"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : SAKARYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE MAHKEMESİ : SAKARYA (KAPATILAN) 6. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil istekli dava sonunda Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince verilen karar, yasal süre içerisinde asıl ve birleştirilen davalarda davalılar tarafından duruşma istekli ve asıl ve birleştirilen davada davacı tarafından temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 29/11/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı ... vekili Avukat ... ile diğer temyiz eden davalı ... vekili Avukat.... davalılar ... v.d. vekili Avukat .... geldiler. Duruşmaya başlandı, gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildi. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
I. DAVA
1. Asıl davada davacı, dava konusu 2076 parsel sayılı taşınmazın mirasbırakanı ....’den kardeşlerine ve kendisine veraseten intikal ettiğini, kardeşi olan davalı ...’nun taşınmazda yapılacak inşaat işleri ile ilgilenmek amacıyla kendisinden payını devretmesini istediğini, alınacak dairelerin kardeşler arasında eşit paylaşılacağı yönünde beyanda bulunması üzerine payını bedelsiz olarak davalıya devrettiğini, 2016 yılı Ağustos ayında taşınmazın yanından geçerken inşaatın başladığını gördüğünü, bunun üzerine yaptığı araştırmada taşınmazda kat irtifakı tesis edildiğini, erkek kardeşlerinden ...’e 7, ...’e 9 ve davalı ...’na 8 adet bağımsız bölüm, kız kardeşlerinden ....’ye ise 4 adet bağımsız bölüm tescil edildiğini öğrendiğini, davalı ...’nun kendisini kandırdığını, devir sırasında fiil ehliyetinin olmadığını, hile ve gabin nedeniyle temliklerin geçersiz olduğunu ileri sürerek, davalı ... adına kayıtlı bağımsız bölümlerin tapu kayıtlarının iptali ile payına isabet eden kısmın adına tesciline karar verilmesini istemiş, aşamada davalı ... adına kayıtlı dava konu taşınmazların ... ve ...’ye bağış suretiyle muvazaalı olarak devredildiğini belirterek, anılan kişilerin davaya dahil edilmesini istemiştir.
2. Birleştirilen davada davacı, davalı ...’na düşen 8 adet bağımsız bölümün muvazaalı olarak davalı ... ve ....’a bağışlandığını ileri sürerek, bağış işleminin iptaline, dosyanın Sakarya 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/465 Esas sayılı dosyası (asıl dava) ile birleştirilmesine ve asıl davaya konu alacağının 07/10/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı ...’dan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
1. Asıl davada davalı, davacının taşınmazdaki payını bedeli karşılığında temlik ettiğini, hak düşürücü sürenin geçtiğini, davacının öğrendiğini iddia ettiği tarihin doğru olmadığını, fiil ehliyetini haiz olmayan kişinin dava da açamayacağını, temlikin hile veya gabin nedeniyle geçersiz olduğu iddiasının doğru olmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Dahili davalılar, haklarında usulüne uygun olarak açılmış bir dava olmadığını belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.
2. Birleştirilen davada davalı ..., davacının asıl davadaki iddialarını ispatlayamadığı için davayı uzatmak adına bu davayı açtığını, ispat yükünün davacıda olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.
3. Birleştirilen davada davalı ... ve ..., eldeki davanın asıl dava ile derdest olduğunu, davacının iddialarını ispatlayamadığını, davalı ...’nun taşınmazları kendilerine bağışladığını belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.
