"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
KARAR : Kabul
Taraflar arasında Mahkemesinde görülen tapu iptali ve tescil, olmazsa tenkis davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davalı vekili ve katılma yoluyla davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, duruşma günü olarak saptanan 20.12.2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı ... vekili Avukat ... ile diğer temyiz eden davacı ... vekili Avukat ... geldiler. Davetiye tebliğine rağmen mirasçı ... duruşmaya gelmedi. Yokluğunda duruşmaya başlandı, gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildi. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, ortak mirasbırakan anneleri ...'ın 4734 ada 5 ve 4742 ada 7 parsel sayılı taşınmazlarını davalıya ölünceye kadar bakma akti ile temlik ettiğini, temlikteki amacın kız çocuğu olması nedeniyle kendisinden mal kaçırmak olduğunu, daha önce ölen babası ...'tan kalan taşınmaz malların taksimi sırasında da kendisine daha az taşınmaz verildiğini ileri sürerek miras payı oranında tapu iptali ve tescile, olmadığı takdirde tenkise karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı, evlendiği günden beri annesi ve babası ile birlikte oturduğunu, uzun süredir hasta olan mirasbırakana kendisi ve eşinin baktığını, muvazaanın bulunmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemenin 09.07.2013 tarihli ve 2011/422 Esas, 2013/329 Karar sayılı kararıyla davanın reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairenin 10.03.2015 tarihli ve 2013/17924 Esas, 2015/3528 Karar sayılı kararı ile; “...Yukarıda açıklanan ilke ve olgular uyarınca gerekli araştırma ve incelemenin eksiksiz yapılması, murisin akit tarihindeki tüm mal varlığının miktarı ile sözleşmeye konu taşınmazların mamelekine oranının makul sayılabilecek sınırda kalıp kalmadığının saptanması ve bundan sonra tüm delilerin bir arada değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.” gerekçesiyle Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
B. Mahkemesince Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar
Mahkemece 09.05.2019 tarihli ve 2015/588 Esas, 2019/175 Karar sayılı kararı ile temlikin bakım karşılığı yapıldığı, mal kaçırma amacının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
C. İkinci Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairenin 15.06.2021 tarihli ve 2019/4268 Esas, 2021/3302 Karar sayılı kararı ile “…Mirasbırakan tarafından ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile davalıya devredilen çekişme konusu taşınmazların değerleri toplamının, akit tarihinde 14.461,59 TL, dava tarihinde 444.972,00 TL; mirasbırakanın geride kalan üç parça taşınmazının değerleri toplamının ise akit tarihinde 4.190,00 TL, dava tarihinde 11.948,00 TL olduğu keşfen saptanmış olup, taşınmazların değerleri, ölünceye kadar bakma sözleşmesinin yapıldığı tarihte mirasbırakan tarafından yapılan satışlar da nazara alındığında, mirasbırakanın iradesinin kendisine baktırmak olmayıp mal kaçırma olduğu, makul oranın aşıldığı, miras taksim sözleşmesine konu olan taşınmazların mirasbırakan Kadriye'den değil, tarafların mirasbırakan babası ...'tan intikal ettiği anlaşılmakla davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken delillerin yanlış değerlendirilmesi suretiyle yazılı şekilde hüküm tesisi doğru değildir.” gerekçesiyle Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
D. Mahkemesince İkinci Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar
Mahkemece 10.03.2022 tarihli ve 2021/898 Esas, 2022/137 Karar sayılı kararı ile bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili ve katılma yoluyla davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı temyiz dilekçesinde özetle; mahkemenin esasa yönelik kararının yerinde olduğunu ve onanaması gerektiğini, mahkemenin bozma öncesi ve sonrasında yatırlan harcı ve yargılama giderlerini hatalı hesapladığını ileri sürerek kararın düzeltilerek onanmasını istemiştir.
