"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescili istemli dava sonunda İzmir 3. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 22.02.2016 ve 12.10.2021 (Ek karar) tarihli 2014/23 Esas ve 2016/66 Karar sayılı kararı yasal süre içerisinde davalı vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 24/05/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı vekili Avukat ... ile temyiz edilen davacı vekili Avukat ... geldiler, duruşmaya başlandı, gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildi. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
I. DAVA
Davacı dava dilekçesinde, mirasbırakanı Refika’nın 16 parsel (imar ile 1 parsel) sayılı taşınmazdaki payının yarısını davalı kızına satış suretiyle temlik ettiğini, işlemin mirasçılardan mal kaçırma amacıyla ve muvazaalı olarak yapıldığını ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile miras payı oranında adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı, davaya cevap vermemiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemece, muvazaa iddiasının ispatlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
1. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Yukarıda belirtilen kararın davalı tarafından temyizi üzerine mahkemece temyiz isteminin süreden reddine karar verilmiş, ek karar davalı tarafından temyiz edilmiştir.
2. Bozma Kararı
Dairenin 22.06.2020 tarihli ve 2016/16873 Esas, 2020/2971 Karar sayılı kararı ile, “…Dava dilekçesinde davalının adresinin “Çaka ... Cd. No.11/3 Bitezyalısı Bodrum/Muğla” olarak belirtildiği ve dava dilekçesinin anılan adrese tebliğe çıkartıldığı, tebliğ memurunca adres yetersizliğinden dolayı tebligatın yapılamadığına dair tebliğe şerh düşülerek evrakın iade edildiği, davanın hiç bir aşamasına davalının katılmadığı, mahkemece 22.02.2016 tarihinde davanın sonuçlandırılarak karara bağlandığı, davalıya gerekçeli kararın tebliğ edilmesine ilişkin olarak mahkemece çıkartılan tebliğ evrakının incelenmesinde, tebligatın adresin kapalı olması nedeniyle muhtara yapıldığı ve hükmün taraflarca temyiz edilmemesi üzerine 18.05.2016 tarihinde kesinleştirildiği anlaşılmaktadır. Somut olayda; davalıya gerekçeli karar tebliğinin mernis adresine çıkartıldığı, adresin kapalı olması nedeniyle muhtara tebligat yapıldığı, 2 no.lu haber kağıdının ise davalının kapısına yapıştırıldığı, davalının beyanında ise Arabistan vatandaşı ile evli olması nedeniyle yılın büyük bölümünü yurt dışında geçirdiğini, yargılama aşamasında yapılan tebligatların mernis adresine çıkartılmak suretiyle tamamlandığını, oysa bu dönemlerde mernis adresinde yer alan evin inşaat halinde olduğunu ve kimsenin yaşamadığını, bu durumun davalı kardeşi tarafından da bilindiğini ifade ettiği görülmektedir. Hal böyle olunca, davalı tarafın yukarıda belirtilen tebligata ilişkin iddiaları araştırılmak suretiyle sonucuna göre bir ek karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve eksik araştırma ile yazılı şekilde (ek) karar verilmiş olması doğru değildir.” gerekçesiyle ek kararın bozulmasına karar verilmiştir.
3. Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin 12.10.2021 tarihli ek kararı ile bozma kararı doğrultusunda işlem yapılarak temyiz talebinin HUMK’un 432. maddesi uyarınca reddine karar verilmiştir
4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
5. Temyiz Nedenleri
Davalı temyiz dilekçesinde özetle, davada kendisine usulüne uygun hiç bir tebligat yapılmadığını, yargılamanın yokluğunda yapıldığını, temyiz taleplerinin yasal süre içerisinde yapıldığını, hukuki dinlenilme hakkı ve adil yargılanma hakkının ayrıca mülkiyet hakkının da ihlal edildiğini, davaya konu temlikin gerçek bir satış olduğunu, davacıya yapılan temlikin muvazaalı olduğunu ileri sürerek, kararın bozulmasını istemiştir.
6. Gerekçe
6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, muris muvazaası nedeniyle tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
6.2. İlgili Hukuk
6.2.1. Hemen belirtmelidir ki, yetkili makamlar tarafından bir takım hukukî işlemlerin, bunların hukukî sonuçlarından etkilenmeleri amaçlanan kimselere kanuna uygun şekilde bildirimi ve bu bildirimin de usulünce yapıldığının belgelenmesi olarak tanımlanan tebligat, Anayasa ile güvence altına alınan iddia ve savunma hakkının, daha da özelde hukukî dinlenilme hakkının tam olarak kullanılması ve bu suretle adil bir yargılamanın yapılmasını sağlayan çok önemli bir araçtır.