III. MAHKEME KARARI
İlk Derece Mahkemesince, davacının ehliyetli olduğunun Adli Tıp Kurumu raporu ile sabit olduğu, hile iddiasının usulünce kanıtlanamadığı, gabinin objektif unsuru olan edimler arasında aşırı oransızlık bulunduğu, davacının deneyimsizliğinden yararlanılarak devrin gerçekleştirildiği, birleştirilen dava bakımından, dava konusu taşınmazların birleştirilen davada davalılara dava tarihinden önce bağış suretiyle temlik edildiği, devrin muvazaalı olduğu gerekçesi ile asıl ve birleştirilen davaların kabulüne, dava konusu taşınmazların 1/2 payının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl ve birleştirilen davada davalılar vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesince; ehliyetsizlik ve gabin iddialarının kanıtlanamadığı, resmi akdin aksinin aynı nitelikte bir belge ile kanıtlanabileceği, hile iddiasını ortaya koyan kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı, temlikin iradi olduğu ve davacı tarafça iradesinin fesada uğratıldığının kanıtlanamadığı, asıl dava yönünden tapu iptal ve tescil davalarının kayıt maliki aleyhine açılabileceği, kayıt maliki olmayan davalı ... yönünden davanın pasif husumet yokluğundan reddi gerektiği, dava dilekçesinde davalı olarak gösterilmeyen tarafın, dava açıldıktan sonra ek bir dilekçe ile davaya dahil edilemeyeceği, asıl davada dahili davalılar ... ve ...’ye HMK'nın 124. maddesi uyarınca da dahili dava yoluyla taraf sıfatı kazandırılamayacağı gerekçesi ile davalıların istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353/1-b-2. bendi uyarınca kabulü ile; İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak, asıl davanın pasif husumet yokluğundan, birleştirilen davanın kanıtlanamadığından reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Bozma Kararı
Dairenin 27.01.2022 tarihli, 2021/1764 E., 2022/766 K. sayılı kararıyla; “...davacının temlik için kendisine bedel ödenmediğini, davalı kardeşi İsmail’in taşınmazda yapılacak inşaat işleri ile ilgilenmesi için payını kendisine devretmesini ve alınacak dairelerin kardeşler arasında eşit paylaşılacağını söylediğini, bunun üzerine kendisinin de bedelsiz olarak payını devrettiğini iddia ettiği, davalının çocukları olan tanıkların babalarının dava konusu taşınmazdaki davacı payını 50.000,00 TL’ye satın aldığını beyan ettikleri, tapuda gösterilen değerin de 51.000,00 TL olduğu, oysa taşınmazdaki davacı payına isabet eden temlik tarihindeki değerin bu bedelden 16 kattan daha fazla olduğu, davacı tanıklarının da, davalı ...’in isteği ile müteahhit ile yapılacak işlemler için davacı payının devrinin gerçekleştiği ve davalı ...’in taşınmazda davacı payına düşecek daireleri davacıya vereceğini söylediği yönündeki beyanları gözetildiğinde, temlikin hile ile sağlandığı hususu açık olup, davalı ...’in eldeki davanın açılmasından çok kısa bir süre önce, dava konusu 8 adet bağımsız bölümü daha önceden tanıdığı Hasan ve ....’e bağışlamasının da hayatın olağan akışına aykırı olduğu izahtan varestedir. ...Öte yandan, asıl dava bakımından davalı ...’in tapu maliki olmadığı, diğer davalılar bakımından da HMK’nın 124. maddesinin uygulama şartları bulunmadığı belirtilmiş ise de, dava konusu bağımsız bölümlerin davalı ...’den diğer davalılara temlik edildiği tarih ile davanın açılış tarihi arasında geçen kısa süre gözetildiğinde, HMK’nın 124. maddesinde de belirtildiği üzere hasmın yanlış gösterilmesinin kabul edilebilir bir yanılgıya dayandığı hususu açık olup, ... ve ....’in de davalı sıfatının olduğu kabul edilerek, davanın kabulüne karar verilmesi ve buna göre de birleştirilen davanın sonuçlandırılması gerekirken Yasa'ya yanlış anlam yüklemek suretiyle asıl dava açısından yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.’’ gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararı bozulmuştur.
