması ile yeniden delil bildirme hak ve imkanı doğacağına dair bir yasal düzenleme bulunmadığı anlaşıldığından, davacı vekilinin istinaf talebinin reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle, dava konusu gerçek değeri ile resmi akitlerdeki satış değeri arasında fahiş fark bulunduğunu, taşınmazın dava açıldıktan sonra kötüniyetli olarak davalı ...'ye satıldığını, murisin dava konusu taşınmazın önceki davalı ...'ya devriyle ilgili önce vasiyetname düzenlediğini, sonrasında ise tapuda satış suretiyle muvazaalı olarak devrettiğini, mirasbırakının satış tarihinde başka taşınmazları da olduğunu bu nedenle dava konusu taşınmazı satmaya ihtiyacı olmadığını, dava tamamen ıslah edildiğinden, daha önce dinlenen tanıkların yeniden dinlenmesini, yeni dava dilekçelerinde tanık deliline dayanmalarına rağmen tanıklarını bildirmeleri için kendilerine süre verilmediğini, davalı tanıklarının çelişkili beyanda bulunduklarını ileri sürerek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Vasiyetnamenin iptali istemine ilişkin olan uyuşmazlık, davacı vekilinin tam ıslah dilekçesi sonrası muris muvazaasına dayalı tapu iptali ve tescil istemine dönüşmüştür.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 27. maddesinde, "(1) Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler.

(2) Bu hak; a) Yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, b) Açıklama ve ispat hakkını, c) Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini, içerir.",

2. "20. Hukukî dinlenilme hakkının temel unsurları maddede tek tek belirtilmiş, böylece uygulamada bu temel yargısal hak konusundaki tereddütlerin önüne geçilmesi amaçlanmıştır.

21. Bu unsurlardan ilki “bilgilenme ...”dır. Bu çerçevede, öncelikle tarafların gerek yargı organlarınca gerek karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunludur. Kişinin kendisinden habersiz yargılama yapılarak karar verilmesi, kural olarak mümkün değildir. Hak sahibinin kendisi ile ilgili yargılama ve yargılamanın içeriği hakkında tam bir şekilde bilgi sahibi olması sağlanmalıdır. Tarafın bilgi sahibi olmadığı işlemler, belge ve bilgiler yargılamada esas alınamaz. Bilgilenmenin şekli bakımından, hukukî dinlenilme hakkına uygun davranılmalı, ilgilinin bilgilenmesi şeklen değil, gerçek anlamda sağlanmaya çalışılmalıdır.

22. Bu hakkın ikinci unsuru, “açıklama ve ispat ...”dır. Taraflar, yargılamayla ilgili açıklamada bulunma, bu çerçevede iddia ve savunmalarını ileri sürme ve ispat etme hakkına sahiptirler. Her iki taraf da bu haktan eşit şekilde yararlanır. Bu durum "silahların eşitliği ilkesi" olarak da ifade edilmektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) göre silahların eşitliği ilkesi, davanın bir tarafını, diğer taraf karşısında belirli bir dezavantaj içine sokmayacak şartlar altında, her bir tarafın deliller de dahil olmak üzere, davasını ortaya koymak için makul ve kabul edilebilir olanaklara sahip olması zorunluluğu şeklinde ifade edilmiştir (İnceoğlu, Sibel; ... Yargılanma ..., Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru El Kitapları Serisi-4, 2018, s. 115).

23. Anayasa Mahkemesine göre ise silahların eşitliği ilkesi, davanın taraflarının usule ilişkin haklar bakımından aynı koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olması anlamına gelmekte; bu usul güvencesinin, uyuşmazlığın her iki tarafına da savunmasının temel dayanağı olan delilleri sunma imkânı tanınmasını kapsadığı ifade edilmektedir (... Tulumcu, B. No: 2017/18458, 10.02.2021, § 34).

(...) 25. Hukukî dinlenilme hakkının üçüncü unsurunu, “tarafların iddia ve savunmalarını yargı organlarının tam olarak dikkate alıp değerlendirmesi” oluşturmaktadır. Bu değerlendirmenin de kararların gerekçesinde yapılması gerekir (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Hükümet gerekçesi madde 32).

26. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası (Anayasa)’nın 36. maddesine göre mahkemelerin, tarafların dayanaklarını, iddialarını ve delillerini etkili bir biçimde inceleme görevi vardır. Dolayısıyla mahkemelerce, yargılamanın taraflarınca ileri sürülen iddialar ve gösterilen deliller gereği gibi incelenmek zorundadır.

27. Nitekim Anayasa Mahkemesi, genel anlamda hakkaniyete uygun bir yargılamanın yürütülebilmesi için silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri ışığında taraflara iddialarını sunmak hususunda uygun olanakların sağlanmasının şart olduğunu; taraflara, tanık delili de dâhil olmak üzere delillerini sunma ve inceletme noktasında da uygun imkânların tanınması gerektiğini; bu anlamda delillere ilişkin dengesizlik veya hakkaniyetsizlik iddialarının da yargılamanın bütünü ışığında değerlendirilmesinin zorunlu olduğunu belirtmiştir. Bununla birlikte, bu noktada dikkat edilmesi gereken önemli hususun, tarafların tanık ve bilirkişi incelemesi de dâhil ortaya koydukları delillerin değerlendirilmesi ve özellikle bu taleplerin reddi hâlinde yargılama makamınca bu karara ilişkin tutarlı şekilde gerekçe gösterilmesi gerektiğini vurgulamıştır (... Yıldız, B. No: 2014/12324, Karar Tarihi: 01.02.2017, § 34)." (Hukuk Genel Kurulu'nun 08.03.2022 tarih, 2020/9-605 E., 2022/264 K. sayılı kararı)

3."21. Hukukî dinlenilme ..., sadece belli bir yargılama için ya da yargılamanın belli bir aşaması için geçerli olan bir ilke değildir. Tüm yargılamalar için ve yargılamanın her aşamasında uyulması gereken bir ilkedir.

22. Hukukî dinlenilme hakkına aykırılık bir istinaf sebebi ve temyizde de bozma nedenidir. Hakkın ihlâlinin niteliğine göre yargılamanın yenilenmesi sebebi olarak kabul edilebilir." (HGK, 21.06.2022 tarih, 2021/10-552 E., 2022/971 K. sayılı kararı )

4. 6100 sayılı Kanunun 179. maddesinde; "(1) Islah, bunu yapan tarafın teşmil edeceği noktadan itibaren, bütün usul işlemlerinin yapılmamış sayılması sonucunu doğurur.

(2) Ancak ikrar, tanık ifadeleri, bilirkişi rapor ve beyanları, keşif ve isticvap tutanakları, yerine getirilmiş olan veya henüz yerine getirilmemiş olmakla beraber, karşı tarafın yerine getireceğini ıslahtan önce bildirmiş olması koşuluyla, yeminin teklifi, reddi veya iadesi ıslah ile geçersiz kılınamaz.

(3) Şu kadar ki, ıslahtan sonra yapılacak tahkikat sonucuna göre, bu işlemlerin göz önünde tutulması gerekmiyorsa, bunlar da yapılmamış sayılır.",

5. 6100 sayılı Kanun'un 180. maddesinde; "(1) Davasını tamamen ıslah ettiğini bildiren taraf, bu bildirimden itibaren bir hafta içinde yeni bir dava dilekçesi vermek zorundadır. Aksi hâlde, ıslah ... kullanılmış sayılır ve ıslah hiç yapılmamış gibi davaya devam edilir.

"

6. Islah, iyi niyetli tarafın davayı açtıktan veya kendisine karşı bir dava açıldıktan sonra öğrendiği olgularla ilgili yanlışlıklarını düzeltmesine, eksiklikleri tamamlamasına, bu çerçevede yeni deliller sunabilmesine olanak sağlayan bir kurumdur. (HGK, 08.11.2022 tarih, 2022/6-950 E., 2022/1442 K. Sayılı kararı, § 19)

7. "20. 6100 sayılı HMK’nın 176. maddesine göre ıslah tamamen (kamilen) veya kısmen olmak üzere iki şekilde yapılabilmektedir.