Taraflara hukukî dinlenilme hakkı verilmesi anayasal bir haktır. 1982 Anayasası'nın 36. maddesine göre teminat altına alınan iddia ve savunma hakkı ile adil yargılanma hakkı, hukukî dinlenilme hakkını da içermektedir. Yine İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi'nde de hukukî dinlenilme hakkı, adil yargılanma hakkı içinde teminat altına alınmıştır. Bu hakka, tarafın hâkime meramını anlatma hakkı ya da iddia ve savunma hakkı da denilmektedir. Ancak, hukukî dinlenilme hakkı, bu ifadeleri de kapsayan daha geniş bir anlama sahiptir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 27. maddesinde: "(I) Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler. (2) Bu hak; a) Yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, b) Açıklama ve ispat hakkını, c) Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini, içerir." hükmü düzenlenmiştir.
Hukukî dinlenilme hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur. Zira, insan onurunun yargılamadaki zorunlu bir sonucu olarak, yargılama süjelerinin, yargılamada şeklen yer almaları dışında, tam olarak bilgi sahibi olmaları, kendilerini ilgilendiren yargılama konusunda açıklama ve ispat haklarını tam ve eşit olarak kullanmaları ve yargı organlarının da bu açıklamaları dikkate alarak gereği gibi değerlendirme yapıp karar vermesi gerekir.
6.2.2. Öte yandan, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Muris muvazaasında 01.04.1974 tarihli, 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun 706., Türk Borçlar Kanunu'nun 237. ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
6.3. Değerlendirme
6.3.1. Dairenin 24.05.2022 tarihli ve 2021/10106 Esas, 2022/4083 Karar sayılı kararı ile “Mahkemece 22.02.2016 tarihinde davanın kabulüne karar verildiği, davalı ...’in MERNİS adresi olan “Bitez Mahallesi .... Caddesi No:11 İç Kapı No:3 Bodrum-Muğla” adresine çıkarılan gerekçeli karar tebligatının muhatabın adreste ikamet etmesine rağmen adresin kapalı olduğu belirtilerek TK’nın 21. maddesinin 1. fıkrası uyarınca muhtara tebliğ edildiği ancak tebligat mazbatasında anılan Yasa maddesinde aranan “Adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesi ve mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya bildirilir’’ hususunun belirtilmediği anlaşılmıştır. Somut olayda, gerekçeli kararın davalıya usulüne uygun olarak tebliğ edildiği söylenemeyeceğinden Mahkemenin 12/10/2021 tarihli ve 2014/23 Esas, 2016/66 Karar sayılı ek kararının ortadan kaldırılmasına, ”nispi temyiz harçlarının tamamlatılması işlemlerinin yapılması için dosyanın Mahkemesine geri çevrilmesine karar verildiği, bunun üzerine davacı tarafından Daire’nin 24.05.2022 tarihli ve 2021/10106 Esas, 2022/4083 Karar sayılı kararına karşı karar düzeltme başvurusunda bulunulduğu görülmüştür.
6.3.2. Somut olayda, dava dilekçesinin davalı adına “Çaka Gülsüm Cad. N. 11/3 Bitez Yalısı Bodrum/Muğla” adresine tebliğe çıkarıldığı, dava dilekçesinin muhatabın adreste ikamet etmesine rağmen adresin kapalı olduğu belirtilerek TK’nin 21. maddesinin 1. fıkrası uyarınca muhtara tebliğ edildiği ancak tebligat mazbatasında anılan maddesinde aranan “Adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesi ve mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya bildirilir’’ hususunun belirtilmediği anlaşılmıştır. Bu durumda davalıya yapılan tebligatın geçerli olmadığı kuşkusuzdur.
6.3.3. Hal böyle olunca, HMK’nın 27. maddesi, uluslararası sözleşmeler ve Anayasa'nın 36. maddesi uyarınca davalı yana savunma hakkının tanınması, savunma doğrultusunda deliller toplandıktan sonra (IV/6.2.2) numaralı paragrafta açıklanan ilkeler gözetilerek işin esas hakkında bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
V. SONUÇ:
1. Davacının, Daire’nin 24.05.2022 tarihli ve 2021/10106 Esas, 2022/4083 Karar sayılı kararına yönelik karar düzeltme dilekçesinde yazılı nedenler HUMK'un 440. maddesinde gösterilen dört halden hiçbirine uymamaktadır. Bu nedenle, 6100 sayılı Yasa'nın geçici 3. maddesi yollamasıyla karar düzeltme isteğinin REDDİNE, davacıdan HUMK'un 442/3. maddesi ve 4421 sayılı Yasa gereğince takdiren 660,00 TL para cezası alınmasına, karar düzeltme harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, kesin olmak üzere;
2. Davalı vekilinin (IV/6.3) numaralı paragrafta açıklanan nedenlerle değinilen yön itibariyle yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile Yerel Mahkeme hükmünün (6100 sayılı Yasa'nın geçici 3. maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, 20.11.2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davalı vekili için 3.815,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen davacıdan alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 29.09.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.