3. Bölge Adliye Mahkemesince Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar
Bölge Adliye Mahkemesince; bozma kararındaki gerekçe benimsenmek suretiyle asıl davanın kabulü ile dava konusu taşınmazların dahili davalılar adına olan tapu kayıtlarının davacının miras payı oranında iptali ile davacı adına tesciline, birleştirilen dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
4. Bozma Sonrası Bölge Adliye Mahkemesi Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar ve davacı vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
5. Temyiz Nedenleri
5.1. Bir kısım davalılar ... ve ... vekili temyiz dilekçesinde özetle; asıl davada davanın ...’na yöneltildiğini, asıl dava yönünden müvekkillerinin dahili davalı sıfatı bulunmadığını, anılan kişiler yönünden asıl davada hüküm kurulmasına yasal olanak bulunmadığını, usulüne uygun açılmış birleştirilen davada ise karar verilmesine yer olmadığına dair hüküm kurularak lehlerine vekalet ücreti ve yargılama giderine de hükmedilmediğini, davacının iddiasını kanıtlayamadığını, tanık beyanlarına göre davacının kandırılabilecek bir kişi olmadığının anlaşıldığını, iradi işlem yaptığının açık olduğunu, ehliyetsizlik iddiasının kanıtlanamadığını, gabin yönünden kararın gerekçelendirilmediğini, müvekkillerinin dahil olmadıkları olaylar gerekçe gösterilerek hüküm kurulduğunu belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
5.2. Davalı ... vekili temyiz dilekçesinde özetle; asıl davada davalı aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu, davalı adına kayıtlı bir taşınmaz bulunmadığını, davacı tarafın ehliyetsizlik iddiasını kanıtlayamadığını, verilen süre içerisinde hastane kayıtlarını sunmadığını, davacı vekilinin davacının fiil ehliyetini haiz olmadığı iddiasından vazgeçtiğini, davalının inşaat işleri ile uğraşmadığını, tüm işlemler ile davalının oğlunun ilgilendiğini, davalının yaşı ve sağlık durumu nedeniyle inşaat ile ilgilenemeyeceği açık olmasına rağmen, davalıya bu amaçla vekalet verdiği iddiasının doğru olamayacağını davacının bedelsiz olarak taşınmazdaki payını temlik ettiğini ileri sürdüğünü, karşılıklı bir edimin varlığından söz edilemeyeceğinden gabinin şartlarının oluşmadığını, hile iddiasının ise kanıtlanamadığını belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
5.3. Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; davalı ...’nun kendi miras payı ile davacıdan devraldığı pay karşılığında toplamda 8 adet bağımsız bölüm edindiğini, bu nedenle ½ oranında tapu iptal tescile karar verilmesi gerekirken, davacının miras payı oranında hatalı hüküm kurulduğunu belirterek, kararın düzeltilerek onanmasını, aksi halde bozulmasını talep etmiştir.
6. Gerekçe
6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, asıl davada ehliyetsizlik, aldatma (hile) ve aşırı yararlanma (gabin), birleştirilen davada ise genel muvazaa hukuki nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescili isteğine ilişkindir.
6.2. İlgili Hukuk
6.2.1. Hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hatada yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 s. Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 36/1. (818 s. Borçlar Kanunu’nun (BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
6.2.2. Hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.
6.2.3. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 1023. maddesi “ Tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka aynî hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur.” hükmünü düzenlemiştir.
6.2.4. Öte yandan; 14/02/1951 tarihli ve 1949/17 Esas, 1951/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ile “vakıa ve karinelerden, olayda kanunen iyiniyet iddiasında bulunamayacağı belirlenmiş olan kimsenin kötüniyetinin, diğer tarafa ispat ettirilmesine artık sebep ve vecih kalmayacağına ve dava hakkının doğumunu sağlayan veya bertaraf eden iyiniyetin ve kötüniyetin bu durumda mahkemece re'sen nazara alınabileceğine” karar verilmiştir.
6.2.5. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 124. maddesinin 3. fıkrasında “Ancak, maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebi, karşı tarafın rızası aranmaksızın hâkim tarafından kabul edilir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
6.2.6. 6100 sayılı HMK'nın 331. maddesinde “(1) Davanın konusuz kalması sebebiyle davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hallerde, hakim, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir ve hükmeder.”
AAÜT.nin 6. maddesinde de “(1) Anlaşmazlık, davanın konusuz kalması, feragat, kabul, sulh veya herhangi bir nedenle; ön inceleme tutanağı imzalanıncaya kadar giderilirse, bu Tarife hükümleriyle belirlenen ücretlerin yarısına, ön inceleme tutanağı imzalandıktan sonra giderilirse tamamına hükmolunur. Bu madde yargı mercileri tarafından hesaplanan akdi avukatlık ücreti sözleşmelerinde uygulanmaz'' düzenlemeleri mevcut olup, birleştirilen davada davanın açıldığı tarihteki haklılık durumuna göre değerlendirme yapılması gerektiğinde kuşku bulunmamaktadır.
6.3. Değerlendirme
6.3.1. (V/2.) no.lu paragrafta yer verilen hükmüne uyulan bozma kararında gösterildiği şekilde işlem yapılarak ve özellikle, davacının davalı ... ....’na yaptığı temlikin hile nedeniyle geçersiz olduğu, davalı ...’nun dava konusu taşınmazları dahili davalılar ... ve ...’a muvazaalı olarak devrettiği, dahili davalılar ... ve ...’nın HMK’nın 124/3. maddesi uyarınca asıl davada davaya dahil edilmeleri gerektiği gözetilerek asıl davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davalı ...’nun tüm, dahili davalıların bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir.