2. Davalı temyiz dilekçesinde özetle; bakım borcunu yerine getirdiğini, tanıkların da bunu doğruladığını, annesine ve babasına ölene kadar baktığını, babasından kalan taşınmazları kardeşleri ile birlikte paylaştıklarını, mirasbırakan annesinin bu taşınmazlardan hiç pay almadığını ve çocuklarına eşit şekilde dağıttığını, üzerinde kalan 2 parça taşınmazı da bakılmak için kendisine verdiğini, temlikten davacının da haberi olduğunu, taşınmazlar değer kazanınca dava açıldığını, davacıya kalan parsellerin de değerlendiğini, temlikin mal kaçırma amacıyla yapılmadığını, murisin akit tarihinde tespit edilenin aksine 3 parçadan fazla taşınmazı olduğunu, talep etmesine rağmen bunların kayıtlarının celp edilmediğini, terekede kalan taşınmazlar ile devredilenlerin arasındaki oranın makul olmamasının tek başına muvazaayı göstermediğini, mahkeme kararının vekalet ücreti, harç ve yargılama giderleri yönünden de usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, muris muvazaası hukuki sebebine dayalı tapu iptali ve tescili, olmazsa tenkis istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 611. maddesine göre ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir akittir. Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına Yasa'nın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer.
Bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz.
Kural olarak, bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikin de muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır. Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 01.04.1974 tarihli, 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur.
Mirasbırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi için de, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 297. maddesinin ikinci fıkrasında “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir” düzenlemesi yer almaktadır. Kamu düzeninden olan doğru sicil oluşturma ilkesi gereğince hakimin infazı kabil karar verme yükümlülüğü vardır. Yasa maddesinin bu açık hükmüne göre, mahkemelerce kurulan hükümler infaz sırasında tereddüt ve şüphe yaratmayacak nitelikte olmalıdır.
3. Değerlendirme
1. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı bilgi ve belgelere, yukarıdaki paragraflarda yer verilen ve hükmüne uyulan bozma kararlarında gösterildiği şekilde işlem yapılarak yazılı şekilde karar verilmesine ve özellikle dava konusu 4 ve 5 parsel sayılı taşınmazların dava tarihinde keşfen saptanan değerlerinin toplamı 444.972,00 TL olup, davacının 1/3 miras payına isabet eden değer olan 148.324,00 TL üzerinden karar ve ilam harcına ve davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmiş olması doğru olduğuna göre, davalı vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2. Davalı vekilinin sair temyiz itirazları ile davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; Mirasbırakanın 4734 ada 5 ve 4741 ada 7 parsel sayılı taşınmazları ölünceye kadar bakma akdi ile davalı ...'a temlik ettiği, taşınmazların sonrasında imar uygulamalarına tabi tutularak en son 11628 ada 5 ve 6 parsellerin oluştuğu, 6 parsel üzerinde birden fazla blok yer alan bir site yapıldığı ve kat irtifakına geçilerek bağımsız bölümlerin oluştuğu görülmüştür. Bu durumda Mahkemece yeni imar parseli üzerinde yapılan sitede kurulan kat irtifakları dikkate alınarak kabul hükmü kurulması gerekirken, infazı mümkün olmayacak şekilde hüküm kurulmuş olması ve yargılama giderlerinin de hatalı hesaplanılması doğru değildir.
3. Hal böyle olunca, dava konusu taşınmazların gittiği yeni imar parseli üzerinde kurulan sitede, davalı adına isabet eden bağımsız bölümlerin tespiti ile bu bağımsız bölümler üzerinden kabul hükmünün kurulması ve yargılamanın tamamı dikkate alınarak taraflarca yapılan yargılama giderleri hesaplanarak karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması isabetsizdir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine,
2. Davacı vekilinin ve davalı vekilinin değinilen yön itibariyle yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü 6100 sayılı Yasa'nın geçici 3. maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, 03.09.2022 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden/edilen davacı vekili için 8.400,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen/eden davalıdan alınmasına, gelen temyiz eden/edilen davalı vekili için 8.400,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen/eden davacıdan alınmasına,
Peşin yatırılan temyiz harçlarının talep halinde temyiz edenlere iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
25.01.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.