21. Tamamen ıslahta davacı, davasını baştan (dava dilekçesinden) itibaren ıslah eder ve bir hafta içerisinde yeni bir dava dilekçesi verir (HMK m. 180). Davanın tamamen ıslahı yoluna, dava dilekçesinden (dava dilekçesi dahil) itibaren (HMK m. 179/2 de sayılanlar hariç) bütün usul işlemlerinin yapılmamış sayılması için başvurulur (HMK m. 179/1). Bu hâlde dava dilekçesinden itibaren yapılmış olan usul işlemlerinin (HMK m. 179/2 de sayılanlar hariç) tamamının yapılmamış sayılması (ıslah edilmesi, düzeltilmesi) söz konusu olduğu için buna davanın tamamen ıslahı denir. (Kuru, B.: İstinaf Sistemine Göre Yazılmış Medeni Usul Hukuku, Ankara 2019, s. 424). Başka bir anlatımla davacı tamamen ıslah ile yeni bir dilekçe vererek davasını baştan itibaren usule müteallik bütün işlemlerini değiştirebilir. Yani davacı bu yolla dava sebebini ve talep sonucunu tamamen değiştirip genişletebileceği gibi, davalı da tam ıslah ile savunmasını tamamen değiştirip genişletebilecektir. Bunun doğal sonucu olarak, dava dilekçesinde yer alan ilk talep içeriği değil, ıslah yoluyla açıklanan talep içeriği nazara alınarak araştırma ve inceleme yapılması ve mahkemece verilecek hükümde de ıslahla ileri sürülen istemin karşılanması gerekecektir." (HGK, 02.02.2021 tarih, 2017/(19)11-1660 E., 2021/2 K. Sayılı kararı) düzenlemeleri mevcuttur.

3. Değerlendirme

1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacı vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2. Davacı vekili 21.03.2018 tarihli tam ıslah dilekçesi ve ekinde sundukları yeni dava dilekçesi ile vasiyetnamenin iptaline ilişkin davayı, muris muvazaasına dönüştürmüştür. Yukarıda bahsi geçtiği üzere HMK'nın 180. maddesi uyarınca, davasını tamamen ıslah eden taraf bir hafta içinde yeni bir dava dilekçesi vermek zorundadır. Tam ıslah ile davanın hukuki niteliğinin değişmesi halinde, yeniden delil bildirilebileceğine dair bir hüküm yoksa da aksi yönde de bir hüküm bulunmamaktadır.

3. İlk davanın niteliği itibariyle tanıkla ispatı mümkün olmaması halinde, tam ıslahla değiştirilen davanın tanıkla ispatının mümkün olduğu durumlarda, iddianın ispatı açısından tanık deliline dayanılabilmesi hukuki dinlenilme hakkının bir güvencesidir.

4. Hâl böyle olunca; davacı taraf, tam ıslah bildirimi sonrası verdiği yeni dava dilekçesinde tanık deliline dayandığına göre, davacı tarafa tanık dinletmek istediği vakıayı ve dinlenilmesi istenen tanıkların adı ve soyadı ile tebligata elverişli adreslerini içeren listeyi sunması için süre verilmesi, tanık bildirdiği takdirde dinlenilmesi, toplanan ve toplanacak deliller birlikte değerlendirilerek varılacak sonuç çerçevesinde bir hüküm kurulması gerekirken tam ıslah dilekçesi sunulması ile yeniden delil bildirme hak ve imkanı doğacağına dair yasal düzenleme bulunmadığı gerekçesiyle tanık dinletme talebinin reddine karar verilmesi, hukukî dinlenilme hakkının ve bu hakkın alt unsurları olan “iddia ve savunma ...” ile “açıklama ve ispat ...”nın ihlâli niteliğinde olup ... yargılanma ... ile bağdaşmamaktadır.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde temyiz edene iadesine,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

27.03.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.