6.3.2. Asıl davada dahili davalıların (birleştirilen davada davalılar) birleştirilen davaya yönelik temyiz itirazlarına gelince;
Davacı, dava konusu taşınmazların asıl dava tarihinden önce ... ve ...’a temlik edildiğini belirterek, ... ve ...’nın davaya dahil edilmesini talep etmiş; birleştirilen davada ise aynı iddiaları ileri sürerek dosyanın Sakarya 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/465 Esas sayılı dosyası (asıl dava) ile birleştirilmesine karar verilmesini istemiş olup, asıl davada HMK’nın 124. maddesi uyarınca ... ve ...’nın davaya dahil edilmelerinde bir isabetsizlik bulunmadığına ve birleştirilen dava hakkında bu nedenle karar verilmesine yer olmadığına karar verildiğine göre, birleştirilen davada davalılar ... ve ... lehine HMK'nın 331. ve AAÜT’nin 6. maddesi uyarınca yargılama gideri ve yargılama giderlerinden sayılan vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği açık olup, yanılgılı değerlendirme ile birleştirilen davada yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. Asıl davada dahili davalıların (birleştirilen davada davalılar) birleştirilen davaya yönelik temyiz itirazları yerindedir.
6.3.3. Asıl ve birleştirilen davalarda davacının asıl davaya yönelik temyiz itirazlarına gelince;
Eldeki davada davacı, dava konusu 2076 parseldeki miras payını davalı ...’na temlik ettiğini, temlikin hileli işlemler sonucu gerçekleştirildiğini ve davalıya devrettiği miras payı sonucunda kat irtifakı tesisi ile davalı ... adına 8 adet bağımsız bölüm tescil edildiğini ileri sürerek, anılan bağımsız bölümlerin tapu kayıtlarının miras payına isabet ettiği oranda iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiş olup, dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; dava konusu 2076 parsel sayılı taşınmaz mirasbırakan .... adına kayıtlı iken ölümü ile taşınmazın aralarında davacı ve davalı ... .....’nun da bulunduğu mirasçılarına intikal ettiği, taşınmaz elbirliği mülkiyetine tabi iken davacının payını 01/04/2015 tarihinde davalı kardeşi ...’na temlik ettiği, 16/03/2016 tarihinde taşınmazın tevhit ile 5424 parsel numarasını aldığı, taşınmazda kat irtifakı tesis edildiği, davalı ... adına D blok 7, E blok 2, 6, ve 10, F blok 1, 3, 7 ve 11 numaralı bağımsız bölümlerin tescil edildiği, davalının 26/09/2016 tarihinde D blok 7, E blok 2, 6, ve 10 numaralı bağımsız bölümleri dahili davalı ...’a, F blok 1, 3, 7 ve 11 numaralı bağımsız bölümleri ise dahili davalı ...’ye bağış suretiyle devrettiği anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca, davacının davalıya temlik ettiği payının davalı ... adına kat irtifakı tesisi ile tescil edilen bağımsız bölümlere hangi oranda isabet ettiğinin denetime elverişli bilirkişi raporu ile saptanması ve bu orana göre tapu iptal ve tescil isteğinin kabulüne karar verilmesi gerekirken, davacının miras payı oranında iptal tescile hükmedilmesi isabetsizdir.
VI. SONUÇ
Açıklanan nedenlerle, davalı ...’nun yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddine, asıl ve birleştirilen davada davacı ve dahili davalılar ... ve ... vekillerinin değinilen yön itibariyle yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK'nun 371/1-a maddesi gereğince Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, dahili davalılar vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, HMK'nın 373/2. maddesi gereğince dosyanın kararı veren Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edenlere geri verilmesine, 03/09/2022 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davacı vekili için 8.400,00 TL duruşma vekâlet ücretinin davalı ... ile dahili davalılardan alınarak davacıya verilmesine, temyiz eden davalılar ... ve ... vekili için 8.400,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen davacıdan alınarak davalılar ... ve ...’a verilmesine, 29/11/2022 tarihinde kesin olmak üzere oy çokluğuyla karar verildi.
-MUHALEFET ŞERHİ-
Davacı vekili 07.10.2016 tarihinde ehliyetsizlik, hibe ve gabin hukuki sebeplerine dayalı olarak davalı ... aleyhine asıl davayı açmıştır.
Yargılama sırasında dosyaya celp edilen güncel tapu kayıtlarından, davalı ...’nun sekiz adet bağımsız bölümü dava dışı ... ve ...’ye bağışladığının anlaşılması üzerine, davacı vekili 20.01.2017 tarihli dilekçesi ile ... ve ...’nin davaya dahil edilmesi talebinde bulunmuş 14.02.2017 tarihinde yapılan ön inceleme duruşmasında taşınmazların dava açılmadan kısa süre önce devredildiğini öğrendiklerini beyan etmiş, Mahkemece 09.05.2017 tarihli 2. duruşmada sekiz adet bağımsız bölümün kayıt maliklerinin davaya dahil edilmelerine karar verilmiştir.
Davalı vekili, dava açıldıktan sonra davalı tarafın değiştirilemeyeceğini belirterek, dahili dava dilekçesini itiraz etmiş, davaya dahil edilen ... ve ... vekili de, dahili davalı olarak müvekkilleri aleyhine hüküm kurulamayacağını, bu konudaki talebin reddi gerektiğini, müvekkilleri aleyhine usulüne uygun açılan bir dava olmadığını 12.09.2017 tarihli duruşmada belirtmiştir.
Davacı vekili 17.04.2018 tarihinde, davalı tarafından muvazaalı olarak sekiz adet bağımsız bölümün ... ve ...’ye bağışlandığını ileri sürerek, birleştirilen davayı açmıştır.
Birleştirilen dava dilekçesinde; davanın asıl dava ile birleştirilmesi talebinde bulunulmuş, Mahkemece asıl davanın görüldüğü Mahkemeden muvafakat alınması üzerine, 20.04.2018 tarihinde dosya üzerinden, duruşma yapılmadan birleştirme kararı verilmiştir.
Birleştirilen davaya ilişkin tüm yargılama asıl dosya üzerinden yürütülmüştür.
HMK’nın 331. maddesinde “Davanın konusuz kalması sebebiyle davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hallerde hakim, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir ve hükmeder” düzenlemesi mevcuttur.
Asıl davanın açılmasından sonra, sekiz adet bağımsız bölümünün ... ve ... ‘ye bağışlandığının öğrenilmesi üzerine, ... ve ...’nin davaya dahil edilmelerine, davalı vekili ve dahili davalılar vekili usuli itirazlarda bulunmuş, dava açıldıktan sonra taraf değiştirilemeyeceğini, usulüne uygun açılmış bir dava bulunmadığını dahili davalılar aleyhine hüküm kurulamayacağını beyan etmişlerdir.
Davacı vekili tarafından birleştirilen davanın, asıl davadaki taraf teşkilini sağlama amaçlı açıldığının kabulü gerekir. Nitekim birleştirilen dava dilekçesinde asıl dava ile birleştirme talebinde bulunulmuş, Mahkemece de dosya üzerinden, duruşma yapılmaksızın birleştirme kararı verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesinin bozma kararına uyularak asıl davanın kabulüne, birleştirilen davada ise davaya konu taşınmazların aynı olması nedeniyle, karar vermeye yer olmadığına karar verilmiştir.
HMK’nın 331. maddesi gereğince, davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hallerde, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderinin takdiri gerekir.
Asıl davanın açıldığı tarihte davacının haklılık durumu belirlenerek, davanın kabulüne karar verildiğine, birleştirilen davada ise taşınmazların aynı olması ve asıl davada karar verildiği için karar vermeye yer olmadığına karar verildiğine, birleştirilen davanın asıl davadaki taraf teşkiline ilişkin davalı tarafça ileri sürülen usuli itirazların bertaraf edilmesi için açıldığının dosya kapsamından anlaşılmasına göre, birleştirilen davada davaya konu talebe ilişkin haklılığı belirlenen davacı taraf aleyhine vekalet ücretine karar verilmesi gerektiğinin düşünülmesi, HMK’nın 331. madde hükmüne aykırılık teşkil edeceğinden, çoğunluğun (V/6.3.2) numaralı paragrafta belirtilen bozma gerekçesine katılmıyorum.